Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2019/2072 E. 2022/594 K. 28.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2019/2072
KARAR NO: 2022/594
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/02/2019
NUMARASI: 2016/775 Esas – 2019/169 Karar
DAVANIN KONUSU: Trafik Kazasından Kaynaklanan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 28/04/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalıların maliki ve sigortacısı bulunduğu …-… plaka sayılı dava dışı tır sürücüsünün, şerit ihlali yaparak karşı şeritten gelen … plaka sayılı araca çarpması neticesinde Gürcistan’da meydana gelen 17/07/2013 günlü trafik kazasında, … plaka sayılı araç sürücüsü … ile aynı araçta yolcu olarak bulunan eşi …, oğlu … ve baldızı …’nın hayatını kaybettiğini, vekil edenlerinden …’nın kazada hayatını kaybeden …’nin annesi, …’nun kayınvalidesi ve …’nun da babaannesi; vekil edenlerinden …’un ve …’ın hayatını kaybedenlerden …’nin kardeşi, …’nun kayın biraderi ve …’nun amcası olduklarını, müvekkillerinden, …’nın hayatını kaybedenlerden … ve …’ın kız kardeşi, …’nun teyzesi, …’ninde baldızı; müvekkillerinden …’nin müteveffalar … ve …’ın babası, …’nin kayın pederi ve …’nun dedesi; vekil edenlerinden …’nun da müteveffa … ve …’ın annesi, …’nin kayınvalidesi ve …’nun da anneannesi bulunduğunu, kaza sonrasında davalı … şirketine başvuruda bulunulmuş ise de sonuç alınamadığını belirterek, davacı …, davacı … ve davacı … için ayrı ayrı 100.000,00’er-TL; davacı …, davacı … ve … için de ayrı ayrı 50.000,00’şer -TL olmak üzere toplam 450.000,00-TL manevi tazminatın davalı … yönünden temerrüt tarihinden, diğer davalı bakımından ise kaza tarihinden işletilecek avans faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; kazaya karışan … plakalı aracın kaza tarihi itibariyle müvekkili sigorta şirketine Ticari Filo Artan Poliçesi sigortalı olduğunu, dava konusu kazanın Gürcüstan’ın Ozurgeti Bölgesi … Köyünde meydana geldiğini, dava konusu taleplerin sigorta poliçesi teminatı kapsamı dışında olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; yabancı ülke vatandaşı olan davacıların teminat göstermek zorunda olduğunu, dava konusu taleplerin zamanaşımına uğradığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; görülmekte olan davanın ceza zamanaşımı süresinde açıldığı, davacıların yakınlarının ölümü ile sonuçlanan trafik kazasının oluşumunda … plaka sayılı araç sürücüsünün tam kusurlu olduğu, müteveffa karşı araç sürücüsü …’nin herhangi bir kusurunun bulunmadığını, ATK raporu ile tespit edildiği, davalı … nezdinde düzenlenen ve manevi tazminat taleplerini de teminat altına alan İMM sigorta poliçesi genel ve özel şartlarında teminatın sadece Türkiye Cumhuriyeti sınırları dahilinde geçerli olduğunu, talep konusu kazanın Gürcistan’da meydana geldiği gözetildiğinde, davalı … şirketinin sorumluluğu yoluna gidilemeyeceği, kusur durumu, tarafların dosyaya yansıyan sosyo ekonomik durumları ve ölenlerle davacıların yakınlık durumları gözetildiğinde davacılara olay nedeniyle duyulan elem ve acının giderilmesi için hakkaniyete uygun bir tazminat verilmesi gerektiği gerekçesiyle; “1-Davalı … ( eski ünvan … Sigorta A.Ş)’ye yönelik açılan davanın Reddine, 2-Davalı … Ltd. Şti’ye yönelik açılan davanın Kısmen Kabulü ile, Davacılar … ve … için takdir edilen ayrı ayrı 20.000’er TL Davacılar …, … ve … için takdir edilen ayrı ayrı 15.000’er ve Davacı … için takdir edilen 25.000 TL olmak üzere Toplam 110.000 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 17/07/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizleri ile birlikte davalıdan alınarak belirtildiği şekilde adı geçen davacılara ödenmesine, 3-Davacı tarafın bu konudaki fazlaya ilişkin isteminin reddine, ” karar verilmiştir. Karara karşı davacılar vekili ve davalı … Ltd. Şti. vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davalı … Ltd. Şti. vekilinin istinaf nedenleri; kaza tarihinin 17/07/2013 olması nedeniyle görülmekte olan davanın açılma tarihinde 2 yıllık zamanaşımı süresinin geçirilmiş olduğunun göz ardı edildiği ve hüküm altına alınan manevi tazminat miktarlarının da çok fazla bulunduğuna ilişkindir. Davacılar vekilinin istinaf nedenleri ise; kazanın oluş şekli ile kazada aynı aileden birden çok kişinin öldüğü, ölenlerin davacılarla çok yakın akraba oldukları gözetildiğinde hüküm altına alınan manevi tazminat miktarlarının son derece yetersiz olduğu ve ayrıca kazaya neden olan aracın ticari bir araç olduğu gözetildiğinde, talepleri doğrultusunda avans faizine hükmedilmesi gerekirken, yasal faize hükmedilmesininde isabetsiz bulunduğu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talep doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğine yöneliktir. İstinaf edenin sıfatına, istinafın kapsam ve nedenleriyle sınırlı olmak kaydıyla yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda; Dava; trafik kazası sonucunda meydana gelen ölüm olaylarına dayanılarak açılmış manevi tazminat isteğine ilişkindir. 1-2918 sayılı KTK.nun 109. maddesinde haksız fiil niteliğindeki trafik kazalarından doğan tazminat taleplerlerinin, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrayacağı, davanın, cezayı gerektiren bir fiilden doğması ve ceza kanununun bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş olması halinde, bu sürenin maddi tazminat talepleri içinde geçerli olacağı hüküm altına alınmıştır. Yine maddi ve manevi tazminat istemlerinin bağlı olduğu zamanaşımı süreleri 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 72. (mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60.) maddesinde de düzenlenmiştir. 6098 Sayılı TBK’nın 72/1. maddesinde “Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her halde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.” denilerek mülga 818 sayılı BK’nın 60. maddesinde olduğu gibi üç türlü zamanaşımı süresi öngörülmüştür. 6098 Sayılı TBK’nın 72/1. (BK’nın 60/1.) maddesi, özellikle zamanaşımının başlangıç anını belirleyen bir düzenlemedir. Bu düzenlemeye göre tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren iki yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Burada, uygulamada “kısa süreli zamanaşımı” olarak adlandırılan süre söz konusu olup, sürenin başlangıcı sübjektif bir koşula bağlanmıştır. Çünkü, sürenin başlaması zarar görenin zararı ve tazminat sorumlusu kişiyi öğrenmesi gibi sübjektif bir koşulun gerçekleşmesi ile mümkündür. Mutlak nitelikteki “uzun süreli zamanaşımı”nın başlangıç tarihi ise zarar verici eylemin gerçekleştiği tarihtir. Buna göre, tazminat istemi her halde eylemin gerçekleştiği tarihten itibaren on yılın geçmesi ile zamanaşımına uğrar. Burada on yıllık sürenin başlangıç anı, zarar verici eylemin gerçekleştiği tarih gibi objektif bir koşula bağlanmıştır. Olağan zamanaşımı süresi iki yıllık olan kısa zamanaşımı süresidir. Diğer bir anlatımla iki yıllık zamanaşımı süresi on yıllık süre ile sınırlıdır. Zarar ve zararın sorumlusu olan kişi öğrenildiği takdirde davanın kısa zamanaşımı süresi içerisinde açılması gerekir. Zarar veren eylemin işlenmesinden itibaren on yıl geçtikten sonra zarar ve zararı veren kişi öğrenilmiş olsa bile tazminat istemi, zamanaşımı def’î ile karşılaştığında reddedilir(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 20/12/2017 tarih ve 2017/3-2786 E., 2017/2016 K. Sayılı kararı). TBK’nın 72/1. (BK’nın 60/2.) maddesinde düzenlenen üçüncü süre ise “ceza zamanaşımı süresi”dir. Zarara neden olan eylem, aynı zamanda ceza kanunları uyarınca suç teşkil eden bir eylem oluşturuyor ve bu eylem için ceza kanunlarının öngördüğü zamanaşımı süresi daha uzun bir süre ise bu takdirde uygulanacak olan zamanaşımı süresi, o suçun bağlı olduğu ceza zamanaşımı süresidir. Ceza zamanaşımı süresinin başlangıç anı da zarar verici eylemin gerçekleştiği tarihtir. Dava konusu olayda, trafik kazası 17/07/2013 tarihinde meydana gelmiş, görülmekte olan dava ise 19/07/2016 tarihinde açılmıştır. 2918 sayılı KTK’nın az yukarıda açıklanan madde hükümleri uyarınca, gözden kaçırılmaması gereken husus Yargıtay Özel Dairesinin bir çok içtihadından da anlaşılacağı üzere, ceza kanununda ön görülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesi koşulu, sadece eylemin ceza kanununa göre suç sayılması halidir. Diğer bir ifade ile meydana gelen olayda ölüm veya yaralanma meydana gelmesi halinde, sonuç kimin eyleminden kaynaklanmış olursa olsun ceza kanununa göre suç sayılma hali gerçekleşmiş olur. Böyle olunca da uzamış (ceza) zamanaşımının uygulanabilmesi için eylemi gerçekleştiren fail hakkında soruşturma açılması veya mahkumiyetle sonuçlandırılmış bir ceza davası varlığı koşulu aranmayaçaktır. Zira yasa koyucu, ceza zamanaşımı uygulaması bakımından sürücü ve diğer sorumlular bakımından bir ayrım yapmamış, kuralın tümü için geçerli olduğunu kabul etmiştir. (Bkn.Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/19153 Esas ve 2019/8633 Karar sayılı ilamı) Hukuk Genel Kurulu kararları da bu yöndedir. Kaza, 17/07/2013 tarihinde gerçekleşmiş ve davaya konu trafik kazasında toplam 4 kişi hayatını kaybetmiştir. Kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 85/1 ve 66/d maddesi hükmüne göre, ceza zamanaşımı süresi 15 yıl olup, dava tarihi itibariyle (19/07/2016) ve uzamış (ceza) zamanaşımı süresinin dolmadığı sabit olduğundan, davalı … …. şirketi vekilinin zamanaşımına ilişkin istinaf itirazlarının reddi gerekmiştir. 2- Taraf vekillerinin hüküm altına alınan manevi tazminat miktarlarına ilişkin istinaf itirazları birlikte değerlendirildiğinde; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56/1. maddesine göre, hakimin olayın özelliklerini göz önünde tutarak manevi tazminat adı ile hak sahibi yararına takdir edeceği para tutarı, adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, malvarlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinilmemiştir. O halde, tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerektiği kadar olmalıdır. 22/06/1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde, takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar açıkça gösterilmiştir. Bunlar, her olaya göre değişebileceğinden; hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Dava konusu olayda zararlandırıcı eylemin tarihi, olayın meydana geliş şekli, kusur durumu, sonuçları, aynı kazada aynı aileden 4 ayrı kişinin ölmüş bulunuşu, ölenlerle davacıların yakınlıkları, paranın alım gücü, tarafların dosyaya yansıyan sosyo ekonomik durumları dikkate alındığında, birden çok ölümle sonuçlanan taksirli eylem nedeniyle hüküm altına alınan manevi tazminat miktarının yukarıda açıklanan ilkelere ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesinde düzenlenen takdir hakkının kullanmasına ilişkin kurala göre fazla olmayıp aksine bir miktar yetersiz bulunduğundan, davalı … Ltd. Şti. Vekilinin hüküm altına alınan manevi tazminat miktarlarına yönelik istinaf başvurusunun reddine buna karşılık davacılar vekilinin istinaf başvurusunun ise kabulüne karar verilmesi gerekmiştir. 3- Davacılar vekilinin hüküm altına alınan manevi tazminata uygulanacak faiz cinsinin avans faiz olması gerektiğine ilişkin istinaf itirazına gelince; Görülmekte olan dava, trafik kazası neticesinde meydana gelen ölüm olaylarına dayanılarak açılmış manevi tazminat isteğine ilişkin olup, davacılar vekili dava dilekçesinde açıkça avans faizi talebinde bulunmuştur. Kazaya neden olan aracın niteliği ( tır-çekici) ve davalınında tacir olduğu gözetildiğinde; uygulanması gereken faiz cinsinin avans faizi olması gerektiği konusunda duraksamamak gerekir. Bu durumda mahkemece hüküm altına alınan tazminatlar bakımından ticari faize hükmedilmesi gerekirken, yasal faize hükmedilmiş olması isabetsiz bulunduğundan davacılar vekilinin faiz cinsine yönelik istinaf başvurusunun kabulü gerekmiştir. Ancak davacı taraf yararına belirlenmesi gereken manevi tazminatın miktarı ile faiz cinsine ilişkin yanılgılı uygulamanın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, ilk derece mahkemesince verilen kararın HMK.m.353/1-b/2 hükmü uyarınca kaldırılmasına, istinaf konusu yapılmayan hususlar ile reddedilen istinaf itirazları nedeniyle taraflar yararına oluşun usuli kazanılmış haklar ve harcın da kamu düzeninden olduğu gözetilerek, davacı …, davacı … ve davacı … lehine 60.000,00’er TL, davacı …, davacı … ve davacı … yararına da 35.000,00’er- TL manevi tazminata hükmedilmek suretiyle yeniden esas hakkında karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki biçimde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca; 1-İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/02/2019 gün ve 2016/775 E. – 2019/169 K. sayılı kararına karşı davacılar vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun yukarıda (2) ve (3) nolu bentterde açıklanan nedenlerle KABULÜNE, davalı … San. ve Tic. Ltd. Şti.vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun ise yukarıda (1) ve (2) sayılı bentlerde gösterilen nedenlerle HMK.m.353/1-b/1 hükmü gereğince REDDİNE, 2-İstinaf yasa yoluna başvuru sırasında davacılar tarafından peşin olarak yatırıldığı anlaşılan istinaf karar ve ilam harcı ile istinaf başvuru harcının talepleri halinde kendilerine İADESİNE, 3-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı … Ltd. Şti.’ den alınması gereken 7.514,10-TL nispi istinaf karar ve ilam harcından, istinaf başvurusu sırasında peşin olarak yatırıldığı anlaşılan toplam 210,10-TL’nin düşümü ile kalan 7.304,00-TL harcın davalı … Ltd. Şti.’den alınarak Hazine’ye gelir kaydedilmesine, 4-İstinaf eden taraflarca yapılan diğer istinaf giderlerinin ise takdiren yapan taraf üzerinde bırakılmasına, 5-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 6-İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/02/2019 gün ve 2016/775 E. – 2019/169 K. sayılı kararının HMK.m.353/1-b/2 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA, 6/1-Davalı … ( eski ünvan … Sigorta A.Ş)’ye yönelik açılan davanın Reddine, 6/2-Davalı … Ltd. Şti’ye yönelik açılan davanın Kısmen Kabulü ile, Davacılar …, … ve … için takdir edilen ayrı ayrı 60.000’er TL, Davacılar …, … ve … için takdir edilen ayrı ayrı 35.00’erTL olmak üzere toplam 285.000,00- TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 17/07/2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faizleri ile birlikte davalıdan alınarak belirtildiği şekilde adı geçen davacılara ödenmesine, 6/3-Davacı tarafın bu konudaki fazlaya ilişkin isteminin reddine, 6/4-Alınması gerekli 19.468,35-TL karar ve ilam harcından 1.536,98-TL peşin harcın mahsubu ile geriye kalan 17.931,37-TL harcın davalı … Ltd. Şti.’den alınarak Hazine’ye gelir kaydedilmesine, 6/5-Davacı tarafça başlangıçta yatırılan peşin harç 1.536,98 TL’nin davalı … Ltd. Şti.’den alınıp davacılara verilmesine, 6/6-Görülmekte olan davada ihtiyari dava arkadaşı konumunda olan, davacılar …, … ve … vekille temsil olunduklarından karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca adı geçen her bir davacı için ayrı ayrı belirlenen 8.600,00’er-TL vekalet ücretinin davalı … Ltd. Şti.’den alınarak ayrı ayrı bu davacılara verilmesine, 6/7-Görülmekte olan davada ihtiyari dava arkadaşı konumunda bulunan, davacılar …, … ve … vekille temsil olunduklarından karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca adı geçen her bir davacı yararına ayrı ayrı belirlenen 5,250,00’er-TL vekalet ücretinin davalı … Ltd. Şti.’den alınarak ayrı ayrı bu davacılara verilmesine, 6/8-Davalı … Ltd. Şti. kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri gereğince reddedilen manevi tazminat miktarları üzerinden belirlenen 6.000,00’er TL vekalet ücretinin davacılar …, … ve …’den ayrı ayrı alınarak bu davalıya verilmesine, 6/9-Davalı … Ltd. Şti. kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri gereğince reddedilen manevi tazminat miktarları üzerinden belirlenen 5.100,00 ‘er TL vekalet ücretinin davacılar …, … ve …’dan ayrı ayrı alınarak bu davalıya verilmesine, 6/10-Davalı … Sigorta kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 2.725 TL vekalet ücretinin davacılardan alınıp bu davalıya verilmesine, 6/11-Davacılar tarafından yatırılan 29,20 TL başvuru harcı, 25,80 TL vekalet harcı, 1.000 TL bilirkişi ücreti ve 487,50 TL tebligat gideri olmak üzere toplam 1.542,50 TL’nin kabul ve red oranına göre takdiren 971,78- TL’sinin davalı … Ltd. Şti.’den alınıp davacılara verilmesine, 6/12-Yatırılan gider avanslarından arta kalanın talep halinde ilgilisine İADESİNE, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda ve HMK.m. 362/1-a hükmü uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 28/04/2022