Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2019/1771 E. 2022/166 K. 10.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

TC
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2019/1771
KARAR NO: 2022/166
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/03/2019
NUMARASI: 2014/1369 ESAS 2019/234 KARAR
DAVA: Trafik Kazasından Kaynaklanan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 10/02/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı sigorta şirketi nezdinde ZMM sigortalı olan, davalı …un maliki bulunduğu, davalı …’ın sevk ve idaresindeki … plaka sayılı motosikletin ışıklı kavşakta yaya geçidinden karşıya geçmekte olan Alman Vatandaşı vekil edenine çarpması neticesinde meydana gelen 15/11/2012 günlü trafik kazasında, davacının ayağından ciddi bir biçimde yaralandığını, aldığı yaralar nedeniyle bir kaç kez ameliyat geçirdiğini, sağlık sorunlarının halen devam etmekte olduğunu ileri sürerek, uğradığı geçici ve kalıcı iş göremezlik zararına karşılık olmak üzere 410 Euro, ileride geçirmesi zorunlu olduğu doktor raporu ile belirlenen tıbbi operasyon nedeniyle 3.117,36 Euro, ayrıca kaza neticesinde kendisi tarafından karşılanmak zorunda kalınan ilaç ve tıbbi malzemeler gibi ihtiyaçlar nedeniyle yapılan 2.561,93 Euro tedavi gideri zararının bulunduğunu, kazada kıyafetlerinin zarara uğraması sebebiyle de 200 Euro’luk zarar oluştuğunu ileri sürerek; fazlaya ilişen haklar saklı kalmak kaydıyla tedavi giderlerine ilişkin olarak 5.679,29 Euro maddi tazminatın davalılar …, … ve SGK’dan kaza tarihinden işletilecek avans faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen, geçici ve kalıcı iş göremezlik zararına karşılık olmak üzere 410 Euro maddi tazminatın da SGK dışındaki davalılardan, kaza tarihinden itibaren işletilecek avans faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen, ayrıca kaza nedeniyle zarar gören kişisel eşyalarına karşılık 200 Euro tutarındaki maddi tazminat ile 15.000,00-TL tutarındaki manevi tazminatın da davalılar … ve …’dan kaza tarihinden itibaren işletilecek avans faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini, talep ve dava etmiştir. Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkil sigorta şirketine … plaka numaralı aracın 15.10.2012-15.10.2013 tarihleri arasını kapsar biçimde Trafik Poliçesi ile sigortalı olduğunu, ancak taleplerin zamanaşımına uğradığını, davacının Türkiye’de yerleşik olmayan yabancı uyruklu şahıs olduğundan Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Kanunun 32. Maddesi uyarınca Türk Mahkemesinde dava açan, davaya katılan veya icra takibinde bulunan yabancı gerçek ve tüzel kişiler, yargılama ve takip giderleriyle karşı tarafın zarar ve ziyanını karşılamak üzere mahkemenin belirleyeceği teminatı göstermek zorunda olduğu gibi, davacının talebine konu tedavi gideri ve geçici iş göremezlik tazminatından 6111 Sayılı yasanın 59. maddesi ile değiştirilen KTK’nun 98. maddesi gereğince müvekkil sigorta şirketi değil Sosyal Güvenlik Kurumu sorumlu bulunduğunu, davacının kaza neticesinde zarara uğradığını usulüne uygun şekilde kanıtlaması gerektiğini, bu kapsamda maluliyet varlığının ve kusur durumunun mahkemece tespit edilmesi gerektiğini ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Zamanaşımı ve yetki itirazında bulunarak, kazanın oluşumunda vekil edeninin herhangi bir kusurunun olmadığını, davacı … Alman vatandaşı olması ve Alman hukukunun trafikte yayalara özellikle öncelik tanıması nedeniyle davacının bir anda yola girdiğini ve araçların durabileceğini düşünmüş olmasının kazanın meydana gelmesinde büyük rol oynadığını, davacının tedavi ve geçici iş göremezlik tazminatı bakımından 6111 sayılı kanunun 59. maddesi ile değiştirilen Karayolları Trafik Kanunu 98. maddesi ilk fıkrası gereğince bu taleplerin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karışlanması gerektiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte sürekli işgöremezlik tazminatına ilişkin talebin değerlendirilmesi için ATK’dan ve aktüerya bilirkişisinden usulüne uygun şekilde rapor alınması gerektiğini, ayrıca talep edilen manevi tazminat miktarının da çok fazla olduğunu, müvekkili tacir olmadığından avans faizi de talep edilemeyeceğini belirterek davaya karşı koymuştur. Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili cevap dilekçesinde özetle; Görülmekte olan davada yetkili yer mahkemesinin Antalya Mahkemeleri olduğunu ve davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, ilgili kanun, yönetmelik ve genelge hükümleri çerçevesinde vekil edeni kurumun ancak trafik kazası nedeniyle sunulan sağlık hizmetleri bedellerinden Sağlık Uygulama Tebliği kapsamında sorumlu tutulabileceğini, bu kapsam dışında kalan tedavi giderlerinden, maddi-manevi tazminat giderlerinden ve bakıcı giderlerinden sorumluluğu yoluna gidilemeyeceğini, davacının kurumdan talep edilebilir nitelikte tedavi gideri bulunmadığını, kaldı ki 07/02/2012 tarih 2012/5 sayılı Genelgenin 1/5.maddesi uyarınca davacının yurtdışında gördüğü tedavilere ilişkin giderler bakımından da müvekkil kurumdan herhangi bir talepte bulunulamayacağını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Davalı …, yargılama oturumlarına katılmamış ve davanın esasına ilişkin olarak herhangi bir cevap sunmamıştır. Mahkemece, iddia, savunma, toplanan deliller, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı gözetilerek; ” …davacı araç dışı kaza sonucu yaralanmış olup Adli Tıp Kurumu raporuna göre kalıcı bir maluliyeti oluşmamıştır. Bu sebeple davacı taraf ileride olunacak bir ameliyat gideri isteyemeyeceğinden bu talebinin reddine karar verilmiştir. ATK Ankara Grup Başkanlığı Trafik İhtisas Dairesi’nin 17/03/2015 tarih ve 1305 sayılı raporuna göre davacı kusursuz, motosiklet sürücüsü davalı … asli kusurlu bulunmuştur. SGK’nın karşılamadığı tedavi giderleri bilirkişiler tarafından 3.000,00-TL olarak hesaplanmış olup bu giderlerden davalılar … ve … sorumludur. Davalı SGK’ya hastane dışında yapılan acil hal durumu tedavileriyle ilgili bir başvuru bulunmadığından davalı SGK’nın sorumluluğu mevzuat gereği bulunmamaktadır. Davacının geçici işgöremezlik zararı 1.480,00-TL olarak tespit edilmiş olup bundan davalılar … ve … ile davalı … Sigorta A.Ş. sorumludur. Trafik kazası sonucu davacının elbiselerinde meydana gelen zarar için talebi kadri maruf olup bu miktar zarardan davalılar … ve … sorumludur. Davacı tarafın refakat, bakıcı, yol ve paramedikal gider talebi yoktur. Tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusur ve maluliyet durumları göz önünde bulundurulduğunda davacının bedensel bütünlüğünün zedelenmesi nedeniyle uğradığı zarar göz önünde bulundurularak takdiren 5.000,00 TL manevi tazminatın davalılar … ve …’tan tahsiliyle davacı tarafa verilmesine, davacı tarafın diğer ve fazlaya ilişkin taleplerinin reddine karar verilmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.” denilmek suretiyle; -davanın kısmen kabulü ile, -3.000,00 TL tedavi giderinin davalılar … ve …’tan kaza tarihi olan 15/11/2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte alınarak davacı tarafa verilmesine, -1.480,00 TL geçici iş göremezlik tazminatının davalılar … ve …’tan kaza tarihi olan 15/11/2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte ve davalı … Sigorta A.Ş’den dava tarihi olan 31/10/2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte alınarak davacı tarafa verilmesine, -200 Euro kişisel eşyalara karşılık oluşan maddi zararın davalılar … ve …’tan kaza tarihi olan 15/11/2012 tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanunun 4/a maddesi uyarınca işleyecek faizi ile birlikte alınarak davacı tarafa verilmesine, -5.000,00 TL manevi tazminatın davalılar … ve …’tan kaza tarihi olan 15/11/2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte alınarak davacı tarafa verilmesine, -davacı tarafın diğer ve fazlaya ilişkin talepleri ile davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı aleyhine açmış olduğu davanın reddine, karar verilmiştir. Karara karşı davacı vekili, davalı … vekili, davalı SGK vekili ve davalı … tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davalı SGK vekilinin istinaf nedenleri; Kurum aleyhine açılan dava redle sonuçlandığı halde, vekil edeni kurum lehine vekalet ücreti takdir edilmemiş olmasının hatalı olduğuna ilişkindir. Davalı … vekilinin istinaf nedenleri; Hükme esas alınan ATK raporunda, iyileşme süresinin 1 ay olduğu bildirildiği halde, 2 ay için yapılan hesaplama neticesinde geçici iş göremezlik zararına hükmedilmiş olmasının hatalı olduğu gibi tüm zarar kalemleri bakımından avans faizine hükmedilmiş olmasının isabetsiz bulunduğu, kişisel eşyalar nedeniyle Euro cinsinden tazminatla sorumlu tutulmalarının da doğru olmadığı, kusurun hatalı belirlendiği, bu konuda ileri sürdükleri deliller toplanmadan ve dinlenilmesini istedikleri tanıklar dinlenilmeden karar verilmiş olması halinin hukuki dinlenilme hakkının ihlali niteliğinde bulunduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılması gerektiğine yöneliktir. Davalı …’un istinaf nedenleri; Diğer davalı … vekili tarafından sunulan dilekçedeki istinaf nedenlerine paralel olup, ayrıca hükme esas alınan raporların kendisine usulüne uygun şekilde tebliğ edilmemesi nedeniyle aleyhine verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğu hususuna ilişkindir, Davacı vekilinin istinaf nedenleri ise; Kaza neticesinde ağır bir biçimde yaralanan vekil edeninin, gerçek zararının Alman vatandaşı olduğu gözetilerek fiilen yaşadığı ülke koşullarına göre belirlenmesi gerekirken, Türkiye’deki asgari ücretin baz alınması ile geçici iş göremezlik zararının belirlenmesinin isabetsiz olduğu, ayrıca Almanya’da yapılan tedavi giderlerinin de vatandaşı olduğu ülkenin para birimi üzerinden davalı taraftan tahsiline karar verilmesi gerektiği halde, bunun yapılmamış olmasının yanılgılı bulunduğu, kaldı ki bilirkişi tarafından uğranılan maddi zararının 5.670,00-TL olduğu belirtildiği halde, sadece 3.000,00-TL maddi tazminata hükmedilmesinin de anlaşılamadığı, davacının sağlık durumu nedeniyle ileride geçirmesi zorunlu olduğu doktor raporu ile belirlenen 3.117,36-Euro tutarındaki taleple ilgili herhangi bir değerlendirme yapılmadan reddedilmiş olmasının da kabul edilemez bulunduğu, SGK’na yönelik davanın reddinde isabet olmadığı ve kabule göre de hüküm altına alınan manevi tazminat miktarının son derece yetersiz olduğu ve manevi tazminat tutarı yönünden belirlenen vekalet ücretinde de hata yapıldığı, bu nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılması gerektiği hususlarına yöneliktir. İstinaf edenlerin sıfatına, istinafların kapsam ve nedenleriyle kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda; Dava; trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat isteğine ilişkindir. (1)Haksız fiil sonucu çalışma gücünün kaybedildiği, bedensel bütünlüğün bozulduğu ve maluliyet oluştuğu iddiasıyla maddi ve manevi tazminat talep edilmesi durumunda; zararın kapsamının belirlenmesi açısından malûliyetin varlığı ve oranı ile davacının iyileşme süresinin ne olduğunun belirlenmesi esaslı unsur olup, bu yöndeki belirlemelerin ise; Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlarının çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, kaza tarihi 11/10/2008 tarihinden önce ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013-01/06/2015 tarihleri arasında ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01/06/2015-20/02/2019 tarihleri arasında ise Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik, 20/02/2019 tarihinden sonra ise de Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir. (Bkn: Yargıtay 4.Hukuk Dairesi’nin 11/01/2022 gün ve 2021/7309 E.-2022/122 K. sayılı içtihadı). Somut olayda; davacının geçirmiş olduğu trafik kazası sonucunda Türkiye’de ve Almanya’da gördüğü tüm tedavilere ilişkin evraklar ile kaza tarihinde yürürlükte bulunan yönetmelik hükümleri gözetilerek ATK 3. Adli Tıp İhtisas Kurulunca düzenlendiği anlaşılan 25/09/2017 günlü raporda; 30/08/1961 doğumlu …’nin 15/11/2012 tarihinde geçirdiği araç dışı trafik kazasına bağlı yaralanmasının maluliyetine neden olacak düzeyde araz bırakmadığından ve herhangi bir maluliyeti oluşmadığından maluliyet tayinine mahal olmadığı, iyileşme (iş göremezlik) süresinin 15/11/2012 tarihinden itibaren 1 aya kadar uzayabileceği belirtilmiştir. Uğranılan zararın kapsamının belirlenmesi bakımından görüşlerine başvurulan, hastane müdürü ve aile hekimi doktor bilirkişi tarafından düzenlenen 01/11/2018 günlü raporda; davacının Türkiye’de kaza sonucunda gördüğü tedavilere ilişkin giderlerin … tarafından karşılandığı, ancak harcamanın belgelendirilmediği, ne var ki hastane tedavisinden sonra evde devam eden takip ve kontroller döneminde sigorta tarafından karşılanmayan fark ücreti dahil davacı tarafça 3.000,00-TL harcama yapılabileceğinin kabulünün gerektiği, adli şifa süresi olan 1 aylık dönemde asgari ücretin brüt miktarına göre 940,00-TL bakıcı/ refakat gideri, yol ve paramedikal giderler olarak 250,00-TL harcanabileceği, olay tarihinde 52 yaşında olan davacının 1 aylık adli şifa ve sonrasında da tıbbi şifanın gerçekleştiği toplam 2 ay içerisinde davacının geçici iş göremezlik zararının yasal asgari ücrete göre 1.480,00-TL olacağı, bu şekilde toplam maddi zararın 5.670,00-TL’ yi bulabileceği, kişinin Almanya’da idame tedavisi döneminde yapılmış harcamanın niteliği ve sosyal güvenlik uygulamasındaki farklılık nedeniyle Almanya için belgelenmiş 6.289,29-Euro tedavi gideri yönünden irdelemenin mahkemeye ait olduğu, 6111 sayılı yasa ve 11/04/2014 tarihinde yürürlüğe giren kanun kapsamında acil tedavi/hastanedeki harcamanın … / SGK tarafından karşılanmış olması, yaralanma tarihi itibariyle SGK’ya müracaatın bulunmaması gözetildiğinde, SGK’nın sorumluluğunun olmadığı bildirilmiş; mahkemece rapora itibar edilerek karar verildiği görülmüştür. Ne var ki ilk derece mahkemesince, kaza tarihinde yürürlükte bulunan yönetmelik hükümleri dikkate alınarak, davacının trafik kazası sonrasında Türkiye’de ve Almanya’da görmüş olduğu tedavi evraklarının değerlendirilmesi neticesinde ATK 3. Adli Tıp İhtisas Kurulunca düzenlenen ve davacının geçici iş göremezlik döneminin 1 aya kadar uzayabileceğine ilişkin bulunan 25/09/2017 günlü oluşa ve dosya kapsamına uygun, gerekçeli, denetlenebilir nitelikte ki rapor yerine, davacının geçici iş göremez olduğu dönemi, adli şifa ve tıbbi şifa olarak iki döneme ayırarak geçici iş görmezlik döneminin toplam 2 ay olduğu yolunda görüş bildiren 01/11/2018 günlü rapora hangi hukuki ve tıbbi gerekçelerle üstünlük sağlandığı açıklanmaksızın ve bu hususta denetime imkan sağlayacak biçimde bir gerekçe oluşturulmaksızın söz konusu bu rapor doğrultusunda karar verilmesi yerinde bulunmamıştır. Bu suretle bu hususa temas eden davalı taraf istinaf istemlerinin yerinde olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır. (2)Davacı tarafça dava açan dilekçe ile ve müteakip yargılamanın aşamalarında sunulan dilekçelerle; davacının meydana gelen trafik kazasına bağlı yaralanması sebebiyle ileride geçirmesinin zorunlu olduğu doktor raporu ile belirlenen tıbbi operasyonlar nedeniyle 3.117,36 Euro alacak isteminde bulunulduğu, anlaşılmıştır. Ne var ki ilk derece mahkemesince; konunun önemi de gözetilerek, trafik kazasından sonra davacının görmüş olduğu tüm tedavilere ilişkin kayıt ve belgeler ile konuya ilişkin olarak dosya kapsamından temin edilen raporları irdeleyen, gerekirse davacının bizzat muayenesininde sağlanması suretiyle, davacının; trafik kazasına bağlı yaralanması nedeniyle, gelecekte düzeltici mahiyette ve zorunlu olarak geçirmesi gereken bir tıbbi operasyon yada düzeltici bir işlem olup olmadığı, mevcut ise bunun nasıl sağlanabileceği ve ne kadarlık bir maliyet gerektirdiği hususlarında Adli Tıp Kurumundan yada Üniversitelerin Adli Tıp bölümünden açık, ayrıntılı ve denetime imkan verecek nitelikte rapor alınması ve sonrasında açıklanan hususta ki davalıların sorumluluğunun kapsamının (-davacının bu hususta alacağını Euro cinsinden talep ettiği gözetilip, aşağıda 3 no lu maddede açıklanacak hususlarda göz önüne alınarak-) tartışılıp belirlenmesi gerekirken, bunun yapılmamış olması yerinde olmadığı gibi istemin neden reddedildiğinin denetime elverişli şekilde açıklanmaması da yerinde olmamıştır. Hal böyle olunca da davacı tarafın bu hususa temas eden istinaf başvurusu yerinde bulunmuştur. (3)Dosya içeriğinden; davacının Almanya’da yaşadığı, Almanya vatandaşı olduğu ve orada yaşayıp gelir elde etmekte bulunduğu anlaşılmakta olup, davacıya ait bir takım gelir bilgilerini gösterir belgelerin de sunulmuş olduğu görülmüştür. Bu durumda mahkemece, davacının Almanya vatandaşı olarak elde ettiği gerçek gelirin ne olduğu; bağlı bulunduğu sosyal güvenlik kurumlarınca kendisine iş göremez olduğu dönemde her hangi bir ödeme yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise miktarı ve nedeni de gözetilerek, mahrum kaldığı gerçek zarar miktarının yabancı para birimiyle ne olduğunun, konusunda uzman aktuer bilirkişi marifetiyle belirlenmesi gerekirken, davacının geçici iş göremezlik dönem zararının Türkiye’de geçerli asgari ücretlerin baz alınması suretiyle belirlenmiş olması da doğru olmamıştır. Bundan ayrı kabule göre de; davacı tarafça dava açan dilekçede, manevi tazminat hariç olmak üzere diğer alacak kalemlerinin Euro para cinsinden avans faizi ile tahsiline karar verilmesi talep olunmasına rağmen, yaralanmasına bağlı olarak Türkiye’de yapılan tedavisinden kaynaklanan harcamaları (mevcut ise) ile Türkiye’de ki diğer harcamaları hariç olmak üzere, haksız fiil niteliği taşıyan trafik kazasında yaralanan davacının, uğradığı maddi zararlarını gidermek için kendi ülkesinde yapmak zorunda kaldığı veya kalacağı ödemeleri o ülkenin para birimi üzerinden yapacağı, bu nedenle maddi zararlarının yabancı para üzerinden hüküm altına alınmasının gerekeceği değerlendirilmeden, hüküm altına alınan bir kısım maddi tazminatların Türk Lirası üzerinden tahsiline karar verilmesi de isabetsizdir. (-bkz Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nin 2015/9275 esas, 2018/3896 karar sayılı ve 09/04/2018 tarihli kararı-) bu suretle bu hususa temas eden davacı tarafın istinaf başvurusu yerinde bulunmuştur. Hal böyle olunca da; az yukarıda bentler halinde gösterilen şekilde oluşan yanılgılı uygulamalar HMK’nın 353/1-a/6.maddesi hükmü kapsamındaki hali oluşturacağından, davacı vekili, davalı … vekili ve davalı asil … tarafından yapılan istinaf başvurularının açıklanan nedenlerle kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına, kaldırma kararının gerekçesi gözetildiğinde tarafların öteki istinaf itirazları ile davalı SGK vekilinin istinaf başvurusunun bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığına ilişkin, aşağıda yazılı olduğu biçimde hüküm tesis edilmiştir.
K A R A R/ Gerekçe uyarınca; 1-Davacı vekili, davalı … vekili ile davalı asil …’un istinaf başvurularının yukarıda açıklanan nedenlerle KISMEN KABULÜ ile İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/03/2019 tarih ve 2014/1369 E. – 2019/234 K. sayılı kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın belirtilen şekilde işlem, araştırma ve yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, -Kaldırma- gönderme kararının gerekçesi gözetildiğinde, davacı vekili, davalı … vekili ve davalı …’un kaldırma kapsamı dışında kalan öteki istinaf itirazları ile davalı SGK vekilinin istinaf başvurusunun bu aşamada değerlendirilmesine YER OLMADIĞINA. 3-İstinaf yasa yoluna başvuran taraflarca istinafa başvuru sırasında peşin olarak yatırıldığı anlaşılan nispi ve maktu istinaf karar ve ilam harçlarının talepleri halinde istinafa başvuran taraflara İADESİNE, 4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 5-İstinaf yasa yoluna başvuran taraflarca yapılan diğer istinaf yargılama giderlerinin ise ilk derece mahkemesince yapılacak yargılama sonucunda verilecek hükümde dikkate alınmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda ve HMK.m. 353/1-a hükmü uyarınca kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 10/02/2022