Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2019/265 E. 2021/155 K. 28.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2019/265
KARAR NO: 2021/155
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/11/2017
NUMARASI: 2014/404 E. – 2017/830 K.
DAVA: Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 28/01/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili; 14/10/2010 tarihinde davalılardan … Ltd. Şti adına kayıtlı sürücü diğer davalı … idaresinde ve davalı …’ya trafik sigortalısı ile sigortalı … plakalı otomobilin davacının yolcu olarak bulunduğu tescilsiz motosiklete çarpması sonucunda davacının yaralandığı ve maluliyetinin oluştuğu, davacının geçirmiş olduğu ameliyatlar nedeniyle ve bu kazadan dolayı uğradığı psikolojik olumsuzluklardan dolayı manevi zarara uğradığı tüm bu nedenlerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere maddi tazminat olarak şimdilik 1.000,00 TL nin tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen olay tarihinden itibaren %20 ticari avans faizi ile birlikte, 30.000,00 TL manevi tazminatın ise olay tarihinden itibaren % 20 ticari avans faizi ile davalı … nin dışındaki diğer davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili; Sorumluluklarının poliçe teminat miktarı ve kusur oranı ile sınırlı olduğu, maluliyet ve kusur raporu alınması gerektiğini, davacıya 3.069,57 TL ödeme yapıldığını ve temerrütlerinin bulunmadığını, davanın reddi gerektiğini belirtmiştir. Davalı … Ltd. Şti vekili; Açılan davada görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğunu ve yetkili mahkemenin Çemlik Mahkemesi olduğunu, davanın zamanaşımına uğradığını, aracın dava dışı … isimli kişiye 14/06/2010 tarihinden başlayan 5 ay süreli araç kiralama sözleşmesi ile teslim edildiğini ve işleten sıfatının kendilerinde değil bu kişide olduğunu, davacının maluliyetinin belirttiğinden daha düşük olduğunu, bunun tespiti gerektiğini manevi tazminat talebinin yerinde olmadığını, fahiş olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir. Diğer davalı … vekili; görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğunu, ceza mahkemesinde düzenlenen kusur raporunu kabul etmediğini, davacının maluliyet oranını kabul etmediğini, davacının maddi tazminat talebinin diğer davalı … tarafından ödendiğini, manevi tazminat talebinin fahiş olduğunu, faizin ticari avans faizi ve % 20 oranda talebinin yerinde olmadığını, davanın reddini talep etmiştir. Mahkeme tarafından yapılan yargılama sonunda “Davacı vekilinin 13/04/2017 tarihli dilekçesi ise, maddi tazminat talebi bakımından davalı … ile sulh olunduğu, bu talepleri yönünden davalarının konusuz kaldığı belirtilerek manevi tazminat talepleri yönünden karar verilmesinin talep edildiği görülmüş olup, buna göre davacının maddi tazminat taleplerinin müşterek ve müteselsilen sorumlu olan … Sigorta A.Ş tarafından karşılanmış olması nedeniyle 6098 sayılı yasanın 166/1 maddesi uyarınca bundan diğer davalıların da yararlanacağı ve buna göre de maddi tazminat talebi yönünden davacının davasının konusuz kaldığına ve esas hakkında bir karar verilmesine yer olmadığına şeklinde karar vermek gerekmiştir. Davacının, manevi tazminat talebi yönünden ise, dosyadaki mevcut bilgi ve belgelerden davacının %11 oranında maluliyetinin oluştuğu, kaza nedeniyle çeşitli tedavilerin yapıldığı, tedavinin süreci, şekli, maluliyet durumu dikkate alındığında davacının meydana gelen kaza nedeniyle manevi olarak da zarara uğradığı sabit olduğundan 6098 sayılı yasanın 56.maddesi uyarınca davacı yararına manevi tazminata da hükmetmek gerektiğine kanaat getirilmiştir. Davalı tarafça her ne kadar 30.000,00 TL manevi tazminat talep edilmiş ise de; meydana gelen kazada davacının alkollü sürücünün aracına herhangi bir güvenlik tedbiri almadan binmiş olması nedeniyle kusurlu bulunduğu, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, manevi tazminatın zenginleştirmeme ve fakirleştirmeme özellikleri ile caydırıcılık özelliği hususları da göz önünde bulundurulduğunda meydana gelene kazadaki davacının maluliyet oranı, davacıya ait kusur, davacının tedavi süresi ve süreci hususları ve sosyal ve ekonomik durumu dikkate alındığında talebinin 5.000,00 TL lik kısmının kabulünün hakkaniyete uygun düşeceği ve buna kaza tarihinden itibaren yasal faiz uygulanması gerektiği, bakiye kısmına ilişkin talebin ise fahiş olması nedeniyle reddi gerektiğine kanaat getirilmiştir. Buna göre de her ne kadar davalı … Ltd. Şti vekili sunduğu dilekçelerinde; işleten sıfatının bulunmadığını, aracın davalının ihbarı istediği … kiralamış olduğunu belirtmiş ve dava dilekçesinde kiralama sözleşmesi ekli denilmiş olmasına rağmen, dosyaya herhangi bir sözleşme sunmadığı, uzun süredir kiralama anlaşmasını yaptığını bildirdiği davanın ihbarı talep ettiği kişiye herhangi bir tebligat yapılamadığı, bu davanın işleten sıfatının bulunmadığı yönündeki savunmalarını dosyadaki mevcut araç ruhsat kaydı ve uzun süredir kiralama sözleşmesi sunulamamış olması ve bu savunmanın başka bir delillerin ispatlanamamış olması nedeniyle davalı … Ltd. Şti nin işleten sıfatına sahip olduğu ve 2918 sayılı yasanın 85.maddesi uyarınca meydana gelen zararlardan diğer haksız fiili ika eden davalı araç sürücüsü … ile müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu, buna göre de 6098 sayılı yasanın 56.maddesi uyarınca takdir edilen 5.000,00 TL manevi tazminatın bu davalılardan kaza tarihinden itibaren yasal faiz ile alınıp davacıya verilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçesiyle “1-Davacının maddi tazminat davası yönünden, sulh nedeniyle konusuz kaldığından esas hakkında bir karar verilmesine yer olmadığına, 2-Davacının, manevi tazminat davası yönünden talebinin davalı … ve … Ltd. Şti yönünden kısmen kabulü ile 5.000,00 TL nin kaza tarihi olan 14/10/2010 tarihinden itibaren yasal faizi ile bu davalılardan alınarak davacıya verilmesine,” karar verilmiştir. İlk derece mahkemesi tarafından verilen karara karşı davacı vekili ile davalı … Ltd. Şti vekili tarafından süresi içinde istinaf başvurusu yapılmıştır. Davacı vekilinin istinaf nedenleri:Takdir edilen manevi tazminat miktarı günün koşullarına ve somut olayın ağırlığına göre az olduğuna ilişkindir. Davalı … Ltd. Şti. vekilinin istinaf nedenleri: Müvekkili şirketin işleten sıfatı bulunmadığı halde işleten olarak kabul edilmesinin hukuka aykırı olduğuna ilişkindir. İstinaf edenlerin sıfat ve istinaf neden ve kapsamıyla sınırlı olarak yapılan incelemede: Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat isteğine ilişkindir. Davaya konu kazanın, 14/10/2010 tarihinde davalılardan … Ltd. Şti adına kayıtlı sürücü diğer davalı … idaresinde ve davalı …’ya trafik sigortalısı ile sigortalı … plakalı otomobilin davacının yolcu olarak bulunduğu tescilsiz motosiklete çarpması ile gerçekleştiği ve kaza sonucunda davacının yaralandığı ve maluliyetinin oluştuğu anlaşılmaktadır. 1-Kazaya karışan ve davalı sürücü … idaresindeki … plakalı otomobilin davalılardan … Ltd. Şti. adına kayıtlı olduğu ve bu hususun tartışmasız bulunduğu anlaşılmaktadır. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 3. maddesinde “Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır” şeklinde yapılmıştır. 2918 sayılı KTK’nın 3. maddesinde işleten sıfatının belirlenmesinde şekli ve maddi ölçüt olmak üzere iki ayrı ölçüden yararlanılmıştır. Şekli ölçüye göre trafik sicilinde malik görülen kişi işletendir. Maddi ölçüye göre ise, trafik sicilinde adı geçen kişinin önemi bulunmamakta olup önemli olan araç üzerindeki fiili hakimiyet, araçtan ekonomik yarar sağlama, masraf ve rizikolara katlanma gibi ölçütlerdir. İşletenin belirlenmesinde doktrin ve Yargıtay’ın kabul ettiği görüş maddi ölçüdür. Bu yasal düzenleme karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, bu araçların sahipleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılmasının bir başka kimseye devir edilmesi halinde (çok kısa bir süre olmaması kaydıyla), artık üzerindeki fiili hakimiyetin kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o aracı kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekip, bunun sonucu olarak da araç malikinin sorumlu tutulmaması gerekecektir. Gerek doktrinde, gerekse Yargıtay’ın uygulamalarında, işleten sıfatının belirlenmesinde araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması ve fiili hakimiyetin uzun süreli olması gerekmektedir. Ancak bu konuda getirilecek delillerin üçüncü kişileri bağlayabilecek nitelikte ve güçte olması, özellikle zarara uğrayanların haklarını halele uğratacak bir sonuç yaratmaması şarttır. Somut olayda; davalı … Ltd. Şti. vekili aracın kayıtlı maliki olmasına rağmen, aracı dava dışı … arasında yapılan 14.06.2010 tarihinde başlayan beş ay süreli araç kiralama sözleşmesi ile bu kişiye uzun süreli kiraladığını savunmuş; ancak buna ilişkin herhangi bir delil sunmamıştır. Dolayısı ile az yukarıda açıklanan nedenlerle aracın kayıt malikinin ve işletenin … Ltd. Şti. olduğunun kabulü gerekeceğinden, mahkemece de bu hususa değinilerek bu davalının işleten olduğu yönündeki kabulünde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığından, davalı … Ltd. Şti. vekilinin bu yöne ilişen istinaf itirazının reddi gerekmiştir. 2-6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56/1. maddesine göre, hakimin olayın özelliklerini göz önünde tutarak manevi tazminat adı ile hak sahibi yararına takdir edeceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, malvarlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinilmemiştir. O halde, tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerektiği kadar olmalıdır. 22/06/1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde, takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar açıkça gösterilmiştir. Bunlar, her olaya göre değişebileceğinden; hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Dava konusu olayda, kazanın meydana geldiği tarih, kusur durumu, davacıda meydana gelen yaralanmanın niteliği, tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları, olay tarihindeki paranın alım gücü, manevi tazminatın bir sebepsiz zenginleşme aracı olmaması ile yukarıda açıklanan ilkeler göz önünde tutulduğunda; Mahkemece olayda yaralanan davacı lehine bu hususlara göre takdir edilen manevi tazminat yeterli bulunduğundan, davacı vekilinin aksine olan istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Hal böyle olunca,dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, özellikle işleten sıfatı ile manevi tazminat miktarının tespitine yönelik mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde her hangi bir usulsüzlük bulunmadığına göre; davacı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda 2 nolu bentte açıklanan nedenle; davalı … Ltd. Şti. vekilinin istinaf başvurusunun iseyukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenle HMK 353/1-b/1 maddesi uyarınca esastan reddi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki biçimde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca; 1-Yukarıdaki başlıkta yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararına yönelik olarak davacı vekili ile davalı …Turizm Ve Temizlik San. Ve Tic Ltd Şti. vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK.m.353/1-b/1 hükmü gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-İstinaf yasa yoluna başvuran davacıdan alınması gerekli 59,30-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından davacı tarafından yatırılan 35,90-TL’nin düşümü ile bakiye 23,40-TL’nin davacıdan alınarak Hazineye gelir KAYDINA, 2-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı … Tic Ltd Şti.’den alınması gerekli 341,55 TL istinaf karar ve ilam harcından davalı tarafından yatırılan 85,50 TL’nin düşümü ile bakiye 256,05 TL istinaf karar ve ilam harcının bu davalıdan alınarak Hazineye gelir KAYDINA, 3-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 4-İstinaf yasa yoluna başvuran taraflarca yapılan giderlerin kendi üzerlerinde BIRAKILMASINA, HMK. m.353/1-b/1 hükmü uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK.m.362/1-a gereğince miktar itibariyle kesin olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 28/01/2021