Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2019/2448 E. 2021/1014 K. 24.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2019/2448
KARAR NO: 2021/1014
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/03/2019
NUMARASI: 2015/1077 Esas – 2019/242 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/06/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede; Davacı vekili dava açan dilekçesinde özetle; 02.02.2007 kaza tarihinde davacıların içerisinde yolcu olarak bulunduğu, davalı …Ş’nin ZMMS sigortacısı olduğu … plaka sayılı araç ile davalı … A.Ş’nin ZMMS sigortacısı olduğu … plaka sayılı aracın çarpışması sonucu meydana gelen kazada davacıların yaralanarak malul kaldığını beyanla, davalı şirketlerden 500,00′ er TL olmak üzere şimdilik 1.000 TL maddi tazminatın avans faiziyle birlikte davalı şirketlerden müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, davalılar davanın reddinin gerektiğini savunmuşlardır. Açılmış olan dava üzerine ilk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama neticesinde; -davacı … yönünden açılan davanın reddine, -davacı … yönünden açılan davanın kabulü ile sürekli iş göremezlik zararı 161.961,42 TL ‘nın taleple bağlı kalınarak davalı … A.Ş’nin %65 kusura isapet eden 105.274,92TL’sinden poliçe limiti 60.000 TL ile sınırlı olmak üzere ve davalı …’nın %35 kusura isabet eden 56.686,49 TL ‘sinden poliçe limiti 60.000 TL ile sınırlı olmak üzere sorumlu tutularak davalı … yönünden dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ve davalı … yönünden 09.09.2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya dair istemin reddine karar verilmiş, karara karşı süresi içerisinde davalı … vekili ve … Sigorta A.Ş vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davalı … vekili; davanın zaman aşımına uğradığını, hükme esas alınan kusur bilirkişisi raporunun hatalı olduğunu, asli- tali kusur dağılımının hatalı belirlendiğini, müteselsil sorumluğa karar verilemeyeceğini, hatır taşıması indirimi yapılmadığını belirterek, istinaf yoluna başvurmuştur. Davalı … A.Ş vekili; davanın zaman aşımına uğradığını belirterek istinaf yoluna başvurmuştur. İstinaf edenlerin sıfatı ve istinaf sebepleri ile kamu düzeni ile ilgili olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan incelemede; 02.02.2007 kaza tarihinde davacıların içerisinde yolcu olarak bulunduğu davalı …’nin ZMMS sigortacısı olduğu … plaka sayılı araç ile davalı … A.Ş’nin ZMMS sigortacısı olduğu … plaka sayılı aracın çarpışması sonucu meydana gelen kazada davacıların yaralanarak malul kaldığı ve elde ki davayı açtıkları anlaşılmıştır. 1)2918 sayılı KTK’nın 109. maddesinde haksız fiil niteliğindeki trafik kazalarından doğan tazminat taleplerinin zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrayacağı, davanın cezayı gerektiren bir fiilden doğması ve ceza kanununun bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş olması halinde, bu sürenin maddi tazminat talepleri içinde geçerli olacağı hüküm altına alınmıştır. 6098 Sayılı TBK’nın 72/1. (BK’nın 60/1.) maddesi, özellikle zamanaşımının başlangıç anını belirleyen bir düzenlemedir. Bu düzenlemeye göre tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren iki yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Burada, uygulamada “kısa süreli zamanaşımı” olarak adlandırılan süre söz konusu olup, sürenin başlangıcı sübjektif bir koşula bağlanmıştır. Çünkü, sürenin başlaması zarar görenin zararı ve tazminat sorumlusu kişiyi öğrenmesi gibi sübjektif bir koşulun gerçekleşmesi ile mümkündür. Mutlak nitelikteki “uzun süreli zamanaşımı”nın başlangıç tarihi ise zarar verici eylemin gerçekleştiği tarihtir. Buna göre, tazminat istemi her halde eylemin gerçekleştiği tarihten itibaren on yılın geçmesi ile zamanaşımına uğrar. Burada on yıllık sürenin başlangıç anı, zarar verici eylemin gerçekleştiği tarih gibi objektif bir koşula bağlanmıştır. Olağan zamanaşımı süresi iki yıllık olan kısa zamanaşımı süresidir. Diğer bir anlatımla iki yıllık zamanaşımı süresi on yıllık süre ile sınırlıdır. Zarar ve zararın sorumlusu olan kişi öğrenildiği takdirde davanın kısa zamanaşımı süresi içerisinde açılması gerekir. Zarar veren eylemin işlenmesinden itibaren on yıl geçtikten sonra zarar ve zararı veren kişi öğrenilmiş olsa bile tazminat istemi, zamanaşımı def’î ile karşılaştığında reddedilir(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 20/12/2017 tarih ve 2017/3-2786 E., 2017/2016 K. Sayılı kararı). Somut olayda dava konusu trafik kazası 02/02/2007 tarihinde meydana gelmiş, davacı ise maluliyetini 08/08/2015 tarihli engelli sağlık kurulu raporu ile öğrenmiştir. Görülmekte olan dava ise 12/11/2015 tarihinde 2 ve 10 yıllık zamanaşımı süresinde açılmıştır. Dava tarihi itibariyle dava zamanaşımı süresinin geçmediği göz önünde tutulduğunda, bu hususta ki istinaf talepleri yerinde değildir. 2)6098 Sayılı TBK’nın 61, 62. maddesi ve müteselsil sorumluluk esaslarına göre, kusurlu oldukları belirlenen zarar sorumluları zararın tamamından sorumludur. 2918 sayılı KTK’nın 85. maddesi gereğince işleteni aynı yasanın 91. maddesi gereğince zorunlu mali sorumluluk sigortacısı TBK’nın 49 ve devamı maddeleri uyarınca araç sürücüsü zarardan müteselsilen sorumludur. Müteselsil sorumlulukta, kural olarak borçlulardan her birinin, TBK’nın 162, 163. maddesine göre, borcun tamamından sorumlu olup, zararın tamamının müteselsil borçlulardan birinden istenmesinde yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Hal böyle olunca da bu hususa temas eden istinaf nedeni de yerinde değildir. 3)Netice de az yukarıda açıklanan istinaf nedenleri ile diğer istinaf nedenlerine ilişkin yapılan inceleme ve değerlendirme neticesinde; dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usule ve yasaya aykırılık bulunmamasına, davalıların cevap süresi içerisinde hatır taşıması indirimi definde bulunmamaları nedeniyle ilk derece mahkemesi kararında ve değerlendirmesinde bu hususta bir isabetsizlik bulunmamasına, davanın HMK’nın 107/1. maddesi uyarınca belirsiz alacak davası olarak açılmış olmasına, özellikle oluşa uygun olarak düzenlenen uzman bilirkişi raporunda belirtilen kusur oranının ve maddi tazminata ilişkin hesaplamanın hükme esas alınmasında bir usulsüzlük bulunmamasına göre, davalılar vekillerinin istinaf talebinin HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca; 1-Usul ve yasaya uygun olan ve başlıkta yazılı bulunan mahkeme kararına yönelik davalılar vekilinin istinaf başvurusunun ayrı ayrı esastan reddine, 2-Alınması gereken 4.098,60-TL harçtan peşin yatırılan 1.992,75-TL nispi karar ilam harcınınn düşümü ile 2.105,85-TL nispi karar ilam harcının istinaf eden …n’ den tahsili ile hazineye gelir kaydına, 3-Alınması gereken 3.872,25-TL harçtan peşin yatırılan 1.992,65-TL nispi karar ilam harcınınn düşümü ile 1.879,60-TL nispi karar ilam harcının istinaf eden Ray Sigorta Şirketin’ den tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İnceleme için duruşma yapılmadığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,5-Yasa yoluna başvuran davalılar tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK’nın 362/1-a maddesi hükmü gereğince miktar itibariyle kesin olarak 24/06/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.