Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2019/2661 E. 2022/1105 K. 15.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2019/2661
KARAR NO: 2022/1105
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/02/2019
NUMARASI: 2017/301Esas – 2019/115Karar
DAVA: Kasko Sigorta Poliçesine Dayalı Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 15/09/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; vekil edenine ait … plaka sayılı otobüsün, davalı sigorta şirketi nezdinde “Birleşik Kasko Sigorta Genişletilmiş Kasko Poliçesi” ile sigortalı bulunduğunu, söz konusu aracın 02/01/2014 tarihinde park halinde olduğu sokak üzerinden kimliği belirsiz kişi veya kişilerce çalındığını, oluşan rizikonun kasko poliçesinin teminatı kapsamında olmasına rağmen davalı sigorta şirketi tarafından herhangi bir ödeme yapılmadığını beyanla, fazlaya ilişen haklar saklı kalmak ve aracın rayiç değerinin bilirkişi marifetiyle tespitinden sonra arttırılmak üzere şimdilik 50.000,00-TL sigorta bedelinin temerrüd tarihinden itibaren işletilecek ticari faiziyle birlikte davalı sigorta şirketinden tahsil edilmesini istemiştir. Davalı … Şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; yapılan araç sorgusundan da anlaşılacağı üzere, uyuşmazlık konusu araç üzerinde rehin ve hacizler bulunduğunu, rehin alacaklısının muvafakatı olmadan davacı sigortalının taleplerinin karşılanamayacağını, bu durumda, muvafakatın olup olmadığı araştırılarak, olmadığı takdirde eldeki davanın öncelikle dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiğini ayrıca davacının davasını usulüne uygun şekilde belge ile kanıtlaması gerektiğini beyanla davaya karşı koymuştur. Davacı vekilinin rehin alacaklısı olduğu anlaşılan … A.Ş’ ne davanın ihbarını sağlamasından sonra … A.Ş vekili tarafından dosyaya sunulan 31/07/2017 günlü asli müdehale talepli dilekçe ile; vekil edeni banka ile davacı arasında düzenlenen 14/09/2012 günlü Genel Kredi Ve Teminat Sözleşmesi’ne istinaden davacıya ticari kredi kullandırıldığını, ancak kredi geri ödemesinin yapılmaması üzerine hesap kat edilerek İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından menkul rehninin paraya çevrilmesi yoluyla aleyhine icra takibi başlatıldığını, bu takibin kesinleştiğini, dolayısı ile müvekkili bankanın Dain-i Mürtein sıfatına haiz olduğunu ve sigorta teminat bedelini rehin alacaklısı olarak öncelikle isteme hakkı bulunduğunu ve bankanın güncel alacak miktarının da 293.261,75-TL’ye ulaştığını, sigorta tazminatının davacıya ödenmesine muvafakatlarının olmadığını belirterek, sigorta tazminatının taraflarına ödenmesini talep etmiş, 26/01/2019 günlü ıslah dilekçesi ile de çalınan aracın rayiç değerinin yani sigorta bedelinin ne olduğunun bilirkişi marifetiyle belirlendiğini açıklayarak 110.000,00-TL’nin çalınma tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı sigorta şirketi vekili tarafından, asli müdehale dilekçesine karşı süresi içerisinde cevap dilekçesi verilmemiş, daha sonra sunulan 06/04/2018 günlü beyan dilekçesinde özetle davacıya ve asli müdahile 01/11/2017 tarihinde mail yoluyla sulh teklifinde bulunulmasına rağmen dönüş yapılmadığını, asli müdahil talep dilekçesinin kendilerine tebliğ edilmediğini, kaldı ki asli müdahaleye ilişkin harcın kendilerine tanınan kesin süre içerisinde ikmal edilmediğini, bu nedenle asli talebine konu alacağın harcın yatırıldığı tarih itibariyle zaman aşımına uğradığı ileri sürülerek, ayrıca davacı tarafından açılan davanın kısmi dava olduğu, belirsiz alacak davası niteliği taşımadığı, kısmi dava olarak açılmış bir davanın yargılama sırasında belirsiz alacak davasına dönüştürülemeyeceği bu nedenle, 26/03/2018 günlü dilekçedeki davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı konusundaki davacı beyanını kabul etmedikleri yönünde açıklamada bulunmuş; asli müdahil tarafından sunulan ıslah dilekçesine karşı sunduğu cevap dilekçesine de özetle ıslah tarihi itibariyle ıslah edilen kısımla ilgili alacağın zaman aşımına uğradığı ve faiz başlangıcı tarihinin de olay tarihi değil hasarın ihbar edildiği tarihten itibaren 45 gün sonra oluşan temerrüd tarihi olması nedeniyle faiz başlangıcı için bu tarihin esas alınması gerektiği savunulmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; iddia, savunma, toplanan deliller, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı gözetilerek; dava dilekçesindeki anlatım ve davanın niteliğine göre eldeki davanın belirsiz alacak davası niteliğinde bulunduğu benimsenerek;”…TTK’nın 1409/1.maddesinde “sigortacı, sözleşmede öngörülen rizikonun gerçekleşmesinden doğan zararlardan veya bedelden sorumludur.” düzenlemesine yer verilmiştir. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 114/4 maddesinde ” Sigorta sözleşmesinde kapsam dahiline alınmış olan riskler haricinde, kapsam dışında bırakılmış riskler açıkça belirtilir. Belirtilmemiş olan riskler teminat teminat kapsamında sayılır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Genel Şartlar’ın A.4.maddesi ile “Ek sözleşme ile teminat kapsamına dahil edilecek zararlar” başlığı altındaki riziko tanımlamaları arasında yer alan A.4.4.11.maddesi ile araç anahtarının ele geçirilmesi suretiyle aracın çalınması durumunun poliçe genel şartlarını genişleten ve ilave teminat verilmesini sağlamıştır. Davalı tarafından tanzim edilen kasko poliçesi özel şartları incelendiğinde anahtar kullanılarak aracın çalınması rizikosuna ek teminat verildiği (sigorta poliçesi syf.2) görülmüştür. Dosyadaki belgelerden aracın hangi yolla çalındığı netleştirilmemiştir. Poliçeye K2 601 klozunun eklendiği görülmüştür, davalı sigorta şirketince meydana gelen hırsızlık hadisesinin teminat dışında kaldığı yönünde savunma bulmadığı, dosya arasındaki belgelerden de aksi kanaate varılmasına neden olacak bir belge ve beyan bulunmadığı, aracın trafik tescil kaydına çalıntı şerhinin bulunması karşısında meydana gelen çalınma rizikosunun teminat kapsamında kaldığına karar verilmiştir. Alınan bilirkişi raporunda çalınma tarihi itibari ile dava konusu aracın 02/01/2014 tarihindeki 2.el piyasa değerinin 110.000,00TL olduğu belirlenmiş ve yapılan belirlemenin hukuka uygun olması ile birlikte aracın 2.el rayiç değeri 02/01/2014 tarihi itibariyle 110.000,00TL olarak mahkememizce kabul edilmiştir. TTK 1427/2.maddesinde “sigorta tazminatı veya bedeli, rizikonun gerçekleşmesine müteakip ve rizikoyla ilgili belgelerin sigortacıya verilmesinden sonra sigortacının edimine ilişkin araştırmaları bitince ve herhalde 1446.maddeye göre yapılacak ihbardan kırkbeş gün sonra muaccel olur” düzenlemesine yer verilmiştir. Dava konusu açısından davalıya bildirim 04/01/2014 tarihinde yapılmakla birlikte, dava konusu alacak19/02/2014 tarihinde muaccel olmuştur. Bu nedenle dava konusu alacağa 19/02/2014 tarihinden itibaren, asli müdahilin talebi doğrultusunda yasal faiz uygulamasına karar verilmiş aşağıda belirtildiği şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçesiyle, -Davacı …’nın davasının aktif husumet yokluğundan HMK 114. Ve 115.maddeleri Gereği usulden reddine, -Asli müdahil … AŞ nin davasının kabulü ile 110.000,00TL nin TTK madde 1427/2 gereği 19/02/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak asli müdahile verilmesine, karar verilmiştir. Karara karşı; davacı vekili ve davalı sigorta vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacı vekilinin istinaf nedenleri; asıl davanın husumet yönünden reddine karar verilmesinin hatalı olduğu gibi usulüne uygun şekilde dava açmayan asli müdahilin davasının kabulüne karar verilmesinin de isabetsiz bulunduğu, ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılması gerektiğine ilişkindir. Davalı vekilinin istinaf nedenleri ise; görülmekte olan dava belirsiz alacak davası niteliği taşımadığı halde, mahkemece davanın belirsiz alacak davası olduğuna ilişkin değerlendirilmesinde isabet olmadığı, ayrıca talep konusu hasar 02/01/2014 tarihinde meydana geldiği ve rizikonun da müvekkil şirkete 04/01/2014 tarihinde ihbar edildiği gözetildiğinde; TTK’nun 1420. madde hükmü uyarınca zaman aşımı süresinin 07/01/2014 tarihinde başlayacağı, bu durumda 2 yıllık zaman aşımı süresinin 07/01/2016 tarihinde sona ereceği, görülmekte olan dava 20/07/2015 tarihinde zaman aşımı süresi içerisinde açılmış olsa dahi müddeabihin arttırıldığı 30/01/2019 tarihi itibariyle ıslaha konu alacak miktarı bakımından talebin zaman aşımına uğradığının kabul edilmesi ve keza asli müdahilin dava harcını verilen kesin süre içeresinde eksik yatırması nedeniyle, davanın açılmamış sayılmasına hükmedilmesi gerektiği halde yazılı biçim ve şekilde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğuna yöneliktir. İstinaf edenin sıfatı ve istinaf sebepleri ile kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan inceleme sonucunda; Dava kasko sigorta poliçesine dayanarak açılmış, tazminat isteğine ve rehin hakkı sahibi bankanın asli müdahil olarak poliçe tazminatının kendilerine ödenmesi talebine ilişkindir. Somut olayda; davalı sigorta nezdinde 28/10/2013-28/10/2014 tarihleri arasını kapsar biçimde kasko sigortalı bulunan, davacıya ait … plaka sayılı otobüsün 02/01/2014 tarihinde çalındığı, çalınma olayının resmi makamlara bildirildiği ve Ankara Valiliği İl Emniyet Müdürlüğü kayıtlarından da anlaşılacağı üzere, aracın çalınmış olması nedeniyle kaydının silindiği, çalındığı belirtilen aracın halen bulunamadığı, aracın çalınması şeklinde oluşan rizikonun poliçenin geçerlilik süresi içerisinde gerçekleştiği ve sigortacı tarafından aracın çalınma şeklinin poliçenin teminatı kapsamı dışında olduğuna ilişkin bir sav ileri sürülmediği; bundan ayrı araç sahibi davacı ile asli müdahil banka arasında düzenlenen 13/09/2012 günlü, 250.000,00-TL limitli Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesi kapsamında kullandırılan kredi nedeniyle davacıya ait … plaka sayılı araç kaydı üzerine, asli müdahil banka lehine 14/09/2012 tarihinde rehin kaydı işlendiği, davacının kredi geri ödeme gereklerini yerine getirmemesi üzerine asli müdahil banka tarafından davacı aleyhine 24/01/2014 tarihinde rehnin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibi başlatıldığı, konularında taraflar arasında herhangi bir uyuşmazlık bulunmadığı gibi tüm bu hususlar dosya kapsamından da anlaşılmaktadır. 1-6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun menfaat üzerinde sınırlamalar a) Sınırlı ayni hak başlıklı 1456. maddesinde “(1) Sınırlı ayni hak ile takit edilmiş bir mal üzerindeki, malike ait menfaat sigortalandığı takdirde, kanunda aksi öngörülmemişse, sınırlı ayni hak sahibinin hakkı sigorta tazminatı üzerinde de devam eder. (2) Sigortacıya, mal üzerinde sınırlı ayni hak bulunduğu bildirildiği takdirde ayni hak sahiplerinin izni bulunmadıkça, sigortacı sigorta tazminatını sigortalıya ödeyemez. Ayni hakkın sicille alenileştiği veya sigortacının bunu bildiği durumlarda bildirime gerek yoktur. Sigortalı menfaate konu malın tamiri veya eski haline getirilmesi amacıyla ve teminat gösterilmesi şartıyla, tazminat sigortalıya ödenebilir…” düzenlemesi yer almaktadır. Hal böyle olunca davacı sigortalı tarafından açılan davada ihbar edilen edilen rehin alacaklısı bankanın, davacının açtığı davaya muvafakat etmediklerini belirterek davaya asli müdahil olarak katılması ve poliçe bedelinin (poliçeye göre araç rayiç değeridir) kendisine ödenmesini talep etmiş olması karşısında ilk derece mahkemesince davacı sigortalının açmış olduğu davanın aktif husumet ehliyeti yokluğundan reddine karar verilmiş olmasında ve görülmekte olan bir davada asli müdahil olarak katılan yararına hüküm tesis edilmiş bulunmasında usul ve yasaya aykırı bir yön tespit edilemediğinden, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan istinaf başvurusunun esastan reddi gerekmiştir. 2-Davalı vekilinin, görülmekte olan davanın belirsiz alacak davası olarak değerlendirilmesinin hatalı olduğu yönündeki istinaf başvurusunun değerlendirmesinde; 6100 sayılı HMK’nin belirsiz alacak davasının düzenleyen 107. maddesinde” (1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. (2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.” hükmüne yer verilmiştir. Bu hükme göre belirsiz alacak davasının alacak miktarının veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenemediği ya da imkansız olduğu hallerde belirsiz alacak davası açılabilecektir. Her ne kadar dava dilekçesinde davanın HMK.107.maddesi kapsamında açılmış belirsiz alacak davası olduğu yolunda açık bir bildirimde bulunulmamış ise de dava dilekçesindeki anlatım şekli ve davanın niteliği gözetildiğinde, rizikonun oluştuğu tarihte aracın gerçek rayiç değerinin ne olduğunun davacı sigortalı tarafından tam ve kesin olarak bilinmesi mümkün olmadığından; ilk derece mahkemesinin eldeki davanın HMK 107.maddesi gereğince açılmış belirsiz alacak davası niteliğinde olduğuna ilişkin değerlendirmede ve takdirinde bir yanılgı tespit edilemediğinden, davalı vekilinin bu yönü amaçlayan istinaf itirazının yerinde olmadığı, reddi gerektiği sonucuna varılmıştır. 3-Davalı vekilinin asli müdahil banka lehine tesis edilen hüküm bölümüne yönelik diğer istinaf itirazlarına gelince; Görülmekte olan davada, davacı sigortalının rehin hakkı sahibine davayı ihbar etmesinden sonra, rehin hakkı sahibi bankanın, 31/07/2017 günlü dilekçe ile davaya asli müdahil olarak katıldığı, asli müdahale talebine ilişkin olarak 01/08/2017 tarihinde 31,40-TL başvurma harcı ile 31,40 – TL peşin harç yatırıldığı, daha sonra mahkemenin verdiği kesin süre içerisinde, o tarih itibariyle asli müdahale talebinde bulunulan davanın davacısının dava dilekçesinde gösterdiği 50.000,00-TL bedel üzerinden belirlenen 853,88-TL tamamlama harcının 01/11/2011 tarihinde ikmal edindiği dosya kapsamında anlaşılmaktadır. Asli müdahil banka vekili, müdahale dilekçesinde herhangi bir miktar belirtmeden, sadece sigorta tazminatının öncelikle kendisine ödenmesini talep etmiş ve daha sonra dosyaya sunduğu 29/01/2019 günlü ıslah dilekçesi ile aracın rayiç değerinin bilirkişi raporuyla belirlendiğini belirterek, bilirkişi raporu doğrultusunda 110.000,00-TL çalınma tarihinden itibaren, olmadığı takdirde de sigorta şirketinin temerrüde düştüğü tarihten itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsil edilerek müvekkili bankaya ödenmesini talep etmiştir. Bu durumda, asli müdahale dilekçesindeki açıklamalara göre asli müdahile konu dava değeri; poliçede belirtilen sigorta tazminatı olduğu hususunda duraksamamak gerekir. Davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun kapsamını belirleyen poliçeye göre de sigorta tazminatı en fazla hasar tarihi itibariyle aracın rayiç değeridir. Aracın rayiç değeri de 30/10/2018 günlü bilirkişi raporu ile açıklığa kavuşmuş olup, 110.000,00-TL’dir. Asli müdahil 110.000,00-TL tazminat miktarı üzerinden yatırması gereken eksik peşin harcı da ıslah dilekçesi ile birlikte yatırmıştır. Hal böyle olunca, asli müdahil bankanın ilk derece mahkemesinin eksik nispi harcı yatırmasına ilişkin 27/10/2017 günlü ara kararında dava değerinin ve yatırılması gereken eksik harç miktarının ne olduğunun açıkça belirtilmemiş olması karşısında, ilgilisini bağlayacak nitelik taşımayan böyle bir ara karara dayanılarak eksik harcın süresinden sonra yatırıldığı, bu nedenle davanın, açılmaması gerektiğine ilişkin istinaf başvurusu yerinde olmadığı gibi belirsiz alacak niteliğinde olan bir davada bedel arttırımı yoluyla talep edilen miktar bakımından davanın zaman aşımına uğradığından da söz edilemeyeceğine göre, davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf itirazının yerinde olmadığı esastan reddi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki biçimde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca; 1-Usul ve yasaya uygun olan ve yukarıdaki başlıkta yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararına yönelik olarak davacı … vekili ve davalı … A.Ş vekili tarafından yapılan istinaf başvurularının yukarıda bentler halinde açıklanan nedenlerle, HMK.m.353/1-b/1 hükmü gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-a)İstinaf yasa yoluna başvuran davacıdan alınması gereken 80,70-TL istinaf karar ve ilam harcından, istinafa başvuru sırasında peşin olarak yatırıldığı anlaşılan 44,40-TL’nin düşümü ile kalan 36,30-TL bakiye harcın davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydedilmesine, b)İstinaf yasa yoluna başvuran davalı sigorta şirketinden alınması gereken 80,70-TL istinaf karar ve ilam harcından, istinafa başvuru sırasında peşin olarak yatırıldığı anlaşılan 44,40-TL’nin düşümü ile kalan 36,30-TL bakiye harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydedilmesine, 3-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,4-İstinaf yasa yoluna başvuran davacı ve davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin üzerlerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK.m.361 hükmü uyarınca tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz yasa yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.15/09/2022