Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2019/1385 E. 2021/1599 K. 21.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2019/1385
KARAR NO : 2021/1599
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/12/2018
NUMARASI: 2017/281 E. – 2018/1203 K.
DAVANIN KONUSU: Sigorta (Mal Sigortası Kaynaklı)
İSTİNAF KARAR TARİH : 21/10/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava açan dilekçesinde özetle; davacının maliki olduğu, … plakalı aracın 13/08/2015 tarihinde … poliçe numarası ile davalı şirkete bir yıllık süre ile sigortaladığını, davacının kardeşinin 27/06/2016 tarihinde aracı park ettiğini, 28/06/2016 tarihinde saat 08:20 civarında aracı park ettiği yere geldiğinde aracın yerinde bulamayınca çalındığını anladığını, bunun üzerine Esenyurt Polis Merkezi Amirliği’ne başvurarak şikayetçi olduğunu, çalınma olayı ile ilgili olarak müvekklince davalı sigorta şirketine başvurulduğunu, ancak davalı şirketin davacıya ödeme yapmadığını ileri sürerek, fazlaya dair dava ve talep haklarının saklı kalmak kaydıyla, 5.000,00- TL’nin 28/06/2016 tarihinden itibaren işleyecek bankaların mevduata uyguladıkları en yüksek faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, müteakip davacı vekili 14/06/2018 tarihli dilekçesiyle dava değerini 150.000,00- TL olarak ıslah etmiştir.Davalı … A. Ş vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu hasarın davalı şirkete ihbarı üzerine yapılan araştırma ve inceleme doğrultusunda mezkur çalınma hadisesinin gerçeğe uygun olmadığının tespit edildiğini, davacının doğru beyanda bulunma yükümlülüğünün kasıtlı olarak ihlal ederek ve gerekli belgeleri davalı şirkete ibraz etmekten kaçındığını, bu durumda davalı şirkete her hangi bir sorumluluk yükletilmesinin mümkün olmadığını, belirterek davanın reddini savunmuştur.Açılmış olan dava üzerine ilk derece mahkemesi tarafından ayıplan yargılama neticesinde; TTK’nın 1439 maddesi gereğince davacı ve dava dışı sürücünün doğru beyanda bulunma mükellefiyetini kast derecesinde ihlal ettiği, sigorta ettirenin kast derecesindeki beyan yükümlülüğünün ihlal etmesinin davalının tazminat ve bedel ödeme yükümlülüğünü ortadan kaldıracağı kanaatiyle davanın reddine karar verilmiş, verilen karara karşı yasal süresi içerisinde davacı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.İstinaf nedenleri: bilirkişi raporunda müvekkilinin masumiyetini kanıtlamasının istendiği, aracın çalındığını nasıl ispat edeceklerini bulamadıkları, aracın üzerinde hacizlerin olmasının, aracın hafriyat sahasında çalışması nedeniyle HGS geçiş kaydı olmamasının bir önemi olmadığı, davalı şirket tarafından müvekkiline tazminatı ödememek için sürekli isnatlarda bulunulduğu, tazminatın ödenmesi için aracın fiilen çalışması gerekmediği, aracın riziko tarihinde de şantiyede çalıştığına dair şirket yazısında sehven hata yapıldığı, müvekkilinin adete aracın çalınmasını organize etmekle suçlandığı, kararın usul ve yasaya aykırı olduğu, hususlarına ilişkindir.6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, İstinaf edenin sıfatına, istinafın kapsam ve nedenleriyle kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda; Dava, kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. TTK.nın 1282. maddesi uyarınca sigortacı, geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi, aynı yasanın 1281.maddesine göre kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın da sigortacı tarafından kanıtlanması gerekir. Olayın sigortalının ihbar ettiği şekilde değil de, sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halinde ise bu oluş şeklinin Kasko Sigortası Genel Şartları’nın A.5 maddesinde sayılan teminat dışında kalan hallerden olması gerekmektedir. Ancak sigortalı Kasko Poliçesi Genel Şartlarının 1.5 maddesi ve TTK. 1292/3. maddesi uyarınca rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmez veya iyiniyet kurallarına açıkça aykırı şekilde sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan rizikonun teminat içinde imiş gibi ihbar ederse ispat külfeti yer değiştirip oluşan rizikonun teminat içinde kaldığını ispat külfeti sigortalıya geçer. Ancak bu ilkelerin uygulanabilmesi için sigortalının rizikonun gerçekleştiğini kanıtlaması gerekir. ( Bknz. Yargıtay 17.HD’nin 2011/5876 Esas, 2012/518 Karar sayılı ilamı)Taraflar arasında geçerli kasko sigortası genel şartlarına göre, rizikonun varlığını kanıt yükü sigorta ettirene, gerçekleşen rizikonun teminat dışında kaldığını kanıt yükü ise TTK’nun 1281. maddesine göre sigortacıya aittir.Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde bir usulsüzlük bulunmamasına ve özellikle, aracın park edildiği yerden çalındığı başka bir deyişle rizikonun gerçekleştiği iddiasının dosya kapsamına göre davacı tarafça şüpheye yer vermeyecek şekilde somut delillerle kanıtlanamamasına göre, yerel mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik tespit edilemediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle.1-)Usûl ve yasaya uygun olan ve başlıkta yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararına karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1.maddesi gereğince esastan reddine,2-)Alınması gereken 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcında başvuru sırasında alınan 44,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90-TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,3-)İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,4-)Duruşma yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 361 ve 362. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süresi içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.21/10/2021