Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2019/119 E. 2019/620 K. 28.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2019/119
KARAR NO : 2019/620
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/10/2017
NUMARASI : 2017/589E. 2017/844 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 28/03/2019
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde; 19/07/2012 olay tarihinde davalı …’ın maliki davacı …’in sürücüsü olduğu … plaka sayılı minibüsün yaya olan davacıya çarpması sonucu davacının yaralandığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 20.000,00-TL maddi 30.000,00-TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalılardan alınarak davacıya ödenmesini talep ve dava etmiştir.Davacı vekili ilerleyen yargılama aşamasında maddi tazminat talebinden feragat etmiştir.Davalılar; davanın reddini talep etmişlerdir.Mahkemece; maddi tazminat yönünden davanın feragat nedeniyle reddine, manevi tazminat yönünden ise davanın ayrılarak mahkemenin görevsizliğine ilişkin verilen kararın İstinafı üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8.Hukuk Dairesi 04/05/2017 tarih 2017/268 Esas 2017/243 Karar sayılı kararı ile ”6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe girmiş; dava konusu zararlandırıcı eylem ise, 19/07/2012 gününde meydana gelmiştir.Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1-a maddesi gereği, her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın; Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen hususlar, mutlak ticari davalardır. TTK. 5/1 maddesi gereği, ticari davalara bakmakla görevli mahkeme asliye ticaret mahkemeleridir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden itibaren Yasa’nın 5/3 maddesi gereği, asliye hukuk mahkemeleri ile asliye ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü olmaktan çıkmış görev ilişkisi haline gelmiştir.Eldeki davada, davalılar arasında zorunlu mali sorumluluk sigortacısı da bulunmaktadır. Sigorta hukuku 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6. kitabında 1401 ve devamı maddelerinde, zorunlu sorumluluk sigortası ise 1483 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Bu durumda Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen hususlardan olması nedeniyle mutlak ticari bir dava söz konusu olup, asliye ticaret mahkemesi görev alanı içinde bulunmaktadır.Mahkemece, ayırma kararı da verilmeksizin; sulh ile sonuçlanan maddi tazminat istemi nedeniyle, uyuşmazlığın salt manevi tazminata ilişkin bulunduğu gerekçesiyle, görevsizlik hükmü oluşturulmuştur. Diğer yandan, maddi tazminat konusunda bir karar verilmemiş; ancak, maddi tazminat nedeniyle vekalet ücreti takdir edilmiştir. Oysa ki, gerek dava ve gerekse de karar tarihinde mahkeme görevli olup; maddi ve manevi tazminat istemleri hakkında bir karar verilmesi gerekir. Yalnızca, manevi tazminat gerekçe gösterilmek suretiyle ve maddi tazminatın esası konusunda da hüküm kurulmadan yazılı biçimde karar verilmesi, yerinde görülmemiş ve kararın kaldırılması gerekmiştir. (HMK.m.353/1-a/3).” gerekçesi ile kararın kaldırılmasına karar verilmiştir.Mahkemece; bu karar üzerine yeniden yapılan yargılama sonucunda toplanan tüm delillere göre 30.000,00-TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine,Maddi tazminat yönünden ise davacının feragati nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.Davalılar … ve … vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.Davalılar vekili istinaf dilekçesinde; feragat edilen maddi tazminat yönünden davalılar lehine vekalet ücretine hükmedilmediğini., kusur raporları arasındaki çelişkilerin giderilmediğini, hükmedilen manevi tazminatın fahiş olduğunu belirterek istinaf yoluna başvurmuştur.İstinaf edenin sıfatı ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemede; 19/07/2012 olay tarihinde davalı …’ın maliki davacı …’in sürücüsü olduğu … plaka sayılı minibüsün yaya olan davacıya çarpması sonucu davacının yaralandığı, davacının %37.2 oranında malul kaldığı, iyileşmesinin ise 9 aya kadar uzayabileceği anlaşılmıştır.Dava, trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat talebine ilişkin bulunmaktadır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56/1. maddesine göre, hakimin olayın özelliklerini göz önünde tutarak manevi tazminat adı ile hak sahibi yararına takdir edeceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, malvarlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinilmemiştir. O halde, tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerektiği kadar olmalıdır. 22/06/1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde, takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar açıkça gösterilmiştir. Bunlar, her olaya göre değişebileceğinden; hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Dava konusu olayda, kazanın meydana geldiği tarih, kusur durumu, davacıda meydana gelen yaralanmanın niteliği, davacının yaşı, tarafların, dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları, olay tarihindeki paranın alım gücü, manevi tazminatın bir sebepsiz zenginleşme aracı olmaması ile yukarıda açıklanan ilkeler göz önünde tutulduğunda; Mahkemece takdir edilen manevi tazminat miktarı yerindedir. Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde, hükme esas alınan 30/11/2015 tarihli kusura yönelik bilirkişi raporunun tanık anlatımları ve Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’nin 10/01/2015 tarihli raporu ile de uyumlu bulunduğu göz önünde tutulduğunda hükme esas alınmasında bir usulsüzlük bulunmamasına, davalı … şirketince yargılama sırasında ödeme yapılması nedeniyle davacının davasından feragat ettiğinin göz önünde tutulduğunda davalılar lehine vekalet ücretine hükmedilmemesinin doğru olmasına göre davalılar vekilinin istinaf taleplerinin HMK.353/1-b/1 maddesi uyarınca esastan reddi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca; 1-Usul ve yasaya uygun olan ve başlıkta yazılı bulunan mahkeme kararına yönelik davalılar vekilinin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,(HMK.m.353/1-b/1)2- Alınması gereken 1.878,20-TL harçtan peşin yatırılan 502,00-TL nispi karar ilam harcınınn düşümü ile 1.376,20-TL nispi karar ilam harcının istinaf eden davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 3-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,4-Yasa yoluna başvuran davalılar tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,HMK. m. 353/1-b/1 hükmü uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK. m. 362/1-a mad. gereğince, miktar itibariyle kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.28/03/2019