Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2019/2853 E. 2022/722 K. 26.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2019/2853
KARAR NO: 2022/722
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/03/2019
NUMARASI: 2017/517 Esas 2019/282 Karar
DAVA TÜRÜ: Trafik Kazasından Kaynaklanan Maddi-Manevi Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ:26/05/2022
Yukarıda bilgileri yazılı bulunan ilk derece mahkemesinin kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 22.03.2014 kaza tarihinde davalı sigorta şirketi nezdinde ZMM sigortalı, diğer davalı adına kayıtlı olan … plakalı aracın, sürücüsünün kusuru sonucunda yaya konumundaki müvekkiline çarparak müvekkilinin yaralanmasına sebebiyet verdiğini, sigorta şirketine davadan önce başvuru yapıldığını ve kısmi tazminat ödendiğini, fakat ödenen bedelin gerçek zararı karşılamadığını, müvekkilinin kaza sonucunda bir çok yerinden yara aldığını ve vücudunda kırıklar oluştuğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, 6100 sayılı yasa’nın 107.maddesine göre belirlenecek maddi tazminat miktarı ileride artırılmak kayıt ve koşulu ile şimdilik 100-TL maddi tazminatın ve 100 TL de bakım-bakıcı giderleri zararının tüm davalılardan müştereken ve mütesselsilen olay tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline, 30.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’dan tahsiline, yargılama giderlerinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, 23.01.2019 tarihinde davacı vekili tarafından bakıcı gideri talebi 4.088,28 TL olarak ıslah edilmiştir. Davalı … Sigorta A.Ş vekili cevap dilekçesinde özetle; 22.03.2014 tarihinde maluliyetle sonuçlanan yaralamalı trafik kazasına karıştığı belirtilen … plakalı aracın müvekkili şirkete 14.10.2013 başlangıç – 14.10.2014 bitim tarihli Zorunlu Mali Mesuliyet (Trafik) Sigorta Poliçesi ile sigortalı olduğunu, davacı tarafından söz konusu kaza sonrasında yapılan başvuru üzerine müvekkili şirket nezdinde … nolu hasar dosyası açıldığını, neticesinde davacının maluliyet oranına göre 28.573,10 TL tazminat alacağı olduğunun tespit edildiğini, yapılan bu hesaplamanın davalı müvekkili sigorta şirketince kabul edilerek 23.03.2017 tarihinde davacıya ödendiğini, müvekkilinin başkaca bir sorumluluğunun kalmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; ceza dosyasında mevcut olan ATK raporuna göre müvekkilinin kusurunun olmadığını, davacının asli kusurlu olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “Tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde, dosya kapsamındaki İstanbul Anadolu 13. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2014/346 esas, 2015/621 karar sayılı karar ve dosyası örneği, hasar dosyası örneği ve Adli Tıp Kurumu raporu örneğinden davalı …’ya ait davalı … Sigorta Şirketinden ZMMS poliçesi bulunan … plakalı aracın davacıya çarpması sonucu davacının ATK raporunda tespit edildiği şekilde yaralandığı ve vücudunda maluliyet oluştuğu, İstanbul Anadolu 13. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2014/346 esas sayılı dosyası üzerinden yapılan yargılama sonucunda sürücünün tali kusuru nedeniyle mahkumiyetine karar verildiği görülmüştür. Dosya üzerinden yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda kazanın meydana gelmesinde davacının %60 oranında, kazaya neden olan araç sürücüsünün ise %40 oranında kusurlu olduğunun rapor edildiği, bu kusur oranı ve davacının maluliyetine göre sigorta şirketinin davadan önce davacıya yapmış olduğu ödeme miktarı itibariyle talep edebileceği maluliyet zararının olmadığı, sigorta şirketinin yapmış olduğu ödeme itibariyle davacının talep edeceği bakıcı gideri zararı da kalmamış olduğundan davacının davalılara karşı açmış olduğu maddi tazminat davasının reddine karar verilmiş, kaza nedeniyle davacının yaralanmış olması, bu yaralanma sonucunda vücudunda %3 oranında meslekte kazanma gücü kaybının oluşmuş olması, bu durumun davacının manevi olarak zarar görmesine neden olduğundan davacının ve davalının kazanın meydana gelmesindeki kusur durumları da göz önünde bulundurularak davacının manevi tazminat davasının kısmen kabulüne karar verilmiştir.” gerekçesi ile; 1-Davacının davalılara karşı açmış olduğu maddi tazminat davasının REDDİNE, 2-Davacının manevi tazminat davasının KISMEN KABULÜNE, 20.000 TL’nin kaza tarihi olan 22/03/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalı …’dan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş, verilen karara karşı davacı vekili ile davalı … vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı vekilinin istinaf başvuru sebepleri; Mahkemenin iş gücü kaybı ve bakıcı giderleri olmak üzere maddi tazminat talepleri yönünden vermiş olduğu kararın usul ve yasaya aykırı olduğu, davalının cevap dilekçesinde özürlük oranına göre ödeme yapıldığından söz ederek bu özür oranını kabul ettiği, davadan önce ödeme sırasında bu hususta bir itirazları da bulunmadığı, bu durumda öncelikle %17 lik özür oranının davalı sigortaca kabulü ve itiraza uğramamış olması nedeniyle lehlerine usuli kazanılmış hak doğduğu, dava sırasında bu kazanılmış hakları gözetilerek aktüer hesaplamasının yapılmamasının hatalı olduğu, dosyada yer alan 06/01/2017 tarihli İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından tanzim edilmiş sağlık raporuna göre müvekkilinin özür oranının %17 olarak tespit edildiği, mahkeme tarafından alınan Adli Tıp Kurumu Başkanlığı’nın 19/09/2018 tarihli Adli Tıp raporunda ise müvekkilinin meslekte kazanma gücü kaybının %3.3 olarak tespit edildiği, müvekkilinin maluliyet oranının tespitindeki önemli çelişkilerin giderilmemesi sonucunda verilen hükmün usul ve yasaya açıkça aykırı olduğu, kaza tarihinde geçerli olan ve maluliyet oranı tespitinde dikkate alınması gereken 30/03/2013 tarih ve 28603 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması, Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümleri olup mahkeme tarafından hükme esas alınan ATK raporunda kaza tarihinde geçerli olan yönetmelik hükümlerinin uygulanmamış olmasının hatalı olduğu, hükme esas alınan 19/09/2018 tarihli ATK raporunda, müvekkilin kaza sonucunda yaralanmasına bağlı olarak 9 aylık iyileşme süreci olduğu tespit edilmiş olup, maddi tazminat talepleri arasında yer alan bakıcı gideri masraflarına yönelik olarak 09/01/2019 tarihli bilirkişi kurul raporunda yapılan hesaplamada, bu süre için 4.088,28-TL bakıcı giderlerinin ödenmesi gerektiğinin tespit edildiği, ancak mahkeme tarafından, davalı sigorta şirketinin dava tarihinden önce müvekkiline yapmış olduğu ödeme kapsamında bakıcı gideri zararının kalmamış olduğundan bahisle maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu, davaya konu trafik kazası ile ilgili olarak yürütülen İstanbul Anadolu 13. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2014/346 esas sayılı ceza dava dosyasından alınan ATK raporuna göre davalı …’nın tali kusurlu olduğunun tespit edildiği, mahkeme tarafından alınan 09/01/2019 tarihli bilirkişi kurul raporunda da ceza yargılamasındaki ATK kusur raporuna atıf yapılarak aynı değerlendirmelere tekraren yer verildiği, bu raporlara itirazlarının dikkate alınmamasının hatalı olduğu, hususlarına ilişkindir. Davalı … vekilinin istinaf başvuru sebepleri; Davacı tarafın mevcut kazada %60 kusurlu olması nedeniyle maddi tazminata hükmetmeyen mahkemenin buna rağmen manevi tazminata hükmetmesinin hatalı olduğu, bir kişinin kendi kusurundan dolayı çektiği manevi üzüntünün karşı tarafa yüklenmesinin hakkaniyete uygun olmadığı, hususlarına ilişkindir. İstinaf edenlerin sıfatı ve istinaf sebepleri ile kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan incelemede; Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. 22.03.2014 kaza tarihinde, davalı sigorta şirketi nezdinde ZMM sigortalı, diğer davalının sevk ve yönetimindeki … plakalı araçla yaya olan davacıya çarpması neticesinde davacının; ATK 2.İhtisas Kurulunun raporunda tespit edildiği üzere E cetveline göre %3.3 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacak iyileşme süresi 22.03.2014 tarihinden itibaren 9 aya kadar uzayabilecek şekilde yaralandığı, müteakip davacının bakıcı gideri, iş göremezlik tazminatı ve manevi tazminat istemiyle davalı araç sürücüsü ve trafik sigortacısı aleyhine görülmekte olan davayı açtığı anlaşılmıştır. Trafik kazasında cismani zarara uğrayan ve buna dayalı olarak işgücü kaybı tazminatı isteminde bulunan hak sahiplerinin bakiye ömürleri daha önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta ise de; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmalarıyla “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmıştır. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda; Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği göz önüne alındığında, Dairemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiştir. Öte yandan; Anayasa Mahkemesi’nin 17.07.2020 tarih- 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile; KTK’nun 90. maddesindeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. Bu nedenle; işgücü kaybı tazminatı hesabında, yeni ZMMS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve %1,8 teknik faiz ile devre başı ödemeli belirli süreli ranf formülü uygulaması anılan cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün değildir. Tazminat hesaplamasının, %1,8 teknik faiz uygulanmadan ve Yargıtay uygulamaları ile kabul edilen progresif rant yöntemi kullanılarak yapılması gereklidir.( Bknz. Yargıtay 4.HD’nin 2021/2466 Esas, 2021/2462 Karar sayılı ilamı) Somut olayda; yerel mahkemece hükme esas alınan aktüerya raporunda da TRH ve %1,8 teknik faiz uygulanmadan, tamamiyle PMF ve Progresif rant yöntemine göre hesaplama yapılmış olup; her ne kadar progresif rant yöntemi uygulanmasında (başka deyişle %1,8 teknik faiz uygulanmaması) bir hata yok ise de yerel mahkemece hükme esas alınan tazminat hesaplamasında, PMF Tablosu’nun kullanılması doğru görülmemiştir. Açıklanan tüm bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında yerel mahkemece yapılacak iş; davacı için, TRH 2010 Tablosu’na göre muhtemel bakiye ömrün belirlenmesi ve %1,8 teknik faiz uygulanmadan tazminatın hesaplanması; bilinmeyen/ işleyecek devre hesabı yapılırken, bilinen son gelirin her yıl için %10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi yönteminin kullanılması, bilinen ve bilinmeyen dönem hesabının hangi tarihlerden başlayıp bittiği açık ve denetime elverişli bir şekilde belirtilerek; tazminat hesaplamasının taraflar lehine oluşan usuli kazanılmış haklar gözetilere başka bir aktüer bilirkişiden veya dosyaya rapor sunan bilirkişiden ek rapor alınıp, oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle, yazılı biçimde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Keza maluliyete ilişkin alınacak raporların 11/10/2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğüne, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine, 01/09/2013 tarihinden sonra Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliğine, 01/06/2015 tarihi ile 20/02/2019 tarihleri arasında Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliğine, 20/02/2019 tarihinden sonra da Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirilmesi Hakkındaki Yönetmeliğine uygun olarak düzenlenmesi gerekir. Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşların çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir. (Bknz. Yargıtay 4. HD’nin 2021/18611 Esas, 2022/787 Karar sayılı ilamı) Eldeki davada, kaza tarihi 22/03/2014 olup, kaza tarihi itibariyle yürürlükte olan ” Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmelik” hükümleri esas alınması gerekirken “Çalışma Gücü ve Meslekte kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri yönetmeliği” hükümlerine göre % 3,3 oranında kalıcı maluliyet, 9 ay geçici iş göremezlik olduğuna dair raporun karara dayanak yapılması da doğru olmamıştır. O halde, yerel mahkemece yapılacak iş, Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalından kaza tarihi itibari ile yürürlükteki ” Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmelik” hükümlerine göre usulüne uygun, denetime ve karar vermeye elverişli olacak şekilde davacının maluliyet derecesi ve oranının, iyileşme süresi içinde bakıcı ihtiyacı olup olmadığının ve süresinin belirlenmesi amacıyla yeni bir rapor alınıp hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesinden ibarettir. Hal böyle olunca, yukarıdaki bentlerde tek tek ve ayrı ayrı gösterilen hatalı uygulama ve değerlendirme sonucunda hüküm verilmiş olması hali HMK’nın 353/1-a/6 madde hükmü kapsamındaki durumu oluşturacağından davacı vekilinin istinaf itirazlarının açıklanan nedenlerle kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine, kaldırma-gönderme kararının gerekçesi gözetildiğinde, davalı … vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM/ Gerekçe uyarınca; 1/Davacı vekili ile davalı … vekili tarafından yapılan istinaf başvurularının yukarıda açıklanan nedenlerle KABULÜ ile, istinaf istemine konu olan ve başlıkta yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararının HMK.nun 353/1-a/6 madde hükmü uyarınca KALDIRILMASINA, 2/Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3/İstinaf yasa yoluna başvuran taraflar tarafından yatırılan harcın istek halinde kendilerine iadesine, 4/Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5/İstinaf yasa yoluna başvuran taraflar tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, HMK’nun 353/1-a/6 madde hükümleri uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.26/05/2022