Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2019/2711 E. 2022/1474 K. 02.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2019/2711
KARAR NO: 2022/1474
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/04/2019
NUMARASI: 2017/994 Esas – 2019/405 Karar
DAVANIN KONUSU: Trafik Kazasına Bağlı Yaralanma Nedeniyle Ödenen Tazminatın Rücuen Tahsili
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 02/11/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı sigorta şirketleri nezdinde sigortalı olan ve davalılardan …’nun sürücüsü, … Tic.Ltd Şirketi’nin maliki bulunduğu … plaka sayılı otobüsün neden olduğu, 12/11/2009 günlü tek taraflı trafik kazasında araç içinde yolcu olarak bulunan ve vekil edeni şirket nezdinde sigortalı yabancı uyruklu kişilerin maddi ve manevi zarara uğradıklarını, bu zararların müvekkil şirketçe giderildiğini, oluşan tedavi giderine ilişkin zararların 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 98.maddesinde belirtilen kısmından davalı SGK’nun, bu kapsam dışında kalanlardan ise diğer tüm davalıların birlikte sorumlu olduklarını, manevi tazminata ilişkin zararlardan ise davalı araç sürücüsü ile araç malikinin birlikte sorumlu tutulması gerektiğini, eldeki dava açılmadan önce yazılı biçimde davalılara müracaat edilmiş ise de talebin zaman aşımına uğraması söz konusu olduğundan sonucu beklenilmeksizin dava açılmak zorunda kalındığını belirterek, davacı şirketin sigortalılarına yaptığı toplam 427.782,84-EURO tutarındaki ödemenin davalıların sorumlu oldukları miktarlar kadar davalılardan, birlikte sorumluluk halinde ise müştereken ve müteselsilen, tahsil tarihindeki Türk Lirası karşılığının faiz masraf ve vekalet ücretiyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekillerinin ayrı ayrı sundukları cevap dilekçelerinde özetle; davanın reddine karar verilmesini savunmuşlardır. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; iddia, savunma, toplanan deliller, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı değerlendirilerek, talep konusu trafik kazasında yaralanan …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … ve …’ın … plakalı araçta yolcu oldukları ve davacı şirket nezdinde sigortalı bulundukları, davacı sigortacının sigortalıların zararını ödeyerek haklarına halef olarak eldeki davayı açtığı, davalı araç sürücüsü …’nun kazanın oluşumunda tam kusurlu bulunduğu, kazaya neden olan … plaka sayılı aracın davalı … Sigorta A.Ş. nezdinde Zorunlu Karayolu Taşımacılık Mali Sorumluluk sigortalı, davalı … Sigorta A.Ş nezdinde ZMM sigortalı ve davalı … Sigorta A.Ş nezdinde de Karayolu Yolcu Taşımacılığı Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigortalı bulunduğu, her ne kadar davalı … ve … Tic.ltd.şti vekili davacı şirketin ödeme yaptığını iddia ettiği kişilerden … hakkında aynı kazaya ve aynı giderlere ilişkin olarak İstanbul 19. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/120 Esas sayılı dosyasında devam eden yargılama bulunduğu ileri sürülmüş ise de, … tarafından anılı kaza neticesinde yaralanan … ile … hakkında tedavi giderleri nedeniyle dava açıldığı, mahkememizdeki davaya konu edilen giderlerin talep konusu olmadığı anlaşıldığından davalıların derdestlik itirazının yerinde olmadığı, SGK’nun göreve ilişkin itirazının da görülmekte olan davada aracın ZMM sigortacısının da taraf olması nedeniyle isabetsiz bulunduğu, davalılar vekilinin zaman aşımına yönelik itirazlarının da kaza tarihinin 12/11/2009, dava tarihinin de 13/11/2017 olduğu gözetildiğinde 5237 sayılı TCK’nun 66 ve 89. Madde hükümlerinde ön görülen uzamış ceza zaman aşımı süresinin son günü olan 12/11/2017 tarihinin pazar gününe denk gelmesi nedeniyle takip eden iş günü olan (13/11/2017) tarihinde açılan davanın süresi içerisinde olduğunun anlaşıldığı, bu durumda zaman aşımı itirazlarının da yerinde olmadığı, dava açılmadan önce davalılara başvuruda bulunulduğundan, başvuru şartının yerine getirilmediğine ilişkin davalı taraf itirazlarının da isabetsiz bulunduğu, ayrıca davalı SGK’nun sorumluluğunu gerektirecek bir tedavi gideri ödemesi olduğu da ispatlanamadığından bu davalı yönünden davanın reddi gerektiği, keza davacı talebi Zorunlu Karayolu Taşımacılık Sigorta poliçesi ve ZMM Sigorta poliçesi tarafından karşılandığından, Karayolu Yolcu Taşımacılığı Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigorta poliçesini düzenleyen davalı … Sigorta A.Ş’nin sorumluluğu ve ödemesini gerektirecek tazminat miktarı bulunmadığından bu davalıya yönelik davanın da reddi gerektiği benimsenmek suretiyle; 01/02/2019 teslim tarihli bilirkişi heyet raporu doğrultusunda; “1-Davalıların derdestlik ilk itirazının REDDİNE, 2-Davalıların başvuru dava şartı itirazının kaza ve poliçe tarihi ile davacılar tarafından başvuru yapılmış olması dikkate alınarak REDDİNE, 3-Davalı SGK yönünden davanın REDDİNE, 4-Davalı … Sigorta A.Ş.yönünden davanın REDDİNE, 5-Tahsilde tekerrür olmamak üzere; 194.309,25 Euro maddi tazminat ile 178.600,00 Euro manevi tazminatın davalılar … Tic. Ltd. Şti. (İşleten) ile …’ndan (… plakalı araç sürücüsü) 3095 Sayılı Yasa’nın 4/A maddesi gereğince tahsil tarihindeki TL karşılığına dava tarihi olan 13/11/2017 tarihinden itibaren yürütülecek ticari faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine, Hüküm altına alınan maddi tazminatın; 154.383,52 Euro kısmından davalı … Sigorta A.Ş.’nin (poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere) 3095 Sayılı Yasa’nın 4/A maddesi gereğince tahsil tarihindeki TL karşılığına dava tarihi olan 13/11/2017 tarihinden itibaren yürütülecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 39.923,73 Euro kısmından davalı … Sigorta A.Ş.’nin (poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere) 3095 Sayılı Yasa’nın 4/A maddesi gereğince tahsil tarihindeki TL karşılığına dava tarihi olan 13/11/2017 tarihinden itibaren yürütülecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davacının fazla isteminin REDDİNE,” karar verilmiş ve davalılardan … Sigorta A.Ş vekilinin talebi üzerine de, 28/05/2019 günlü tashih şerhiyle hükmün 9.bendinde düzeltim yapılmıştır. Karara karşı davalı SGK hariç tüm taraf vekilleri tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.Davalı … Sigorta A.Ş vekilinin istinaf nedenleri; yapılan yargılama neticesinde vekil edeni aleyhine açılan davanın reddine karar verilmiş olması nedeniyle müvekkil yararına bağımsız şekilde ret vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken, diğer davalılarla birlikte lehine vekalet ücreti takdir edilmesinin hatalı olduğu, bu konudaki yanılgının düzeltilmesi gerektiğine ilişkindir. Davalı … Sigorta A.Ş vekilinin istinaf nedenleri; zaman aşımı itirazlarının reddedilmesinin usulsuz olduğu, ayrıca tedavi giderine ilişkin zararların tüm sorumluluğunun yasal olarak SGK’na intikal ettiğinin gözetilmediği, kabule göre de, vekil edenin sorumluluğu yoluna gidilen tedavi giderleri açısından hükme esas alınan raporun yetersiz olduğu, kusurun usulüne uygun şekilde belirlenmediği, ayrıca ZMM sigortacısı bulunan vekil edenin dolaylı zararlar nedeniyle herhangi bir sorumluluğu bulunmadığından davacı sigorta şirketinin sigortalılarına yaptığı ödemenin hangi zarar klozuna ilişkin olduğunun net olarak tespit edilmesi ve buna göre sorumlulukları yoluna gidilmesi gerekirken bu konuda hiç bir değerlendirme yapılmadan karar verilmesinin de isabetsiz olduğu ve hükmedilen maddi tazminata ilişkin velaket ücreti, harç ve yargılama giderlerinin de hatalı belirlendiği hususlarına yöneliktir. Davalı … Sigorta A.Ş vekilinin istinaf nedenleri; talep konusu kazaya neden olduğu ileri sürülen … plaka sayılı araç vekil edeni şirket nezdinde Zorunlu Karayolları Taşımacılık Sigortalı bulunduğundan, müvekkili sigorta şirketinin sorumluluğu yoluna gidilebilmesi için yapılan taşımanın yolcu taşımacılığı niteliğinde olup olmadığının öncelikle tespit edilmesi gerektiği, ancak bu konunun yeterince irdelenmediği, hükme esas alınan bilirkişi raporunun eksik ve hüküm kurmaya elverişli olmadığının göz ardı edildiği, zira böyle bir raporun esas alınabilmesi için yabancı ülkenin sigortacılık mevzuatı konusunda uzman bir bilirkişi heyetinin eklenmesi gerektiği, eksik oluşturulan heyet tarafından verilen bir raporun hükme esas alınamayacağı, tüm kusurun araç sürücüsüne ait olduğuna ilişkin değerlendirmede de isabet bulunmadığı, kaldı ki tedavi giderlerinden SGK sorumlu olduğu ve diğer giderler ile ev desteği kapsamındaki ödemelerden sigorta şirketinin sorumlu tutulamayacağının değerlendirilmediği, kabule göre de müvekkil şirket poliçe limitiyle sınırlı olarak sorumlu bulunduğundan, yargılama harç ve giderleri ile vekalet ücreti belirlenirken oranlama yapılması gerektiği halde yapılmamış olmasının doğru olmadığına ilişkindir. Davalı … ve davalı … Tic.ltd. Şirketi vekilinin istinaf nedenleri; görülmekte olan davanın zaman aşımına uğramadığı ve kazanın oluşumunda araç sürücüsü …nun tam kusurlu olduğuna ilişkin değerlendirmelerde isabet bulunmadığı, ayrıca MÖHUK 35.madde hükmü uyarınca maddi ve manevi tazminat hesaplamalarının ve değerlendirmelerin, haksız fiilin meydana geldiği ülke hukukuna göre belirlenmesi gerekirken, davacı tarafın kendi ülkelerinin mevzuatına dayalı talebinin kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu, konunun özelliği nedeniyle bilirkişi heyetinde yer alması zorunlu olan bilirkişilerin olmadığı bir raporun hükme esas alınamayacağı, kaldı ki manevi tazminat miktarının belirlenmesi mahkemenin takdirinde olduğu gözetilmeksizin davacı sigortacının manevi tazminat adı altında yaptığı tüm ödemeler kadar sorumlulukları yoluna gidilmesinin mahkemenin bu yetkisinden feragat anlamını taşıyacağı, ayrıca heyette yer alan tabip bilirkişinin kazada yaralandığı ileri sürülen sigortalıların yaralanıp yaralanmadığı, yaralanmış ise bu yaralanmaların niteliği irdelenmeksizin yaptığı, manevi tazminata ilişkin talebin uygun olduğu konusundaki değerlendirmenin kabul edilmemesi gerektiği, zira olayla ilgili olarak Akseki Asliye Ceza Mahkemesinde görülen ceza yargılamasına esas dosya kapsamında temin edilen raporlar incelendiğinde yaralıların bir çoğunun ayakta tedavi gördüğü ve hatta bir kısım yolcuda yaralanma dahi olmadığının görülebileceği, kararın eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olduğu, bu nedenle kaldırılması gerektiğine ilişkindir. Davacı vekilinin istinaf nedenleri ise; dava dilekçesinde açıkça davalıların sorumluluklarının ayrı ayrı belirlenerek buna göre hüküm kurulması talebinde bulunulduğu ve mahkemece yapılan yargılama sonucunda … Sigorta ve SGK’nun sorumluluğu olmadığı şeklinde hüküm kurulduğu halde, söz konusu bu davalılar lehine vekalet ücreti takdir edilmesinin isabetsiz bulunduğu, ayrıca müvekkilinin poliçe gereğince sigortalılarına ödediği avukatlık ücretlerinden de davalılar sorumlu olduğu halde bu yöndeki talebin reddedilmesinin hatalı olduğu ve talepler arasında bulunan tedavi giderlerine ilişkin harcamalar nedeniyle SGK’nun sorumlu olduğunun dikkate alınmadığı, bu yönleriyle ilk derece mahkemesince verilen kararın hatalı olduğu hususuna yöneliktir. İstinaf edenlerin sıfatı ve istinaf sebepleri ile kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan inceleme sonucunda; Dava; trafik kazası sonucunda zarara uğrayan yabancı uyruklu kişilere aralarında düzenlenen sigorta poliçeleri kapsamında, ödeme yapan davacı sigortacının, zararın meydana gelmesinde sorumluluğu bulunduğunu ve yasal olarak bu yöndeki zararları gidermekle yükümlü olduğunu ileri sürdüğü kişilerden yaptığı ödemenin rücuan tahsili isteğine ilişkindir.Dosya kapsamından; davalı … Tic. Ltd Şirketi’nin maliki/ işleteni bulunduğu, davalı …’nun sevk ve idaresindeki … plaka sayılı yolcu otobüsünün, Seydişehir istikametinden Akseki istikametine seyri sırasında, D-695 Devlet Karayolu üzerinde sürücünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi neticesinde meydana gelen 12/11/2009 günlü tek taraflı trafik kazasında araç içinde yolcu olarak bulunan birden çok kişinin yaralandığı, yaralanan yolcuların ağırlıklı bölümünün turistlik amaçla Türkiye’de bulunan Alman vatandaşları oldukları, kazadan sonra ülkelerine dönen kazazedelere davacı sigorta şirketi tarafından manevi tazminat, tedavi gideri, avukatlık ücreti, diğer maddi giderler ve ev desteği adı altında yabancı para cinsinden çeşitli ödemeler yapıldığı ve bu ödemelerin zarar sorumlusu olduğu ileri sürülen davalılardan rücuan tahsili amacıyla eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Her ne kadar zarar, zarar gören açısından hangi para birimine göre doğmuşsa o para biriminin tazminat olarak talep edilmesine yasal olarak herhangi bir engel mevcut değil ise de; 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun “Halefiyet” başlıklı 1472. maddesinde ” (1) Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder. Sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacı, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir. (2) Sigortalı, birinci fıkraya göre sigortacıya geçen haklarını ihlal edici şekilde davranırsa, sigortacıya karşı sorumlu olur. Sigortacı zararı kısmen tazmin etmişse, sigortalı kalan kısımdan dolayı sorumlulara karşı sahip olduğu başvurma hakkını korur.” hükmü bulunmaktadır.Anılan hükümden de anlaşılacağı üzere, sigortalının gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar sigortacıya intikal edeceğinden, sigortacı ancak sigortalısının zarar veren kişiden isteyebileceği kadar ve yaptığı ödemeyle sınırlı olarak rücu talebinde bulunabilir. Sigortalının zararını talep hakkı bulunmadığı durumlarda, sigortacı da halefiyetle talepte bulunamaz.Bu nedenle kazanın oluşumundaki kusurun ve gerçek zarar miktarının ne olduğu belirlenmelidir. Zira zarar sorumlusu, sigortacının ödediği tazminat miktarından sadece kusuru ve gerçek zarar miktarı ile sınırlı olmak kaydıyla sorumludur. Mahkemece hükme esas alınan ve trafik bilirkişisi, sigorta hukukçusu, adli tıp uzmanı ve aktüer hesap uzmanı bilirkişilerin katılımı ile düzenlenen 09/01/2019 günlü heyet raporun sonuç kısmında davacının talep edilebilir alacağına ilişkin olarak; Maddi tazminat alacağının toplam 194.328,25-EURO olarak belirlendiği, manevi tazminat ödemeleriyle talep edilebilir alacak tutarının da 178.600,00-EURO olacağı, kazazedelerin yaşadığı yer ve sosyo-ekonomik durumları ile yaralanma boyutları dikkate alındığında ödenen manevi tazminat tutarlarının makul seviyede olduğu, talep edilebilir tedavi, diğer giderler ile ev desteği kapsamında yapılan ödemeler nedeniyle oluşan 194.309,25-EURO alacağın 154.385,52-EURO’luk kısmından davalı … Sigorta A.Ş’nin; davalı araç sürücüsü ve işleteni ile birlikte sorumlu olacağı, davalı … Sigorta A.Ş’nin ise; yapılan bu ödemenin 34.923,23-EURO’luk kısmından davalı araç sürücü ve işleteni ile birlikte sorumlu olacağı, avukatlık ücreti ödemeleri nedeniyle davacının rücuan talep hakkının bulunmadığı, Karayolları Yolcu Taşımacılığı Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigorta poliçesi kapsamında bir ödeme söz konusu olmadığından, davalı … Sigorta A.Ş’nin sorumluluğu yoluna gidilemeyeceği, ayrıca SGK’nın sorumluluğunun sadece zorunlu tedavi giderleriyle sınırlı olması ve davacı tarafından ödenen dava konusu tedavi ve tedaviye bağlı sair harcamaların kazalıların yaşadığı ülkede bağlı bulundukları SGK’nun sorumluluğu dışında kalan giderlerden oluşması nedeniyle SGK’nın dava kapsamında sorumluluğunun belirlenemediği bildirildiği görülmüştür.(1)Ancak söz konusu bu raporda tablo halinde gösterilen ve tedavi gideri ile ev desteğine ilişkin olduğu belirtilen ödemelerin hangi tedavi giderlerine ilişkin olduğu, bu giderlerin yapılmasını gerektiren işlemlerin nerede ve ne amaçla yapıldığı, ev desteğine niye ihtiyaç duyulduğu, varsa nedenleri konusunda açıklama yapılmadığı gibi, ödeme yapılan kazazedelerin varsa ülkelerinde sevk edildikleri sağlık kuruluşlarında gördükleri tedavilere ilişkin belgeler ile kazazedelerin ülkemizde görmüş oldukları tedavilere yönelik belgeler ve bu konuda alınmış raporlarının da değerlendirilmediği, denetime imkan verecek herhangi bir karşılaştırma yapılmadığı tespit edilmiştir.(2)Davacı sigorta şirketinin ödemesine konu olan yaralanmaların niteliği (her bir sigortalı için ayrı ayrı), hangi ödemenin ne amaçla yapıldığı, kaza ile ilgili olup olmadığı konusu tam olarak belirlenmeden, dolayısı ile de taraflar nezdinde ve yasa yoluna incelemesine olanak sağlayacak biçimde yeterli açıklama içermeyen bilirkişi raporunun hükme esas alınması isabetsiz olmuştur. (3)Bundan ayrı 09/01/2019 günlü heyet raporunda diğer maddi giderler başlığı adı altında yapılan ödemelerin de sigortalıların, özel ve kişisel eşyalarında meydana gelen zararlar, bakım için gerekli zorunlu gider ve diğer kişisel zararlar gibi birden fazla değişik giderlere ilişkin olduğu açıklamasına yer verilmiştir. Bu açıklama da son derece soyut olup, hangi sigortalının hangi özel ve kişisel eşyalarında zarar meydana geldiği, bakım için gerekli zorunlu giderlerden ne kastedildiği, diğer kişisel zararların ne olduğu konusunu açıklama bakımından da yetersiz olduğu açıktır. (4)Keza hangi sigortalının ne şekilde yaralandığı, yaralanmasının niteliği ne olduğu belirlenmeden, sigortacı tarafından sigortalılarına yapılan manevi tazminat ödemelerinin uygun olduğu sonucuna varılamayacağı sabittir. Hal böyle olunca mahkemece olayın özellikleri ve konunun önemi dikkate alınarak, her bir sigortalının ülkemizde ve Almanya’da görmüş oldukları tüm tedavi evrakları (eksiklik varsa eksik evraklar da getirtildikten sonra) değerlendirilerek yaralanmaların niteliğinin her bir yaralanan yönünden tespit edilmesi ve ondan sonra az yukarıda maddeler halinde açıklanan tüm olguları karşılayan açık, ayrıntılı ve denetime imkan verecek nitelikte ve gerekirse Almanya’da ki sigorta hukuku mevzuatına hakim bir bilirkişinin de katılımıyla düzenlenecek yeni bir heyet raporu veya ek rapor temini yoluna gidilerek varılacak sonuca göre tüm davalıların sorumluluklarının kapsamı ve nedeninin ayrı ayrı belirlenmesi, belirlenecek bu sorumluluk durumuna göre talebin nasıl karşılanması gerektiği konusunda taraflar nezdinde ve yasa yolu incelemesine olanak sağlayacak nitelikte gerekçe oluşturulması, ayrıca hüküm altına alınacak yargılama harç ve giderlerinin de (paylaştırılması gerekiyor ise) nasıl paylaştırılacağı konusunda infazda tereddüt oluşturmayacak şekilde açık ve denetlenebilir biçimde hüküm tesis edilmesi gerekirken, tüm bunların yapılmamış olması HMK.m. 353/1-a/6 hükmü kapsamındaki hali oluşturacağından taraf vekillerinin istinaf başvurusunun açıklanan nedenle kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen kararın ve bu karara bağlı olarak düzenlenen tashih şerhinin kaldırılmasına, kaldırma kararının gerekçesi gözetildiğinde taraf vekillerinin sair istinaf itirazlarının ise bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak aşağıdaki biçimde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM/ Gerekçe uyarınca;1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının yukarıda açıklanan nedenlerle KABULÜ ile, İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/04/2019 tarih ve 2017/994 Esas – 2019/405 Karar sayılı kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,2-Dosyanın belirtilen şekilde işlem, araştırma ve yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf yasa yoluna başvuran taraf vekilleri tarafından peşin olarak yatırılan maktu veya nispi istinaf karar ve ilam harçlarının talep halinde ilgilisine İADESİNE,4-İstinaf incelemesinin dosya üzerinden yapılması nedeniyle, avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,5- İstinaf yasa yoluna başvuran taraf vekilleri tarafından, istinaf aşamasında yapılan diğer yargılama giderlerinin ise ilk derece mahkemesince verilecek müteakip kararda dikkate alınmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK’nın 353/1-a madde hükmü uyarınca KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.02/11/2022