Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2019/2235 E. 2021/1457 K. 30.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2019/2235
KARAR NO: 2021/1457
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/09/2018
NUMARASI: 2014/1688 E. – 2018/799 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 30/09/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; 30/05/2006 tarihinde Pendik-Kurtköy yakınlarında meydana gelen trafik kazasında müvekkiline benzer isim ve soyismi taşıyan … yönetimindeki … plakalı araçta yolcu olarak bulunan müvekkili …’in ağır yaralandığını, kazaya karışan araçlar … ve … plakalı araçlar olduğunu, kazadan sonra tanzim edilen trafik kazası tespit tutanağına göre her iki araç sürücüsünün de kusurlu olduğunu, … plakalı araca ait Zorunlu Mali Mesuliyet sigortasının davalı …. nezdinde tanzim edildiğini, davalı şirkete davadan önce başvuru yapıldığını ve … numaralı hasar dosyası açıldığını fakat müvekkiline her hangi bir ödeme yapılmadığını, kazaya karışan diğer araç … ise, diğer davalı … nezdinde tanzim edilen … numaralı trafik poliçesi ile sigortalı olduğunu, her iki davalı … şirketinin ve diğer davalının zarardan müştereken ve mütesselsilen sorumlu olduklarını, kaza sırasında müvekkilinin başının koltukla kapı arasına sıkıştığını, itfaiye yardımı ile güçlükle sıkıştığı yerden kurtarıldığını, müvekkiline yapılan tetkiler sonunda”Şizoaffektif Bozukluk” teşhisi ile %80 özürlü kabul edildiğini, müvekkilinin bu şekilde geçirmiş olduğu kazadan sonra kalıcı maluliyeti nedeniyle çalışamadığını ve yakınlarının bakımına muhtaç hale geldiğini, bu bakımdan da manevi tazminat talep ettiklerini belirterek fazlaya ilişkin hakların saklı kalmak kaydıyla, sürekli iş göremezlik kaybı, iş hayatı ve özel hayatında sakatlığı oranında zorlanacağından beden ve çalışma gücü kaybı ve kazanç kaybı zararları ve efor tazminatı için şimdilik 10.000.00.-TL maddi tazminat bedelinin tüm davalılardan müştereken ve mütesselsilen tahsiline, davalı … yönünden avans faizi ile beraber tahsiline, …. için ise kaza tarihinden geçerli olmak üzere yasal faizi ile talep ettiklerini, 25.000.00-TL manevi tazminat bedelinin ise zarardan diğer araç sürücüsü ve maliki ile müştereken ve müteselsil sorumlu olan davalı …’den 30/05/2006 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacılar vekili 02.05.2011 tarihli dilekçesi ile maddi tazminat talebini 50.000,00-TL olarak ıslah etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; kaza tarihinden itibaren iki yıllık zaman aşımı süresinin dolduğunu, Karayolları Trafik Kanununun 109. Maddesi gereğince iki yıllık zaman aşımı süresi dolması nedeniyle zamanında açılmayan davanın reddi gerektiğini, davacının meydana gelen kazada emniyet kemerlerini takmamış olması ve can güvenliğini tehlikeye atmış olmasından dolayı olayda kusurlu bulunduğunu, kazanın meydana gelmesi sırasında hatır taşıması da mevcut olduğunu, davacının içinde bulunduğu … plaka sayılı araçta karşılıksız taşındığını, müvekkili şirketin ancak talep edilen faiz yönünden temerrüt tarihinden itibaren yasal faizle sorumlu olduğu belirterek davanın reddini savunmuştur. Davalı … cevap dilekçesinde özetle; davanın açılış tarihi ihe kazanın meydana geldiği tarihten itibaren maddi ve manevi tazminat talebinde bulunduğunu, manevi tazminat davalarında Karayolları Trafik Kanununun 90.maddesinin atfı ile Borçlar Kanunu 60.Maddesi gereğince dava zamanaşımı 1 ile 10 yıllık sürelere tabi olması nedeniyle mahkemece alınan raporun üzerinden de 1 yıldan fazla zaman geçmesi nedeniyle maddi zararlar için öngörülen 2 yıllık süre de kaza tarihinden itibaren geçtiğini, bu nedenle şartları oluşmayan maddi ve manevi tazminat davasının reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı …. vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu … plakalı araç müvekkili şirket nezdinde … nolu 24/01/2006/2007 vadeli Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi ile sigortalı olduğunu, müvekkili şirket KTK Zorunlu Mali Mesuliyet sigortacısı olarak, sigortalısının kusuru oranında ve teminat limiti ile sınırlı tazminat sorumluluğunun teminat altına alındığını, müvekkili şirketin sorumluluğunun Kara Yolları Trafik Kanunu uyarınca belgelerin ibrazı ile usulüne uygun yapılan başvurudan itibaren 8 gün sonra başladığını, Karayolları Trafik Kanununun 90.maddesinin atfı ile Borçlar Kanunu 60.Maddesi gereğince dava zamanaşımı olan 1 ile 10 yıllık sürelere tabi olması nedeniyle mahkemece alınan raporun üzerinden de 1 yıldan fazla zaman geçmesi nedeniyle müvekkili şirketin sorumlu olmadığını, zamanaşımı def’inde bulunulduğunu, davacının akıl hastası olması sebebiyle vasi tayinine gerek bulunduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma, toplanan deliller, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı gözetilerek; ” …..İncelenen tüm dosya kapsamına ve tarafların iddia ve savunmalarına göre; davanın trafik kazası sonucu oluşan mululiyete bağlı maddi ve manevi tazminat davası olduğu, meydana gelen kazada davacı …’in yaralandığı ancak Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu ve Genel Kurul raporlarına göre sürekli maluliyeti oluşacak şekilde bir yaralanmanın söz konusu olmadığı, her iki raporda da davacının iyileşme sürecinin 3 ay olarak belirtildiği, genel kurul raporunda ayrıca davacının iddiasının aksine kazanın tarihi ve davacının özürlü olmasıyla ilgili olarak illiyetin tespit edilemediği, dolayısıyla davacının sağlık kurulu raporlarına istinaden % 80 oranında özürlü olduğu hususuyla kazanın arasında bir illiyetin bulunmadığı, anılan kusura ilişkin raporda ve dinlenen tanık beyanlarına istinaden davacının söz konusu kazada oluşan geçici maluliyetine ilişkin zararında müterafik kusurunun bulunmadığı, hatır taşımasının söz konusu olmadığı, dolayısıyla indirim sebeplerinin uygulanamayacağı, her ne kadar tazminat hesap uzmanı tarafından verilen raporda davacının bakıcı gideri zararının olduğu belirtilmişse de dava dilekçesi ve 02/05/2011 tarihli ıslah dilekçesinde davacının maddi tazminata ilişkin taleplerinin çalışma gücü kaybı ve kazanç kaybı ve efor tazminatı talebiyle sınırlandırdığı, davalılarca, davacının bakıcı gideri talebi yönünden isteminin davanın genişletilmesi yasağı kapsamında reddini talep ettiklerini, yapılan ıslah da gözetildiğinde davacının bakıcı giderine ilişkin olarak dilekçelerinde yer almayan talepte bulunmasının kısmi ıslah kapsamına da girmeyeceği bu nedenle bakıcı gideri zararına ilişkin olarak talepte bulunmasının yerinde olmadığı, tazminat hesap uzmanı bilirkişi tarafından düzenlenen denetime el verişli görülen ve hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının 1.141,38-TL zararının hesaplandığı, her ne kadar kusur raporunda kazaya karışan araçların farklı oranlarda kusurlu olduğu belirtilmiş ise de davacının müteselsil sorumluluğa dayandığı ve oluşan zarardan tüm davalıların dayanışmalı olarak sorumlu olduğu ve zararı gidermekle yükümlü oldukları, sigorta şirketlerine dava öncesinde yapılan her hangi bir başvuru bulunmadığından dava tarihinden itibaren sorumlu oldukları, ancak sigortalanan araçların hususi ve ticari olmaları ayrımı nedeniyle aleyhlerine verilen hüküm doğrultusunda uygulanacak faizin davalı …. yönünden yasal faiz, diğer sigorta şirketi yönünden ise ticari faiz olduğu, davalı …’nin ise olay tarihinden itibaren avans faiziyle sorumlu olduğu kanaatine varılarak davacının maddi tazminata ilişkin davasının kısmen kabulü ile, 1.141,38-TL maddi tazminatın davalılar …. yönünden dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle, davalı … yönünden dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte, diğer davalı … yönünden ise kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalılardan dayanışmalı olarak tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, davacı yanın manevi tazminat istemenin kısmen kabulü ile, olayın oluş şekli, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi gereğince takdiren 1.000,00-TL manevi tazminatın davalı …’den kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar vermek gerektiği”, gerekçesiyle; “A)1-Dava dilekçesi ve ıslah dilekçesi birlikte değerlendirilerek, davacının maddi tazminata ilişkin davasının kısmen kabulü ile, 1.141,38-TL maddi tazminatın davalılar …. yönünden dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle, davalı … yönünden dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte, diğer davalı … yönünden ise kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalılardan dayanışmalı olarak tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, B)1-Davacı yanın manevi tazminat istemenin kısmen kabulü ile, olayın oluş şekli, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi gereğince takdiren 1.000,00-TL manevi tazminatın davalı …’den kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, karar verilmiş; karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf nedenleri; Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin kazadn önce hasta olmadığını, kaza nedeniyle başından aldığı darbe sonrasında rahatsızlandığını, ailesi cahil olduğu için rahatsızlığını anlayıp hemen hastaneye götürmdiklerini, ATK raporlarını kabul etmediklerini, yeniden üniversteden rapor alınması taleplerinin kabul edilmediğini, manevi tazminatın çok az olduğunu, bakıcı gideri hesaplanmış olmasına rağmen mahkmenin bu yöne karar vermediğini belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir. Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, İstinaf edenin sıfatına, istinafın kapsam ve nedenleriyle sınırlı olmak kaydıyla yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda; 1-Dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle, dosya kapsamında alınan 30/07/2015 tarihli ATK Genel Kurul raporunun, 20/11/2013 tarihli ATK 3. İhtisas Dairesi raporu ile uyumlu, taraf ve yargı denetimine açık, yeterli ve hükme esas alınmaya elverişli olmasına, davacının kaza tarihinden yaklaşık 2,5 yıl sonra ortaya çıktığı teşhis ve tespit edilen psikolojik rahatsızlığının kaza ile illiyet bağı olmadığının anlaşılmasına; dava dilekçesinde davacı tarafın bakıcı gideri talebi bulunmamakta olup, yerel mahkemece hükmedilmemesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin bu yönlere ilişkin istinaf itirazlarının yerinde olmadığı sonucuna varıldığından, bu yönlere ilişkin istinaf itirazlarının reddine karar verilmiştir. 2-Davacı vekilinin manevi tazminata ilişkin istinaf itirazına gelince; “…Manevi tazminat isteminin temelinde, davalıların haksız eylemi yatmaktadır. Bilindiği üzere, haksız eylemin unsurları; zarar, fiil ile zarar arasında illiyet bağı, fiilin hukuka aykırı olmasından ibarettir. Öte yandan, mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 47. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56.) maddesinde düzenlenen manevi tazminatta kusurun gerekmediği, ancak takdirde etkili olabileceği, 22.6.1966 tarih ve 1966/7 Esas 1966/7 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıkça vurgulanmıştır. Bu kararın gerekçesinde, taktir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar, her olaya göre değişebileceğinden, hâkim bu konuda taktir hakkını kullanırken, ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Yine BK 47 (TBK 56). maddesi hükmüne göre; hâkimin özel halleri göz önünde tutarak, manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği tutar adalete uygun olmalıdır. Bu para tutarı, aslında ne tazminat ne de cezadır. Çünkü mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını amaç edinmediği gibi, kusurlu olana yalnız hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük de değildir. Aksine, zarara uğrayanda bir huzur duygusu uyandırmayı, aynı zamanda ruhi ızdırabın dindirilmesini amaç edindiğinden, tazminata benzer bir fonksiyonu da vardır. O halde, bu tazminatın sınırı, onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. Manevi tazminat, duyulan elem ve ızdırabın kısmen ve imkan nisbetinde iadesini amaçladığından hâkim, MK.’nun 4. maddesi gereğince hak ve nesafete göre takdir hakkını kullanarak, manevi tazminat miktarını tespit etmelidir. Hâkim belirlemeyi yaparken somut olayın özelliğini, zarar görenin ekonomik ve sosyal durumunu, paranın alım gücünü, maluliyet oranını, beden gücü kaybı nedeniyle duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabı gözetmelidir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28.05.2003 gün 2003/21-368-355 ve 23.06.2004 gün 2004/13-291-370 sayılı kararları) Dosya kapsamına göre, kaza tarihi, kusur durumu, davacının yaralanmasının niteliği, somut olayın özellikleri ve tarafların sosyal ve ekonomik durumları hep birlikte nazara alındığında; manevi tazminatın amacının, zarara uğrayan kişinin duyduğu manevi acıyı bir dereceye kadar yumuşatmak, bozulan manevi dengeyi onarıp düzeltmek, bir teselli, bir savunma ve ruhu tatmin etmek olduğu, Hakimin manevi tazminat miktarını tarafların kusur oranlarına, sosyal ve ekonomik durumlarına ve adalete uygun olarak takdir etmesi gerektiği, takdir edilecek miktarın, manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da göz önünde tutularak, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olması gerektiği gibi davacılar lehine anılan ilkeler de dikkate alınarak manevi tazminatın takdir edilmesi gerekirken mahkemece somut olaya uygun düşmeyecek şekilde manevi tazminatın bir miktar az takdir edilmesi uygun görülmemiştir. Ancak yukarıda (2) nolu bentte açıklanan yanılgının giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile HMK.m.353/1-b/2 hükmü uyarınca; ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına ve yeniden esas hakkında karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki biçimde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/09/2018 tarih ve 2014/1688 E. – 2018/799 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle KABULÜNE, diğer istinaf itirazlarının ise yukarıda (1) sayılı bentte gösterilen nedenlerle REDDİNE, 2-İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan maktu karar ve ilam harcının istek halinde kendisine iadesine, 3-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 4-İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin takdiren kendi üzerinde bırakılmasına, 5-İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/09/2018 tarih ve 2014/1688 E. – 2018/799 K. Sayılı kararının KALDIRILMASINA, HMK’nın 353/(1)-b-2 maddesi uyarınca, KALDIRILIP DÜZELTİLEN HÜKMÜN YERİNE GEÇMEK ÜZERE; A-1)Dava dilekçesi ve ıslah dilekçesi birlikte değerlendirilerek, davacının maddi tazminata ilişkin davasının kısmen kabulü ile, 1.141,38-TL maddi tazminatın davalılar …. yönünden dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle, davalı … yönünden dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte, diğer davalı … yönünden ise kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalılardan dayanışmalı olarak tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, 2-Karar harcı 77,97-TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 519,75-TL harcın mahsubu ile 441,78-TL artan bakiyenin karar kesinleşince talep halinde davacı tarafa iadesine, 3-Davacı tarafından yapılan 655,70-TL ilk masraf, 263,85-TL tebligat ve müzekkere gideri, 1.500,00-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.421,85-TL yargılama giderinin haklılık oranına göre 40,32-TL ‘si davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, kalan tutarın davacı üzerinde bırakılmasına, 4-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 1.141,38-TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, 5-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 5.724,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, B-1)Davacının manevi tazminat istemenin kısmen kabulü ile, 4.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalı …’den tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, 2-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 4.000,00-TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, C-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde ilgili tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK.m. 362/1-a hükmü uyarınca, miktar itibariyle kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 30/09/2021