Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2019/2402 E. 2022/806 K. 09.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2019/2402
KARAR NO: 2022/806
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/02/2019
NUMARASI: 2016/1224 Esas 2019/113 Karar
DAVANIN KONUSU: Trafik Kazasından Kaynaklanan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 09/06/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … şirketi nezdinde ZMM sigortalı bulunan … plaka sayılı aracın, yaya konumunda bulunan vekil edenine çarpması neticesinde meydana gelen 23/09/2016 günlü trafik kazasında, müvekkilinin yaralanarak sakat kaldığını, oluşan zararın giderilmesi için sigorta şirketine yapılan başvurudan ise sonuç alınamadığını belirterek fazlaya ilişen haklar saklı kalmak kaydıyla (belirsiz alacak) 2.000,00-TL geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatının olay tarihinden işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı … şirketinden tahsiline karar verilmesini istemiş; 10/09/2018 günlü bedel arttırım dilekçesi ile de maddi tazminata ilişkin istek miktarını 83.142,43-TL’ye çıkarttıklarını açıklamıştır. Usulüne uygun tebligata rağmen, süresi içerisinde davalı, davaya cevap vermemiş, duruşmalara katılmamış, ancak davalı vekili tarafından 27/08/2018 günlü aktüer bilirkişi raporuna itiraza ilişkin 12/09/2018 günlü dilekçede özetle; dosya kapsamında ATK dan temin edilen kusur raporuna göre kazanın oluşumunda sigortalı araç sürücüsünün %40 oranında, davacının ise %60 oranında kusurlu olduğu belirlendiği halde %100 kusur oranına göre yapılıdğı anlaşılan hesap raporunu kabul etmediklerini, ayrıca maluliyetin de kaza tarihinde yürürlükte bulunan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre tespit edilmesi gerekirken, kaza tarihinde yürürlükte bulunmayan yönetmelik hükümleri uyarınca belirlenen %46,2 maluliyet oranı üzerinde yapılan hesaplamanın da doğru bulunmadığını, geçici iş göremezlik tazminatı bakımından sorumluluk yasal düzenleme ile SGK’ya geçtiğinden, davacı lehine geçici iş göremezlik tazminatı hesaplanmaması gerektiğini beyanla davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; “… davaya konu kazanın 23/09/2016 tarihinde yaya olan davacıya davalı … şirketi tarafından ZMMS ile sigortalanan … plaka numaralı araçla çarpılması suretiyle meydana geldiği anlaşılmıştır. Kusur yönünden yapılan incelemede, ceza dosyasından alınan ve dosyaya sunulan kusur raporunda, çarpma noktasının yaya geçidi olarak kabul edildiği, ancak kaza tespit tutanağında çarpma noktasının yaya geçidinden önceki bir nokta olarak işaretlenmiş olduğu görülmüş, ceza dosyasındaki raporda çarpma noktası yaya geçidinin üstü olarak görüldüğünden araç sürücüsünün %100 kusurlu olduğu sonucuna varıldığı anlaşılmıştır. Kaza tespit tutanağından anlaşıldığı üzere, dava konusu kazanın yaya geçidinin üstünde meydana gelmemiş olması, yaya geçidinden önceki bir noktada meydana gelmiş olması, yayaya aracın sağ tarafı ile çarpılmış olması, araçtaki hasarın aracın sağ tarafında olması birlikte değerlendirildiğinde, davacı yayanın, yaya geçidi olmayan yerde aracın geçişini beklemeden karşıya geçmek istediği kanaati oluştuğundan, ATK Trafik İhtisas Dairesi’nin 13/04/2018 tarihli kusur raporuna itibar edilmiş ve buna göre, dava konusu kazanın meydana gelmesinde davacının %60 kusurlu olduğu, davalının sigortadığı araç sürücüsünün %40 oranında kusurlu olduğu kanaatine varılmıştır. ATK raporunda da belirtildiği üzere dava konusu kaza nedeniyle davacının %46,2 oranında kalıcı olarak malul kaldığı, geçici iş göremezlik süresinin 9 aya kadar uzayabileceği, meydana gelen kazada davalı … tarafından ZMMS ile sigortalanan aracın sürücüsünün %40 oranında kusurlu olduğu, yapılan aktüer hesabının dosya kapsamı ile uyumlu olduğu,” şeklindeki benimseme ile 19/10/2018 günlü ek aktüer bilirkişi raporu doğrultusunda; -Davanın KISMEN KABULÜNE, 4.452,97-TL Geçici İş Göremezlik Tazminatı, 29.034,00-TL Sürekli Sakatlık Tazminatı olmak üzere toplam 33.486,97-TL Maddi Tazminatın 26/10/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, -Fazlaya dair talebin reddine, karar verilmiştir. Karara karşı davalı … şirketi vekili ve davacı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacı vekilinin istinaf nedenleri; ceza mahkemesince yapılan yargılama sırasında temin edilen 27/06/2018 günlü kusur bilirkişisi raporu ile görülmekte olan dava nedeniyle alınan 13/04/2018 günlü kusur bilirkişisi raporu arasındaki çelişki giderilmeden 13/04/2018 günlü kusur raporuna itibar edilerek hüküm tesis edilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğuna ilişkindir. Davalı vekilinin istinaf nedenleri ise; davacıda oluşan maluliyetin kaza tarihinde yürürlükte bulunan yönetmelik hükümleri uyarınca belirlenmesi gerekirken, kaza tarihinde yürürlükte bulunmayan yönetmelik hükümlerine göre düzenlendiği anlaşılan ATK raporunun hükme esas alınmasının hatalı olduğu, geçici iş göremezlik tazminatı bakımından da sorumluluğunun KTK’nun 98.madde hükmü uyarınca SGK’ya geçmesi nedeniyle vekil edeni sigorta şirketine yönelik geçici iş göremezlik tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılması gerektiğine yöneliktir. İstinaf edenlerin sıfatına, istinafların kapsam ve nedenleriyle kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda; Dava; trafik kazası sonucunda meydana gelen cismani zarara dayanılarak açılmış maddi tazminat isteğine ilişkindir. 1- Haksız bir fiil sonucu zarar oluştuğu iddiasıyla ilgili bir talepte bulunulması halinde, kazanın oluşumunda taraf kusurlarının ne olduğunun belirlenmesi esaslı unsur olup, sorumluluk belirlenecek duruma göre tespit edilmelidir. Somut olayda; davacı taraf, kazanın meydana gelmesinde davalı … şirketi nezdinde ZMM sigortalı bulunan araç sürücüsünün tam kusurlu olduğunu ileri sürmüş, davalı ise kazanın oluşumunda tüm kusurun sigortalı araç sürücüsüne ait olmadığını savunmuştur. Mahkemece, davacının yaralanması ile sonuçlanan kazanın oluşumunda, taraf kusurlarının ne olduğunun tespit edilebilmesi için ATK Trafik İhtisas Dairesinden rapor temini yoluna gidilmiş ve ATK’ca düzenlenen 13/04/2018 günlü raporda; 23/09/2016 günü saat 10.30 sıralarında … isimli şahsın sevk ve idaresindeki … plaka sayılı araçla, … caddesini takiben Bağcılar İlçesi yönüne doğru seyir halindeyken sağ taraftan kaplamaya giriş yapıp yolu karşıdan karşıya geçmek isteyen yaya …’e çarpması neticesinde trafik kazası meydana geldiği, kazanın meydana geldiği yolun 7 m genişliğinde tek yönlü asfalt kaplama yol olduğu, çarpma noktasının kaza tespit tutanağında işaretlendiği ve olay mahallinin 15 metre kadar ilerisinde kontrolsüz yaya geçidi bulunduğunu kaza tespit tutanağı üzerinde çizili krokiden anlaşıldığı, bu duruma göre; araç sürücüsü …, idaresindeki araç ile gündüz vakti meskun mahal sınırları dahilindeki yolda seyrini sürdürürken yola gereken dikkatini vermemesi, kavşak ve yaya geçidine yaklaşırken hızını uygun seviyeye düşürmemesi, ön ilerisinde yolun sağından kaplamaya giriş yapıp karşıdan karşıya geçmek üzere seyir şeridine kadar ilerleyen yayayı, dikkatsizliğinden dolayı fark etmeyip bu yayaya tedbirsizce çarparak kazanın meydana gelmesine sebebiyet verdiğinden, olayda, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı hareketleri ile tali kusurlu olduğu, davacı yaya …’in ise; karşıdan karşıya geçmek için yakımında bulunan yaya geçidini kullanmayıp yola giriş yapmadan önce taşıt trafiğini gereği gibi kontrol etmemiş olması ve sol taraftan gelen aracın hız ve mesafesini dikkate almadan ve solundan gelen araç sürücüne ilk geçiş hakkını tanımaması nedeniyle olayda asli kusurlu bulunduğu sonucuna varılarak kazanın oluşumunda davacı yaya …’in %60 oranında, sigortalı araç sürücüsü …’ın ise %40 oranında kusurlu olduğu belirtilmiştir. Bu rapor, davacı vekiline 07/05/2018 tarihinde tebliğ edilmiş ve davacı vekili tarafından bu rapora karşı itiraz süresi geçirildikten sonra, dosyaya sunulan 24/07/2018 günlü dilekçe ile Bakırköy 4. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen 2016/629 Esas sayılı ceza yargılamasına ilişkin dosya kapsamında temin edilen 27/06/2018 günlü kusur raporu gereğince; kazanın oluşumunda davacının herhangi bir kusurunun belirlendiği ileri sürülerek, bu rapor doğrultusunda hesaplama yapılmasını istemiş, 05/09/2019 günlü duruşma oturumunda da; ıslah dilekçesi doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini talep ettiklerini ve mahkemece bu kanaatte değilse ceza dosyasından alınan bilirkişi raporu ile ATK raporu arasındaki çelişkinin giderilmesini istediklerini beyan etmiştir. TBK’nun 74/2 madde hükmü uyarınca; hukuk hakimi, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleri ile bağlı olmadıkları gibi ceza hakiminin kusurun belirlenmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı ile de bağlı bulunmadığından, görülmekte olan davada mahkemece, kazanın oluşumunda taraf kusur ve durumlarının belirlenmesi için rapor temini yoluna gitmesinde bir usulsüzlük olmadığı gibi, eldeki davanın yargılaması sırasında dosyaya kazandırılan ve ATK Trafik İhtisas Dairesince düzenlendiği anlaşılan dosyaya oluşa uygun denetlenebilir gerekçeler içeren ve kaza tespit tutanağındaki belirlemelerle de örtüşen 13/04/2018 günlü yeterli ve geçerli nitelikteki kusur raporunun hükme esas alınmasında, söz konusu bu rapora karşı davacı tarafın süresi içerisinde usulüne uygun şekilde yapılmış bir itirazı da bulunmadığı, dolayısıyla söz konusu rapordaki kusura ilişkin belirlemelerin davalı taraf yararına usulü kazanılmış hak oluşturduğu gözetildiğinde, ceza yargılaması sırasında Polis Memuru … tarafından düzenlenen 27/06/2018 günlü raporda belirtilen kusur durumu yerine ATK İhtisas Dairesince düzenlenen heyet raporuna yazılı biçim ve gerekçeyle değer verilmiş olması doğru bulunduğundan davacı vekilinin bu yönü amaçlayan istinaf itirazının reddi gerekmiştir. 2- Davalı vekilinin istinaf itirazlarına gelince; maluliyete ilişkin alınacak raporların 11/10/2008 tarihinden önce meydana gelen trafik kazalarında Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğüne, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında meydana gelen trafik kazalarında Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine, 01/09/2013 tarihinden sonra meydana gelen trafik kazalarında Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliğine ve 01/06/2015 tarihi ile 20/02/2019 tarihleri arasında meydana gelen trafik kazalarında ise Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerinin uygun olarak düzenlenmesi gerekmekte ise de, somut olayda ATK 3. İhtisas Dairesince düzenlenen 31/03/018 günlü rapor davalı vekiline 19/04/2018 tarihinde usulüne uygun şekilde tebliğ edilmiş ve fakat davalı tarafça bu rapora karşı herhangi bir itiraz ileri sürülmemiştir. Bu durumda maluliyet oranı ve iyileşme süresine ilişkin 31/01/2018 günlü ATK raporundaki belirleme ve değerlendirmeler davacı taraf yararına usulü kazanılmış hak oluşturacağından, mahkemece bu raporun baz alınması ile düzenlendiği anlaşılan aktüer bilirkişi raporunun hükme esas alınmasında bir isabetsizlik mevcut değildir. Ayrıca 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A.5.maddesinin “Sağlık Giderleri Teminatı” başlıklı (b) maddesinde ” Kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar, tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile, trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık giderleri teminatı kapsamındadır. Sağlık giderlerin teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup, ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve …nın sorumluluğu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98 inci maddesi hükmü gereğince sona ermiştir.” denmekte ise de; 6111 sayılı kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumunca karşılanacak sağlık hizmeti bedellerinin neler olduğu açıklanmış ve sınırlandırılmıştır. KTK’nun 98.maddesinde; trafik kazaları nedeniyle, üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın, SGK tarafından karşılanacağı belirtilmiş olup; 6111 sayılı yasanın geçici 1.maddesi ile de, “Bu kanunun yayınlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin SGK tarafından karşılanacağı belirtilmiş olup, buna göre SGK 6111 sayılı yasa ile değiştirilen 2918 sayılı KTK’nun 98.maddesi uyarınca tüm tedavi giderlerinden değil sadece söz konusu madde kapsamında kalan tedavi giderlerinden sorumludur. Diğer bir ifadeyle SGK’nun hangi tedavi giderlerinden sorumlu olduğu, kanun uyarınca belirlenmiş olup, anılan kanun kapsamı dışına çıkılarak yapılan genel şartlardaki düzenlemeler ile, SGK’nun sorumluluk kapsamının genişletilmesi, bir kanun maddesinin idarenin yapmış olduğu bir düzenleme ile değiştirilmesi mümkün değildir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 25/01/2004 tarih, 2004/4-40E-2004/113 K.sayılı İçtihadı). Bu durumda, SGK’nun sorumluğunun kapsamını belirleyen KTK’nun 98.madde hükmüne aykırı olacak şekilde düzenlenen Genel Şartlardaki bu yöndeki bir belirlemenin KTK’nun 92.maddesine 26/04/2016 tarihinde yürürlüğe giren değişiklik sonucu eklenen (i) maddesi nedeniyle yasal hale geldiği de söylenemeyeceği gibi, anılan düzenlemelerin Anayasa Mahkemesi kararı ile de iptal edildiği gözetildiğinde, bedensel zararın bir türü olan geçici iş göremezlik zararından davalı … şirketinin sorumluluğu yoluna gidilmiş olmasında da bir yanılgı bulunmadığından, davalı … şirketinin açıklanan hususlara yönelik istinaf başvurusunun reddi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki biçimde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca; 1-Usul ve yasaya uygun olan ve yukarıdaki başlıkta yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararına yönelik olarak davacı vekili ve davalı … şirketi vekili tarafından yapılan istinaf başvurularının HMK.m.353/1-b/1 hükmü gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-İstinaf yasa yoluna başvuran davacıdan alınması gereken 80,70-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, istinafa başvuru sırasında peşin olarak yatırıldığı anlaşılan 44,40-TL’nin düşümü ile bakiye 36,30-TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydedilmesine, 3-İstinaf eden davalıdan Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 2.287,49-TL nispi istinaf karar ve ilam harcından, istinafa başvuru sırasında peşin olarak yatırıldığı anlaşılan 571,87-TL’nin düşümü ile bakiye 1.715,62-TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydedilmesine, 4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 5-İstinaf yasa yoluna başvuran davacı ve davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin yapan taraf üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK.m.362/1-a hükmü gereğince miktar itibariyle kesin olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 09/06/2022