Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2019/3034 E. 2021/736 K. 22.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2019/3034
KARAR NO: 2021/736
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/05/2019
NUMARASI: 2016/608 E., 2019/478 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 22/04/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili 30/05/2016 harç tarihli dava dilekçesinde özetle; 07/04/2016 tarihinde … projesinde formen olarak çalışan …’in, idaresindeki davalının karayolları zorunlu trafik sigortacısı olduğu … plakalı araçla ani ve hızlı çıkış yapması sonucu, yerleşik Yargıtay uygulamaları ile doktrinde kabul edilen görüşe göre karayolundan sayılması gereken yerde müvekkili …’e çarparak sağ bacağında kırık olacak şekilde yaralanmasına sebep olduğunu, 34 yaşındaki müvekkilinin 2.500,00 TL net ücret ile çalıştığını beyanla, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL daimi maluliyet tazminatının temerrüt tarihi itibariyle işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini, talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; kazaya karışan … plakalı aracın müvekkili şirket nezdinde sigortalı olduğunu, davalının sorumluluğun sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında, poliçe limiti dahilinde ve gerçek zararın tazmini ile sınırlı olduğunu, ayrıca 2918 sayılı KTK’nun 2/a-b bendinde karayolu sayılan yerlerin açıkça belirtildiğini, dava konusu kazanın inşaat şantiyesi içinde meydana geldiğini, oluşan maluliyetin karayolundan sayılan yerde meydana gelmemesi nedeniyle ZMMS teminatı dışında olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini, talep etmiştir. Açılmış olan dava üzerine ilk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama neticesinde; 07/04/2016 tarihinde … plaka sayılı kamyonetin davacı …’e çarpması sonucu meydana gelen tek taraflı trafik kazası neticesinde yaralanan davacıda %4,3 oranında daimi iş gücü kaybı oluştuğu, iyileşme süresinin 9 aya kadar uzadığı, kazanın hareket halindeki araç kapısının kolunu tutarak sürücünün paniklemesine yol açan dava dışı … ile … plaka sayılı araç sürücüsü …’in kusurlu hareketiyle meydana geldiği, yaya olan davacının kazanın oluşmasında herhangi bir kusuru bulunmadığı kanaatiyle, -davanın kabulüne, -daimi iş gücü kaybı nedeniyle 37.975,12 TL’nin 16/05/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiş, verilen karar karşı süresi içerisinde davalı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davalı vekilinin istinaf sebepleri; dava konusu kazanın karayolu dışında inşaat şantiyesinde meydana gelmiş olması sebebiyle dava konusu talepten ZMMS poliçesi kapsamında müvekkili şirketin sorumlu olmadığı, davanın reddi gerekirken mahkemece eksik inceleme ile kazanın gerçekleştiği yerin karayolu olduğu kabul edilerek kabul edilmesinin hatalı olduğu, kusur raporunun uzman bilirkişiden alınmadığı, maluliyete ilişkin raporun genel şartlara göre düzenlenmediği, hususlarına ilişkindir. İstinaf edenin sıfatı ve istinaf sebepleri ile kamu dazenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan incelemede; Dava, trafik kazasından kaynaklanan sürekli iş göremezlik tazminatı istemine ilişkindir. Dosya içeriğinden; 07/04/2016 tarihinde … projesinde formen olarak çalışan …’in, idaresindeki, davalının karayolları zorunlu trafik sigortacısı olduğu … plakalı araçla davacı …’e çarparak yaralanmasına sebep olduğu, davacı tarafın davada; rizikonun gerçekleştiği yerin, yerleşik Yargıtay uygulamaları ile doktrinde kabul edilen görüşe göre karayolu olması nedeniyle meydana gelen sonuçtan davalı trafik sigortacısının sorumlu olduğu, davalı tarafın ise, kazanın meydana geldiği yerin şantiye alanı olduğu, olayın karayolunda gerçekleşmemesi nedeniyle gerçekleşen rizikonun sigorta teminatı kapsamında olmadığı, iddiasında bulunduğu anlaşılmıştır. Öncelikle belirtilmelidir ki, rizikonun gerçekleşmesi nedeniyle meydana gelen zararın sigorta kapsamında olduğunun kabul edilebilmesi için, o rizikonun motorlu araç tarafından karayolunda meydana getirilmiş olması zorunludur. Karayolları Trafik Kanunu’nun tanımlarla ilgili 3. maddesinde karayolu; trafik için kamunun yararlanmasına açık olan arazi şeridi, köprüler ve alanlar olarak tanımlanmıştır. Aynı Yasa’nın 2/2. maddesinde, aksine hüküm bulunmadığı hallerde, karayolu dışındaki alanlardan kamuya açık alanlar ile park, bahçe, park yeri, garaj yolu ve eşya terminali, servis ve akaryakıt istasyonlarında karayolu taşıt trafiği için faydalanılan yerler ile erişme kontrolü kara yollarının kamuya açık kesimlerinde ve belirli bir karayolunun bağlantısını sağlayan göl ve akarsular üzerinde kamu hizmeti gören araçların, karayolu araçlarına ayrılan kısımları da bu yasa uygulaması bakımından karayolu olarak kabul edilmiştir. Somut olayda sigorta şirketi, rizikonun meydana geldiği yerin karayolu olmadığını, işyeri sahası içerisinde bulunduğunu, zararın sigorta teminatı dışında olduğunu savunmaktadır. İşyeri sahasının niteliği itibariyle araç trafiği olan, sürekli yükleme ve boşaltma yapılan bir yer olup karayolu sayılan yerlerden olduğunun kabulü gerekir. Kaldı ki dosya içeriğinden rizikonun gerçekleştiği yerin ana yol bağlantısının bulunduğu da belirgindir. Bu durumda rizikonun sigorta teminatı kapsamında kaldığı hususunda duraksamamak gerekir. Hal böyle olunca da davalı tarafın, dava konusu kazanın karayolu dışında inşaat şantiyesinde meydana gelmiş olması sebebiyle dava konusu rizikonun ZMMS poliçesi kapsamında olmadığı yönünde ki istinaf sebebi yerinde değildir. Sonuç olarak; dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde bir usulsüzlük bulunmamasına, olayın karayolu sayılan yerde gerçekleşmesi nedeniyle zararın sigorta teminatı kapsamında olmasına, her ne kadar davacının kazadaki yaralanmasından kaynaklanan sürekli maluliyet oranı kaza tarihi itibariyle yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenmemiş ise de, Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği ile Özürlülük Ölçütü Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelikte maluliyet oranlarına ilişkin aynı cetvellerin kullanılarak belirleme yapılması nedeniyle de ilk derece mahkemesi tarafından bu hususta ki raporun ve kusur oranı belirleyen gerekçeli denetime uygun raporun hükme esas alınmasında isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nın 353/1-b/1.maddesi uyarınca esastan reddi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca; 1-)Usul ve yasaya uygun olan ve başlıkta yazılı ilk derece mahkemesi kararına yönelik davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1.madde hükmü gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-)Alınması gereken 2.594,08-TL harçtan peşin yatırılan 692,92-TL nispi karar ilam harcının düşümü ile 1.901,16-TL nispi karar ilam harcının istinaf eden davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 3-)İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4-)Yasa yoluna başvuran davalı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, HMK’nın 353/1-b/1.maddesi hükmü uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK’nın 362/1-a maddesi hükmü gereğince, miktar itibariyle kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.22/04/2021