Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2019/2006 E. 2019/1605 K. 11.07.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2019/2006
KARAR NO : 2019/1605
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/12/2018
NUMARASI : 2017/893 E., 2018/1360 K.
DAVANIN KONUSU : Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat.
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 11/07/2019
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesi ile; 12/10/2006 tarihinde …plakalı aracın sürücüsü olan …’un müvekkillerinin desteği müteveffa …’a çarpması sonucu …’ın vefat ettiğini, kaza tarihinde … plakalı aracın KTK Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesinin mevcut olmadığını, dava konusu kaza sonucu davacıların evlatlarını ve ileriki yıllardaki desteklerini kaybettiklerini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik her bir davacı için ayrı ayrı 3.000,00-TL destekten yoksun kalma tazminatının davalı Güvence Hesabından tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı Güvence Hesabı vekili cevap dilekçesi ile; davanın zamanaşımına uğradığını, davacı tarafın zararını ispat etmesinin gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece; kazanın 12/10/2006 tarihinde meydana geldiği, kaza tarihi itbari ile yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK 102/3. maddesi uyarınca ceza zamanaşımı süresinin 10 yıl olduğu, davanın 13/10/2017 tarihinde açıldığı gözönünde bulundurulduğunda 2918 sayılı KTK 109. maddesinde öngörülen 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolmuş olduğu gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur. Davacılar vekilinin istinaf sebepleri; kazanın meydana geldiği tarihte 5237 Sayılı TCK’nın yürürlükte olduğu, bu kanunun 85 ve 66/1-b maddesi gereğince ceza zamanaşımının 15 yıl olduğu, dava tarihi itibariyle 15 yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı, mahkemece verilen kararın hatalı olduğu hususlarına ilişkindir. Dava, trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı talebine ilişkin bulunmaktadır. Kaza tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 41. maddesinde haksız fiil tanımlanmış, 60. maddesinde de haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan maddi ve manevi zararın tazmini istemi ile açacağı davaların bağlı olduğu zamanaşımı süreleri özel olarak düzenlenmiştir. BK’nın 60. maddesinde üç türlü zamanaşımı süresi öngörülmüş olup bunlar, zararın ve failin öğrenildiği tarihten itibaren 1 yıllık sübjektif ve nispi nitelikteki kısa zamanaşımı süresi, herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık objektif ve mutlak nitelikte uzun zamanaşımı süresi ile olağan üstü nitelikteki ceza zamanaşımı süresidir.Buna karşılık, özel bir kanun hükmünün, özel olarak zamanaşımı süresi öngördüğü tehlike sorumluluklarında BK m. 60 uygulanmaz. 2918 sayılı KTK’nın 109/I. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar” hükmüne, yine aynı kanunun 109/II. maddesinde ise, “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir” hükmüne yer verilmiştir.Aynı fiil bazen, hem sorumluluğu gerektiren hem de ceza kanunlarına göre cezayı gerektiren bir fiil olabilir. Bu fiile göre Ceza Kanununun daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörüldüğü hallerde, tazminat davasının daha önce zamanaşımına uğraması tutarlı bir çözüm oluşturmaz. Zira cezalandırma, müeyyide olarak tazminattan daha ağırdır. Bu sebeple, kanun koyucu uyum sağlamak amacıyla ceza davası için öngörülen zamanaşımı süresince tazminat davasının da devamını temin bakımından genel olarak BK 60/II (6098 sayılı TBK m. 72/I), özel olarak da KTK 109/II. maddesinde düzenleme yapmıştır. Burada üzerinde durulması gereken, 2918 sayılı KTK’nın 109. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece fiilin Ceza Kanununa göre cezayı gerektiren bir fiil olmasının yeterli olması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece fiilin cezayı gerektiren bir eylem olmasını yeterli görmekte; bunun dışında, eylemi gerçekleştiren fail hakkında soruşturma yapılmasını, ceza davası açılmış olması veya mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı koşulu aranmamaktadır. Dahası, söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlular (örneğin işleten veya sigorta şirketi ) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür (HGK’nın 10.10.2001 gün 2001/19-652-705, HGK’nın 16.04.2008 gün, 2008/4-326-325, HGK’nın 05.06.2015 gün 2014/17-2198,2015/1495 ve HGK’nın 16.09.2015 gün, 2014/17-116, 2015/1771 sayılı kararları ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir).Somut olayda; kaza 12/10/2006 tarihinde gerçekleşmiş, kaza sonucu davacıların desteği … vefat etmiştir. Yukarıda açıklandığı üzere, KTK’nın 109/II. maddesinde öngörülen ceza zamanaşımı süresinin uygulanması için cezayı gerektiren fiilin varlığı yeterlidir. Bir kişinin ölümü ile sonuçlanan sözkonusu trafik kazası da bu anlamda cezayı gerektiren bir fiil niteliğindedir. Yasa koyucunun amacı Karayolları Trafik Kanunu uyarınca tehlike sorumluluğunu doğuran olaylarda sorumlulara karşı daha uzun zamanaşımı süresi içerisinde yönelmeyi sağlamaktır. KTK’nın 109. maddisinin 2. fıkrasındaki “cezayı gerektiren fiil” ifadesinin seçilmesi zamanaşımı yönünden yukarıda da açıklandığı gibi soruşturma veya kovuşturma yapılması koşullarının aranmadığı sonucunu doğurmaktadır. Buna göre bir kişinin ölümü eylemi için kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 Sayılı TCK’nın 85/1 maddesinde öngörülen ceza miktarına göre aynı Kanunun 66/1-d maddesi gereğince öngörülen ceza zamanaşımı süresinin 15 yıl olduğu dikkate alındığında dava tarihi olan 13/10/2017 tarihinde zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmaktadır. Bu hale göre zamanaşımı süresinin dolmadığı dikkate alınmak suretiyle işin esasına girilip, tarafların delilleri toplanıp, sonucuna göre bir karar vermek gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmesi doğru değildir. Bu nedenle davacılar vekilinin istinaf talebinin kabulüne, HMK 353/1-a/6 maddesi gereğince verilen kararın kaldırılmasına, dosyanın Mahkemesine geri gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca;
1-Davacılar vekilinin istinaf talebinin KABULÜ ile; İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/12/2018 tarih ve 2017/893 E., 2018/1360 K. sayılı kararının yukarıda açıklanan nedenlerle HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,
2- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde işlem ve değerlendirme yapılmak üzere Mahkemesine geri GÖNDERİLMESİNE,
3- İstinaf yasa yoluna başvuran davacılar tarafından peşin olarak yatırılan 244,40-TL nispi istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendilerine İADESİNE,
4- Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
5- Davacılar tarafından istinaf aşamasında yapılan diğer giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararla birlikte değerlendirilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.11/07/2019