Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2019/1772
KARAR NO: 2022/74
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/10/2018
NUMARASI: 2016/383 E. – 2018/773 K.
DAVA: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 03/02/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; vekil edeni şirket nezdinde 27/01/2013-27/01/2014 tarihlerini kapsar biçimde ZMM sigortalı olan ve davalı şirkete ait bulunan … plaka sayılı kamyonetin neden olduğu 17/11/2013 günlü trafik kazasında … plaka sayılı karşı aracın hasarlandığını, kazanın oluşumunda … plaka sayılı sigortalı araç sürücüsünün alkollü olduğu ve %100 oranında kusurlu bulunduğu tespit edildiğinden, karşı araç malikine 9.826,00-TL hasar ödemesi yapılmak zorunda kalındığını, alkollü sevk nedeniyle vekil edeni sigorta şirketinin sigortalısına rücu hakkı bulunduğundan, 3.kişi hak sahibine yapılan ödemenin davalı sigortalıdan tahsili amacıyla İstanbul … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası ile takibe geçildiğini, bu takibin itiraz üzerine durduğunu belirterek, haksız itirazın iptali ile birlikte davalının %20’den az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevabında özetle; yetki itirazında bulunarak vekil edeninin yerleşim yeri adresinin Kadıköy-İstanbul olması ve kazanın da Üsküdar’da gerçekleşmesi nedeniyle görülmekte olan davaya bakma görevinin İstanbul Anadolu Mahkemelerinin bakmakla görevli olduğu ve ayrıca müvekkili şirket ile davacı sigorta şirketi arasında düzenlenen bir poliçe bulunmadığından, … Sigorta’nın davacı sıfatına haiz olmadığını, kaldı ki alkollü sevkin kazanın oluşumunda etkili olmadığını, alacağın likit olmaması nedeniyle icra inkar tazminatına da hükmedilmeyeceğini belirterek, davaya karşı koymuş ve davacının %20 oranında kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; dava dışı … plaka sayılı aracın hasarlanması ile sonuçlanan 17/11/2013 günlü trafik kazasının oluşumunda sigortalı araç sürücüsünün tam kusurlu olduğu, … plaka sayılı araç sürücüsünün ise kusursuz bulunduğu tespit edilmiş ise de, sigortalı araç sürücüsünün kaza anında 0,28 promil alkollü olduğu anlaşıldığından, kazanın münhasıran alkolün etkisiyle meydana gelip gelmediğinin tespiti gerektiği, bu kapsamda temin edilen ve nöroloji uzmanı bilirkişinin katılımı ile düzenlenen heyet raporunda, kazanın münhasıran alkolün etkisi altında meydana gelmediğinin bildirildiği, bu durumda sigortalıya rücu şartları gerçekleşmediği, davalı tarafın kötü niyet tazminatı bakımından ispatlanan bir durumu da bulunmadığı benimsenmek suretiyle; “Davanın REDDİNE, Kötüniyet tazminatı talebi yönünden subut bulmayan istemin REDDİNE,” karar verilmiştir. Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. İstinaf nedenleri; dava konusu kazanın, 2918 sayılı KTK’nun 48.maddesinde yapılan değişiklikten sonra meydana geldiği, sigortalı aracın ticari araç niteliği taşıması nedeniyle sürücüsünün almış olduğu alkol oranının yasal %20 promil üzerinde bulunduğu gözetildiğinde, kazanın münhasıran alkolün etkisi altında gerçekleşip gerçekleşmediğinin incelenmesine gerek olmadığı halde, bu yönde araştırma yapılarak yazılı biçim ve şekilde davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğuna yöneliktir. İstinaf edenin sıfatına, istinafın kapsam ve nedenleriyle sınırlı olmak kaydıyla yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda; Dava, ZMM sigorta poliçesi kapsamında 3.kişi hak sahibine yapılan ödemenin alkollü sevk nedenine dayanılarak sigortalıdan rücuan tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali isteğine ilişkindir.Kaza tarihinde yürürlükte bulunan Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel şartlarının B.4.d maddesinde, tazminatı gerektiren olay işletenin ve eylemlerinden sorumlu oluğu kişilerin veya motorlu aracın hatır için karşılıksız olarak kendilerine verilen kişilerin uyuşturucu veya keyif verici maddeler almış olarak aracı sevk ve idare etmeleri halinde meydana gelmiş veya olay yukarıda sayılan kişilerin alkollü içki almış olmaları nedeniyle, aracı güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş bulunmalarından ileri geliyorsa, sigortacının sigorta ettirene rücu hakkı olduğu açıklanmıştır. Söz konusu Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.4.d maddesinin dayanağını teşkil eden KTK’nun 48.maddesindeki “Uyuşturucu veya keyif verici maddeleri almış olanlar ile alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin, karayolunda araç sürmeleri yasaktır.” şeklindeki önceki düzenleme 24/05/2013 tarihinde kabul edilen ve Resmi Gazete’de 11/06/2013 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 6487 sayılı Kanun’un 19.maddesi ile değiştirilmiş ve yerine “uyuşturucu veya uyarıcı maddeler almış sürücüler ile alkollü olan sürücülerin karayolunda araç sürmeleri yasaktır” şeklinde düzenleme yapılmış ise de, bu düzenlemenin davalı sigorta şirketinin ve davalı tarafın sorumluklarının kapsamını belirleyen poliçenin başlangıç tarihinden sonra olması nedeniyle somut olaya uygulanma imkanı bulunmamaktadır. Kaldı ki, Yargıtay’ın benzer konudaki pek çok içtihadından da anlaşılacağı üzere, hasarın ZMSS sigortası teminatı dışında kalabilmesi ve davacı sigortacının sigortalısına rücu hakkının doğabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücüsünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapması gerekmektedir. Yani sürücünün alkollü olması tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektiren bir durum değildir. (bkn. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 25/11/2020 gün ve 2019/2902 E., 2020/7675 K.sayılı ilamı) Hal böyle olunca, mahkemenin dosya kapsamına uygun gerekçe ve takdirine, özellikle nöroloji uzmanı doktor bilirkişinin katılımı ile düzenlendiği anlaşılan 05/06/2018 günlü yeterli ve geçerli heyet raporundaki “kazanın münhasıran alkole bağlı olarak meydana gelmediği” şeklindeki tespite göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf itirazlarının reddiyle, aşağıdaki biçimde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca; 1-Usul ve yasaya uygun olan ve yukarıdaki başlıkta yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararına yönelik olarak davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK.m.353/1-b/1 hükmü gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-İstinaf yasa yoluna başvuran davacıdan karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu hükümleri uyarınca alınması gereken 80,70-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, istinafa başvuru sırasında peşin olarak yatırıldığı anlaşılan 44,40-TL’nin düşümü ile kalan 36,30-TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydedilmesine, 3-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4-İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda ve HMK.m. 353/1-a hükmü uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 03/02/2022