Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2019/2193 E. 2022/527 K. 14.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2019/2193
KARAR NO: 2022/527
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/12/2018
NUMARASI: 2016/629 Esas 2018/977 Karar
DAVA TÜRÜ: Kasko Sigortalı Araç Bedelinin Rücuen Tazmini
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/04/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirkete tüm Oto Sigorta Poliçesi ile sigortalı bulunan … Ltd. Şti.’nin maliki olduğu … plakalı aracın 10/12/2015 tarihinde sigortalı şirketin ortağı olan …’nin ikametinin karşısındaki otoparkta kapıları kilitli bir şekilde park halindeyken çalındığını, daha sonra sigortalı aracın 21/12/2015 tarihinde … Mah. … Cad. üzerinde bulunan boş arazide tamamen yanmış olarak bulunduğunu, …’nin Tarabya Ş.K.A. Genç Polis Merkezi Amirliğine verdiği ifadesinde, sigortalı ancak aracın çalınmasıyla ilgili yetkili servisi aradığında aracın torpido bölümünde üçüncü bir anahtarın bulunduğundan haberdar olduğunu ve nitecesinde aracın bu anahtarın kullanılması yoluyla çalınabileceğinin tespit edildiğini, sigortalı aracın çalınması ve daha sonra aracın yanmış şekilde bulunması sonucu yapılan hasar ihbarına müteakip müvekkili şirket tarafından 09/03/2016 tarihinde sigortalısına, aracın piyasa rayiç bedelinin tamamı olan 175.000,00-TL hasar bedeli ödendiğini, yapılan ödemeden 4.375,00-TL sovtaj bedelinin mahsup edildiğini, bakiye 170.625,00TL hasar tazminatından davalı şirketin sorumlu olduğunu, bu güne kadar rücuen tazminat alacağının tahsili için yapılan müracaatlarının sonuçsuz kaldığını ve taraflarına herhangi bir ödemede bulunulmadığını belirterek, fazlaya dair talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla, 170.625,00-TL rücuen tazminat alacaklarının ödeme tarihinden itibaren (09/03/2016) işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini, talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin davacı vekilinin iddiasının aksine …udi marka araçların Türkiye distribütörü olmadığını, müvekkili şirketin davacı şirket ile hiçbir hukuki ya da fiili ilişkisinin olmadığını, müvekkiline objektif sorumluluk yüklenecek her hangi bir yasal dayanak bulunmaması ve davacının zararını doğuracak kusurlu herhangi bir davranışının da olmaması nedeniyle davanın müvekkili şirkete yöneltilemeyeceğini, aracın hırsızlık olayı sonucunda çalındığını, davacı … firmasının rücu talebini aracı çalan şahsa yöneltmesi gerektiğini, ancak rücu talebini sadece müvekkili şirkete yöneltildiğini, bu nedenle davanın husumet yönünden reddini talep ettiklerini, davanın BK’nın 231. maddesi uyarınca zamanaşımına uğradığını, davacının usulüne uygun ayıp ihbarında bulunmadığını, TTK ve B.K. hükemlerinin yüklediği yükümlülükleri yerine getirmediğini, davacının üçüncü anahtarın varlığından haberdar olmadığı iddiasının gerçeği yansıtmadığını, üçüncü anahtarın varlığı hakkında ayrıntılı bilginin tanıtma ve kullanma kılavuzunda açıkça belirtildiğini, davacının iddiasının dava konusu aracın pert olduğu yönünde olduğunu, ancak buna ilişin dosyada bir evrak bulunmadığını, davacının pert aracı satarak bir bedel aldığını, ancak bu bedeli düşmeden sigortalıya ödediğinin tamamını talep ettiğini, faiz talebinin haksız olduğunu belirterek, haksız ve hukuka aykırı davanın usulden ve esastan reddine karar verilmesini, talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “Davacı eldeki davayı, aracın çalınmasının davalının kusurlu davranışları ve ayıplı ifası nedeniyle meydana geldiğini iddia ederek açmıştır. Davalıya yöneltilen kusur ise, aracın torpidosunda üçüncü bir yedek anahtarın bulunmasına rağmen, bu anahtar hakkında sigortalı araç sahibinin bilgilendirilmemesi ve hırsızlığın bu anahtar ile gerçekleştirilmesidir. Ancak gerek dosya kapsamı gerekse de soruşturma dosyası incelendiğinde aracın torpido bölümünde bulunan üçüncü yedek anahtar ile hırsızlık fiilinin gerçekleştirildiğine dair kesin bir tespit bulunmadığı gibi, iddia eden durumunda olan ve ispat yükü üzerine düşen davacı tarafından da dosyaya bu yönde bir delil ibraz edilmemiştir. Bu yöndeki tespitler tamamen ihtimale dayalıdır. Başka bir anlatımla hırsızlık olayı ile davacının eylemi arasındaki illiyet bağı somut olarak ortaya konulamamıştır. Ayrıca davalının yedek anahtar hakkında bilgilendirme yapmaması ayıplı ifa olarak da kabul edilemez. Nitekim Borçlar Kanununun 219.maddesinde genel olarak ayıp satıcının alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik durum olarak tanımlanmış olup, yedek anahtar hakkındaki bildirim yapmama yasanın aradığı anlamda bir ayıplı ifa değildir. Ancak bu ayıplı ifa olarak kabul edilmese dahi davalının varsa kusuru oranında meydana gelen zarardan sorumluluğuna dair genel hükümler saklıdır. Ne var ki yukarıda da belirtildiği gibi hırsızlık olayı yani zarar ile davacının eylemi arasındaki illiyet bağı da ispat edilememiştir. Tüm bu olguların aksinin kabulü halinde dahi, aracın 30/01/2013 tarihinde dava dışı … Ltd.Şti’ye satıldığı, yasanın aradığı ayıplı maldan sorumluluk için 2 yıllık zamanaşımı süresinin 30/01/2015 tarihinde dolduğu, rücuya konu olan olayın ise 21/12/2015 tarihinde meydana geldiği dikkate alındığında dava tarihine göre zamanaşımı süresinin dolduğu, davaya konu aracın kullanma klavuzunda açıkça bu yedek anahtar hakkında bilgilendirmenin yapıldığı anlaşıldığından, davalıya yüklenen kusurun ağır kusur olarak kabul edilemeyeceği kanaatine varılmıştır” gerekçesi ile; İspat edilemeyen davanın reddine karar verilmiş, verilen karara karşı davacı vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı vekilinin istinaf başvuru sebepleri; Öncelikle yerel mahkemece verilen kararın gerekçesinde davanın zamanaşımına uğradığı belirtilmesine rağmen hüküm fıkrasında ispat olunamayan davanın reddine karar verildiği, davanın zamanaşımına uğramadığı, yerel mahkeme kararının hatalı değerlendirmeler içerdiği, BK’nın 231.madde hükmünden, satıcının ayıplı olarak malı devretmekte ağır kusuru olması halinde iki yıllık zamanaşımı süresinden yararlanamayacağı, dava konusu olayda birçok … marka araçta aynı sebepten dolayı hırsızlık hadisesi meydana gelmiş olup, bu durumun davalının malı devretmekte ağır kusurlu olduğunun göstergesi olduğu, bu nedenle davanın zamanaşımına uğradığına ilişkin gerekçenin hatalı olduğu, kaldı ki davanın zamanaşımına uğradığının kabulü anlamına gelmemek kaydı ile mahkeme tarafından zamanaşımı yönünden red kararı verilmesi halinde dava usulen red edildiğinden maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken hem davanın zamanaşımına uğradığının belirtilmesi hem de nisbi vekalet ücretine hükmedilmesinin de usul ve yasaya aykırı olduğu, dava konusu olayda araçta bulunan ayıp, olağan bir gözden geçirme ile ortaya çıkabilecek nitelikte olmadığından davalının ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekmekteyken davalının ağır kusurlu olmadığının belirtilmesinin de usul ve yasaya aykırı olduğu,yerel mahkeme tarafından dosya kapsamında bulunan davalının sorumlu olduğuna ilişkin bilirkişi raporları, basına yansıyan haberler dikkate alınmaksızın davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu, hususlarına ilişkindir. İstinaf edenin sıfatı ve istinaf sebepleri ile kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan incelemede; Dava, davacı … şirketinin, dava dışı sigortalısına ödediği araç pert bedelinin tahsili amacıyla kusurlu olduğunu iddia ettiği araç satıcısı olan davalıya karşı açtığı rücuen tazminat istemine ilişkindir. Davacı şirkete Tüm Oto Sigorta Poliçesi ile sigortalı bulunan … Ltd, Şti.’nin maliki olduğu … plakalı aracın 10.12.2015 tarihinde sigortalı şirketin ortağı olan …’nin ikametinin karşısındaki otoparkta kapıları kilitli bir şekilde park halindeyken çalındığı, sigortalı aracın 21.12.2015 tarihinde … Mah. … Cad. üzerinde bulunan boş arazide tamamen yanmış olarak bulunduğu, yapılan hasar ihbarına müteakip davacı şirket tarafından 09.03.2016 tarihinde dava dışı sigortalısına, aracın piyasa rayiç bedelinin tamamı olan 175,000,00-TL hasar bedeli ödendiği, yapılan ödemeden 4.375,00-TL sovtaj bedeli mahsup edildikten sonra kalan 170.625,00-TL hasar tazminatının ayıplı mal sattığı için kusurlu olduğunu iddia ettiği davalı şirketten rücuen tahsili için bu davayı açtığı anlaşılmıştır. Davada davalıya yöneltilen kusur, aracın torpidosunda üçüncü bir yedek anahtar bulunmasına rağmen, bu anahtar hakkında sigortalı araç sahibinin bilgilendirilmemesi ve hırsızlığın bu anahtar ile gerçekleştirilmesidir. Ancak gerek dosya kapsamı gerekse de soruşturma dosyası incelendiğinde aracın torpido bölümünde bulunan üçüncü yedek anahtar ile hırsızlık fiilinin gerçekleştirildiğine dair kesin bir tespit bulunmadığı gibi, iddia eden durumunda olan ve ispat yükü üzerine düşen davacı tarafından da dosyaya bu yönde bir delil ibraz edilmemiştir. Bu yöndeki tespitler tamamen ihtimale dayalı olup hırsızlık olayı ile davalının eylemi arasındaki illiyet bağı somut olarak ortaya konulamamıştır. Hal böyle olunca da; dosyadaki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamasına, ilk derece mahkemesinin davanın ispat edilemediği kanaatiyle davanın reddini ilişkin kararında bir isabetsizlikte tespit edilememesine göre, davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nın 353/1-b/1.maddesi uyarınca esastan reddi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM/ Gerekçe uyarınca; 1/İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/12/2018 tarih ve 2016/629 Esas 2018/977 Karar sayılı kararına yönelik davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1 maddesi hükmü uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2/İstinaf eden davacıdan alınması gereken 80,70-TL harçtan peşin yatırılan 44,40-TL harcın düşümü ile 36,30-TL harcın istinaf eden davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3/İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4/İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nun 361 ve 362. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süresi içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.14/04/2022