Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2019/1099 E. 2021/1084 K. 24.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2019/1099
KARAR NO: 2021/1084
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/11/2018
NUMARASI: 2016/236 E. – 2018/1179 K.
DAVANIN KONUSU: Trafik Kazasından Kaynaklanan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/06/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı sigorta şirketi nezdinde ZMM sigortalı bulunan dava dışı …’ın sevk ve idaresindeki … plaka sayılı Adana Büyükşehir Belediyesine ait halk otobüsü ile vekil edeninin sürücüsü bulunduğu motosikletin çarpışması neticesinde meydana gelen 21/04/2015 günlü trafik kazasında davacının yaralanarak bedensel zarara uğradığını belirterek fazlaya ilişen haklar saklı kalmak kaydıyla 500,00-TL’si kalıcı, 500,00-TL’si geçici iş göremezlik zararına ve 500,00-TL’si de geçici iş göremez olunan dönemdeki bakıcı gideri zararına karşılık olmak kaydıyla toplam 1.500,00-TL maddi tazminatın, dava tarihinden işletilecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş; UYAP’tan gönderilen 19/02/2018 günlü ıslah dilekçesi ile de sürekli iş göremezlik zararına ilişkin istek miktarını 28.300,30-TL’ye, geçici iş göremezlik zararına ilişkin istek miktarını 5.881,74-TL’ye ve bakıcı giderine ilişkin istek miktarına da 7.470,60-TL’ye çıkarttıklarını açıklamıştır. Davalı sigorta şirketi vekili cevabında özetle; CMK’nun 253. Madde hükmü uyarınca davacı ile sigortalı araç sürücüsü arasında uzlaşma olup olmadığının araştırılmasını istediklerini, ayrıca davacının uğradığı bedensel zararın varlığını usulüne uygun şekilde kanıtlaması gerektiğini ve talep edilen faiz türünün de doğru olmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece iddia, savunma, toplanan deliller, bilirkişi raporları ile tüm dosya kapsamı gözetilerek; davacının yaralanması ile sonuçlanan trafik kazasının oluşumunda, sigortalı araç sürücüsünün%75 oranında, davacının ise %25 oranında kusurlu oldukları, kaza sonucunda davacının %3.3 oranında kalıcı sakatlığa uğradığı, iyileşme süresinin 180 gün olduğu benimsenmek suretiyle, 16/02/2018 günlü kök ve 01/10/2018 günlü ek hesap bilirkişi raporu doğrultusunda; “Davanın KISMEN KABULÜ ile 21.225,23 TL sürekli iş göremezlik zararı, 4.411,31 TL geçici iş göremezlik zararı, 5.602,95 TL bakıcı gideri olmak üzere toplam 31.239,49 TL maddi tazminatın dava tarihi olan 04/03/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, fazla istemin REDDİNE,” karar verilmiştir. Karara karşı davalı sigorta şirketi vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. İstinaf nedenleri; 6704 sayılı yasa ile değişik KTK’nın 97.maddesi uyarınca, dava açılmadan önce sigorta şirketine başvuruda bulunulmasının dava şartı haline getirildiğini, görülmekte olan davada böyle bir başvuru olmadığından, davanın öncelikle dava şartı yokluğundan reddedilmesi gerekirken, bu hususun değerlendirilmemiş olmasının usulsuz olduğu, ayrıca 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMM sigortası Genel Şartlarındaki yeni düzenlemelere göre geçici iş göremezlik zararın ve bakıcı gideri zararının teminat dışı kaldığının göz ardı edildiği, kabule göre de kusura ilişkin belirlemelerin ATK veya Karayolları Fen Heyetinden seçilecek bilirkişilerce; maluliyete ilişkin belirlemenin de ATK 3. İhtisas Dairesince yapılması gerekirken, bunun yapılmamış olmasının hatalı olduğu ve hüküm altına alınan faiz cinsinin de yanlış belirlendiği hususlarına yöneliktir. İstinaf edenin sıfatına, istinafın kapsam ve nedenleriyle sınırlı olmak kaydıyla yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda; Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat isteğine ilişkindir. Maluliyete ilişkin belirlemelerin mutlaka ATK 3. İhtisas dairesince yapılması gerektiğine ilişkin yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. Yerleşmiş yargısal uygulamalara göre; bu yöndeki belirlemelerin, Üniversitelerin Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlıklarınca da yapılabileceği açıktır. Bu durumda Çukurova Üni. Tıp Fak. Adli Tıp Anabilim Dalında görev yapmakta oldukları anlaşılan uzman bilirkişiler tarafından, davacının kazadan sonra görmüş olduğu tüm tedavi evraklarının değerlendirilmesi suretiyle Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Tespit İşlemleri Yönetmeliği (SSK Sağlık İşlemleri Tüzüğü) hükümlerine atfen düzenlendiği anlaşılan 13/11/2017 günlü rapor, her ne kadar kaza tarihinde yürürlükte bulunan Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre düzenlenmemiş ise de, her iki yönetmelikte kullanılan cetvellerin aynı olması ve esasen söz konusu bu rapordaki belirleme ve değerlendirmelere karşı davalı tarafça somut bir itiraz ileri sürülmediği de gözetildiğinde maluliyete ilişkin bu raporun hükme esas alınmasında bir isabetsizlik tespit edilmemiştir, Aynı şekilde aktüer bilirkişi … tarafından düzenlenen 16/02/2018 günlü rapordaki hesap yöntemi ile bilirkişinin niteliğine yönelik olarak da herhangi bir itirazda bulunulmadığından, bu rapordaki belirleme ve değerlendirmeler davacı taraf bakımından usulü kazanılmış hak oluşturacağından, bu raporun da hükme esas alınmasında bir yanılgı bulunmamaktadır. Ayrıca makine mühendisi … tarafından düzenlenen 18/05/2018 günlü rapordaki kusura ilişkin belirleme ve değerlendirmelerin, dosyaya, oluşa uygun denetlenebilir gerekçeler içermesi ve kusura ilişkin raporların mutlaka ATK ‘ca düzenlenmesinin de gerekmemesine göre kusura ilişkin olarak 18/05/2018 günlü raporun hükme esas alınmış olmasında da hatalı bir uygulama bulunmamaktadır. 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMM sigortası genel şartlarında yapılan değişikliklerinin kaza tarihinden sonra; dava açılmadan önce sigorta şirketine başvuruda bulunulmasını dava şartı haline getiren KTK’nun 97.maddesinde yapılan ve 26/04/2016 tarihinde yürürlüğe giren düzenlemenin de dava tarihinden sonra olması nedeniyle somut olaya uygulanamayacağı açık olup, bu yöne ilişen istinaf itirazları da yersizdir. Sigortalı aracın, kaza tarihinde taşıma işinde kullanılan hatlı halk otobüsü olduğu gözetildiğinde, hüküm altına alınan tazminat bakımından, avans faizi uygulanmış olmasında da usul ve yasaya aykırı bir durum bulunmamaktadır. Hal böyle olunca, dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde ve takdirinde bir isabetsizlik tespit edilemediğinden, davalı vekilinin tüm istinaf itirazlarının esastan reddi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki biçimde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca; 1-Usul ve yasaya uygun olan ve yukarıdaki başlıkta yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararına yönelik olarak davalı sigorta şirketi vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK.m.353/1-b/1 hükmü gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-İstinaf yasa yoluna başvuran davalıdan Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 2.133,96-TL nispi istinaf karar ve ilam harcından, istinaf yasa yoluna başvuru sırasında peşin olarak yatırıldığı anlaşılan 533,49-TL nispi ve 44,40-TL maktu istinaf karar ve ilam harçlarının toplamı olan 577.89-TL’nin düşümü ile bakiye 1.556,07-TL harcın davalı sigorta şirketinden tahsili ile Hazine’ye gelir kaydedilmesine, 3-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından yapılan diğer giderlerin üzerlerinde bırakılmasına, HMK. m.353/1-b/1 hükmü uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK.m.362/1-a hükmü gereğince miktar itibariyle kesin olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.24/06/2021