Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2019/2811 E. 2022/168 K. 10.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2019/2811
KARAR NO: 2022/168
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/04/2017
NUMARASI: 2014/1934 E. – 2017/398 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 10/02/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; vekil edeni sigorta şirketi nezdinde ZMM sigortalı bulunan … plaka sayılı aracın, … plaka sayılı araca arkadan çarpması neticesinde meydana gelen 24/06/2012 günlü trafik kazasında, … plaka sayılı aracın hasarlandığını, bu nedenle karşı aracın kasko sigortacısı olan … Sigorta AŞ’ye 29/08/2012 tarihinde 7.464,00-TL hasar ödeme yapılmak zorunda kalındığını, kazanın sigortalı firari araç sürücüsünün tam kusuru ve alkollü sevki sırasında meydana geldiğinin kaza tespit tutanağı ile tespit edilmesi nedeniyle Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları uyarınca müvekkili şirketin sigortalısı olan davalıya rücu hakkı bulunduğunu, bu kapsamda yapılan ödemenin rücuan tahsili amacıyla davalı sigortalı aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibine geçildiğini, takibin davalının vaki itirazı üzerine durduğunu belirterek, haksız itirazın iptali ile birlikte davalının %20’den az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; kazaya neden olduğu ileri sürülen … plaka sayılı araç vekil edeni şirkete ait ise de, bu aracın uzun süreli kiralama sözleşmesi uyarınca dava dışı … A.Ş’ye kiralandığını, kazanın da kiralama döneminde meydana geldiğini, bu nedenle işleten sıfatı bulunmayan müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini ileri sürerek, davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; “Davacı, sigortalısına ait aracın sürücüsünün olaydan sonra firar etmesi ve iddiaya göre sürücünün aşırı derecede alkollü olduğu gerekçesi ile, karşı tarafa ödemek zorunda kaldığı hasar bedelini Trafik Sigortası Genel Şartları B.4 maddesi gereğince sigortalısına rücu etmek istemektedir. Ancak maddi hasarlı trafik kazasının vukuunda somut olayda olduğu gibi araç sürücüsünün asli kusurlu bulunması, onun aynı zamanda ağır kusurlu veya alkollü olduğu anlamına gelmeyecektir. Kaza meydana geldikten sonra asli kusurlu araç sürücüsünün olay yerinden ayrılması noktasından hareketle, denetlenebilir başka hiçbir somut veriye dayanmadan firari sürücünün münhasıran alkolün etkisiyle tartışılan kazaya sebep olduğu sonucuna ulaşılamaz.” denilmek suretiyle rücu şartlarının oluşmadığı görüşünden hareketle davanın reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. İstinaf nedenleri; kaza tespit tutanağında açıkça “Görgü şahitlerinin beyanına göre firari araç sürücüsünün aşırı derecede alkollü olduğu ve bu yüzden olay yerinden firar ettiği” yazılı olduğu, bu durumda kazanın sigortalı araç sürücüsünün ağır kusuru altında gerçekleştiği ve sürücünün firari olduğu kabul edilerek, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, görgü tanıklarının ifadeleri dahi alınmadan rücu şartlarının oluşmadığından bahisle reddine karar verilmesinin hatalı olduğu, bu nedenle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılması gerektiğine yöneliktir. İstinaf edenin sıfatına, istinafın kapsam ve nedenleriyle sınırlı olmak kaydıyla yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda; Dava; maddi hasarlı trafik kazası sonucunda hak sahibi kişinin kasko sigortacısına, ZMM sigortacısı tarafından yapılan ödemenin, firari araç sürücüsünün alkollü sevk nedenine dayanılarak sigortalıdan rücuan tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali isteğine ilişkindir. Kaza tarihinde yürürlükte bulunan Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.4 maddesinde; sigorta şirketinin, sigortalısına rücu edebileceği haller düzenlenmiş olup, rücu hakkı doğduğu ve maddede sayılan hallerin somut olayda mevcut bulunduğunun ispat yükü sigorta şirketine aittir.Davacı vekili dava dilekçesinde; sigortalı araç sürücüsünün firar ettiğini ve kaza tespit tutanağında aşırı derecede alkollü olduğunu görgü tanıkları tarafından beyan edildiğini bildirerek, rücu hakkının doğduğunu ileri sürmüştür. Ancak sürücünün olay yerini terk etmesi tek başına ZMM sigortası genel şartları uyarınca, sigortacıya rücu hakkı vermez.Sigorta şirketinin, somut delillerle genel şartların B.4 maddesinde sayılan hallerin gerçekleştiğini ispat etmesi diğer bir ifade ile eldeki dava bakımından sigortacının, araç sürücüsünün kaza anında alkollü olduğunu ve kaza tarihinde yürürlükte bulunan 2918 sayılı KTK’nun 48.madde hükmü uyarınca kazanın salt alkolün etkisi altında gerçekleştiğini kanıtlaması gerekir. (Bkn. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 28/01/2018 gün ve 2017/2411 E., 2018/74 K.sayılı içtihadı) Hal böyle olunca istinaf edenin sıfatına, istinafın kapsam ve nedenine, dosya içerisindeki belge ve bilgilere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde bir usulsüzlük bulunmamasına, kaza tarihinde yürürlükte bulunan KTK’nun 48., Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 97.madde hükümleri ve Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.4.d madde hükmü birlikte değerlendirildiğinde; sigortalı araç sürücüsü kazanın oluşumunda tam kusurlu ise de, kaza anında alkollü olduğu ve ayrıca kazanın da salt alkolün etkisi altında gerçekleştiği ve araç sürücüsünün bu sebeple olay yerini terk ettiği olgusu ile sürücünün olay yerini terk etmesinin araçtaki hasarın artmasına neden olduğu da davacı sigortacı tarafından somut delillerle kanıtlanamadığı gibi yargılama sırasında görüşüne başvurulan 03/11/2016 günlü heyet raporundaki dosyaya oluşa ve Yargıtay uygulamalarına paralel 03/11/2016 günlü heyet raporundaki belirleme ve değerlendirmelerin de mahkemece verilen sonucu desteklenmesi ve ayrıca her ne kadar istinaf eden vekilince, tutanak münzi ve tanıkları dinlenilmeden sonuca varılması nedeniyle, kararın hatalı olduğu bildirilmiş ise de bu hususun sonuca etkili olmayacağının belirgin bulunması karşısında yazılı biçim ve şekilde davanın reddine karar verilmesine herhangi bir isabetsizlik tespit edilemediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki biçimde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca;1-Usul ve yasaya uygun olan ve yukarıdaki başlıkta yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararına yönelik olarak davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK.m.353/1-b/1 hükmü gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-İstinaf yasa yoluna başvuran davacıdan karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu hükümleri uyarınca alınması gereken 80,70-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, istinafa başvuru sırasında peşin olarak yatırıldığı anlaşılan 44,40-TL’nin düşümü ile bakiye 36,30-TL’nin davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydedilmesine, 3-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 4-İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin üzerlerinde BIRAKILMASINA, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK.m.362/1-a hükmü gereğince miktar itibariyle KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.10/02/2022