Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2019/3220 E. 2022/393 K. 24.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2019/3220
KARAR NO: 2022/393
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/12/2018
NUMARASI: 2014/1247 ESAS – 2018/1358 KARAR
DAVA TÜRÜ: Trafik Kazasından Kaynaklanan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/03/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; ZMM sigortası bulunmayan … plaka sayılı araç sürücüsünün tam kusuru neticesinde meydana gelen 30/07/2011 günlü trafik kazasında, araç içinde yolcu olarak bulunan vekil edeni küçüğün babası …’ın hayatını kaybettiğini, davalı …na 22/11/2013 tarihinde yapılan başvuru üzerine müteveffanın desteğinden yoksun kalan babası …’a 12.320,00-TL, annesi …’e 8.547,00-TL ve müvekkiline de 26.594,00-TL destek tazminatı ödenmesine karar verildiği, ancak yapılan destek hesaplamasının hatalı ve yetersiz olduğu ileri sürerek, fazlaya ilişen haklar saklı kalmak kaydıyla 120.000,00-TL destekten yoksun kalma tazminatının, 22/11/2013 temerrüt tarihinden işletilecek en yüksek banka faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş; 15/08/2018 günlü ıslah dilekçesi ile de istek miktarını 140.880,74-TL ‘ye çıkarttıklarını açıklamıştır. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; 30/07/2011 tarihinde meydana gelen trafik kazasında hayatını kaybeden …’ın ölümü ile desteğinden yoksun kalan hak sahipleri tarafından müvekkil kuruma yapılan başvuru neticesinde, ibraname karşılığında 04/09/2014 tarihinde toplam 47.463,00-TL tazminat ödemesi yapılarak, tüm sorumluluğun yerine getirildiği, başkaca bir sorumluluk kalmadığını, ancak kurumun bakiye bir sorumluluğu olduğu sonucuna varılır ise de, müteveffanın kazaya neden olan araçta hatır için taşınması nedeniyle belirlenecek tazminattan hatır taşıması indirimi yapılması gerektiğini, ayrıca müteveffanın alkollü ve ehliyetnamesiz araç sürücüsünün kullandığı araca binmesi ve emniyet kemerini takmaması nedeniyle müterafik kusurlu sayılmasını ve davacıya SGK’ca ödeme yapılıp yapılmadığının da araştırılmasını istediklerini belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece, iddia, savunma, toplanan deliller, bilirkişi raporları, olayla ilgili olarak Gaziosmanpaşa 7. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen ceza dosyası ile tüm dosya kapsamı gözetilerek; Davacının desteği (babası) olan müteveffa …’ın 30/07/2011 tarihinde ceza dosyası kapsamından da anlaşılabileceği üzere arkadaşları olan dava dışı … ve … ile birlikte alkol aldıkları, gece saatlerinde birlikte minibüse bindikleri, saat 03:30 suları itibariyle yolda seyir halindeyken ve araç rampa aşağı inmekteyken araç sürücüsü …’nin direksiyon ve hız hakimiyetini kaybetmesi ve aracın savrulması suretiyle meydana gelen tek taraflı trafik kazasında, araçta yolcu olarak bulunan …’ın hayatını kaybettiği, her üçünün de alkollü olduğu ve müteveffa …’in kaza anında emniyet kemerinin takılı olmadığı, ölenin kaza tarihi itibariyle bekar ve bir çocuk sahibi olduğu, çocuğun annesi olan velinin müteveffa ile imam nikahlı bulunduğu, sonrasında yerel usullere göre boşandığı vs gibi hususlara değinilse de zikredilen konuların (desteğin olup olmadığının) ispata muhtaç olduğu, dosyada bu yönde kesin bir delil bulunmadığı, bu durumda bilirkişi ek raporu uyarınca çocuğun annesinin kapsam dışı kaldığı halin esas alınması ve müteveffanın anne ve babasının tazminat hesaplamasında paylarının dikkate alınması gerektiği, her ne kadar davalı tarafça yapılan ödemeden bahsedilmekte ise de çocuk adına herhangi bir nakdi ödemenin kabul edilmediği, davalı tarafın iddiaya ilişkin dosyaya sunduğu herhangi bir makbuz – dekont örneği bulunmadığı, yapılan ödemenin müteveffanın anne ve babasına ilişkin olduğu, dolayısıyla davacı çocuk yönünden alınan bir ödemenin mevcut bulunmadığı, ayrıca müteveffa …’nin arkadaşı olduğu anlaşılan …’nin minibüsüne beraber alkol aldıktan sonra eve bırakılmaları amacıyla bindiği, minibüste üç arkadaşın bulunmakla birlikte ticari bir taşımadan bahsedilemeyeceği, karşılıksız yararlanma halinin olduğu, bu sebeple kabul edilen tazminat tutarından % 20 oranında indirim yapılması gerektiği, yine alkollü olduğunu bildiği sürücünün hakimiyetinde olan araca bindiği ve araçta buna rağmen koruyucu herhangi bir tedbir almadığı (emniyet kemeri takmadığı) anlaşılan müteveffanın TBK 52. maddesince müterafik kusuru bulunduğunun da benimsenmek suretiyle hükme esas alınan bilirkişi raporu ile belirlenen 140.880,74-TL tazminat tutarından %40 oranında indirim yapılması gerektiği gerekçesiyle; “-Davanın KISMEN KABULÜ ile; Meydana gelen kazada hatır taşıması ve müterafik kusur indirimi re’sen uygulanmak suretiyle (%20’şer oranında) 84.528,44-TL destekten yoksun kalma tazminatının 22/11/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Fazlaya ilişkin talebin reddine,” karar verilmiştir. Karara karşı davacı vekili ve davalı … vekili tarafından ayrı ayrı istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davalı … vekilinin istinaf nedenleri; davacı resmi nikahlı eş olmadığı halde lehine destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesinin doğru olmadığı gibi evlenme olasılığı indiriminin de yanlış uygulandığı, vekil edeni kurum tarafından yapılan ödemenin güncellenmesinde de hata yapıldığı, kaldı ki hatır taşımasının söz konusu olduğunda ve müterafik kusur durumunda vekil edeni kurumun destekten yoksun kalma tazminatı ödeme sorumluluğu olmadığının gözetilmediği, ayrıca bakiye sorumluluk olup olmadığının tespiti yönündeki belirlemelerin ödeme yapılan tarihteki verilere göre tespit edilmesi gerektiğinin de değerlendirilmediği, kabule göre de faiz başlangıcının dava tarihi olması gerekirken, 22/11/2013 tarihinden itibaren faiz uygulanmış olmasının da hatalı bulunduğu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılması gerektiğine ilişkindir. Davacı vekilinin istinaf nedenleri ise; araç sürücüsünün alkollü olduğu ve müteveffanın emniyet kemeri takmadığı yolundaki müterafik kusura ilişkin tespit ve değerlendirmelerin hatalı olduğu, zira araç sürücüsü yapılan alkol muayenesinde alkollü olmadığının ceza mahkemesi dosyası içerisindeki belgelerden anlaşıldığı, emniyet kemerinin takılı olup olmamasının da kazanın oluşumunda bir etkisinin olamayacağı ve müteveffanın hatır için taşındığı konusunda somut bir belirleme bulunmadığı halde yazılı biçim ve şekilde müterafik kusur ve hatır taşıması indirimi yapılarak karar verilmiş olmasında isabet bulunmadığı, davanın tamamen kabulü gerektiği hususlarına yöneliktir. Dava, trafik kazası neticesinde meydana gelen ölüm olayına dayanılarak açılmış destekten yoksun kalma tazminatı isteğine ilişkindir. İstinaf edenlerin sıfatına, istinafların kapsam ve nedenleriyle sınırlı olmak kaydıyla yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda; 1-Dosya kapsamından görülmekte olan davanın, …’a velayeten annesi … tarafından verilen vekaletnameye dayanılarak Av. … ve Av. … tarafından açıldığı, yani davacının anne … değil, … olduğu, dava dilekçesinde açıkça davacı …’ın annesi olan … ile …’in resmi nikahları olmaksızın evlendikleri ve yerel usullere göre boşandıkları belirtilerek, sadece müteveffanın çocuğu … için destekten yoksun kalma talebinde bulunulduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, ölenin eski imam nikahlı eşi olduğu belirtilen … bakımından herhangi bir talepte bulunulmadığı açık olup, mahkemece de eski imam nikahlı eş yararına herhangi bir tazminata hükmedilmediği görüldüğünden, davalı … vekilinin imam nikahlı eş yararına destek tazminatı hükmedilmiş olmasının hatalı olduğuna ve evlenme olasılığının yanlış belirlendiğine yönelik istinaf itirazlarının davayla veya taleple bir ilgili bulunmadığından, irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmediği sonucuna varılmıştır. 2-Davalı vekilinin yapılan ödemenin güncellenmesinde hata yapıldığı ve yapılan tazminat hesaplamasının ödeme tarihindeki verilere göre yapılması gerektiğine ilişkin istinaf itirazına gelince; Görülmekte olan dava açılmadan önce, davacı küçük … adına velayeten annesi … tarafından verilen vekaletnameye dayanılarak avukat aracılığı ile diğer hak sahipleri … ve …’la birlikte …na başvuruda bulunulduğu, bu başvuru üzerine davalı … tarafından …’a 26.594,00-TL, mütevaffanın annesi …’a 8.547,00-TL ve babası …’a da 12.322,00-TL tazminat ödemesi yapılmasının kabul edildiği ve diğer hak sahiplerine ibraname alınarak ödeme yapıldığı, ancak … bakımından yapılan ödemeye ilişkin her hangi bir belge sunulamadığı görülmüştür. Bu durumda, davalı … tarafından …’a yapılmış bir ödemenin varlığı kanıtlanamadığından, davacı küçük yararına belirlenen tazminat miktarından ödeme indirimi yapılmaksızın karar verilmiş olmasında bir yanılgı mevcut olmadığı gibi yapıldığı kanıtlanamayan bir ödemenin güncellenmesinden de söz edilemeyeceğine göre, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan istinaf itirazları yerinde bulunmamaktadır. 3-Taraf vekillerinin müterafik kusur ve hatır taşımasına ilişkin istinaf itirazları değerlendirildiğinde; Davacı …’ın babası …’in ölümüyle sonuçlanan tek taraflı trafik kazasının oluşumunda … plaka sayılı sigortasız araç sürücüsü …’in tam kusurlu olduğu ve mütevaffanın söz konusu araçta yolcu konumunda bulunduğu konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Bu durumda araçta yolcu olan mütevaffanın kazanın oluşumunda her hangi bir kusuru bulunması mümkün olmadığından davalı …nın sorumluluğunu yoluna gidilmiş olmasında bir yanılgı mevcut değildir. Ölenin müterafik kusurlu olması ve hatır için taşınmış bulunması hali ise tazminatı gerektiren sorumluluğu tamamen ortadan kaldıran bir durum olmayıp sadece takdiri indirim nedeni olarak değerlendirilebilecektir. Bu itibarla zararın meydana gelmesinde veya artmasında mağdurun da kusurunun bulunması halinde diğer bir ifadeyle zarara uğrayan, zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu hal ve şartlar zarar meydana gelmesine etki yapmış veya zarar sorumlusunun durumunu ağırlaştırmış ise kaza tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nun 52.maddesi (benzer düzenleme 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 44. Maddesinde de mevcuttur) uyarınca hakim tazminat miktarını hafifletebilir.Hatır taşımaları da bir menfaat karşılığı olmadığı hallerde bu gibi taşımalarda kaza tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 51.madde hükmü uyarınca (benzer düzenleme 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 43.maddesinde de mevcuttur) tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır. Hatır taşımasından söz edebilmek için de yaralanan ya da ölen karşılıksız taşınmış olmalıdır. Taşınan veya kullananın yararının söz konusu olduğu durumda hatır taşıması ilişkisi gündeme geleceğinden işleten ile isletenin sorumluluğunu üstlenen sigortacının sorumluluğu genel hükümlere göre değerlendirilmeli ve tazminattan uygun miktarda indirim yapılması gerekip gerekmediği tespit edilmelidir. Bu açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde; Gaziosmanpaşa 7. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 18/09/2012 gün ve 2011/1152 E., 2012/554 K.sayılı ilamda, … plaka sayılı araç sürücüsü …’in alkollü olmadığı, buna karşılık ehliyetnamesinin bulunmadığı ve maktul …’ın kaza anında emniyet kemeri takmadığı anlaşılmakta olup, dosyada mevcut ölüm belgesinde de …’ın ölüm nedeni olarak “Genel beden travmasına bağlı sternum ve kot kırıkları ile birlikte beyin kanaması” gösterildiği görülmüştür. Bu durumda, araç sürücüsünün alkollü olduğu ve sürücünün ehliyetnamesi bulunmadığının müteveffa tarafından bilinip bilinmediği konusunda somut bir belirleme bulunmamakta ise de, müteveffanın kaza anında emniyet kemeri takmamak şeklindeki eyleminin müterafik kusur halini oluşturacağı konusunda duraksamamak gerekir. Bundan ayrı dosyada mevcut kayıt, belge ve beyanlardan, davacı ile araç sürücüsünün birbirlerini tanıdıkları ve arkadaş oldukları anlaşılmaktadır. Davacı taraf, müteveffanın sigortalı araçta bedel karşılığında taşındığını ileri sürmediğine ve davalı tarafın bu yöndeki beyanına karşı herhangi bir savunmada bulunmadığına göre, müteveffanın sigortalı araçta hatır için taşındığının da benimsenmiş olmasında ve bu durumda mahkemece yerleşmiş yargısal içtihatlar doğrultusunda hüküm altına alınan maddi tazminat miktarından %20 oranında müterafik kusur ve %20 oranında da hatır taşıması indirimi yapılması gerektiği yolundaki değerlendirmede aşağıda belirtilen hususlar dışında herhangi bir isabetsizlik mevcut bulunmadığından davacı vekilinin hatır taşıması indirimi ve müterafik kusur indirimi yapılmaması gerektiğine ilişkin istinaf itirazı ile davalı vekilinin müterafik kusur ve hatır taşıması olduğunda vekil edeninin sorumluluğu yoluna gidilemeyeceğine yönelik istinaf itirazı yerinde değildir. 4-Ne var ki Borçlar Kanunu hükümlerine göre tazminatın saptanması için öncelikle zararın belirlenmesi gerekir. Bu nedenle ilk olarak zararla ilgili indirim sebepleri uygulanarak gerçek zarar belirlenecek (önce kusur indirimi, sonra yapılan ödemeler gibi) , sonra da tazminattan takdiri indirim nedenleri olan hatır taşıması indirimi (%20) ve/veya müterafik kusur indirimi (%20) uygulanacaktır. Ancak yerleşmiş yargısal içtihatlara göre her iki takdiri indirim nedeninin birlikte var olması halinde belirlenen tazminat miktarından ayrı ayrı hatır taşıması indirimi ve müterafik kusur indiriminin yapılması ve sonuç tazminat miktarının da bu şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Bkn; Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 17/09/2019 gün ve 2016/18678E., 2019/8232K.sayılı içtihadı) Somut olayda mahkemece davacı…’ın talep edebileceği destekten yoksun kalma tazminatının 140.880,74-TL olduğunu tespit ettikten sonra, belirlenen tazminattan %20 müterafik kusur indirimi ve %20 hatır taşıması indirimi toplamı olan %40 oranında indirim yapılarak hüküm tesis edildiği görülmüştür. Oysa az yukarıda açıklanan doğru yöntem izlenerek hesaplama yapılsa idi sonuç tazminat miktarının 90.163,67-TL olacağı açık bulunduğundan, hatalı hesap yöntemi sonucunda davacı taraf yararına eksik tazminat miktarına hükmedilmiş olması ve takdiri indirim halinde davalı taraf yararına vekalet ücreti takdir edilemeyeceği, ayrıca yargılama giderlerinin de paylaştırılmaması gerektiğinin göz ardı edilmesi doğru olmadığından(Bkn. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 26/10/2020 gün ve 2019/934E., 2020/6205 K.sayılı ilamı ve Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 15/11/2018 gün 2015/16486 E., 2018/10815 K sayılı ilamı) davacı vekilinin istinaf başvurusunun açıklanan nedenlerle kabulü gerekmiştir. 5-Davalı vekilinin faiz başlangıcına ilişkin istinaf itirazlarına gelince; Dosya kapsamından, davanın konusunu oluşturan trafik kazasının 22/11/2013 tarihinde meydana geldiği, davacı tarafın davalı …ndan destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunduklarını, bu talebin …na 22/11/2013 tarihinde ulaştığı, ancak davacı … adına herhangi bir ödeme yapılmadığı anlaşılmaktadır. KTK’nın 99.madde hükmüne göre, sigortacı talebin kendisine iletildiği tarihten itibaren 8(sekiz) iş günü içinde Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası sınırları içinde kalan miktarı hak sahibine ödemek zorundadır. 8 (sekiz) iş gününde ödeme olmaması halinde, sigorta şirketinin temerrüt halinin oluşacağı belirgindir. Somut olayda, kaza tespit tutanağı, savcılık soruşturma evrakları, mahkeme kararı, mirasçılık belgesi ile vekaletname suretleri eklenerek davacı … yararına yapılan başvurunun 22/11/2013 tarihinde muhatabına ulaştığı anlaşıldığına göre, bu tarihten itibaren başlayacak 8 (sekiz) iş günü 02/12/2013 tarihinde dolacağı ve temerrüt halinin 02/12/2013 tarihinde başlayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Bu nedenle mahkemece hükmedilen tazminatlara 02/12/2013 tarihinden yasal faiz uygulanması gerekirken, hatalı değerlendirme sonucunda temerrüt tarihinin 22/11/2013 olduğu kabul edilerek, bu tarihten itibaren faiz işletilmesi isabetsiz olmuştur. Ancak yukarıda 4. ve 5. bentlerde işaret edilen yanılgıların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, davalı vekilinin ve davacı vekilinin istinaf itirazının açıklanan nedenlerle kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen kararın HMK.m.353/1b/2 hükmü uyarınca kaldırılmasına, istinaf konusu yapılmayan hususlar ile reddedilen istinaf itirazları nedeniyle taraflar yararına oluşan usulü kazanılmış haklar ve harcın da kamu düzeninden olduğu gözetilmek suretiyle yanılgılı olduğu anlaşılan hususların düzeltilmesi suretiyle yeniden esas hakkında hüküm tesis edilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki biçimde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca; 1-İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/12/2018 gün ve 2014/1247 E., 2018/1358 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun yukarıda (4) sayılı bentte açıklanan nedenle; davalı … vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun ise yukarıda (5) sayılı bentte gösterilen nedenle KABULÜNE, taraf vekillerinin diğer istinaf itirazlarının ise REDDİNE, 2-İstinaf yasa yoluna başvuru sırasında davalı tarafından peşin olarak yatırıldığı anlaşılan 1.444,00-TL nispi istinaf karar ve ilam harcının talep halinde davalı …na İADESİNE, 3-Davacının adli yardım talebinin kabul edilmiş olması nedeniyle kendisinden harç alınmadığı anlaşıldığından davacı taraf istinaf harçları ile ilgili olarak karar verilmesine YER OLMADIĞINA,4-İstinaf eden davacı ve davalı … tarafından yapılan diğer giderlerin ise takdiren yapan taraf üzerinde bırakılmasına, 5-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 6-İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/12/2018 gün ve 2014/1247 E., 2018/1358 K. sayılı kararının HMK.m.353/1-b/2 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA, 6/1-Davanın KISMEN KABULÜ ile; 90.163,67-TL destekten yoksun kalma tazminatının 02/12/2013 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,-Fazlaya ilişkin talebin reddine, 6/2-Başlangıçta davacı tarafın Adli Yardım Talebi kabul edildiğinden harç yatırılmamış olup; karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu Hükümleri uyarınca alınması gereken 6.159,08-TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına, 6/3-Davacı tarafça yatırılan gider avansından ve suç üstü ödeneğinden sehven bilirkişi …’a iki defa 700,00 TL bilirkişi ücreti verildiği anlaşılmakla; bilirkişi hesabına 03/10/2017 tarihinde davacının gider avansından vergi kesintilerinden sonra aktarılan 506,00 TL’nin bilirkişiden alınarak, davacı adına dosyaya yatırılmasına, (Gerekçeli karar onay tarihi itibariyle karar gereği yerine getirilmiştir.) 6/4-Dava Adli Yardım Talepli olduğu suç üstü ödeğinden davacı adına karşılanan 700,00 TL bilirkişi ücreti, 167,50 TL tebligat, posta ve müzekkere masraflarından oluşan toplam 867,50 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydedilmesine, 6/5-Davacı taraf duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden, kabul edilen dava değeri itibariyle karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT hükümleri uyarınca belirlenen 12.515,55- TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine, 6/6-Davalı … yargılama sırasında vekille temsil edilmiş ise de, reddedilen kısım takdiri indirime ilişkin olduğundan davalı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 6/7-Davalı tarafından belgelendirilen bir yargılama masrafı olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 6/8-Yatırılan gider avanslarından arta kalanın ilgilisine ödenmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK.m.362/1-a hükmü gereğince miktar itibariyle kesin olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 24/03/2022