Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2019/110 E. 2021/339 K. 25.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO : 2019/110
KARAR NO : 2021/339
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/07/2018
NUMARASI: 2014/1074 E. – 2018/746 K.
DAVA: Trafik Kazasından Kaynaklanan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 25/02/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … nezdinde ZMM sigortalı bulunan ve diğer davalı …’in sevk ve idaresinde olan … plaka sayılı aracın vekil edenlerİnden … sürücüsü olduğu … plaka sayılı motosiklete çarpması neticesinde meydana gelen 09/02/2014 günlü trafik kazasında motosiklet sürücüsü olan davacı … ile motosiklette yolcu olarak bulunan diğer davacı …’in yaralanarak malul kaldıklarını, ayrıca davacılardan … yüzünde sabit iz oluştuğunu, tedavi gideri yapılmak zorunda kalındığını, kaza neticesinde davacıların eğitimlerinden de geri kaldıklarını, kazanın oluşumunda davalı araç sürücüsünün kusurlu bulunduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişen haklar saklı kalmak kaydıyla uğranılan tüm maddi zararlara karşılık olmak üzere her bir davacı için ayrı ayrı 1.000,00-TL olmak üzere toplam 2.000,00-TL maddi tazminatın temerrüt tarihinden işletilecek faiziyle birlikte tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen, yine her bir davacı için ayrı ayrı 10.000,00-TL olmak kaydıyla toplam 20.000,00-TL manevi tazminatın da araç sürücüsü ve işleteni olan davalıdan kaza tarihinden işletilecek yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiş; 07/11/2017 günlü ıslah dilekçesi ile de maddi tazminata ilişkin istek miktarını … için 16.434,98-TL’ye, … için olan istek miktarını da 16.736,88-TL’ye çıkarttıklarını açıklamıştır. Davalı … A.Ş vekili cevabında özetle; dava tarihi itibariyle davacılar reşit olmadığından ve açılan davada davacılar anne ve babaları tarafından temsil edilmediğinden davacıların dava ehliyeti yokluğu sebebiyle davanın dava şartı eksikliğinden reddine karar verilmesini istediklerini, ayrıca kaza tutanağı incelendiğinde davacı … ehliyetsiz olduğu ve davacı …’un hatır için taşındığının ve kazanın oluşumunda asıl kusurlu olanın davacı … olduğunun görüleceğini, müvekkilinin, maddi tazminat talepleri açısından poliçe limitleri dahilinde ve sigortalı aracın sürücüsünün kusuru oranında davacının zararlarını gidermekle yükümlü olduğunu, davacı … açısından hatır taşıması indiriminin yapılması gerektiğini ayrıca davacı …’un araç sürücüsünün hız yapmasına engel olmadığı için kusura katıldığını, davacının tedavi giderleri talebinin 2918 sayılı kanunun 6110 sayılı yasa ile yeniden düzenlenen 98.maddesine göre yasaya aykırı ve reddedilmesi gerektiğini, müvekkiline herhangi bir başvuruda bulunulmadığından davacılar lehine bir tazminata hükmedilecek ise tazminata dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde; Davacıların reşit olmadıklarını işbu davayı velileri vasıtası ile açmaları gerekirken kendi adlarına açılmasının husumet eksikliği olduğunu davanın bu nedenle reddi gerektiğini, kazaya karışan tarafların tacir olmadıkları için davaya bakma görevinin Asliye Hukuk Mahkemesine ait olduğunu, davacıların motosiklete yükledikleri su bidonları ile su servisi yaptıklarını ehliyetleri ve ruhsatlarının olmadığını, kendilerinin dikkatsiz ve süratli kullandıkları motosiklet ile davalının aracına sağdan vurduklarını ve aracın soluna devrildiklerini tüm kusurun davacı tarafta bulunduğunu, ayrıca davacıların kasklarının, motor kıyafetlerinin olmadığını, ilkel şekilde su servisi yaptıklarının anlaşıldığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; davacılar yaralanması ile sonuçlanan trafik kazası sonucunda davalı araç sürücüsünün %60 oranında, davacı … ise %40 oranında kusurlu olduğu, her iki davacının da kaza neticesinde %3,3 oranında beden gücü kaybına uğradıklarını, iyileşme sürelerinin de 4 ay olduğunu benimsenmek suretiyle hükme esas alınan aktüer bilirkişi görüşü doğrultusunda; “1-Davacı tarafın maddi tazminat taleplerinin kabulü ile davacı … için 16.434,98-TL, davacı … için 16.736,88-TL, maddi tazminatın davalı … açısından olay tarihinden itibaren davalı … açısından dava tarihinden itibaren değişebilir oranlarda işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınıp davacılara ödenmesine,2-Davacı tarafın manevi tazminat taleplerinin kabulü ile davacı … için takdiren 2.500-TL, davacı … için takdiren 2.500-TL manevi tazminatın davalı … açısından olay tarihinden itibaren davalı … açısından dava tarihinden itibaren değişebilir oranlarda işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınıp davacılara ödenmesine, ” karar verilmiştir.Karara karşı davacılar vekili, davalı … ve davalı … vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.Davacılar vekilinin istinaf nedenleri; hükme esas alınan manevi tazminat miktarlarının yetersiz olduğuna yöneliktir. Davalı … AŞ. Vekilinin istinaf nedenleri; dava tarihinde davacıların dava ehliyeti bulunmadığı halde, bu durumun gözetilmemesinin hatalı olduğu, kabule göre de vekil edeni sigorta şirketinden manevi tazminat talep edilmediği ve zaten ZMM sigortacısından manevi tazminat talep edilemeyeceği halde, manevi tazminata ilişkin olarak diğer davalı ile birlikte sorumlulukları yoluna gidilmesinin isabetsiz olduğu, ayrıca yargılama sırasında müterafik kusur ve hatır taşınması indirimi talep ettikleri halde bu konular üzerinde hiç durulmadan ve değerlendirilmeden karar verilmesinin doğru olmadığı ve hükme esas alınan 30/10/2017 günlü raporun kendilerine tebliğ edilmemesi nedeniyle savunma haklarının da kısıtlandığına ilişkindir. Davalı … vekilinin istinaf nedenleri; davacıların yaşları nedeniyle görülmekte olan davayı açamayacakları, ayrıca kusura ilişkin belirlemenin hatalı olduğu, ayrıca kask takmayan ve ehliyetsiz kişinin aracına binmek suretiyle oluşan müterafik kusur durumunun değerlendirilmediği hususlarına yöneliktir. Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat isteğine ilişkindir. 1-Dosya kapsamından görülmekte olan davanın davacı … velayeten annesi … ile babası …; davacı …’a velayeten annesi … ile babası … tarafından Av. …’e verilen vekaletnamelere dayanılarak 06/03/2014 tarihinde açıldığı, davacı … 09/09/1999 doğumlu olduğu ve yargılama sırasında 09/09/2017 tarihinde reşit hale gelerek dava ehliyeti kazandığı: diğer davacı …’un da 22/09/2000 doğumlu olduğu ve istinaf dilekçesi verilmeden önce 22/09/2018 tarihinde reşit hale geldiği anlaşılmaktadır. Bu durumda adı geçen davacıların reşit hale gelmelerinden sonra kendileri ya da vekilleri aracılığıyla yargılamayı sürdürmeleri gerekir. Ne var ki, davacıların kendileri adına adına verdikleri bir vekaletname dosya arasında bulunmamaktadır. Hakkındaki dava velisi tarafından açılan ve takip edilen çocuk, dava sırasında ergin olursa velisinin yasal temsilci sıfatı sona erer. Bundan sonra davanın, ergin çocuk tarafından veya vekalet verdiği bir avukat tarafından takip edilmesi gerekir. Aksi halde velinin yaptığı veya veliye karşı yapılan tüm işlemler geçersiz olur. Ehliyet konusu dava şartlarından olup, hakim tarafından kendiliğinden gözetilmelidir. Davacı … , yargılama sırasında ergin olduğuna ve diğer davacı da yargılamadan sonra olsa bile adına verilen istinaf dilekçesi tarihinden önce reşit hale geldiğine göre anne ve babanın ergin olan çocuklarını görülmekte olan davada temsil etme olanağı kalmamıştır. Bu durumda mahkemece yargılama sırasında reşit hale gelen davacı … davetiye çıkararak duruşmalara katılmasının sağlanılması veya kendisi adına verdiği vekaletname kapsamında vekili aracılığıyla yargılamayı sürdürmesi gerektiği, ayrıca istinaf dilekçesi verilmeden reşit hale gelen davacı … için anne ve babası tarafından verilen vekaletnameye dayanılarak istinaf isteğinde bulunulamayacağı düşünülmeli ve buna göre işlem ve yargılama yapılarak oluşacak duruma göre bir karar verilmelidir. 2-Kabule göre de bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. (Anayasa m.141/3). İlke, adil yargılanma hakkı kapsamında ve kamu düzenine ilişkin bulunmaktadır. (Anayasa m. 36/1 ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi m.6). Mahkeme kararlarının gerekçe bölümünde; sav ve savunmaların özeti, çekişmeli ve çekişmesiz noktalar ile ret ve üstün tutulma nedenleri; sabit görülen olgulardan çıkarılan sonuçlar ile hukuki nedenin gösterilmesi gerekir. (HMK m. 297/1-c). Bundan ayrı, HMK’nun 297/2 madde hükmüne göre; hakim, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar etmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakları açıkça bildirmesi gerekir.Gerekçe, mahkemenin benimsediği olgular ile hüküm bölümü arasındaki yasal bağ niteliğinde olup; taraflar nezdinde ve yasa yolu incelemesi bakımından denetim olanağı sağlamalı ve hüküm bölümüyle de tam olarak örtüşmelidir.Somut olaya dönüldüğünde; davalılar, kazanın oluşumunda asıl kusurlu olanın davacı taraf olduğunu ileri sürdükleri ayrıca müterafik kusur durumu ile hatır taşıması indiriminin belirlenecek tazminatta gözetilmesini istedikleri ve davalılardan … hükme esas alınan 30/10/2017 günlü bilirkişi raporundaki kusura ilişkin belirlemeye itiraz ettiği halde mahkemece tüm bu talepler üzerinde durulmadığı gibi neden durulmadığı konusunda bir değerlendirme yapılmamış ve gerekçe oluşturulmamıştır. Bundan ayrı hükme esas alınan 30/10/2017 günlü bilirkişi raporu davalı … şirketine tebliğ edilmemiş dolayısı ile bu davalının rapora karşı itiraz ve savunma hakları kısıtlanmıştır. 3-Tüm bunlardan ayrı, 6100 sayılı HMK.’nun 26.maddesinde; “Hakim, tarafların talep sonuçları ile bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.” denilmektedir. Somut olaya dönüldüğünde, dava dilekçesinde, manevi tazminata ilişkin talepler sadece davalılardan …’e yöneltildiği, diğer bir anlatımla manevi tazminat bakımından davalı sigortaya yöneltilmiş bir istek olmadığı halde davalı … şirketinin hüküm altına alınan manevi tazminatlardan diğer davalı … ile birlikte sorumluluğu yoluna gidilmiş olması ve buna bağlı olarak hatalı yargılama harç ve giderleri ile vekalet ücreti belirlemesi yapılmış bulunması da isabetsizdir.Az yukarıda bentler halinde gösterilen ve kamu düzeninden olan yanılgılar istinaf edenin sıfatı ve istinaf nedenleriyle bağlı olmaksızın resen gözetilmesi gerektiğinden, tarafların istinaf başvurularının kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen kararın HMK.m.353/1-a/4 ve HMK.m.353/1-a/6 hükmü kapsamında kaldırılmasına, açıklanan şekillerde işlem ve yargılama yapılarak meydana gelecek duruma göre ve yasa yolu incelemesine olanak sağlayacak biçimde gerekçe oluşturularak uyuşmazlık hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki biçimde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca; 1-Davacılar vekili ile davalı … A.Ş. vekili ve davalı … vekilinin istinaf başvurularının yukarıda açıklanan nedenlerle KABULÜ ile, İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/07/2018 tarih ve 2014/1074 E. – 2018/746 K. sayılı kararının HMK.m.353/1-a/4 ve HMK.m.353/1-b/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın belirtilen şekilde işlem ve yargılama yapılarak yeniden bir hüküm kurulmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf yasa yoluna başvuran taraflarca yatırılan istinaf karar ve ilam harçlarının istek halinde kendilerine İADESİNE,4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,5-İstinaf yasa yoluna başvuran davacılar ve davalılar tarafından yapılan diğer istinaf yargılama giderlerinin ise ilk derece mahkemesince yapılacak yargılama sonucunda verilecek hükümde dikkate alınmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda ve HMK.m. 353/1-a/6 hükmü uyarınca kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 25/02/2021