Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2019/3212 E. 2022/1469 K. 02.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2019/3212
KARAR NO: 2022/1469
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/02/2019
NUMARASI: 2015/350 Esas – 2019/108 Karar
DAVANIN KONUSU: Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 02/11/2022
Yukarıda bilgileri yazılı bulunan ilk derece mahkemesinin kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı …’ın anne ve babasının velayeten verdiği vekaletnameye dayanarak Avukat … tarafından açılan davada dilekçesinde özetle; vekil edeni küçük …’ın plakası tespit edilemeyen bir aracın neden olduğu trafik kazasında yaralanarak Adana Devlet Hastanesi’nde tedavi gördüğünü ve fakat daha sonra sakat kaldığını, kazanın oluşumunda plakası tespit edilemeyen araç sürücüsünün tam kusurlu bulunduğunu, bu nedenle oluşan maddi zararların giderilmesinden …’nın sorumlu olduğunu, ancak davalı …na yapılan başvurunun reddedildiğini, oysa kaza neticesinde kalıcı sakatlığa uğrayan davacının, hiç iş göremediği ve %100 oranda malül sayıldığı döneme ait iş göremezlik tazminatı ile bu döneme ilişkin bakıcı gideri tazminatının ve Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmayan tedavi giderleri ile kalıcı iş göremezlik zararının … tarafından karşılanması gerektiğini beyanla; fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla (belirsiz alacak) yargılama sırasında belirlenecek maddi zarara karşılık 1.000,00-Tl maddi tazminatın temerrüt tarihinden işletilecek avans faiziyle birlikte davalı …ndan tahsiline karar verilmesini istemiş, 18/01/2018 günlü bedel arttırım dilekçesi ile de 1.000,00-TL (geçici – sürekli iş göremezlik, bakıcı – refakatçi gideri nedeniyle uğranılan maddi zarar) olan istek miktarını (28.145,12-TL’si geçici – sürekli iş göremezlik, 7.036,28-TL’si bakıcı – refakatçi gideri) toplam 36.181,41-TL’ye çıkarttıklarını açıklamıştır. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; zaman aşımı itirazında bulunarak davacı küçük adına anne ve babasının birlikte verdiği vekaletname olmasına rağmen davayı sadece annenin açmasının hatalı olduğunu, ayrıca görülmekte olan davada, plakası tespit edilemeyen bir aracın vermiş olduğu zararın tazmini gerektiğini ileri sürülmekte ise de; davacı annenin kazadan çok sonra Adana Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptığı şikayetin takipsizlikle sonuçlandığı ve yapılan itirazın reddedildiği gözetildiğinde müvekkili davalı kurumun sorumluluğu yoluna gidilemeyeceğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; davalı vekilinin küçüğün babasının davada yer almasına ilişkin usuli itirazının, dava açan dilekçeye ekli vekaletnamede küçüğün babasının da imzasının olması nedeniyle yerinde olmadığı, görülmekte olan dava bakımından uzamış ceza zamanaşımı süresi geçerli bulunduğundan, zaman aşımı süresinin geçirildiğine ilişkin itirazın da isabetsiz olduğu şeklindeki değerlendirmeden sonra; “Davadan evvel …’na davacı tarafından başvuru yapıldığı, ancak kazaya ilişkin yeterli kanaat elde edilemediğinden verilen takipsizlik kararına binaen ödeme isteminin 24/04/2012 tarihli yazı ile reddedildiği anlaşılmaktadır. Adana Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2012/837 Soruşturma, 2012/529 Karar sayılı takipsizlik kararı ile ortada suçlu ve fail tespit edilemediğinden kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, yapılan itiraz üzerine Tarsus Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2012/759 Değişik İş sayılı kararı ile itirazın reddi ile 26/03/2012 tarihinde takipsizliğin kesinleştiği anlaşılmaktadır.Kazanın oluş şekline ilişkin olarak davacının annesi …’ın karakolda yapmış olduğu 03/02/2012 tarihli başvuru mevcut olup, ifade tutanağı incelendiğinde, 20/06/2007 günü çocuğu yolun karşısına geçerken plakasını tespit edemediği bir aracın çarpması ile yere düştüğünü, aracın sürücüsü ile birlikte oğlunu hastaneye götürdüklerini, karşı taraftan şikayetçi olmadıklarını, araç sürücüsünün masraflarını karşılayacağını beyan etmesine rağmen daha sonra haber alınamadığını beyan ettiği görülmüştür. Adana Devlet Hastanesi’nin Hasta Epikriz Raporları uyarınca 20/06/2007 günü saat 14:14 sularında hastane acil servisine başvuru yapıldığı, davacının annesinin ifadesi ile hastane kayıtlarının birbiri ile uyumlu olduğu anlaşılmakla; aksi sabit olmayan ifade tutanağı içeriğine göre kazanın meydana geldiği mahkememizin kabulündedir. Davacının karşıdan karşıya geçerken kaza mahalinde yaya geçidi ya da trafik ışığı olduğuna dair iddia ve ispat bulunmadığından KTK’nın 68/b.3 bendi uyarınca kontrolsüz bir şekilde yola girmekten ötürü %60 asli kusurlu olduğuna ilişkin kusur raporu mahkememizce dosya içeriğine uygun bulunmuştur. Diğer yandan plakası meçhul aracın meskun mahalde gerekli yavaşlama ile fren tedbirlerini yerine getirmediği anlaşıldığından %40 tali kusurlu sayılması gerekmiştir. Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu’nun maluliyet raporu ve kusur durumu uyarınca yapılan maddi tazminat hesabının hukuka uygun ve denetime elverişli olduğu anlaşılmakla aşağıdaki gibi davanın kabulü gerekmiştir.” gerekçesiyle davanın kabulü ile toplam 36.181,41-TL maddi tazminatın 03/05/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.Karara karşı davalı … vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.İstinaf nedenleri; davacı tarafın soyut iddiaları dışında davacının yaralanmasına plakası tespit edilemeyen motorlu bir aracın neden olduğunu hususunda herhangi bir somut kanıt bulunmadığı ve ayrıca kaza tarihinden 4 yıl sonra yapılan şikayet neticesinde kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kesinleşmiş karar mevcut oluğu halde, delilerin ve kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararın hukuki sonuçlarının hatalı değerlendirilmesi neticesinde yazılı biçim ve şekilde davanın kabulüne karar verilmesinin isabetsiz olduğu, kabule göre de; hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu raporunda açıklanan 3 haftalık sürenin iyileşme süresi olduğu, bakıcı ihtiyaç süresine ilişkin bulunmadığı belirgin olduğu ve ayrıca fiilen bakıcı tutulduğu da kanıtlanamadığı halde müvekkili kurumun bakıcı gideri zararından da sorumluluğu yoluna gidilmesinin yerinde bulunmadığı ve ıslah edilen tutar bakımından zaman aşımı süresinin geçirilmiş olduğunun gözetilmediği bu nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılması gerektiğine yöneliktir.İstinaf edenin sıfatı ve istinaf sebepleri ile kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan incelemede;Dava; trafik kazası neticesinde meydana geldiği ileri sürülen cismani zarara dayanılarak açılmış maddi tazminat isteğine ilişkindir. Dosya kapsamından; davacı küçüğün, 20/06/2007 tarihinde meydana geldiği ileri sürülen trafik kazasında yaralandığı savı ile Adana Devlet Hastanesi’ne başvuru yapıldığı, bu başvuru kapsamında …’ın Adana Devlet Hastanesi’ne aynı tarihte girişinin yapıldığı ve ayağında kırık saptanmayan hastanın sağ ayağındaki doku defekti nedeniyle hastaneye yatırıldığı ve pansuman önerileri ile 26/06/2007 tarihinde hastaneden taburcu edildiği, daha sonra küçüğün annesi …’ın 30/12/2021 tarihli dilekçeyle Adana Cumhuriyet Başsavcılığı’na müracaat ederek oğlu …’ın 20/06/2007 tarihinde geçirdiği trafik kazasına ilişkin soruşturma evraklarının temin edilerek gereğinin yapılmasını istediği, bu başvuru üzerine yapılan tahkikat sonucunda kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, bu karara vaki itirazın da Tarsus Ağır Ceza Mahkemesi’nce kesin olarak reddedildiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun; 2918 sayılı Kara Yolları Trafik Kanunu kapsamında meydana gelen trafik kazalarına bağlı olarak …na başvuru şartlarını düzenleyen 14. maddesinin 2/a bendinde ” sigortalının tespit edilememesi durumunda kişiye gelen bedensel zararlar için” 2/b bendinde de “rizikonun meydana geldiği tarihte geçerli olan teminat tutarları dahilinde sigortasını yaptırmamış olanların neden olduğu bedensel zararlar için” …’na başvurulacağı düzenlenmiş olup, aynı mahiyetteki düzenleme … Yönetmeliği’nin 9/1-a ve 9/1b maddesinde de yer almaktadır. Bu düzenlemelere göre trafik kazası sonucunda bedensel zarara uğradığı iddia edilen bir kişi nedeniyle …’na husumet yöneltilebilmesi için her şeyden önce böyle bir aracın bulunması ve aracın bedensel zarara sebep olması gerekmektedir. Somut olayda; davacı …’ın 20/06/2007 tarihli trafik kazasından kaynaklandığı ileri sürülen yaralanmasına bağlı olarak Adana Devlet Hastanesi’ne başvurulduğu şeklinde kayıtlar mevcut ise de, bu kayıtlarda ifade edilen husus davacı tarafın (küçüğün annesi) kendi beyanına göre düzenlenmiş olup, yaralanmanın nedeni konusunda başkaca bir resmi belirleme içermemektedir. Bundan ayrı …’ın annesi …’ın kazadan çok sonra Adana Cumhuriyet Başsavcılığı’na sunduğu 30/11/2011 günlü dilekçe kapsamında başlatılan soruşturma neticesinde “yapılan tahkikata göre ortada bir suç ve suçlu bulunmadığı anlaşılmakla” denilerek kamu adına soruşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmiş, bu karara karşı yapılan itiraz da “kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karardaki gerekçenin ayrıntılı ve yeterli olduğu, 6 aylık şikayet süresi içerisinde yapılmış bir şikayetin bulunmadığı, dolayısıyla itirazın kabulü için bir neden bulunmadığı anlaşılmakla” denilerek itiraza reddedildiği görülmüştür. Ortada bir suç ve suçlu olmadığı yönündeki böyle bir tespite dayalı olan ve derecattan geçerek kesinleşen takipsizlik kararının maddi olgu niteliğinde bulunduğu da sabittir. Hal böyle olunca davacı tarafın talep konusu yaralanmanın bir trafik kazası sonucunda meydana geldiği yönündeki iddiayı kanıtladığından söz edilemeyeceği gibi, davacı küçüğün annesinin soruşturma sırasında, kazaya neden olduğu ileri sürülen araç ve araç sürücüsü ile birlikte hastaneye birlikte gittikleri yolundaki beyanları gözetildiğinde, aracın plakasının ve araç sürücünün adının alınmamış olması ve gerçekleştiği ileri sürülen bir trafik kazasından yaklaşık 5 yıl sonra resmi makamlara başvuruda bulunulması hayatın doğal akışına pek uygun bir davranış şekli olmaması karşısında; mahkemece, davalıya husumet yöneltilmesi gereken şartların somut olayda oluşmadığının kabul edilmesi gerekirken hatalı değerlendirme sonucunda davanın kabulüne karar verilmesi isabetsiz olmuştur. (Bkn; Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2014/23219 Esas – 2017/5441 Karar ve Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 18/04/2022 gün, 2021/12710 Esas – 2022/7284 Karar sayılı ilamı) Ancak bu yanılgının giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun açıklanan bu nedenle kabulü ile (davalı vekilin diğer istinaf itirazları incelenmeksizin) ilk derece mahkemesince verilen kararının HMK.m. 353/1-b/2 hükmü uyarınca kaldırılarak davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmek suretiyle yeniden esas hakkında hüküm tesis edilmesi ve davacı küçüğün yargılama aşamasında reşit hale gelerek kendi adına verdiği vekaletname uyarınca vekille temsil edildiği, ancak bu vekilin istinaf aşamasında azledildiği ve bu azilden sonra verilen yeni vekaletname doğrultusunda Avukat … aracılığıyla temsil edildiği anlaşıldığından karar başlığının bu yeni duruma göre düzeltilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak aşağıdaki biçimde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM/ Gerekçe uyarınca; (1)İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06/02/2019 tarih ve 2015/350 Esas – 2019/108 Karar sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle KABULÜNE, (a)İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından peşin olarak yatırıldığı anlaşılan 618,00-TL nispi istinaf karar ve ilam harcının talep halinde davalıya iadesine, (b)İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, (c)İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan diğer yargılama giderlerinin takdiren üzerinde bırakılmasına, (2)İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06/02/2019 tarih ve 2015/350 Esas – 2019/108 Karar sayılı kararının HMK.m. 353/1-b/2 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA, (a)Davanın REDDİNE, (b)Karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu hükümleri uyarınca alınması gereken 80,70-TL maktu karar ve ilam harcının, davacı tarafça peşin olarak yatırıldığı anlaşılan 123,57- TL harçtan düşümü ile kalan 42,87- TL harcın talebi halinde davacıya iadesine, (c)Davalının yargılama sırasında vekille temsil edildiği anlaşıldığından, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümleri uyarınca belirlenen 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’na verilmesine, (d)Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, (e)Davalı … tarafından sarf edilen 76,00 TL masrafın davacıdan alınarak davalıya verilmesine (f)Adli Tıp Kurumu Başkanlığı İstanbul 3. İhtisas Kurulu’nun 21/08/2017 tarihli 6608 sayılı faturası uyarınca 514.50 TL’den ibaret maluliyet raporu masrafının davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına, (3)Yatırılan gider avanslarından arta kalanın, karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nun 361/1 madde hükmü uyarınca gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süresi içinde Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.02/11/2022