Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2019/2450 E. 2022/1145 K. 22.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2019/2450
KARAR NO: 2022/1145
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/03/2019
NUMARASI: 2016/300 Esas 2019/239 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 22/09/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkiline ZMMS poliçesi ile sigortalı olan … plakalı aracın 19.08.2007 tarihinde tek taraflı bir kazaya karıştığını, meydana gelen kazada pek çok kişinin yaralandığını, 11 kişinin vefat ettiğini, müvekkili şirketin vefat ve yaralanmalardan dolayı 851.531,24 -TL ödeme yaptığını, … plakalı aracın ticari araç olduğunu, kaza sırasında var olması gereken; ne zorunlu karayolu taşımacılık mali sorumluluk sigorta poliçesi, ne de karayolu yolcu taşımacılığı zorunlu koltuk ferdi kaza sigorta poliçesi bulunmadığını, bu poliçelerin zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi teminatından önce geldiğini, bu nedenle müvekkili sigorta poliçesinden önce gelmesi gereken poliçe teminatı olarak davalı … tarafından karşılanması gerektiğini ileri sürerek fazlaya dair hakları saklı kalmak suretiyle 805.911,24 TL rücuen tazminatın hak sahiplerine ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; olayın 19.08.2007 tarihinde gerçekleştiğini ve rücu davasına konu ödeme tarihleri üzerinden de iki yıldan fazla zaman geçtiğini, bu nedenle davanın öncelikle zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, zorunlu mali mesuliyet sigortacısının ödediği tazminatı müvekkili kurumdan talep hakkı bulunmadığını, müvekkili kurumdan ancak zarar gören hak sahipleri şartları oluşmuş ise tazminat talep edebileceğini belirterek davanın reddini istemiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; ”…Davacının tüm talepleri yönünden, 6098 sayılı TBK’nun yürürlüğünden önceki dönemler için 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60.maddesi uyarınca ödeme tarihinden itibaren 1 yıl içerisinde açılması gereken davanın bu tarihten çok sonra, 6098 sayılı TBK’nun 73.maddesinin yürürlüğe girmesinden sonraki ödemeler yönünden de 6098 sayılı TBK’nun 73.maddesi uyarınca 2 yılda açılması gereken davanın bu süre aşıldıktan sonra açılmış olması nedeniyle Hukuk Genel Kurulunun 2018 tarihli kararı da dikkate alınarak ve davalının süresinde yapmış olduğu zaman aşımı def’i yerinde görülerek davacının davasının zamanaşımı nedeniyle reddine karar vermek gerektiği”, gerekçesiyle, Davacının davasının reddine, karar verilmiştir. Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. İstinaf nedenleri: davacı vekili; kazada 11 kişinin öldüğünü ve pek çok kişinin yaralandığını, bu nedenle uzamış ceza zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiğini, davanın zaman aşımından reddinin hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir. 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, İstinaf edenin sıfatına, istinafın kapsam ve nedenleriyle sınırlı olmak kaydıyla yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda; Dava, ZMMS sigortacısının sıralı sorumluluk gereğince sorumlu olmadığı halde yaptığı ödemenin yersiz olduğu iddiasına dayalı davalıdan rücuen tahsili istemine ilişkindir. 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 41 (6098 Sayılı TBK’nun 49.maddesi) maddesinde haksız fiil tanımlanmış, 60. maddesinde de (TBK’nun değişik 72. maddesi) haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan zararının tazmini istemiyle açacağı davaların zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl ve herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine (TBK’nun 72. maddesinde 2 ve 10 yıllık zamanaşımı süreleri öngörülmüştür.) tabi bulunduğu belirtilmiştir. Buna karşılık 2918 Sayılı KTK’nun 109/1 maddesinde; motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak 10 yıl zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir. Maddenin özellikle 2. fıkrasında “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğarsa” ifadesi ile kanun koyucu taraf ayrımı yapmaksızın (davacı, davalı veya dava dışı 3.kişi) yapmış olduğu fiil cezayı gerektiriyor ise uzamış ceza zamanaşımı uygulanacağı ifade edilmiştir. Görüldüğü gibi, BK’nun 60 ve 2918 Sayılı KTK’nun 109/2.maddesindeki düzenlemeler, zamanaşımı süresinin başlangıcı yönünden birbirine paraleldir. Aralarındaki tek fark, zamanaşımı süresinin trafik kazalarından doğan tazminat talepleri bakımından 1 yıl yerine, 2 yıl olarak öngörülmesidir. (TBK’nun 72. maddesi ile bu konuda da paralellik sağlanmıştır.) 2918 Sayılı Kanun’un anılan madde hükmünde gözden kaçırılmaması gereken husus, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin tazminat talebi ile açılacak davalar içinde geçerli olabilmesinin sadece eylemin ceza kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır. Dahası söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlular (örneğin işleten) arasında bir ayrım da yapılmamış böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür.(HGK ‘nun 5.6.2015 tarih 2014/17-2198 2015/1495 sayılı kararı) Açıklanan ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında, kaza sonucu davacıların desteği hayatını kaybetmiştir. Kaza tarihinde yürürlükte olan 5237 Sayılı TCK’nun 66. maddesine göre zamanaşımı süresi 15 yıldır.( Bkz. Yargıtay 17.HD’nin 2015/7673 Esas, 2016/3063 Karar sayılı ilamı) Somut olayda; kaza 19.08.2007 tarihinde meydana gelmiş olup, davacının ZMMS sigortacısı dava dışı hak sahiplerine 31.01.2007, 01.11.2007, 13.11.2007 ve 11.06.2010 tarihlerinde ödemeler yaptığı, 07.03.2014 tarihinde davalı …’na rücu ödemesi için başvurduğu, eldeki davanın ise 17.03.2016 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır O halde; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 109/2. maddesi gereğince; davacı, geçerli olan uzamış 15 yıl ceza zamanaşımı süresi içinde dava dışı 3. kişilere ödeme yapmış ve …’na başvuruda bulunmuş olup, ödeme yaptığı tarih itibariyle uzamış ceza zamanaşımı süresi dolmamış olduğundan ve davacı zamanaşımına uğramamış borcu ödemiş olduğundan, ödediği bu bedeli davalıdan isteyebilecektir. Kaldı ki dava tarihinde dahi 15 yıllık uzamış ceza zamanaşımı süresi dolmamıştır.( Bkz. Yargıtay 17.HD’nin 2015/ 14719 Esas,2018/8376 Karar sayılı kararı) Bu itibarla; yerel mahkemece davalı tarafça süresinde yapılan zamanaşımı defi’nin reddi ve davaya devamla yapılacak yargılama sonucunda esas hakkında bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın zaman aşımından reddi doğru görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile kararın HMK 353/1.a.4 ve 6 maddeleri gereğince kaldırılmasına karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca,1-İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/03/2019 tarih ve 2016/300 Esas, 2019/239 Karar sayılı kararının 353/(1)-a.4 ve 6. maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA,2-HMK 353/(1).a maddesi gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf başvurusunun kabulü nedeniyle başvuru sırasında alınan peşin harcın davacıya iadesine,4-İstinaf başvurusu aşamasında başvuru sahibi davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin mahkemesince verilecek nihai kararla hüküm altına alınmasına, 5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde HMK’ nın 353/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy çokluğuyla karar verildi.22/09/2022
-MUHALEFET ŞERHİ- Davacı vekili dava açan dilekçesinde özetle; Müvekkili sigorta şirketi nezdinde ZMMS poliçesi ile sigortalı olan … plakalı aracın 19.08.2007 tarihinde tek taraflı trafik kazası yaptığını, kaza yapan aracın Zorunlu Karayolu Taşımacılık Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi ve Karayolu Yolcu Taşımacılığı Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigorta Poliçesi bulunmadığından müvekkili tarafından vefat ve yaralanmalar nedeniyle 851.531,24 -TL ödeme yapıldığını, bahse konu ve müvekkilinin sorumluluğundan önce gelen sigortaların bulunmaması nedeniyle müvekkilinin ödemek zorunda kaldığı tazminattan …’nın sorumlu olduğunu belirterek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 805.911,24 TL rücuen tazminatın hak sahiplerine ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderlerinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini, talep ve dava etmiş, davalı tarafın yasal süresi içerisinde ki zamanaşımı defi nedeniyle ilk derece mahkemesince, davanın zamanaşımından reddine karar verilmiş, verilen karara karşı davacının avukatı tarafından; görülmekte olan davada uzamış (ceza) zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği, davanın zamanaşımı süresi içerisinde açıldığı belirtilerek, yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi ile oluşturulan hükümde usul ve yasaya aykırılık bulunmamasına, ilk derece mahkemesinin kararında belirtildiği gibi görülmekte olan davada ceza zamanaşımının uygulanmasına yasal olanak bulunmamasına, dava tarihi itibariyle 2 yıllık zamanaşımı süresinin dolmuş olması nedeniyle ilk derece mahkemesince davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik olmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1.maddesi hükmü gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekirken, görülmekte olan davada uzamış (ceza) zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiğinden bahisle ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılması yönündeki sayın çoğunluk görüşünü benimsemiyorum.11/10/2022