Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2019/3972 E. 2022/509 K. 14.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2019/3972
KARAR NO: 2022/509
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/04/2019
NUMARASI: 2015/330 Esas – 2019/246 Karar
DAVANIN KONUSU: Trafik Kazasından Kaynaklanan Manevi Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/04/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalıların sürücüsü ve kasko sigortacısı bulunduğu … plaka sayılı aracın, yaya konumunda bulunan vekil edeni küçük ..’e çarpması neticesinde meydana gelen 18/07/2013 günlü trafik kazasında, davacının yaralanarak sağ ayak bileğinde ve sağ elinde çarpmanın etkisiyle soyulmalar oluştuğunu, yaralanmasına bağlı olarak tedavi görmek zorunda kalan yaşadığı travma nedeniyle stresli bir kişiliğe bürünerek psikolojisinin bozulduğunu ve kazanın oluşumunda davalı araç sürücüsünün kusurlu olduğunu ileri sürerek 10.000,00-TL manevi tazminatı davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; talep konusu kazanın oluşumunda vekil edeninin herhangi bir kusuru bulunmadığını, tüm kusurun kırmızı ışıkta karşıya geçmeye çalışan davacıya ait bulunduğunu ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Davalı sigorta şirketi vekili ise cevap dilekçesinde özetle; vekil edeni sigorta şirketi nezdinde düzenlenen kasko sigorta poliçesinde manevi tazminatlara ilişkin teminat bulunmadığını, ayrıca kabul anlamına gelmemek üzere kusur durumunun usulüne uygun şekilde belirlenmesi gerektiğini ve vekil edeni yönünden olay tarihinden faiz istenemeyeceğini ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma, toplanan deliller, bilirkişi raporları, kasko sigorta poliçesi, davalı sigorta şirketi ile davacı küçüğün anne ve babası arasında İstanbul 13. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülerek sonuçlandırılan 2014/224 E. 2015/22 dava dosyası ve tüm dosya kapsamı gözetilerek; her ne kadar eldeki dosya kapsamında temin edilen ATK Trafik ihtisas Dairesince düzenlenen kök ve ek raporda; kazanın oluşumunda davacı …’in %80 oranında, davalı araç sürücüsünün ise %20 oranında kusurlu olduğu sonucuna varılmış ise de, davalı sigorta şirketi ile davacı taraf arasında İstanbul 13. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen ve Yargıtay denetiminden de geçmek suretiyle kesinleştiği anlaşılan 2014/224 E., 2015/22 K.sayılı dava dosyası kapsamında alınan kusur bilirkişi raporunda kazanın oluşumunda davalı araç sürücüsünün %70 oranında, davacının ise %30 oranında kusurlu olduğu belirtildiğinden, söz konusu bu raporun hükme esas alınması gerektiği benimsenerek, manevi tazminatın hukuki niteliği, zenginleşmeye meydan vermemesi ve fakat davacıdaki manevi zararı giderebilecek nitelik taşıması ilkesi ile tarafların sosyo ekonomik durumları, davacının yaşı ve kusur oranları gözetildiğinde, davacı lehine 7.000,00-TL manevi tazminata hükmedilmesinin uygun olacağı gerekçesi ile; “-Davanın KISMEN KABUL – KISMEN REDDİ ile, -7.000,00 TL maddi tazminatın davalılardan alınarak müştereken ve müteselsilen davacıya ödenmesine, ” karar verilmiştir. Karara karşı davalı … vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. İstinaf nedenleri; davacı tarafça maddi tazminat talebinde bulunulmadığı halde 7.000,00-TL maddi tazminata hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu, görülmekte olan davada ATK tarafından düzenlenen ve kazanın oluşumunda asli kusurlu olanın davacı olduğu yolundaki isabetli belirleme yerine vekil edenini taraf sıfatını almadığı bir davadaki kusur belirlemesinin hükme esas alınmasının hatalı olduğu, kaldı ki davacının yaralanması niteliği gözetildiğinde hüküm altına alınan manevi tazminat miktarının çok fazla olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılması gerektiğine yöneliktir. Dava, trafik kazası sonucunda meydana gelen yaralanmaya bağlı olarak açılmış manevi tazminat isteğine ilişkindir. İstinaf edenin sıfatına, istinafın kapsam ve nedenleriyle sınırlı olmak kaydıyla yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda; 1-Her ne kadar mahkemece verilen kararın hüküm kısmında “7.000,00 TL maddi tazminatın davalılardan alınarak müştereken ve müteselsilen davacıya ödenmesine, ” denilmiş ise de, hükmün gerekçe kısmında davanın manevi tazminata ilişkin olduğu ve bu nedenle 7.000,00-TL manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği açıkça belirtilmiştir. Hal böyle olunca, hüküm fıkrasındaki açık maddi yanılgının, yazım hatasından kaynaklandığı, bu şekilde oluşan bir maddi yanılgının mahkemece her zaman düzeltilmesi mümkün bulunduğu hususu ile kararın bu haliyle olsa bile davalı tarafın hak ve hukukunu etkileyecek bir niteliği taşımadığı gözetildiğinde, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf itirazının reddi gerekmiştir. 2-Dosya kapsamından davalı sigorta şirketi nezdinde kasko sigortalı bulunan davalı …’a ait sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracın yaya konumunda bulunan …’ye çarpması neticesinde meydana gelen 18/07/2013 günlü trafik kazasında davacının yaralandığı, davalı kasko sigortacısının bu kazada sigortalısına ait aracın da hasarlanması nedeniyle, sigortalısına yapmak zorunda kaldığı hasar ödemesinin rücu amacıyla davacı taraf aleyhine icra takibi başlattığı, bu takibe vaki itiraz üzerine İstanbul 13. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/224 Esasına kayıtlanan itirazın iptali davası açıldığı, yargılama sırasında araçta meydana gelen hasar miktarının 9.768,68-TL olduğu, ve kazanın meydana gelmesinde araç sürücüsü …’ın %70 oranında, …’in ise %30 oranında kusurlu olduğu kabul edilerek davanın kısmen kabulü ile 2.960,00-TL asıl alacak üzerinden takibin devamına karar verildiği, bu karara karşı davacı sigorta şirketi ve davalılar tarafından temyiz yasa yoluna başvurulduğu, temyiz incelemesi yapan Yargıtay 17. Hukuk Dairesince sigorta şirketi vekilinin temyiz başvurusunun sürenin geçirilmiş olması nedeniyle, karşı tarafın temyiz isteklerinin de kusura ve hasara ilişkin bilirkişi raporunun hükme esas alınmasında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından bahisle reddedilerek hükmün onanmasına karar verildiği ve eldeki davada ilk derece mahkemesince söz konusu bu dosyadaki kusura ilişkin rapora dayanılarak verilen kararın Yargıtay denetiminden geçmiş olması gerekçesiyle davalı …’ın taraf sıfatını almadığı, önceki yargılama konusu dosya kapsamında temin edilen kusur raporu benimsenerek hüküm tesis edildiği, eldeki dava kapsamında ATK Trafik ihtisas Dairesince düzenlenen 31/05/2018 günlü kök ve 31/10/2018 günlü ek raporda ise kazanın oluşumunda davalı araç sürücüsünün %20 oranında, davacı yaya …’nin %80 oranında kusurlu olduğunun belirtildiği anlaşılmaktadır. İlk derece mahkemesince hükme esas alınan İstanbul 13. Asliye Ceza Mahkemesince yapılan yargılama neticesinde temin edilen kusur bilirkişisi raporundaki belirleme ve değerlendirmenin, bu davanın tarafı olan kişileri bağlayacağı, buna karşılık taraf sıfatını almayan …’ı bağlamayacağı konusunda bir duraksama bulunmamaktadır. Hal böyle olunca, istinaf edenin manevi tazminatla ilgili sorumluluğunun kapsamının belirlenmesi bakımından eldeki davada temin edilen ve ATK Trafik İhtisas Dairesince düzenlendiği anlaşılan kusur raporları ile davalı …’ın taraf sıfatını almadığı bir başka dosyadaki kusur raporları arasındaki çelişki giderilmeden yazılı biçim ve şekilde karar verilmesi kural olarak isabetsiz ise de, manevi tazminat davalarında taraf kusur durum ve oranlarının ne olduğu önemli olmakla birlikte maddi tazminat davalarından farklı olarak mutlak unsur değildir. Bundan ayrı mahkemece gerekçesi gösterilmek suretiyle mevcut raporların herhangi birine de itibar edebilir. Bundan ayrı, manevi tazminat talepleri bakımından; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56/1. maddesine göre, hakimin olayın özelliklerini göz önünde tutarak manevi tazminat adı ile hak sahibi yararına takdir edeceği para tutarı, adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, malvarlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinilmemiştir. O halde, tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerektiği kadar olmalıdır. 22/06/1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde, takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar açıkça gösterilmiştir. Bunlar, her olaya göre değişebileceğinden; hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Bu açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde; zararlandırıcı eylemin tarihi, olayın meydana geliş şekli, az veya çok da olsa davalı …’ın kazanın meydana gelmesinde kusurlu oluşu, kazada çok ağır bir biçimde olmasa da davacının yaralanmış bulunması, davacı küçüğün kaza tarihindeki yaşı nedeniyle kazadan etkilenme şekli ve sonuçları, paranın alım gücü, tarafların dosyaya yansıyan sosyo ekonomik durumları ile davalının olması gerekenin çok üzerinde bir hızla meskun mahalde araç sevki sırasında, yaya geçidi üzerinde meydana geldiği anlaşılan bir kazada, kazaya karışan davalıya ait araçta oluşan hasar miktarı da ( insan hayatı ile kıyaslanamaması gerekir) gözetildiğinde, yaralanma ile sonuçlanan taksirli eylem nedeniyle hüküm altına alınan manevi tazminat miktarının yukarıda açıklanan ilkelere ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesinde düzenlenen takdir hakkının kullanmasına ilişkin kurala sonuç itibariyle uygun bulunmasına göre; davalı … vekilinin yerinde görülmeyen istinaf itirazlarının esastan reddi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki biçimde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca; 1-Yukarıdaki başlıkta yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararına yönelik olarak davalı … vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK.m.353/1-b/1 hükmü gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-İstinaf yasa yoluna başvuran davalıdan, karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu hükümleri uyarınca alınması gereken 307,37-TL’nispi istinaf karar ve ilam harcından. istinafa başvuru sırasında peşin olarak yatırıldığı anlaşılan 171,00-TL’nin düşümü ile kalan 136,37-TL’nin davalı …’tan alınarak Hazine’ye gelir kaydedilmesine, 3-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından yapılan giderlerin üzerlerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK.m.362/1-a hükmü gereğince kesin olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 14/04/2022