Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2019/1621 E. 2022/71 K. 03.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2019/1621
KARAR NO: 2022/71
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/11/2018
NUMARASI: 2016/104 E. – 2018/1115 K.
DAVA TÜRÜ: Sigorta Poliçesinden Kaynaklanan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 03/02/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; vekil edeni bankadan kredi kullanan … adına kayıtlı … plaka sayılı araç (çekici) üzerinde, müvekkili bankanın rehin hakkı bulunduğunu, kredi borçlusunun edimlerini yerine getirmemesi üzerine borçlu … aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile rehnin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibi başlatıldığını, takip sırasında rehinli aracın 03/02/2015 tarihinde çalındığının öğrenildiğini, bunun üzerine davalı sigorta şirketine bildirimde bulunularak poliçe bedelinin kendilerine ödenmesinin istenildiğini, ancak sonuç alınamadığını ileri sürerek, fazlaya ilişen haklar saklı kalmak kaydıyla (belirsiz alacak) mahkemece belirlenecek kasko poliçe teminat bedeline karşılık olmak üzere şimdilik 10.000,00-TL tazminatın temerrüt tarihinden itibaren işletilecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş; 31/10/2017 havale tarihli ıslah dilekçesi ile istek miktarını 99.770,00-TL’ye çıkarttıklarını açıklamıştır. Davalı sigorta şirketi vekili cevabında özetle; … plaka sayılı araç vekil edeni sigorta şirketi nezdinde 30/04/2014- 30/04/2015 tarihleri arasını kapsar biçimde kasko sigortalı ise de, davalı dışı sigortalı … tarafından primlerin zamanında ödenmemiş olması nedeniyle poliçenin farklı dönemler için feshedildiğini, sonra tekrar farklı dönemler için yürürlüğe alındığını, talep konusu rizikonun gerçekleştiği beyan edilen 03/02/2015 tarihinde poliçeye ilişkin 6 nolu zeyilnamenin ikinci sayfasından da anlaşılacağı üzere açıkça 23/01/2015 – 19/02/2015 tarihinde meydana gelen hasarların teminata dahil olmadığının belirtildiği, dolasıyla bu dönem içinde meydana gelen hırsızlık olayına ilişkin hasarın poliçenin teminatı kapsamında olmadığını, sigortalıya da herhangi bir ödeme yapılmadığını ve yapılmayacağını, dolayısıyla rehin hakkı sahibinin de açıklanan nedenlerle bir talep hakkı bulunmadığını, ayrıca hırsızlık hasarının poliçe teminatı kapsamında olduğu kabul edilecek olsa bile, hırsızlıkla ilgili soruşturma tamamlanmadan rizikonun poliçenin teminatı kapsamında olduğu sonucuna varılamayacağını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Islah dilekçesine karşı verdiği beyan dilekçesinde de; zamanaşımı itirazında bulunmuştur. Mahkemece, iddia, savunma, toplanan deliller, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı gözetilerek; “Davalı her ne kadar savunmalarında sigorta primlerinin eksik ödendiğini ve hırsızlık olayının 03/02/2015 tarihinde gerçekleştiğini, kasko poliçesinin 6 nolu zeyilnamesinin 2. Sayfasında “23/01/2015-19/02/2015 tarihlerinde meydana gelen hasar tazminata dahil değildir.” bu nedenle hırsızlık hasarının, hasar tarihi itibariyle poliçe kapsamında olmadığını iddia etmiş ise de sigorta poliçesinden ve alınan bilirkişi raporundan kasko ödeme planının ilk taksiti olan peşinatın zamanında ödendiği, poliçe tutarının tamamının hırsızlık hasarının gerekleşmesinden önce ödendiği, geciken prim ödemelerine ilişkin dosyada davalı sigorta şirketi tarafından sigortalıya gönderilmiş herhangi bir ihtarname bulunmadığı anlaşılmakla, davalı sigorta şirketinin dava dışı sigortalının başvurusuna ret talebine ilişkin gerekçelerinin ve dava dışı sigortalının ödemeler açısından temerrüte düşürülmemesi ve dain-i mürtehin sıfatına haiz, davacı … Bankasını bilgilendirerek yapılacak işlemler hususunda onayının alınmaması nedeniyle davalı sigortacının ödeme yapmaması yerinde görülmemekle, davacının davalıya kaskolu … plakalı araç üzerinden dain-i mürtehin sıfatına haiz olduğu, söz konusu aracın hırsızlık olayının meydana geldiği 03/02/2015 tarihleri arasında davalı sigorta şirketi tarafından kasko poliçesi ile sigortalandığı, davacı sigorta tarafından, davalı sigorta şirketine karşı 30/12/2015 tarihinde ihtarda bulunulduğu, davalının 07/01/2016 tarihinde ihtarnameye cevap verildiği, ancak davacıya herhangi bir ödeme yapılmadığı, TTK 1427/2 maddesi uyarınca ihbardan 45 gün sonra alacağın muaccel olacağına dair düzenleme karşısında davalının ihtar tarihinden 45 sonrası olan 15/02/2016 tarihinde temerrüte düştüğü anlaşılmakla, bilirkişi marifetiyle tespit edilen araç rayiç değeri, 93.000,00 TL yönünden davacının dava açmakta haklı olduğu, kasko poliçesi limitleriyle sınırlı olmak üzere davalının bu bedelden sorumlu olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır. Her ne kadar mahkememiz hüküm duruşmasında kısa kararda “davanın kısmen kabulü ile 93.000,00 TL nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ticari faiz uygulanmasına” şeklinde hüküm kurulmuş ve temerrüt tarihi maddi hata sonucu belirtilmemiş ise de maddi hataya ilişkin yazım hatalarının gerekçeli kararın taraflara tebliğinden önce her zaman düzeltilebileceğinden , kısmen kabul edilen 93.000,00 TL nin temerrüt tarihi olan 15/02/2016 tarihinden itibaren ticari faiz uygulanmasına karar verilmiştir. ” gerekçesiyle; “1.Davanın KISMEN KABULÜ İLE, 93.000,00TL ‘nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,15.02.2016 temerrüt tarihinden itibaren ticari faiz uygulamasına, 2.Fazlaya ilişkin talebin reddine, ” karar verilmiştir. Karara karşı davalı sigorta şirketi vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.İstinaf nedenleri; cevap dilekçesindeki nedenlere benzer olup, ayrıca ıslah tarihi itibariyle TTK’nın 1420.maddesi ve kasko sigortası genel şartlarına göre belirlenen 2 yıllık zamanaşımı süresinin geçirilmiş olduğuna ilişkin itirazlarının değerlendirme dışı bırakıldığını, kabule göre de ıslahla artırılan miktar bakımından faiz başlangıcının ıslah tarihi olması gerektiği ve hükmün 5.maddesindeki vekalet ücretine ilişkin belirlemede de maddi hata yapıldığı, bu hususun da düzeltilmesi gerektiğine yöneliktir. İstinaf edenin sıfatına, istinafın kapsam ve nedenleriyle sınırlı olmak kaydıyla yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda; Dava, kasko sigorta sözleşmesine dayanılarak rehin hakkı sahibi banka tarafından, sigorta şirketi aleyhine açılan tazminat isteğine ilişkindir. Dosya kapsamından, kasko sigorta poliçesine konu araç sahibinin, bankaya olan kredi borçlarının ödememesi nedeniyle, araç sahibi aleyhine icra takibi başlatıldığı, rehinin paraya çevrilmesi yoluyla başlatılan bu takibin aracın 03/02/2015 tarihinde çalınmış olması nedeniyle semeresiz kaldığı, bunun üzerine davacı bankanın sigorta şirketine başvurarak, çalınma olayı nedeniyle açılan hasar dosyası kapsamsında yapılacak ödemenin, dain-i mürtehin sıfatına haiz olmaları nedeniyle, taraflarına yapılmasının istenildiği, bu talebe sigortalı tarafından ibraz edilmesi gerekli tüm belgelerin ibraz edilmemesi gerekçe gösterilerek, olumlu yanıt verilmediği, akabinde görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmakta olup, esasen açıklanan bu yönler bakımından taraflar arasında herhangi bir uyuşmazlık da bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık 03/02/2015 tarihinde meydana gelen rizikonun kasko sigorta poliçesinin teminatı kapsamında olup olmadığı, teminatı kapsamında ise hasar bedelinin kime ödenmesi gerektiği ve ıslah tarihi itibariyle zamanaşımı süresinin geçirilip geçirilmediği ve ıslahla artırılan talep bakımından faiz başlangıcının hangi tarih olması gerektiği hususlarına ilişkindir. 1-Dava, kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklandığına göre, davacı rehin hakkı sahibi çalınma olgusunu, davalı sigorta şirketi ise rizikonun kasko sigortası teminatı kapsamında kalmadığını kanıtlamalıdır. Somut olayda, esasen çalınma olgusunun varlığı konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmadığına göre bu şekilde oluşan rizikonun kural olarak sigortanın teminatı kapsamında olduğu açıktır. Davalı sigorta şirketi, prim ödemelerinin aksaması nedeniyle ara ara zeyilname düzenlendiğini, ve talep konusu rizikonun da bu ara dönemlere isabet ettiğini ileri sürerek, ödeme yapmaktan kaçınmaktadır. Ne var ki, poliçe kapsamında kararlaştırılan ilk primin sigortalı tarafından ödendiği, toplam prim miktarının 5.145,36-TL olduğu ve toplam primin en son 30/10/2014 tarihinde ödenerek tamamen karşılandığı, dosya kapsamından anlaşılmakta olduğu gibi, prim ödemelerinin tamamlandığına ilişkin bilirkişi raporlarına karşı da herhangi bir itiraz ileri sürülmemiştir. Kaldı ki ödemelerdeki bazı aksamalar nedeniyle zeyilnameler düzenlenmiş ise de bunlardan dönülerek poliçenin devam ettiği de sabittir. Davalı sigorta şirketinin dayanağını oluşturan 23/02/2015 tanzim tarihli 6 nolu zeyilnamede; zeyilnamenin başlangıç tarihinin 23/01/2015 olarak, ödenecek primin ise 1.302,00-TL olarak gösterildiği, prim ödeme tarihinin de 30/01/2014 olarak düzenlendiği ve not kısmında da 23/01/2015-19/02/2015 tarihleri arasında meydana gelen hasarların teminata dahil olmadığının açıklandığı görülmüştür. Söz konusu bu zeyilname, davacı bankaya da bildirilmemiştir. 6 nolu zeyilnamenin düzenlenme tarihinin, rizikonun meydana geldiği tarihten sonra olduğu, tüm prim ödemeleri tamamlandıktan sonra düzenlenen böyle bir zeyilname ile zeyilnamenin başlangıç tarihinin 23/01/2015 tarihine alınarak, 23/01/2015-19/02/2015 tarihleri arasında meydana gelen hasarların teminat dışı kaldığı rehin hakkı sahibi bankaya karşı ileri sürülemeyeceğinden, mahkemece davalı sigorta şirketinin sorumluluğu yoluna gidilmiş olmasında herhangi bir isabetsizlik tespit edilememiştir. 2- Davalı vekilinin diğer istinaf itirazlarına gelince; 6100 sayılı HMK’nin belirsiz alacak davasının düzenleyen 107. maddesinde” (1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. (2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.” hükmüne yer verilmiştir. Bu hükme göre belirsiz alacak davasının alacak miktarının veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenemediği ya da imkansız olduğu hallerde belirsiz alacak davası açılabilecektir. Somut olayda, davacı taraf açıkça, kasko sigorta teminat bedelinin ne olduğunun mahkemece tespit edilmesi gerektiği ileri sürerek açılan davanın belirsiz alacak davası olduğunu dava dilekçesinde bildirdiğine ve poliçede sigorta bedelinin aracın hasar tarihi itibariyle rayiç değeri olduğu belirtildiğine göre, aracın rayiç değerinin ne olduğunun dava tarihi itibariyle davacı tarafça bilinmesi beklenemeyeceğine göre, görülmekte olan davanın belirsiz alacak davası niteliği olduğu konusunda duraksamamak gerekir. Dava açılmakla, belirsizlik alacak davasında, alacağın tamamına ilişkin zamanışımı süresi kesileceğinden, bedel artırımına gidildiği tarih itibariyle, zamanaşımı süresinin geçirildiği ileri sürülemeyeceğinden, mahkemece bu yöndeki talebin değerlendirmeye alınmamasında ve faiz başlangıcının da tüm alacak bakımından temerrüt tarihinden başlatılmış olmasında bir yanılgı bulunmamaktadır. Mahkeme hükmünün 5.bendindeki “Davalı yargılama sırasında kendini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca 2.180,00 TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ” şeklindeki yazımın( ki doğrusu “Davalı yargılama sırasında kendini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca 2.180,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ” şeklinde olmalıdır) maddi hataya dayandığı açık olup, durum istinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafın da kabulündedir. Açık maddi yanılgıların mahkemesince HMK’nın 304. Madde hükmü uyarınca her zaman düzeltilmesi de mümkündür. Hal böyle olunca, yukarıda bentler halinde açıklanan nedenlerle; ilk derece mahkemesince verilen kararda, istinaf edenin sıfatına ve istinaf nedenlerine göre usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davalı sigorta şirketi vekilinin yerinde olmayan tüm istinaf itirazlarının esastan reddi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki biçimde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca; 1-Yukarıdaki başlıkta yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararına yönelik olarak davalı … Sigorta A.Ş. vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK.m.353/1-b/1 hükmü gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı … Sigorta A.Ş’den Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 6.352,83-TL nispi istinaf karar ve ilam harcından, istinafa başvuru sırasında peşin olarak yatırıldığı anlaşılan 1.588,21-TL’nin düşümü ile bakiye 4.764,62-TL’nin davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydedilmesine, 3-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından yapılan giderlerin üzerilerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda ve HMK.m. 353/1-a hükmü uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 03/02/2022