Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2019/1139 E. 2021/1554 K. 14.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2019/1139
KARAR NO: 2021/1554
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/12/2018
NUMARASI: 2015/1163 2018/1108
DAVANIN KONUSU: Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/10/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacılar vekili 05/12/2015 harç tarihli dava dilekçesinde özetle; 22/09/2015 tarihinde … sevk ve idaresindeki .. plakalı aracın, yaya …’a çarpması sonucu meydana gelen trafik kazasında …’ın hayatını kaybettiğini, müvekkilleri … ve …’ın çocukları …’ın desteğinden yoksun kaldığını belirterek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik, … için 500-TL, … için 500-TL olmak üzere toplamda 1.000-TL destekten yoksun kalma tazminatının davalıya başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müteveffa …’ın kaza tarihinde 7 yaşında olup davacıların ise 41 ve 34 yaşlarında olması nedeniyle, müteveffanın desteğinin %15 oranında olduğunu, kaza sonrasında hasar dosyasının oluşturulduğunu, ancak davacı yanın dosyanın sonuçlanmasını beklemeden davayı ikame ettiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda;” her ne kadar İstanbul Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinin 02.06.2017 tarihli raporunda yaya 19.01.2009 doğumlu olan müteveffa …’a hiç kusur vermemesine rağmen aktuer bilirkişisinin % 20 kusur vererek bu kusur oranı ile Aktuer hesabı yapmış olması hukuki bulunmamış ise de davacı vekili davasının Aktuer bilirkişisinin belirlediği kusur oranı üzerinden belirlediği miktar olan 25.446,86 TL üzerinden ıslah ederek 26.446,86 TL’ye ıslah etmiş olması nedeniyle, davacının bu kabulünün mahkememizin durumunu da engelleyeceğinden maktulün % 20 kusurlu olduğu kabul edilerek hüküm kurulmuştur. Davacıların destekten yoksun kalma nedeniyle nihai ve gerçek maddi zararları toplamı 26.446,86 TL olup 290.000,00 TL tutarındaki ZMSS poliçesi teminat limitinin altında kaldığı anlaşılmaktadır. Hasar dosyadaki ihtarnameden, tazminat ödenmesi için davalı sigorta şirketine 19.10.2015 tarihinde ihtar edildiği anlaşılmakla birlikte, ihtarnamenin hangi tarihte tebliğ edildiğine ilişkin dosyada belge bulunmamaktadır. Buna göre 05.12.2015 dava tarihi temerrüt tarihidir. Tüm bu açıklamalardan belirlendiği üzere asıl ve ıslahla açılan davanın kabulü ile davacı … için 14.597,53 TL davacı … için 11.849,33 TL’nin 05.12.2015 temerrüt tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar vermek gerekmiştir.” gerekçesi ile; Asıl ve ıslahla açılan davanın kabulü ile davacı … için 14.597,53-TL Davacı … için 11.849,33-TL’nin 05.12.2015 temerrüt tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiştir. Verilen karar süresinde davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davalı vekilinin istinaf nedenleri;Yapılan yargılamada yerel mahkemece dosya bilirkişiye tevdi edilerek kusur ve aktüer hesaplama yönünden rapor alındığı ve alınan bu rapor kapsamında hüküm tesis edildiği, hükme esas alınan bilirkişi raporunun hem kusur hem de aktüer hesaplama yönünden hatalı ve eksik inceleme ile düzenlenmiş olduğu, düzenlenen raporun kusur oranlarına ilişkin bölümünde müvekkili şirketçe sigortalı araç sürücüsüne %20 oranında kusur verildiği, dava konusu kaza ile ilgili yapılan ceza yargılaması kapsamında alınan ATK raporunda ise sigortalı araç sürücüsünün kusursuz olduğunun mütalaa olunduğu, bu kapsamda bilirkişi kurulunun kusura yönelik tespitlerine itiraz edilip dava konusu kazanın meydana gelmesinde tarafların kusurunun çelişkiye yer bırakmayacak şekilde tespiti için ATK Başkanlığın’dan yeni bir kusur raporu alınmasına karar verilmesi talep edilmesine rağmen yerel mahkemece bu taleplerine itibar edilemediği, bu kapsamda yerel mahkeme kararının haksız ve usul ve yasaya aykırı olduğu, ayrıca hükme esas alınan bilirkişi raporunda yapılan hesaplamaların da hatalı olduğu, bilirkişi tarafından müteveffanın davacılara destek oranını genel uygulamanın çok üzerinde hesapladığı, ayrıca davacılardan anne için 1,24 yıl, baba için ise 1,44 yıl fazladan hesaplama yapıldığı, bilirkişinin raporunda, anne ve babanın beklenen ömür süresinin, vefat eden çocuklarının 18 yaşına gireceği tarihteki yaşlarına göre hesaplandığını, tarafımızca yapılan kontrollerde anne ve babanın destek sürelerinin kaza tarihindeki yaşlarına göre hesaplanması gerektiği, anne ve babanın kaza tarihinde sırasıyla 34.72 ve 41.23 yaşlarında olduğu ve bu yaşlar için beklenen ömür sürelerinin sırasıyla 33.73 ve 28.56 olarak hesaplandığı, bu ömür süreleri için destek bitiş tarihlerinin de 13/06/2049 ve 14/04/2044 tarihi olduğu, bu durumda anne ve baba için 1.44 ve 1.27 yıl fazladan hesaplama yapıldığı hususlarına ilişkindir. İstinaf edenin sıfatı ve istinaf sebepleri ile kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan incelemede; Dava, trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma maddi tazminat istemine ilişkindir. 22/09/2015 tarihinde dava dışı … sevk ve idaresindeki davalı sigorta şirketine sigortalı … plakalı araçla yaya …’a çarpması sonucu meydana gelen trafik kazasında …’ın hayatını kaybettiği, anne ve babası olan davacıların çocukları …’ın desteğinden yoksun kaldıkları, anlaşılmıştır. Bilindiği üzere (haksız fiil) trafik kazalarında, özellikle sorumluluğun kusur nispetinde olduğu hallerde kaza taraflarının meydana gelen kazada kusurlarının ne olduğunun tespit edilmesi esaslı unsurlardandır. Çünkü tarafların meydana gelen sonuçtan sorumlulukları tespit edilecek kusurları nispetinde olacaktır. Kusur tespiti de ancak delillerin tam olarak toplanması ve gerekmesi halinde bilirkişi incelemesi yaptırılması suretiyle mümkündür.Bu açıklamadan sonra toplanan tüm deliller ve bilirkişi raporları birlikte değerlendirildiğinde, sürücüye; ceza davası sırasında verilen raporda her ne kadar kusur izafe edilmemiş ise de, 22/09/2015 tarihinde ağaçlık mevkiinde dava dışı sigortalı araç sürücüsünün olay yerinde yol kenarında park halinde araçların bulunması, yaya geçidi levhası bulunmamasına rağmen orta refüj aralığında yayaların geçişini sağlayan boşluğun bulunması nedeniyle olay yerindeki araçların yanından daha yavaş geçmek için gerekli tedbirleri alması ve böylece araçlar arasından çıkan çocuğu gördüğünde etkin fren tedbiri ile kazayı önleyebilmesi gerektiği, aracın durma mesafesinden süratli olduğu anlaşıldığından olayda tali kusurlu olduğu, davacıların desteği 7 yaşındaki …’ın da orta refüj aralığında geçiş boşluğu olan yolda sol tarafını kontrol etmeden duran araçların arasından çıkarak karşıya geçmek istediğinden, her ne kadar yaşı küçük olup tehlikeyi sezinleyemeyecek durumda ise de davranış faktörünün olaya birinci derece etken olduğu ve asli kusurlu olduğu sonucuna varılmıştır. Hal böyle olunca da ilk derece mahkemesinin ceza mahkemesi kararının hukuk hakimini kural olarak bağlamayacağı yasal düzenlemesini esas alarak desteğin meydana gelen olayda asli kusurlu kabil ederek esas hakkında hüküm oluşturmasında bu yönüyle bir isabetsizlik tespit edilememiştir. Neticede; dosyada ki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamasına, daha önceki kusur raporlarını değerlendiren 18/06/2018 tarihli kusur bilirkişisi raporunun oluşa, somut olaya ve dosya kapsamına uygun olması, gerekçeli ve denetlenebilir nitelikte olması gerğince hükme esas alınmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmamasına, destek paylarının doğru olarak hesaplanmasına, bu hususta ki oluşa uygun olarak düzenlenen uzman bilirkişi raporunda ki maddi tazminata ilişkin hesaplamanın da hükme esas alınmasında bir usulsüzlük bulunmamasına göre, davalı vekilinin bu yönlere ilişkin istinaf taleplerinin HMK.nun 353/1-b/1 maddesi gereğince esastan reddi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca; 1-)Usul ve yasaya uygun olan istinaf incelemesine İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 05/12/2018 tarih ve 2015/1163 esas-2018/1108 karar sayılı karara yönelik davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-)İstinaf eden davalıdan alınması gereken 1.806,59-TL harçtan peşin yatırılan 451,64-TL nispi karar ilam harcının düşümü ile 1.354,95-TL nispi karar ilam harcının istinaf eden davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 3-)Duruşma yapılmadığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4-)İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, HMK. nun 353/1-b/1 madde hükmü uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK. nun 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.14/10/2021