Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2019/2166 E. 2021/2183 K. 30.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2019/2166
KARAR NO : 2021/2183
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/04/2019
NUMARASI : 2018/217-E 2019/296-K
DAVALI : GÜVENCE HESABI
DAVA : Trafik Kazasından Kaynaklanan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 30/12/201
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 29.07.2007 tarihinde, müvekkillerinin murisi …’in kullanımındaki motosiklete, sürücüsü ve plakası tespit edilemeyen bir aracın çarparak olay yerinden kaçtığını, olayın görgü tanığı …’ın , muris…i Uşak- Dinar- Çivril yol kavşağında orta refüj taşı dibinde baygın şekilde bulduğunu ve hastaneye intikal ettirdiğini, ancak …in kaldırıldığı hastanede vefat ettiğini, şüphelinin kimliğinin belirlenememesi nedeniyle kazaya ait kusur durumunun tespit edilemediğini, davalı Güvence Hesabı tarafından müvekillerine yapılan yapılan ödemenin yetersiz olduğunu ileri sürerek HMK 107. maddesi uyarınca fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00-TL ‘nin Güvence Hesabına başvuru tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacılar vekili 17/12/2018 tarihli dilekçesi ile dava değerini toplam 7.968,87-TL olarak artırmıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu tazminat talebinin zamanaşımına uğradığını, müvekkil kurumun davacılara ödemede bulunarak davacıların tüm zararının karşılandığını, müvekkil kurumun başkaca bir sorumluluğunun bulunmadığını, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacılar murisinin kendi ölümünde müterafik kusuru bulunduğunu, davacı tarafın başvuru tarihinden itibaren faiz talebinin haksız olduğunu, ancak dava tarihinden itibaren yasal faiz talep edebileceğini belirterek davanın reddini istemiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda;”…..Davalı taraf zamanaşımı iddiasında bulunmuş ise de, olay haksız fiilden kaynaklandığından dava açılsın veya açılmasın uzamış ceza zamanaşımı uygulanması gerektiğinden dava konusu olayda 12 yıllık uzamış ceza zamanaşımı uygulaması gerekmektedir. Müteveffa 28 yaşında olup, muhtemel ömrü de 39 yıl olduğundan karar tarihine en yakın zaman esas alınarak reel dönem hesabı yapılmış, müteveffanın asgari ücret miktarınca gelir elde ettiği ile reel dönem hesabı da asgari ücret üzerinden hesaplama yapılmıştır. Mahkememizce alınan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya esas kabul edilerek davacıların bakiye tazminat alacaklarının hüküm altına alındığı” gerekçesiyle, Davanın kabulü ile davacı … için 6.896,27- TL, davacı İsmihan için 1.072,60- TL ‘nin 04/06/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine, karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
İstinaf nedenleri: Davalı vekili; müvekkili kurum tarafından davacıların tüm zararının karşılandığını, var ise bakiye tazminat hesaplamasının ödeme tarihindeki verilere göre yapılması gerektiğini, davacıların murisinin müterafik kusuru bulunduğu halde müterafik kusur indirimi yapılmadığını belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, İstinaf edenin sıfatına, istinafın kapsam ve nedenleriyle sınırlı olmak kaydıyla yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda; Dosya kapsamına göre; 04/06/2015 tarihinde yani davadan önce davalı Güvence Hesabı tarafından davacı … için 21.154,00-TL, davacı … için 18.656,00-TL olmak üzere davacılara toplam 39.810,00-TL ödeme yapıldığı anlaşılmaktadır. Ancak, hükme esas alınan 31.10.2018 tarihli bilirkişi heyeti raporunda davadan önce davacılara yapılan ödemenin ödeme tarihi itibariyle davacıların zararını karşılayıp karşılamadığı belirlenmeden ödemelerin güncellenerek hesaplanan tazminatlardan tenzil edildiği anlaşılmış olup, yerel mahkemece, davalı tarafça itiraza uğrayan ve aktüerya hesabı yönünden yetersiz ve denetime elverişli olmayan iş bu rapora göre karar verilmesi doğru görülmemiştir. O halde mahkemece yapılacak iş; ödeme tarihi itibariyle davacılara yapılan ödemelerin ayrı ayrı yetersiz olup olmadığının belirlenmesidir. Bunun için ödeme tarihi verileri (ödeme tarihindeki asgari ücret vs. gibi) dikkate alınarak yapılacak hesaplama sonucu bulunacak tutarlar ile ödeme miktarları karşılaştırılarak davacılara ayrı ayrı yapılan ödemelerin yeterli bulunması halinde davacıların bakiye zararı kalmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekir. Şayet ödemelerin yetersiz olduğu anlaşılırsa bu kez mahkemece karar tarihine en yakın veriler dikkate alınarak tazminat hesaplanmalı, zarar ve yararın denkleştirilmesi ilkesi gereğince davalı Güvence Hesabı tarafından yapılan ödemelere hesaplama yapıldığı tarihe kadar geçen süre için yasal faiz uygulanarak (güncelleme yapılarak), davacılar için hesaplanan tutarlardan ayrı ayrı mahsup edilmelidir. (Bknz. Yargıtay 17. HD’nin 2015/11243 E, 2018/5503 K. Sayılı ilamı)
Bu nedenlerle, hesaplama alanında uzman başka bir bilirkişiden çelişkileri giderecek şekilde ve yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda denetime elverişli ve açıklayacı rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hatalı aktüer raporuna göre hüküm kurulması doğru görülmemiştir.Öte yandan kabulüe göre ise; kaza yeri terk tutanağı, krokisi, ölü muayene tutanağı ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, motorsiklet sürücüsü davacılar desteğinin ehliyetsiz (sürücü belgesiz) olduğu ve beyin kanaması sonucunda vefat ettiği sabittir. Davalı Güvence Hesabı tarafından yargılama sırasında bu yönde savunmada bulunulmasına rağmen yerel mahkemece, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 52. (818 sayılı BK 44.) maddesi gereğince, davalının sorumluluğu yönünden, davacılar için hesaplanan tazminattan müterafik kusur indirimi yapılması gerekip gerekmediği hususunun karar yerinde değerlendirilmemesi de isabetli bulunmamıştır.
Açıklanan nedenlerle, davalı Güvence Hesabı vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile kararın 353/1.a.6 maddesi gereğince kararın kaldırılmasına, dosyanın belirtilen şekilde işlem ve yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde karar verilmesi sonuç ve kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile, İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03/04/2019 tarih ve 2018/217 Esas, 2019/296 Karar sayılı kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın belirtilen şekilde işlem ve yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Davalıdan tahsil edilen istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,
4-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ise ilk derece mahkemesince yapılacak yargılama sonucunda verilecek hükümde dikkate alınmasına,
5-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda ve HMK.m. 353/1-a hükmü uyarınca KESİN olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 30/12/2021