Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2018/3421 E. 2018/1631 K. 27.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2018/3421
KARAR NO : 2018/1631
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/12/2016
NUMARASI : 2016/873 E.-2016/928 K.
DAVANIN KONUSU : Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 27/12/2018
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … nezdinde trafik sigortalı olan ve miras bırakan …’ın sevk ve idaresinde bulunan … plaka sayılı aracın, direksiyon hakimiyetini yitirmesi sonucunda 06/08/2007 tarihinde meydana gelen trafik kazasında hayatını kaybettiğini ileri sürerek, fazlaya ilişen haklar saklı kalmak kaydıyla 1.000,00-TL destekten yoksun kalma tazminatının kaza tarihinden işleyecek faizi ile birlikte, davalı … şirketinden tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili cevabında özetle; kazanın 06/08/2007 tarihinde meydana geldiğini, zamanaşımı süresinin geçirilmiş olduğunu ve ayrıca davacının görülmekte olan davayı açmadan önce vekil edeni sigorta şirketine başvuruda bulunmadığını, oysa KTK’nın 97.madde hükmü uyarınca dava açmadan önce sigorta şirketine başvuru yapılması konusunun dava şartı haline getirildiğini ileri sürerek talebin reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; davanın niteliği gereği 2918 sayılı yasanın 109/1 mad.çerçevesinde 2 yıllık zamanaşımı süresi veya kazaya konu fiilin ceza kanunlarına göre cezayı gerektiren bir fiil olması halinde uzatılmış ceza zamanaşımı sürelerine tabi olduğu, kazanın 06/08/2007 tarihinde gerçekleşmiş bulunduğu, trafik kazasının davacının murisi … ‘ın kendi fiili neticesinde tek taraflı olarak meydana geldiği, suç ve cezaların kanuniliği ilkesi gereği eylem suç oluşturmadığı, dolayısıyla uzatılmış ceza zamanaşımı uygulanması mümkün bulunmadığı, 2918 sayılı yasanın 109/1 mad.gereği 2 yıllık zamanaşımı süresi çerçevesinde davanın en geç 06/08/2009 tarihinde açılması gerekirken 24/08/2016 tarihinde açıldığı, Trafik kazasına konu eylemin kazanın meydana geliş biçimi gözetildiğinde, trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçu olarak yorumlanamayacağı, bu şekilde düşünülse bile; zamanaşımı süresi 8 yıl olup 06/08/2015 tarihinde zamanaşımı süresi dolmuş olduğu, görüşünden hareketle, davalı tarafça yapılan zamanaşımı itirazının kabulü ile davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
İstinaf nedenleri; Yargıtay’ın Yerleşmiş İçtihadları uyarınca görülmekte olan dava bakımından, uzamış ceza zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği, dolayısıyla zamanaşımı süresinin dolduğundan söz edilemeyeceği, mahkemenin hatalı değerlendirme sonucunda verdiği kararın bu nedenle isabetsiz olduğu hususuna yöneliktir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı isteğine ilişkindir.
2918 sayılı KTK.nun 109. maddesinde haksız fiil niteliğindeki trafik kazalarından doğan tazminat taleplerlerinin, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrayacağı, davanın, cezayı gerektiren bir fiilden doğması ve ceza kanununun bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş olması halinde, bu sürenin maddi tazminat talepleri içinde geçerli olacağı hüküm altına alınmıştır.
Yine maddi ve manevi tazminat istemlerinin bağlı olduğu zamanaşımı süreleri 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 72. (mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60.) maddesinde de düzenlenmiştir.
6098 Sayılı TBK’nın 72/1. maddesinde “Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her halde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.” denilerek mülga 818 sayılı BK’nın 60. maddesinde olduğu gibi üç türlü zamanaşımı süresi öngörülmüştür.
6098 Sayılı TBK’nın 72/1. (BK’nın 60/1.) maddesi, özellikle zamanaşımının başlangıç anını belirleyen bir düzenlemedir. Bu düzenlemeye göre tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren iki yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Burada, uygulamada “kısa süreli zamanaşımı” olarak adlandırılan süre söz konusu olup, sürenin başlangıcı sübjektif bir koşula bağlanmıştır. Çünkü, sürenin başlaması zarar görenin zararı ve tazminat sorumlusu kişiyi öğrenmesi gibi sübjektif bir koşulun gerçekleşmesi ile mümkündür.
Mutlak nitelikteki “uzun süreli zamanaşımı”nın başlangıç tarihi ise zarar verici eylemin gerçekleştiği tarihtir. Buna göre, tazminat istemi her halde eylemin gerçekleştiği tarihten itibaren on yılın geçmesi ile zamanaşımına uğrar. Burada on yıllık sürenin başlangıç anı, zarar verici eylemin gerçekleştiği tarih gibi objektif bir koşula bağlanmıştır. Olağan zamanaşımı süresi iki yıllık olan kısa zamanaşımı süresidir. Diğer bir anlatımla iki yıllık zamanaşımı süresi on yıllık süre ile sınırlıdır. Zarar ve zararın sorumlusu olan kişi öğrenildiği takdirde davanın kısa zamanaşımı süresi içerisinde açılması gerekir. Zarar veren eylemin işlenmesinden itibaren on yıl geçtikten sonra zarar ve zararı veren kişi öğrenilmiş olsa bile tazminat istemi, zamanaşımı def’î ile karşılaştığında reddedilir(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 20/12/2017 tarih ve 2017/3-2786 E., 2017/2016 K. Sayılı kararı).
TBK’nın 72/1. (BK’nın 60/2.) maddesinde düzenlenen üçüncü süre ise “ceza zamanaşımı süresi”dir. Zarara neden olan eylem, aynı zamanda ceza kanunları uyarınca suç teşkil eden bir eylem oluşturuyor ve bu eylem için ceza kanunlarının öngördüğü zamanaşımı süresi daha uzun bir süre ise bu takdirde uygulanacak olan zamanaşımı süresi, o suçun bağlı olduğu ceza zamanaşımı süresidir. Ceza zamanaşımı süresinin başlangıç anı da zarar verici eylemin gerçekleştiği tarihtir.
Dava konusu olayda, trafik kazası 06/08/2007 tarihinde meydana gelmiş, görülmekte olan dava ise 24/08/2016 tarihinde açılmıştır. 2918 sayılı KTK’nın az yukarıda açıklanan madde hükümleri uyarınca, gözden kaçırılmaması gereken husus Yargıtay Özel Dairesinin pek çok benzer İçtihadından da anlaşılacağı üzere, ceza kanununda ön görülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesi koşulu, sadece eylemin ceza kanununa göre suç sayılması halidir. Böyle olunca, uzamış (ceza) zamanaşımının uygulanabilmesi için eylemi gerçekleştiren fail hakkında soruşturma açılması, mahkumiyetle sonuçlandırılmış bir ceza davası varlığı koşulu aranmamaktadır. Diğer bir ifadeyle, ölenün sürücü olmasının sonuca bir etkisi bulunmamaktadır. Zira yasa koyucu, ceza zamanaşımı uygulaması bakımından sürücü ve diğer sorumlular bakımından bir ayırım yapmamış, kuralın tümü için geçerli olduğunu kabul etmiştir. (Hukuk Genel Kurulu kararları da bu yöndedir.)
Kaza, 06/08/2007 tarihinde gerçekleşmiş ve davaya konu trafik kazasında davacının miras bırakanı ileri sürülen kişi ölmüştür. Dolayısıyla, desteğin ölümü esasen cezayı gerektiren fiil niteliğindedir. Kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 85/1 ve 66/d maddesi hükmüne göre, ceza zamanaşımı süresi 15 yıl olup, dava tarihinde uzamış (ceza) zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle; mahkemece, tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda delillerin toplanması, değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme sonucunda, yazılı biçim ve gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi isabetsiz olup, ilk derece mahkemesi kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca kaldırılması gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki biçimde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca;
1-Davacı … vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle KABULÜ ile, istinaf istemine konu olan ve başlıkta yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan 35,90-TL maktu istinaf karar ve ilam harcı ile 98,10-TL istinaf başvuru harcının talebi halinde kendisine İADESİNE,
4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
5-İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan diğer giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihayi kararda dikkate alınmasına,
HMK. m.353/1-a/6 hükümleri uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.27/12/2018.