Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2019/1932 E. 2022/586 K. 28.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2019/1932
KARAR NO: 2022/586
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/03/2019
NUMARASI: 2017/317 Esas – 2019/183 Karar
DAVA: Trafik Kazasından Kaynaklanan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 28/04/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı … isimli şahsın sevk ve idaresindeki … plaka sayılı araçla, davacının sevk ve idaresindeki elektrikli bisikletin çarpışması neticesinde meydana gelen 02/12/2016 günlü trafik kazasında, vekil edeni küçük …’nın ağır bir biçimde yaralandığını, kazanın oluşumunda ZMM sigortası bulunmayan … plaka sayılı araç sürücüsünün kusurlu olduğunu, bu nedenle davalı …na oluşan maddi zararların giderilmesi için yapılan başvurunun 20/02/2017 tarihinde muhatabına ulaşmasına rağmen herhangi bir ödeme yapılmadığını belirterek, fazlaya ilişen haklar saklı kalmak kaydıyla (belirsiz alacak) uğranılan bedensel zarar karşılığında şimdilik 100,00-TL maddi tazminatın temerrüt tarihinden işletilecek ticari faiziyle birlikte davalı kurumdan tahsiline karar verilmesini istemiş; 02/01/2019 günlü bedel artırım dilekçesi ile istek miktarını bilirkişi raporu doğrultusunda 37.361,51-TL’ye çıkarttıklarını açıklamıştır. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; talep konusu trafik kazasına karıştığı ileri sürülen aracın Zorunlu Trafik Sigortalı bulunup bulunmadığının tespiti gerektiğini, ayrıca görülmekte olan dava açılmadan önce davacı tarafça vekil edeni kuruma başvuruda bulunulmuş ise de, herhangi bir maluliyet raporu ibraz edilmediğinden talebin karşılanmadığını, dolayısıyla usulüne uygun bir başvuru bulunmadığından, davanın öncelikle dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesini talep ettiklerini ve kazaya karışan araç sürücüsü ve işletenine davanın ihbar edilmesini istediklerini, mahkemece vekil edeni kurumun sorumluluğu yoluna gidilecek olması halinde de, talep konusu trafik kazasının 02/12/2016 tarihinde meydana gelmesi nedeniyle maluliyetin ve zarar hesaplamasını 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMM sigortası genel şartlarındaki düzenlenmeler doğrultusunda belirlenmesini, kazanın oluşumundaki taraf kusurlarının da ne olduğunun usulüne uygun şekilde tespit edilmesi gerektiğini , temerrüt oluşmadığından ancak dava tarihinden itibaren yasal faiz talep edilebileceğini ileri sürerek davaya karşı koymuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; davacı küçüğün yaral.anması ile sonuçlanan trafik kazasının oluşumunda, dava dışı … plaka sayılı sigortasız araç sürücüsünün %25 oranında, davacı küçüğün ise %75 oranında kusurlu olduğu, davacının kazaya bağlı yaralanması nedeniyle %16,2 oranında maluliyete uğradığı ve iyileşme süresinin 9 ay bulunduğu benimsenmek suretiyle; 04/12/2018 günlü aktüer bilirkişi raporu doğrultusunda; -Davanın KABULÜ İLE,-37.361,51-TL tazminatın temerrüd tarihi olan 08/03/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, karar verilmiştir. Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.İstinaf nedenleri; usulüne uygun bir başvuru olmadan açılan davanın, dava şartı yokluğundan reddi gerektiği, ayrıca davanın ihbarına ilişkin taleplerinin değerlendirilmediği, esas yönünden de davacının kalıcı sakatlık durumunun kaza tarihinde yürürlükte bulunan ZMM sigortası genel şartlarındaki düzenlemelere göre Özürlülük Ölçütü ve Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Rapor HAkkındaki Yönetmeliğe uygun olarak belirlenmesi ve tazminat hesaplamasının da TRH-2010 Yaşam Tablosu doğrultusunda ve 1,8 teknik faiz uygulaması ile tespit edilmesi gerektiği, ayrıca ZMM sigortası genel şartlarına göre geçici iş göremezlik zararından sigorta şirketlerinin sorumluluğu yoluna gidilemeyeceğinin göz ardı edildiği, kaldı ki kaza tarihinde 17 yaşında olan bir kişinin gelir getiren bir işte çalışamayacak olması nedeniyle, kazanç kaybı zararının oluşmayacağının da gözetilmediği, bu nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılması gerektiğine yöneliktir. İstinaf edenin sıfatı ve istinaf nedenleri ile kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda; Dava; trafik kazası sonucunda meydana gelen cismani zarar sonucunda açılmış maddi tazminat isteğine ilişkindir.1-Dosya kapsamında görülmekte olan davanın davacı küçük … adına velayeten annesi ve babası tarafından verilen 03/02/2017 günlü vekaletnameye dayanılarak Av. … ve Av. … tarafından 03/04/2017 tarihinde açıldığı, davacı küçük …’nın 11/05/1999 doğumlu olduğu ve yargılama sırasında 11/05/2017 tarihinde reşit hale gelerek dava ehliyeti kazandığı anlaşılmaktadır. Bu durumda adı geçen davacının reşit hale geldikten sonra kendisi ya da vekili aracılığıyla yargılamayı sürdürmesi gerekir. Ne var ki, davacı …’nın kendisi adına verdiği bir vekaletname dosya arasında bulunmamaktadır. Hakkındaki dava velisi tarafından açılan ve takip edilen çocuk, dava sırasında ergin olursa velisinin yasal temsilci sıfatı sona erer. Bundan sonra davanın, ergin çocuk tarafından veya vekalet verdiği bir avukat tarafından takip edilmesi gerekir. Aksi halde velinin yaptığı veya veliye karşı yapılan tüm işlemler geçersiz olur. Ehliyet konusu dava şartlarından olup, hakim tarafından kendiliğinden gözetilmelidir. Davacı …, yargılama sırasında ergin olduğuna göre anne ve babanın ergin olan çocuklarını görülmekte olan davada temsil etme olanağı kalmadığından, onlar tarafından verilen vekaletnameye dayalı olarak vekilin davaya takip yetkisi de bulunmamaktadır. Mahkemece bu durumda, yargılama sırasında reşit olduğu anlaşılan …’ya davetiye çıkartılarak duruşmada bulunması sağlanarak davaya bakılması ve oluşacak duruma göre bir karar verilmesi gerekirken, açıklanan ve resen gözetilmesi gereken dava şartı üzerinde durulmadan işin esasına geçilerek davanın sonuçlandırılmış olması isabetsiz bulunmaktadır. (HMK.m.353/1-a/4) 2-Ayrıca, trafik kazasında cismani zarara uğrayan ve buna dayalı olarak işgücü kaybı tazminatı isteminde bulunan hak sahiplerinin bakiye ömürleri daha önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta ise de; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, … Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmalarıyla “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmıştır. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda; Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği göz önüne alındığında, Dairemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiştir. Öte yandan; Anayasa Mahkemesi’nin 17.07.2020 tarih- 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile; KTK’nun 90. maddesindeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. Bu nedenle; işgücü kaybı tazminatı hesabında, yeni ZMMS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve %1,8 teknik faiz ile devre başı ödemeli belirli süreli ranf formülü uygulaması anılan cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün değildir. Tazminat hesaplamasının, %1,8 teknik faiz uygulanmadan ve Yargıtay uygulamaları ile kabul edilen progresif rant yöntemi kullanılarak yapılması gereklidir.( Bknz. Yargıtay 4.HD’nin 2021/2466 Esas, 2021/2462 Karar sayılı ilamı) Somut olayda; yerel mahkemece hükme esas alınan aktüerya raporunda da TRH ve %1,8 teknik faiz uygulanmadan, tamamiyle PMF ve Progresif rant yöntemine göre hesaplama yapılmış olup; her ne kadar progresif rant yöntemi uygulanmasında (başka deyişle %1,8 teknik faiz uygulanmaması) bir hata yok ise de yerel mahkemece hükme esas alınan tazminat hesaplamasında, PMF Tablosu’nun kullanılması doğru görülmemiştir. Bu itibarla, davalı tarafça itiraza uğrayan iş bu aküerya raporu, yeterli ve hükme esas alınmaya elverişli değildir. Açıklanan tüm bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında yerel mahkemece yapılacak iş; davacı için, TRH 2010 Tablosu’na göre muhtemel bakiye ömrün belirlenmesi ve %1,8 teknik faiz uygulanmadan tazminatın hesaplanması; bilinmeyen/ işleyecek devre hesabı yapılırken, bilinen son gelirin her yıl için %10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi yönteminin kullanılması, bilinen ve bilinmeyen dönem hesabının hangi tarihlerden başlayıp bittiği açık ve denetime elverişli bir şekilde belirtilerek; tazminat hesaplamasının taraflar lehine oluşan usuli kazanılmış haklar gözetilerek 2016 yılı verileri (işlemiş/ işleyecek devre belirlemesi için) baz alınarak yapılması için, başka bir aktüer bilirkişiden veya dosyaya rapor sunan bilirkişiden ek rapor alınıp, oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle, yazılı biçimde karar verilmesi doğru görülmemiştir. 3- Keza maluliyete ilişkin alınacak raporların 11/10/2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğüne, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine, 01/09/2013 tarihinden sonra Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliğine, 01/06/2015 tarihi ile 20/02/2019 tarihleri arasında Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliğine, 20/02/2019 tarihinden sonra da Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirilmesi Hakkındaki Yönetmeliğine uygun olarak düzenlenmesi gerekir. Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşların çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir. (Bknz. Yargıtay 4. HD’nin 2021/18611 Esas, 2022/787 Karar sayılı ilamı) Eldeki davada, kaza tarihi 02/12/2016 olup, kaza tarihi itibariyle yürürlükte olan “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümleri esas alınması gerekirken “Çalışma Gücü ve Meslekte kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri yöenetmeliği” hükümlerine göre %16,2 oranında kalıcı maluliyet, 9 ay geçici iş göremezlik olduğuna dair raporun karara dayanak yapılması da doğru olmamıştır. O halde, yerel mahkemece yapılacak iş, Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalından kaza tarihi itibari ile yürürlükteki ” Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümlerine göre usulüne uygun, denetime ve karar vermeye elverişli olacak şekilde davacının maluliyet derecesi ve oranının belirlenmesi amacıyla yeni bir rapor alınıp hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesinden ibarettir. Hal böyle olunca, yukarıdaki bentlerde tek tek ve ayrı ayrı gösterilen hatalı uygulama ve değerlendirme sonucunda hüküm verilmiş olması hali HMK.m.353/1-a/4 – HMK.m.353/1-a/6 hükmü kapsamındaki durumu oluşturacağından davalı … vekilinin istinaf itirazlarının açıklanan nedenlerle kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine, kaldırma-gönderme kararının gerekçesi gözetildiğinde, davalı …nın diğer istinaf itirazlarının bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki biçimde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca; 1-Davalı Güvence Hesabı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle KABULÜ ile, İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/03/2019 tarih ve 2017/317 2019/183 K. sayılı kararının HMK.m.353/1-a/4 ve HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın belirtilen şekilde işlem, araştırma ve yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, -Kaldırma – gönderme kararının gerekçesi gözetildiğinde davalı Güvence Hesabı vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığına, 3-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından peşin olarak yatırıldığı anlaşılan 638,05-TL nispi istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine İADESİNE, 4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 5-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından yapılan diğer istinaf yargılama giderlerinin ise ilk derece mahkemesince yapılacak yargılama sonucunda verilecek hükümde dikkate alınmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK.m. 353/1-a hükmü uyarınca, kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.28/04/2022