Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2018/513 E. 2019/4131 K. 19.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2018/513
KARAR NO : 2019/4131
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/11/2017
NUMARASI : 2016/24 E. – 2017/984 K.
DAVANIN KONUSU: Trafik Kazasından Kaynaklanan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 19/12/2019
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; vekil edeninin oğlu olan … sevk ve idaresindeki … plaka sayılı traktör ile 17/11/2006 tarihinde yaptığı tek taraflı trafik kazasında hayatını kaybettiğini, aracın ZMM sigortası bulunması nedeniyle, ölenin desteğinden yoksun kalan ve 3.kişi konumunda bulunan vekil edeninin uğradığı destekten yoksun kalma tazminatının Güvence Hesabı’nca karşılanması gerektiğini, bu amaçla davalı kuruma yapılan 17/12/2015 günlü başvurudan ise sonuç alınamadığını belirterek, fazlaya ilişen haklar saklı kalmak kaydıyla 1.000,00-TL destekten yoksun kalma tazminatının temerrüt tarihinden işletilecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, UYAP’tan gönderilen 02/11/2017 günlü ıslah dilekçesi ile de istek miktarını 43.399,58-TL’ye çıkarttıklarını açıklamıştır.Davalı Güvence Hesabı vekili cevabında özetle; kaza tespit tutanağına göre, kaza tarihini 17/11/2007 olduğu halde, davacının kazanın 17/11/2006 tarihinde meydana geldiğini açıkladığı, bu nedenle öncelikle kaza tarihinin ne olduğunun belirlenmesi gerektiğini, kaza tarihinden itibaren 2 yıl içerisinde yapılmış herhangi bir başvuru olmadığından Karayolları Trafik Kanunun 109/1 maddesi gereğince, görülmekte olan davanın zamanaşımı süresinin geçirilmesinden sonra açılması nedeniyle reddedilmesini istediklerini, ayrıca kazanın sürücünün kusuru ile meydana gelmesi ve kazada sadece kendisinin öldüğü gözetildiğinde somut olayda uzamış ceza zamanaşımı süresinin uygulanamayacağını, davacının ölenin mirasçısı bulunması nedeniyle 3.kişi sıfatını taşımadığını, alacaklı-borçluluk durumunun birleştiğini, SGK tarafından davacıya ödenmiş veya ödenecek rücua tabi tazminat miktarının gözetilmesine ve kusur durumunun belirlenmesinin de istediklerini, avans faiz talebinin de yerinde olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Mahkemece, iddia, savunma, toplanan deliller, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı gözetilerek, 17/11/2007 tarihinde meydana geldiği anlaşılan ve ZMM sigortası bulunmayan… plaka sayılı traktörün neden olduğu tek taraflı trafik kazasının oluşumunda, davacının oğlu olan müteveffa sürücünün ATK’ dan alınan 22/02/2017 günlü rapordanda anlaşılacağı üzere tam kusurlu olduğu, görülmekte olan davada davacı annenin 3.kişi konumunda bulunduğu, kazada bir kişinin öldüğü gözetildiğinde 5237 sayılı TCK’nın 66/1-d maddesinde öngörülen 15 yıllık uzamış zamanaşımı süresi dolmadan davanın açılmış olması nedeniyle, davalı tarafın zamanaşımı defini yerinde olmadığı görüşünden hareketle hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporu doğrultusunda, davanın kabulü ile 43.399,58-TL destekten yoksun kalma tazminatının temerrüt tarihi olan 30/12/2015 tarihinden işletilecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiştir.Karara karşı davalı Güvence Hesabı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.İstinaf nedenleri; cevap dilekçesindeki davanın reddine karar verilmesi gerektiğine ilişkin olarak gösterilen nedenlerle aynı olup, ayrıca destekten yoksun kalma tazminatı hesaplamasının 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMM Genel Şartları uyarınca yapılması gerektiği hususuna yöneliktir.Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı isteğine ilişkindir.İstinaf edenin sıfatına, istinafın kapsam ve nedenleriyle sınırlı olmak kaydıyla yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda;2918 sayılı KTK.nun 109. maddesinde haksız fiil niteliğindeki trafik kazalarından doğan tazminat taleplerlerinin, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrayacağı, davanın, cezayı gerektiren bir fiilden doğması ve ceza kanununun bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş olması halinde, bu sürenin maddi tazminat talepleri içinde geçerli olacağı hüküm altına alınmıştır.Yine maddi ve manevi tazminat istemlerinin bağlı olduğu zamanaşımı süreleri 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 72. (mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60.) maddesinde de düzenlenmiştir.6098 Sayılı TBK’nın 72/1. maddesinde “Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her halde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.” denilerek mülga 818 sayılı BK’nın 60. maddesinde olduğu gibi üç türlü zamanaşımı süresi öngörülmüştür.Dava konusu olayda, trafik kazası 28/12/2006 tarihinde meydana gelmiş, görülmekte olan dava ise 13/02/2017 tarihinde açılmıştır. 2918 sayılı KTK’nın az yukarıda açıklanan madde hükümleri uyarınca, gözden kaçırılmaması gereken husus Yargıtay Özel Dairesinin pek çok benzer İçtihadından da anlaşılacağı üzere, ceza kanununda ön görülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesi koşulu, sadece eylemin ceza kanununa göre suç sayılması halidir. Böyle olunca, uzamış (ceza) zamanaşımının uygulanabilmesi için eylemi gerçekleştiren fail hakkında soruşturma açılması, mahkumiyetle sonuçlandırılmış bir ceza davası varlığı koşulu aranmamaktadır. Diğer bir ifadeyle, ölenin sürücü olmasının sonuca bir etkisi bulunmamaktadır. Zira yasa koyucu, ceza zamanaşımı uygulaması bakımından sürücü ve diğer sorumlular bakımından bir ayırım yapmamış, kuralın tümü için geçerli olduğunu kabul etmiştir. (Hukuk Genel Kurulu kararları da bu yöndedir.)Somut olayda kaza, 17/11/2007 tarihinde gerçekleşmiş ve davaya konu trafik kazasında davacının miras bırakanı olan oğlu ölmüştür. Dolayısıyla, desteğin ölümü esasen cezayı gerektiren fiil niteliğindedir. Kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 85/1 ve 66/d maddesi hükmüne göre, ceza zamanaşımı süresi 15 yıl olup, dava tarihinde uzamış (ceza) zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşıldığından, davalı Güvence Hesabı vekilinin bu yöne ilişen istinaf itirazı yersizdir.Ayrıca, dosya içindeki bilgi ve belgelere, hakem kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde; hükme esas alınan uzman bilirkişi raporundaki belirlemelerin ve hesap yönteminin oluşa, yerleşmiş uygulamalara uygun denetime elverir gerekçeler içermesine, kaza tarihinden çok sonra 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMM Sigortası Genel Şartlarında yapılan değişikliklerin somut olaya uygulanamayacağının açık bulunmasına; 17/11/2007 olan kaza tarihi itibariyle uygulanması gereken yasal mevzuat ve Yargıtay’ın yerleşmiş uygulamaları dikkate alındığında; sürücü destek ister kendi kusuru, ister bir başkasının kusuru ile ölmüş olsun, ölüm destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğuran bir sonuç olduğundan; desteğin kusurunun destekten yoksun kalanlara yansıtılamayacağı; araç sürücüsünün veya işleteninin tam kusurlu olması halinde dahi 3.kişi konumunda olan destekten yoksun kalan kişinin sigorta şirketinden tazminat isteme hakkına sahip olduğu konusunda duraksama bulunmadığına; bu durumda 3.kişi sıfatıyla dava açan destekten yoksun kalan kişi bakımından TBK’nun 135. maddesinde düzenlenen alacaklı-borçlu sıfatlarının birleşmesi durumunun da gerçekleşmemiş olmasına göre; mahkemece verilen davanın kabulüne ilişkin olan kararda usul ve yasaya aykırı bir yön belirlenemediğinden; yerinde görülmeyen tüm davalı istinaf itirazlarının HMK.m.353/1-b/1 hükmü uyarınca, reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki biçimde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca;1- İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/11/2017 gün ve 2016/24 E. ve 2017/984 sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle HMK 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu hükümleri uyarınca, istinaf yasa yoluna başvuran davalıdan alınması gerekli 2.964,62-TLnispi istinaf karar ve ilam harcıdan, peşin olarak yatırılmış olduğu anlaşılan 741,20-TL’nin düşümü ile kalan 2.223,42-TLnispi istinaf karar ve ilam harcının davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydedilmesine, 3-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle taraflar yararına avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,4-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK.m.362/1-a hükmü gereğince miktar itibariyle kesin olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 19/12/2019