Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2018/371 E. 2019/4122 K. 19.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2018/371
KARAR NO : 2019/4122
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/07/2017
NUMARASI : 2015/797 E. – 2017/535 K.
DAVANIN KONUSU: Trafik Kazasından Kaynaklanan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 19/12/2019
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; vekil edeninin içinde yolcu olarak bulunduğu … plaka sayılı ZMM sigortası bulunmayan aracın 14/07/2014 tarihinde yaptığı trafik kazası sonucunda ciddi biçimde yaralandığını, el parmaklarını kullanamaz ve çalışamaz hale geldiğini ileri sürerek fazlaya ilişen haklar saklı kalmak kaydıyla, yargılama sırasında belirlenecek iş göremezlik tazminatına karşılık olmak üzere şimdilik 1.000,00-TL maddi tazminatın kaza tarihinden işletilecek avans faiziyle birlikte davalı Güvence Hesabından tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı Güvence Hesabı vekili cevabında özetle; davacının yaralanması ile sonuçlanan trafik kazasına neden olduğu ileri sürülen aracın tramer kaydına göre yolcu taşıma işi yaptığının anlaşıldığını, bu durumda aracın Zorunlu Ferdi Kaza Koltuk Sigortası yaptırması zorunlu araçlardan olup olmadığının araştırılmasını istediklerini, ayrıca davacının uğradığı zararı usulüne uygun şekilde kanıtlaması gerektiğini, faiz cinsi ve faiz başlangıcı bakımından olan taleplerin de haksız olduğunu ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiş, 09/11/2016 günlü dilekçe ile de; tramer sorgusuna göre … plaka sayılı Şasi No: … …, Motor No: … olan aracın … AŞ nezdinde sigortalı olduğunun anlaşıldığı, bu durumda Güvence Hesabının sorumluluğu yoluna gidilemeyeceği bildirilmiştir.Mahkemece, yargılama sırasında ATK 3. İhtisas Kurulundan temin edilen 03/02/2017 günlü rapordan da anlaşılacağı üzere davacının maluliyete uğramadığının belirlendiğini, bu durumda sürekli iş göremezlik tazminatı talep edilemeyeceği, her ne kadar söz konusu raporda iyileşme süresinin 2 aya kadar uzayabileceği bildirilmiş ise de, Güvence Hesabının geçici iş göremezlik zararı ile ilgili bir sorumluluğu bulunmadığı görüşünden hareketle, kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.Karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.İstinaf nedenleri; hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu raporunun kaza tarihinde yürürlükte bulunan Maluliyet İşlemleri Yönetmeliği Hükümleri uyarınca düzenlenmemiş olması nedeniyle geçerli ve yeterli nitelik taşımadığı, kaldı ki parmakları kesilen davacının maluliyetinin olmadığından da söz edilemeyeceği, kabule göre de hükme esas alınan raporda açıkça davacının 2 ay süreyle geçici iş göremezliğe uğradığı belirtildiği halde, bu süre için herhangi bir hesaplama yapılmadan davanın reddine karar verilmesinin de doğru bulunmadığı hususlarına yöneliktir.Dava; ZMM sigortası bulunmadığı ileri sürülen aracın neden olduğu trafik kazası sonucunda meydana gelen yaralanmaya bağlı olarak açılmış iş göremezlik tazminatı isteğine ilişkindir.1-2918 sayılı KTK’nun 91.maddesinde motorlu araçların trafik sigortası yaptırmalarının zorunlu olduğu, Güvence Hesabı yönetmeliğinin 9.maddesinde de trafik sigortası bulunmayan araçların neden olduğu bedensel zararlar için Güvence Hesabına başvurulabileceği düzenlenmiş olup; 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14/1 ve 14/2-6 maddelerinde de 2918 sayılı KTK ve 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu ile ihdas edilen zorunlu sorumluluk sigortası bulunmayan araçların neden olduğu bedensel zararlar için Güvence Hesabına başvurulabileceği açıklanmıştır. Bedensel zararlardan maksat ise geçici ve kalıcı tüm bedensel zararlara ilişkindir. Dolayısı ile, yukarıda açıklanan yasal düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere Güvence Hesabının bu yöndeki sorumluluğu konusunda herhangi bir ayrım yapılmış değildir.Ancak; kazaya neden olduğu ileri sürülen … plaka sayılı araç dosya içerisinde mevcut araç tescil kayıtlarında; 2013 model tek katlı otobüs olup, kullanım şekli yolcu nakli olarak gösterilmiş, ayrıca … Büyükşehir Belediyesi Özel Halk Otobüsü olduğu açıklanmış ve belediye sınırları dışına çıkamaz bilgisine yer verildiği görülmüş, talep konusu kazanın da dosya kapsamana göre; Diyarbakır İli, Yenişehir İlçesinde meydana geldiği anlaşılmıştır. Karar tarihinde yürürlükte bulunan 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunun 18.maddesine göre; taşımacılar “Zorunlu Karayolu Taşımacılık Mali Sorumluluk Sigortası” yaptırmak ve yolcuya gelebilecek bedeni zararlar için yasanın 17.maddesinden doğan sorumluluklarını sigorta ettirmek zorundadırlar. Anılan kanunun 19/son ve Zorunlu Karayolu Taşımacılık Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.8 madde hükümlerine göre meydana gelen zarar öncelikle taşımacılık sigortasından karşılanır. Ancak, bu sigortanın hiç yapılmamış olması, yapılmış ve fakat geçersiz hale gelmiş olması, süresinin geçmiş bulunması veya meydana gelen zararın bu sigorta teminatlarının üzerinde bulunması halinde teminatlar üzerinde kalan kısım için zorunlu mali sorumluluk sigortasına veya varsa ihtiyari mali sorumluluk sigortasına başvurulabilir. Açıklanan düzenlemelerden de açıklanacağı üzere yasa koyucu; yolcuların uğradığı bedensel zararlar için taşımacılık sigortası, trafik sigortası ve ihtiyari mali mesuliyet sigortası bakımından müştereken ve müteselsilen bir sorumluluk değil, sıralı bir sorumluluk öngörmüştür.Somut olaya dönüldüğünde mahkemece; kazaya neden olan aracın zorunlu mali taşımacılık sigortası yaptırması, zorunlu araçlardan olup olmadığı konusunda herhangi bir inceleme ve değerlendirme yapmadığı gibi, aracın Zorunlu Taşımacılık Sigorta Poliçesi veya Zorunlu Trafik Sigortası olup olmadığı da Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezinden sorulup belirlenmiş değildir.HMK’nun ” Dava Şartları” başlıklı 114/1-d maddesinde “Tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları; kanuni temsilin söz konusu olduğu hallerde, temsilcinin gerekli niteliğe sahip bulunması” bir dava şartı olarak gösterilmiş olup, dava şartları kamu düzeninden olup resen dikkate alınması gereken bir husustur. Mahkemece; davalı Güvence Hesabına dava yöneltilmesi için gerekli olan ve az yukarıda açıklanan koşulların gerçekleşip gerçekleşmediği konusu üzerinde durulmadan, gerekli araştırma inceleme ve değerlendirme yapılmadan işin esasına gidilerek davanın kanıtlanamadığından bahisle reddine karar verilmesi HMK.m.353/1-a/4 hükmü kapsamında yerinde bulunmamakta olup; istinaf yasa yoluna başvuranının sıfatına bakılmaksızın kamu düzenini ilişkin bulunan nedenle, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması gerekmiştir.2- Yukarıda (1) nolu bentte gösterilen şekilde yapılacak inceleme ve değerlendirme sonucunda, Güvence Hesabına dava yöneltilebileceği sonucuna varılır ise; Dosyada mevcut kayıt ve belgelere göre; hükme esas alınan ATK 3. Adli Tıp İhtisas Kurulunca düzenlenen 03/01/2017 günlü rapordan önce dosyanın ,Adli Tıp Kurumuna gönderildiği ve Adli Tıp Kurumunca düzenlenen 08/06/2016 günlü ön raporda, rapor düzenlenebilmesi için ne yapılması, hangi belgelerin ikmal edilmesi gerektiği bildirildiği ve mahkemece ön raporda belirtilen eksikliklerin giderilmesinden sonra dosyanın yeniden Adli Tıp Kurumuna gönderildiği ve Adli Tıp Kurumunca 03/02/2017 günlü raporun düzenlendiği ve fakat söz konusu raporda davacının parmaklarının kesildiğine dair herhangi bir belirleme bulunmadığı anlaşılmıştır. Ne var ki; Adli Tıp Kurumunca düzenlenen ve hükme esas alındığı anlaşılan 03/02/2017 günlü rapora karşı davacı vekili tarafından, vekil edeninin parmaklarının kesildiği, bu nedenle maluliyetin olmadığına ilişkin Adli Tıp Kurumu raporunun kabul edilemez bulunduğu, ayrıca raporun kaza tarihinde yürürlükte bulunan yönetmelik hükümleri uyarınca da düzenlenmediği ileri sürülerek itiraz edilmiştir.Davacı vekilinin; vekil edeninin parmaklarının kesildiğine yönelik açıklamanın ciddi bir açıklama olup, mahkemece gerçekten de davacının parmaklarının kesilip kesilmediği, kesilmiş ise bunun kaza ile illiyetli olup olmadığı konusunda da herhangi bir inceleme ve değerlendirme yapılmamıştır. Ayrıca; haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ile bir talepte bulunulması halinde zararın kapsamının belirlenmesi açısından malûliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi esaslı unsurdur. Bu belirlemenin ise; Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarih 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümleri dikkate alınarak düzenlenmiş raporla yapılmış olması gerekir.Somut olayda; kazanın 14/07/2014 tarihinde meydana geldiği, hükme esas alınan maluliyete ilişkin raporun ise, kaza tarihinde yürürlükte bulunmayan 11/10/2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Tespit İşlemleri Yönetmeliği Hükümleri uyarınca düzenlendiği dolayısıyla, yetersiz rapor niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece; olayın niteliği ve davacının parmaklarının kesildiğine ilişkin iddiası da gözetilerek, davacının tedavisine ilişkin varsa eksik tedavi evrakları da getirtilerek ve gerekirse davacının kendisinin Adli Tıp Kurumuna sevki sağlanarak, yukarıdaki açıklamalar ışığında, kaza tarihinde yürürlükte bulunan 03 ağustos 2013 tarih ve 28727 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan “Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği” hükümleri esas alınarak ATK 3. Adli Tıp İhtisas Kurulundan davacının kaza nedeniyle uğradığı geçici ve kalıcı iş göremezlik durum ve oranının ne olduğu, parmaklarının kesilip kesilmediği, kesilmiş ise bununla kaza arasında illiyet bağı olup olmadığı hususunda ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınması ve ondan sonra oluşacak duruma göre; davacının uğramış olduğu geçici ve kalıcı beden gücü kaybı nedeniyle talep edebileceği tazminat miktarının ne olduğunun belirlenmesi gerekirken, bunun yapılmamış olması HMK.m.353/1-a/6 hükmü kapsamında davacı taraf delillerinin hiç toplanılmaması olup, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması gerektiği sonucuna varılmıştır.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca;1-Davalı Güvence Hesabı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle KABULÜ ile, istinaf istemine konu olan ve başlıkta yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararının sırasıyla HMK.m.353/1-a/4 hükmü ve HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,2-Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimlerde inceleme, araştırma ve değerlendirme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırıldığı anlaşılan 31,40-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talep halinde davacıya İADESİNE,4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,5-İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan diğer giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek kararda dikkate alınmasına,HMK.m.353/1-a/4 ve 353/1-a/6 hükümleri uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 19/12/2019