Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2019/1111 E. 2021/1110 K. 08.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2019/1111
KARAR NO: 2021/1110
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/09/2018
NUMARASI: 2016/1236 E. – 2018/825 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 08/07/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalıların maliki, sürücüsü ve ZMM sigortacısı bulunduğu … plaka sayılı aracın marketten çıkıp yolun karşısına geçmeyen çalışan ve davacıların annesi olan …’a çarpması neticesinde meydana gelen 16/05/2013 günlü trafik kazasında, …’ın hayatını kaybettiğini, kazanın oluşumunda sigortalı araç sürücüsünün kusurlu bulunduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişen haklar saklı kalmak kaydıyla her bir davacı için ayrı ayrı 900,00-TL maddi tazminat ile, yargılama sırasında belirlenecek kusur ve maddi tazminat kapsamına göre miktarı bildirilecek olan manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiş; 20/02/2018 günlü dilekçe ile de manevi tazminata ilişkin isteklerini her bir davacı için ayrı ayrı 15.000,00-TL olmak üzere toplam 30.000,00-TL bulunduğunu açıklamıştır. Davalı vekilleri ayrı ayrı verdikleri cevap dilekçelerinde özetle; davanın reddine karar verilmesini savunmuşlardır. Mahkemece, iddia, savunma, toplanan deliller, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı gözetilerek; davacıların annesi olan …’ın ölümü ile sonuçlanan trafik kazasının oluşumunda, davalı araç sürücüsünün %20 oranında, müteveffanın ise %80 oranında kusurlu olduğu, ölenin kaza tarihinde 69 yaşında, davacıların ise 42 ve 44 yaşında olmaları nedeniyle, annelerinin desteğine ihtiyaç duyacak yaşta bulunmadıkları, dava dilekçesinde defin, tedavi gideri, hastane masrafı tarzı zarar kalemlerinden bahsedilmediği, ayrıca müteveffanın kaza akabinde hastaneye kaldırıldığı ve devamında vefat ettiği, dolayısıyla doğmuş hastane masrafı bulunmadığı, kaldı ki bu tip acil durumlarda tedavi giderlerin SGK’nun sorumluluğunda olduğu, SGK’ca karşılanmamış bir tedavi gideri oluştuğunun da dosyaya yansımadığı ve cenaze giderleri yönünden de davacılar tarafından ibraz edilmiş bir belge bulunmadığı, bu durumda maddi tazminata ilişkin talebin reddi gerektiği; manevi tazminatın zenginleşmeye yol açmayacak, tarafların kusur durumlarına , sosyal ekonomik yapılarına, yaşına, hakkaniyete göre belirlenecek bir miktarın taktirinden ibaret olacak olmasından dolayı 69 yaşında ve ölümüne ağırlıklı olarak kendi eylemi ile sebebiyet veren annelerini kaybeden davacıların olaydan duydukları manevi elem ve üzüntünün boyutu dikkate alınarak her biri için ayrı ayrı 3.000 TL manevi tazminatın hakkaniyete uygun olacağı ve zararın olayla birlikte doğması nedeniyle temerrüt olay tarihinde başladığından , olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalılardan tahsili gerektiği benimsenmek suretiyle; “-A) Maddi tazminat davasının reddine, B) manevi tazminat davasının kısmen kabüle ile; … için 3.000 TL ve … için 3.000 TL olmak üzere toplam 6.000 TL’nin manevi tazminatın olay tarihi olan 16/03/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalı … ile … San. Ve Tic. Ltd Şti’den müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine, Fazlaya ilişkin istemlerinin reddine,” karar verilmiştir. Karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. İstinaf nedenleri; destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin taleplerinin, bilirkişi raporu ile bağlı kalınarak, yazılı biçim ve şekilde reddedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu, hükme esas alınman bilirkişi raporundaki destek zararına ilişkin belirleme ve değerlendirmelere karşı yapmış oldukları itirazlar değerlendirilmemiş olmasının hatalı bulunduğu, ve kabule göre de hüküm altına alınan manevi tazminat miktarlarının yetersiz olduğuna yöneliktir. Dava, trafik kazası sonucunda meydana gelen ölüm olayına dayanılarak açılmış maddi ve manevi tazminat isteğine ilişkindir. 1-Destekten yoksun kalma tazminatı, 6098 sayılı TBK’nun 53.maddesinde düzenlenmiş olup, bu madde gereğince destekten yoksun kalma tazminatının kapsamı ve amacı, destekten yoksun kalanlarının desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumların korunmasıdır. Yani olaydan sonraki dönemde de destek olmasa bile onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olunan paranın ödettirilmesidir. Destek kavramı, hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tuttuğundan, ne hısımlığa ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır. Sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır ise de; destekten yoksun kaldığını ileri süren kimse, devamlı ve gerçek bir ihtiyaç içerisinde bulunmalı, ayrıca destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilebilmesi için öncelikle ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerekli olduğundan, açıklanan tüm bu hususların davacı tarafça kanıtlanması gerekir. Özetle ve öz olarak vefat edenin, destekten yoksun kaldığını iddia edenlere destek olduğu hususunun davacı tarafça ispat edilmelidir. Bu açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde; davacı taraf, yargılama sırasında ölenin davacılardan … ile birlikte oturduğunu, almış olduğu emekli aylığı ile davacı tarafa katkı sağladığını, aynı zamanda aynı evde ikamet etmeleri ve …’ın eşinin çalışması nedeniyle, ev işleri gibi günlük ihtiyaçların giderilmesine de katkı sağladığı, biri 7, diğeri 11 yaşında olup torunlarına baktığını belirterek, destek tazminatı talep etme haklarının bulunduğunu ileri sürmüştür.Dosya kapsamına göre; her iki davacının da evli olduğu, birinin 42, diğerinin ise 44 yaşında bulunduğu, …’ın biri 2003 doğumlu, biri de 2011 doğumlu olan 2 çocuğunun, diğer davacı …’ın da biri 1995, diğeri 1999 doğumlu 2 çocuğunun bulunduğu, UYAP’tan temin edilen bilgi ve belgelere göre de …’ın ölümünden önce kız evlat sıfatı ile (muhtemelen babasından) ölüm aylığı almakta olduğu görülmüştür. Müteveffa, kaza tarihinde 69 yaşında olup, nüfus kayıtlarındaki bilgilere göre yerleşim yeri adresi davacı …’la aynıdır.Birlikte oturdukları ileri sürülen davacı … ise aynı binada ve fakat başka bir dairede ikamet etmekte olduğu anlaşılmaktadır. Resmi kayıtlara göre; ölen ile birlikte oturduğu anlaşılan …’ın, çocuklarının yaşları bakım çağının ilerisindedir. Davacı taraf …’ın eşinin çalıştığını, bu nedenle yaşları küçük olan torunlarına babaannelerinin baktığını, müteveffanın sağlığında her iki davacıya maddi yönden düzenli ve eylemli yardımda bulunduğunu ileri sürmüş ise de, bu iddialarını kanıtlama bakımından dosyaya herhangi bir bilgi ve belge sunmadıkları, konuya ilişkin olarak tanık ismi dahi bildirmedikleri görülmüştür. Hal böyle olunca mahkemece, 08/01/2018 günlü bilirkişi raporundaki konuya ilişkin olan ve hayatın doğal akışına uygun bulunan belirleme ve değerlendirmelerin benimsenmesi suretiyle davacıların, destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin taleplerinin yazılı biçimde reddine karar verilmiş olmasında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığından, davacılar vekilinin bu yönü amaçlayan istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerekmiştir. 2-Davacılar vekilinin, hüküm altına alınan manevi tazminatın miktarına ilişkin istinaf itirazlarına gelince; …’ın ölümü ile sonuçlanan 13/03/2015 günlü trafik kazasının oluşumunda, davalı araç sürücüsünün %20 oranında, …’ın ise %80 oranında kusurlu olduğu dosya kapsamından anlaşılmaktadır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56/1. maddesine göre, hakimin olayın özelliklerini göz önünde tutarak manevi tazminat adı ile hak sahibi yararına takdir edeceği para tutarı, adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, malvarlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinilmemiştir. O halde, tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerektiği kadar olmalıdır. 22/06/1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde, takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar açıkça gösterilmiştir. Bunlar, her olaya göre değişebileceğinden; hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Dava konusu olayda zararlandırıcı eylemin tarihi, olayın meydana geliş şekli, ölenin kazanın meydana gelmesinde ağırlıklı kusura sahip bulunması, yaşı ve özellikle davacıların manevi tazminata ilişkin dava dilekçesindeki talep şekli gözetildiğinde, ölümle sonuçlanan taksirli eylem nedeniyle hüküm altına alınan manevi tazminat miktarının yukarıda açıklanan ilkelere ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesinde düzenlenen takdir hakkının kullanmasına ilişkin kurala uygun bulunmasına göre; davacılar vekilinin bu yöne ilişkin istinaf itirazlarının yerinde olmadığı ve reddi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki biçimde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca; 1-Usul ve yasaya uygun olan ve yukarıdaki başlıkta yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararına yönelik olarak davacılar vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK.m.353/1-b/1 hükmü gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-İstinaf yasa yoluna başvuran davacılar, görülmekte olan davada ihtiyarı dava arkadaşı konumunda bulunduklarından karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu uyarınca her birinden ayrı ayrı alınması alınması gereken 59,30-‘şar TL maktu istinaf karar ve ilam harcı toplamı olan 118,60-TL’den istinaf yasa yoluna başvuru sırasında davacılar tarafından peşin olarak yatırıldığı anlaşılan 35,90-TL’nin düşümü ile kalan 82,70 -TL harcın davacılardan müsavi şekilde alınarak Hazine’ye gelir kaydedilmesine, 3-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4-İstinaf yasa yoluna başvuran davacılar tarafından yapılan giderlerin üzerlerinde bırakılmasına, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve maddi tazminata ilişkin hüküm bölümü bakımından HMK. m. 361. gereğince, tebliğden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz yasa yolu açık; manevi tazminata ilişkin hüküm bölümü bakımından ise HMK.m.362/1-a gereğince miktar itibariyle kesin olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 08/07/2021