Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2019/3932 E. 2022/505 K. 14.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2019/3932
KARAR NO: 2022/505
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/04/2018
NUMARASI: 2014/1384 Esas – 2018/405 Karar
DAVANIN KONUSU: Trafik Kazasından Kaynaklanan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/04/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı …’ın sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracın, davalı … A.Ş.’nin maliki davalı … Sigorta A.Ş nezdinde ZMM sigortalı olan ve davalı …’ın sürücüsü bulunduğu … plaka sayılı araçla çarpışması neticesinde meydana gelen 29/09/2014 günlü trafik kazasında, … plaka sayılı araçta yolculuk eden vekil edenlerinin kızı, …’ün hayatını kaybettiğini, kazanın oluşumunda her iki sürücünün de kusurlu olduğunun kaza tespit tutanağından anlaşıldığını, davalılardan … Sigorta A.Ş’nin de kazaya karışan … plaka sayılı aracın ZMM sigortacısı olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişen haklar saklı kalmak kaydıyla 5.000,00-TL destekten yoksun kalma tazminatının tüm davalılardan, 50.000,00-TL manevi tazminatın da davalı sigorta şirketleri dışında kalan diğer davalılardan kaza tarihinden işletilecek yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiş; 29/03/2016 günlü duruşma oturumunda maddi tazminata ilişkin taleplerinin davalı sigorta şirketlerince karşılandığını, bu nedenle maddi tazminata ilişkin davalarından feragat ettiklerini bildirmiştir. Davalı … ve … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; yetki ve görev itirazında bulunarak, kaza tespit tutanağında, kazanın oluşumunda vekil edenlerinden …’ın tali kusurlu olduğu belirtilmiş ise de, esasen herhangi bir kusuru bulunmadığını, kazanın vekil edeninin sevk ve idaresindeki aracın önüne diğer aracın birden çıkması neticesinde meydana geldiğini, vekil edeni sürücü …’in kazayı önleme bakımından alabiliceği bir önlem olmadığını ileri sürerek, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece, iddia, savunma, toplanan deliller, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı gözetilerek; davacıların kızı olan …’ün ölümü ile sonuçlanan trafik kazasının oluşumunda, davalı sürücü …’ın %25 oranında, dava dışı karşı araç sürücüsün ise %75 oranında kusurlu olduğu, davacı tarafın maddi tazminata ilişkin taleplerinden feragat ettiği, bu durumda maddi tazminata ilişkin davanın feragat nedeniyle reddine, manevi tazminata ilişkin davanın ise kısmen kabulüne karar verilmesinin uygun olacağı benimsenmek suretiyle; “1-Davacıların davalılara karşı maddi tazminat davalarının feragat nedeniyle REDDİNE, 2-Davacıların davalılar … ve … AŞ karşı açtıkları manevi tazminat davasının KISMEN KABULÜNE, 15.000 TL’nin davacı … için, 15.000 TL’nin … için manevi tazminatın kaza tarihi olan 24.09.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılar … ve … AŞ’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,” karar verilmiştir. Karara karşı davalı … ve … A.Ş. vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. İstinaf nedenleri; davaya asliye hukuk mahkemesince bakılması gerekirken, asliye ticaret mahkemesinde görülerek sonuçlandırılmasının doğru olmadığı, kazanın oluşumundaki taraf kusur durum ve oranlarının belirlenmesi bakımından ATK’dan veya İTÜ’den rapor alınması gerekirken, yetersiz ve hatalı kusur bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm tesis edilmesinin isabetsiz bulunduğu, tüm kusurun karşı araç sürücüsünde olması nedeniyle vekil edenlerinin sorumlulukları yoluna gidilemeyeceği, kabule göre de vekil edeni …’ın tali kusurlu olduğu belirlendiği halde vekil edenlerinden tahsiline karar verilen manevi tazminat miktarlarının çok fazla olduğu ve ayrıca reddedilen tazminatlar bakımından vekil edenleri yararına nispi vekalet ücreti hükmedilmesi gerekirken, maktu vekalet ücretine hükmedilmesinin de isabetsiz bulunduğu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması gerektiğine yöneliktir. Dava, trafik kazası sonucunda meydana gelen ölüm olayına dayanılarak açılmış maddi ve manevi tazminat isteğine ilişkindir. İstinaf edenlerin sıfatına, istinafların kapsam ve nedenleriyle sınırlı olmak kaydıyla yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda; 1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde ve özellikle; ATK Trafik İhtisas Dairesinden emekli bilirkişi … tarafından düzenlenen 25/08/2017 kusur raporundaki belirleme ve değerlendirmelerin, dosyaya oluşa uygun denetlenebilir gerekçeler içermesi ve söz konusu bu rapordaki belirleme ve değerlendirmelerin kaza tespit tutanağındaki tespitler ve olayla ilgili olarak Bolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan soruşturmalar sırasında ATK Trafik ihtisas Dairesinden temin edilen 18/11/2014 günlü kusur raporundaki belirleme ve değerlendirmelerle de örtüşmesi karşısında hükme esas alınmasında usul ve yasaya aykırı bir durum bulunmadığına ve görülmekte olan davanın diğer davalılar yanında kazaya karışan araçların ZMM sigortacısı bulunan sigorta şirketlerine de yönetilmiş olduğu ve zorunlu sorumluluk sigortalarının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1483 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş bulunduğu gözetildiğinde aynı kanunun 4/a, ve 5/3 madde hükmü uyarınca mutlak ticari dava niteliğindeki eldeki davaya bakmakla görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğu konusunda da herhangi bir duraksama mevcut olmadığından davalılar vekilinin görev ve kusura ilişkin istinaf itirazlarının isabetsiz olduğu sonucuna varılmıştır. 2-Davalılar vekilinin vekalet ücretine ilişkin istinaf itirazlarına gelince; görülmekte olan dava maddi ve manevi tazminat istemli olup, bu gibi davalarda vekalet ücreti maddi ve manevi tazminat bakımından ayrı ayrı gözetilmelidir.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; manevi tazminata ilişkin davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine karar verilmiş ve bu karara bağlı olarak da davalı taraf yararına hüküm altına alınacak ret vekalet ücreti davacı taraf yararına takdir edilecek vekalet ücretini geçemeyeceği şeklindeki karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 10/2 maddesindeki düzenleme gözetilerek, buna göre vekalet ücretlerine ilişkin hüküm tesis edildiği görülmüştür. Bu durumda hüküm altına alınan manevi tazminatlara ilişkin vekalet ücretini belirleme şeklinde herhangi bir yanılgı mevcut olmadığı gibi, görülmekte olan davada davacı tarafın maddi tazminata ilişkin davasının feragat nedeniyle tümden reddedildiği gözetildiğinde, yine karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’sinin 13/4 madde hükmü uyarınca; davalı taraf yararına hükmedilecek vekalet ücreti maktu vekalet ücretini geçemeyeceğinden ve mahkemesince de zaten bu husus dikkate alınarak istinaf eden davalı taraf yararına 2.180,00-TL vekalet ücreti taktir edilmiş olmasında da bir yanılgı bulunmadığından, davalılar vekilinin vekalet ücretine ilişkin istinaf itirazları yerinde bulunmamıştır. 3-Davalılar vekilinin hüküm altına alınan manevi tazminat miktarlarının fazla olduğuna yönelik istinaf itirazlarına gelince; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56/1. maddesine göre, hakimin olayın özelliklerini göz önünde tutarak manevi tazminat adı ile hak sahibi yararına takdir edeceği para tutarı, adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, malvarlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinilmemiştir. O halde, tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerektiği kadar olmalıdır. 22/06/1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde, takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar açıkça gösterilmiştir. Bunlar, her olaya göre değişebileceğinden; hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Dava konusu olayda zararlandırıcı eylemin tarihi, olayın meydana geliş şekli, ölümün karşılaşılabilecek en ağır sonuç oluşu, ölenin yaşı (21) ve davacılarla yakınlık derecesi (kızları), tarafların dosyaya yansıyan sosyo ekonomik durumları, teselsül hükümlerine dayanılarak açılan bir davada araç içinde yolcu olarak bulunan ölenin kazanın meydana gelmesinde herhangi bir kusuru olamayacağından, kazaya karışan araç sürücülerinin kusur durum ve oranlarının davacı tarafı ilgilendiren bir niteliği sahip bulunmadığı, ancak rücu da dikkate alınabilecek bir husus olduğu dikkate alındığında, ölümle sonuçlanan taksirli eylem nedeniyle davacılar yararına hüküm altına alınan manevi tazminat miktarlarının yukarıda açıklanan ilkelere ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesinde düzenlenen takdir hakkının kullanmasına ilişkin kurala uygun bulunmasına göre; istinaf eden davalılar vekilinin bu yöne ilişen istinaf itirazının da reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki biçimde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca; 1-Usul ve yasaya uygun olan ve yukarıdaki başlıkta yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararına yönelik olarak davalılar … ve … A.Ş. vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK.m.353/1-b/1 hükmü gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-İstinaf yasa yoluna başvuran davalılardan karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu hükümleri uyarınca alınması gereken 2.049,30-TL nispi istinaf karar ve ilam harcından, istinafa başvuru sırasında peşin olarak yatırıldığı anlaşılan 512,32-TL’nin düşümü ile kalan 1.536,98-TL’nin istinafa başvuran davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak Hazine’ye gelir kaydedilmesine, 3-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafça yapılan giderlerin üzerlerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK.m.362/1-a hükmü gereğince kesin olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 14/04/2022