Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2019/1714 E. 2019/3374 K. 12.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2019/1714
KARAR NO : 2019/3374
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 25/12/2018
NUMARASI : 2017/1162 E.-2018/1359 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 12/09/2019
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; vekil edeni şirketin, davalıya ait … plaka sayılı aracın zorunlu mali mesuliyet sigortacısı olduğunu; sigortalı araç sürücüsü … kusuru ile 04/11/2012 tarihinde meydana gelen tek taraflı trafik kazası sonucunda … bölgesi giriş kısmında yer alan açılır kapıda hasar meydana geldiğini; hasarlanan kapı nedeniyle hak sahibine vekil edeni şirket tarafından 04/12/2012 tarihinde 6.239,00- TL karşılığı 3.400 USD ödeme yapılmak zorunda kalındığını, söz konusu kazada sigortalının sürücüsü …. trafik kazası tespit tutanağından da anlaşılacağı şekilde 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 84. maddesinin ihlali nedeniyle kusurlu bulunduğunu, bu durumda vekil edeni şirketin davalı sigortalısına rücu hakkı olduğunu, ödenen bedelinin rücuen tahsili için başlatılan takibe davalının haksız şekilde itiraz ettiğini belirterek itirazın iptalini ve takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; sigorta rücu alacağının zamanaşımına uğradığını, keza itirazın iptali davasının da süresinde açılmadığını, bu nedenlerle davanın reddi gerektiğini, ayrıca davanın husumet yönünden ve davacının iddialarının müvekkili şirket ile illiyetli bulunmamasından dolayı da davanın esas yönünden reddi gerektiğini savunmuştur.Yapılan yargılama sonunda verilen 29/11/2016 gün 2016/438 esas ve 2016/936 karar sayılı ilamla mahkemece; dosya içerisinde alkollü araç kullanımına ilişkin herhangi bir bilgiye ya da tespite rastlanmadığı gibi; icra takibinde araç kullanan kişinin alkollü olduğuna ilişkin ifadenin sehven yazıldığı, gerçekte alacağın şoförün asli kusurlu olmasına dayandırıldığı şeklindeki davacı vekilinin 29.11.2016 günlü beyanı dikkate alındığında, olayda rücu şartlarının oluşmadığı görüşünden hareketle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından süresi içerisinde istinaf kanun yoluna getirilmiş ve Dairemizce yapılan istinaf incelemesi sonucunda verilen 12/10/2017 gün 2017/911 esas ve 2017/678 karar sayılı ilamla;”Dava; zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi kapsamında ödenen tazminatın rücuen tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali isteğine ilişkindir.Trafik kaza tespit tutanağında araç sürücüsünün asli kusurlu olma nedeni olarak, alkollü olduğu gösterildiğine ve benzer açıklama hasar dosyasında da bulunduğuna göre; mahkemenin davacı vekilinin 29/11/2016 günlü oturumdaki beyanından hareketle ve dosyada alkolle ilgili bir belirleme bulunmadığı nedeniyle, davanın reddine karar verilmesi isabetsizdir.Kaza tespit tutanağını düzenleyen trafik ekibinden sürücünün alkollü olduğuna ilişkin tespitin neye dayandığı sorulmalı , bu konuda tutulmuş bir tutanak veya doktor raporu varsa bulunduğu yerden getirtilmesi ve ondan sonra Yargıtayın yerleşmiş içtihatları dikkate alınarak; nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişi kurulu aracılığıyla meydana gelen kazanın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesi, alkol dışında başka unsurların da olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması ve belirlenecek duruma göre; oluşan hasarın police teminatı dışında kalıp kalamayacağının değerlendirilmesi gerekir.” denilmek suretiyle açıklanan şekilde araştırma ve inceleme yapılmadan davanın reddine karar verilmesi, HMK.m.353/1-a/6 kapsamında olduğu görüşünden hareketle, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve açıklanan şekilde işlem yapılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.Mahkemece, Dairemizce verilen kaldırma gönderme kararından sonra yapılan yargılama sonunda; “İlgili İlçe Emniyet Müdürlüğü’nden kaza raporu tespit tutanağı, davacı sigorta şirketinden hasar dosyası ve poliçe ve diğer evraklar getirtilmiş olup, dosya inşaat mühendisi, nörolog ve trafik bilirkişisinden oluşan bilirkişi heyetine tevdi edilmiş olup, düzenlenen rapor sonucunda kazanın meydana gelmesinde davalının %100 oranında kusurlu olduğu, kazaya münhasıran alkolün sebebiyet verdiği, davacı alacaklı tarafından talep edilen 6.490,12 TL hasar tutarının hasarın şekline, miktarına ve niteliğine serbest piyasa malzeme ve işçilik rayiçlerine uygun olduğu şeklinde rapor alınmıştır. Bu haliyle rapor bilimsel, denetime elverişli bulunmuş, davalının sorumlu olduğu kanaatine varıldığından ancak; borçlunun takip öncesi temerrüte düşürüldüğü hususu davacı tarafça ispat edilemediğinden işlemiş faiz bakımından davalının sorumlu olmadığı, bu sebeple davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” denilmek suretiyle,”1-Davanın Kısmen kabulü ile; davalının icra dosyasına yapmış olduğu itirazın iptaline, takibin 6.239,00 TL üzerinden devamına,Borçlunun takip öncesi temerrüte düşürüldüğü hususunu davacı tarafça ispat edilemediğinden işlemiş faizin 251,12 TL lik kısıma yapılan itirazın kabulüne,Asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına,2-Alacak likit olmadığından davalı aleyhine icra inkar tazminatı hükmedilmesine yer olmadığına,” karar verilmiştir.Karara karşı, davalı vekili tarafından süresi içerisinde istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.İstinaf nedenleri; yerel mahkemece, daha önce görülmüş olan 2016/438 esas -2016/936 karar sayılı dosyanın istinaf incelemesi sonucunda verilen kaldırma kararı ve duruşma günü kendilerine usulüne uygun şekilde tebliğ edilmeden, dosyanın bilirkişiye tevdi edilmesinin ve bu şekilde temin edilen raporun esas alınmasıyla da hüküm verilmiş olmasının usulsüz olduğu; ayrıca hükme esas alınan bilirkişi raporuna yaptıkları itirazlarında gözetilmediği, raporun kendi içinde çelişkili ve yetersiz olduğu, alacağın zaman aşımına uğradığı ve itirazın iptali davasının da süresinden sonra açıldığının göz ardı edildiği hususlarına yöneliktir.Dava, zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi kapsamında, davacı sigortacı tarafından hak sahibi üçüncü kişiye ödenen tazminatın sigortalıdan rücuan tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali isteğine ilişkindir.İstinaf edenin sıfatına, istinafın kapsam ve nedenleriyle sınırlı olmak kaydıyla yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda;Dosya içerisindeki kayıt ve belgelere göre, talep konusunu oluşturan zararlandırıcı eylem 04/11/2011 tarihinde meydana gelmiş ve davacı sigorta şirketi tarafından üçüncü kişi hak sahibine 04/12/2012 tarihinde ödeme yapılmış ve bu ödemeye dayanılarak sigortalı aleyhine, 14/05/2013 tarihinde yasal zaman aşımı süresi içerisinde icra takibine geçildiği anlaşılmaktadır.6038 sayılı TBK’nun 154/2 ve mülga 818 sayılı Borçlar Kanununun 133/2 madde hükümlerine göre, icra takibi zaman aşımını keseceğinden görülmekte olan davada, zaman aşımı süresinin dolmadığı belirgindir.Bundan ayrı, İİK’nun 67/1 maddesine göre, itirazın iptali davası takip talebine itiraz eden alacaklı tarafından, itirazın kendisine tebliğinden itibaren 1 sene içerisinde açılmalıdır. Somut olayda, davacı sigorta şirketi icra takibine 14/05/2013 tarihinde geçmiş, bu takibe 28/05/2013 tarihinde itiraz edilmiş ve fakat icra takibine vaki itiraz davalı alacaklıya tebliğ edilmemiştir. Bu durumda, 08/04/2016 tarihinde açılmış olan itirazın iptali davasının yasal süre içerisinde açıldığı yolundaki değerlendirmede de herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Tensip ara kararı uyarınca, taraflara duruşma gününün istinaf kararı ile birlikte gönderilmesine dendiği halde, davalı tarafa herhangi bir tebligat yapılmadığından, davalı taraf duruşmalara katılamamış ve dosya yokluklarında bilirkişi heyetine tevdi edilmiş ise de, Dairemizin kaldırma-gönderme kararı doğrultusunda dosyanın gönderildiği bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen rapor davalı tarafa tebliğ edilmiş ve davalı taraf bu şekilde durumdan haberdar olarak, söz konusu rapora karşı, itirazda bulunmuştur.Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde ve özellikle Dairemizin kaldırma-gönderme kararı uyarınca; konusunda uzman olduğu anlaşılan, Nöroloji Uzmanı Doktor (kazanın salt alkolün etkisi altında meydana gelip gelmediği bakımından), İnşaat Mühendisi (meydana gelen hasar bedelinin tespiti bakımından) ve Adli Trafik Kusur Uzmanı (kazanın oluşumunda taraf kusurlarının ne olduğunun belirlenmesi bakımından) bilirkişi tarafından düzenlenen raporun dosyaya ve oluşa uygun olması, denetlenebilir gerekçeler içermesi, kaza tespit tutanağındaki belirlemelerle de örtüşmesi karşısında yeterli ve geçerli rapor olarak kabul edilerek hükme esas alınmasında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, hükme esas alınan raporun niteliği ve rapor alınma nedeni gözetildiğinde, dosyanın bilirkişi heyetine gönderilmesinden önce davalı tarafın kaldırma-gönderme kararından ve duruşma gününden haberdar edilmemelerinin usuli bir eksiklik olmasına rağmen sonucu etkiler nitelikte bir hata niteliği taşımamasına göre; davalı vekilinin tüm istinaf itirazlarının reddi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki biçimde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca;1-Usul ve esas yönünden hukuka uygun olan ve başlıkta yazılı bulunan mahkeme kararına yönelik olarak davalı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK.m.353/1-b/1 hükmü uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-İstinaf yasa yoluna başvuran davalıdan karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu hükümleri uyarınca alınması gereken 426,19-TL nispi istinaf karar ve ilam harcından, istinaf yasa yoluna başvurulurken maktu ve nispi peşin olarak yatırıldığı anlaşılan toplam 107,40-TL’nin düşümü ile kalan 318,79-TL nispi istinaf karar ve ilam harcının davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydedilmesine,3-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,4-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin üzerlerinde bırakılmasına,HMK. m. 353/1-b/1 hükmü uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK.m. 362/1-a gereğince miktar itibariyle KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.12/09/2019.