Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2018/2932 E. 2020/3888 K. 10.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2018/2932
KARAR NO : 2020/3888
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/09/2018
NUMARASI : 2014/1329 E. – 2018/811 K.
DAVANIN KONUSU: Trafik Kazasından Kaynaklanan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 10/12/2020
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı sigorta şirketi nezdinde ZMM sigortalı bulunan … plaka sayılı araç ile dava dışı … plaka sayılı motosikletin çarpışması neticesinde meydana gelen 07/11/2008 günlü trafik kazasında motosiklet sürücüsünün hayatını kaybettiği, … plaka sayılı sigortalı araç içinde yolcu olarak bulunan vekil edeninin yaralanarak iş göremez hale geldiği ve başkasının bakımına muhtaç bulunduğunu ileri sürerek fazlaya ilişen haklar saklı kalmak kaydıyla yargılama sırasında alınacak maluliyete ilişkin rapor ve aktüer bilirkişi raporu doğrultusunda belirlenecek maddi zararlarına karşılık olmak üzere şimdilik 5.000,00-TL tazminatın kaza tarihinden işletilecek faiziyle birlikte davalı sigorta şirketinden tahsiline karar verilmesini istemiş 30/05/2017 günlü bedel arttırım dilekçesi ile istek miktarını 107.324,08-TL’ye, 09/05/2018 günlü ıslah dilekçesi ile de 113.367,85-TL’ye çıkartıklarını açıklamıştır. Davalı sigorta şirketi vekili cevabında özetle; davacının yaralanması ile sonuçlanan trafik kazasına karıştığı ileri sürülen … plaka sayılı aracın vekil edeni şirket nezdinde trafik sigortalı olduğunu, ancak dava açılmadan önce yapılan başvuru sonucunda davacıya 10/07/2014 tarihinde 17.679,00-TL tazminat ödemesi yapılarak tüm sorumluluğun karşılandığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Mahkemece, iddia, savunma, toplanan deliller, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı gözetilerek; taraflar arasındaki uyuşmazlığın trafik kazası nedeniyle davacı tarafta maluliyetin oluşup oluşmadığı, bu kapsamda davalı şirketin yapmış olduğu ödemenin zararı karşılayıp karşılamadığı ve ibranamenin iptali koşullarının oluşup oluşmadığına ilişkin olduğu, dosya kapsamında temin edilen ATK 3. İhtisas Kurulundan alınan rapora göre davacının trafik kazası neticesinde %21,2 oranında maluliyete uğradığı ve iyileşme süresinin 9 aya kadar uzayabileceğinin belirlendiği, davanın 2 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı, kazada yolcu konumunda bulunan davacının herhangi bir kusuru bulunmadığı, davanın belirsiz alacak niteliğinde olduğu, davacı tarafın belirsiz alacak davasını ilk rapora göre somutlaştırıp, daha sonra ek rapora göre ıslah ettiği benimsenmek suretiyle hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporu doğrultusunda; “Davacı yanın somutlaştırma ve ıslah dilekçelerine nazaran davanın kabulü ile 113.367,85 TL nin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, 107.324,00 TL kısmına 19/06/2014 temerrüt tarihinden ve 6.043,85 TL kısmına ise dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına,” karar verilmiştir.Karara karşı davalı sigorta şirketi vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.İstinaf nedenleri; davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığına dair, dava dilekçesinde herhangi bir belirleme bulunmadığı, bu durumda davacı tarafça verilen 09/05/2018 günlü dilekçenin ikinci ıslah dilekçesi olarak kabul edilmesi gerektiği halde, yanılgılı bir takım değerlendirmeler sonucunda yazılı biçim ve şekilde karar verilmesinin hatalı olduğu, kabule göre de 09/05/2018 günlü ıslah tarihi itibariyle zamanaşımı süresinin dolmuş olduğuna ilişkin def’ilerinin de göz ardı edildiğine yöneliktir.Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat isteğine ilişkinidir.İstinaf edenin sıfatına, istinafın kapsam ve nedenleriyle sınırlı olmak kaydıyla yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda;1-Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6100 Sayılı HMK’nin Belirsiz Alacak ve Tespit davası başlığı altındaki 107/1.maddesinde “Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.” hükmüne, aynı maddenin 2. fıkrasında ise “Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.” hükmüne yer verilmiştir.Aynı Yasanın Islah ve Maddi Hataların Düzeltilmesi Kapsamı ve sayısı başlığı altındaki 176. maddesinin 1.fıkrasında da taraflardan her birinin yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği, 2.fıkrasında aynı davada tarafların ancak bir kez ıslah yoluna başvurabileceği hüküm altına alınmıştır. Öte yandan, yasanın 177.maddesinde de ıslahın tahkikatın sona ermesine kadar sözlü ya da yazılı olarak yapılabileceği belirtilmiştir. Somut olayda; davacı vekili dava dilekçesinde fazlaya ilişen hakları saklı tutarak, vekil edeninin uğradığı maluliyete ilişkin rapor alınması ve aktüer hesaplama yapılarak maddi zararının belirlenmesini istemiş ve belirlenecek tazminat miktarına karşılık olarak da şimdilik kaydıyla 5.000,00-TL maddi tazminat isteğinde bulunmuştur. Her ne kadar dava dilekçesinde davanın HMK.107.maddesi kapsamında açılmış belirsiz alacak davası olduğu yolunda açık bir bildirimde bulunulmamış ise de dava dilekçesindeki anlatım şekli ve davanın niteliği gözetildiğinde, davanın HMK 107.maddesi gereğince açılmış belirsiz alacak davası niteliğinde olduğu belirgindir. Hal böyle olunca, mahkemece 30/05/2017 günlü dilekçenin HMK’nun 107/2.maddesi kapsamında bedel arttırım dilekçesi 09/05/2018 günlü dilekçe ile HMK’nun 176.maddesi kapsamında ıslah dilekçesi olarak değerlendirilmiş olmasında ve buna göre hüküm tesis edilmiş olmasında herhangi bir yanılgı bulunmadığından davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf itirazının reddi gerekmiştir.2-Davalı vekilinin zamanaşımı definine ilişkin istinaf itirazına gelince; 2918 sayılı KTK.nun 109. maddesinde haksız fiil niteliğindeki trafik kazalarından doğan tazminat taleplerinin, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrayacağı, davanın, cezayı gerektiren bir fiilden doğması ve ceza kanununun bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş olması halinde, bu sürenin maddi tazminat talepleri içinde geçerli olacağı hüküm altına alınmıştır.Yine maddi ve manevi tazminat istemlerinin bağlı olduğu zamanaşımı süreleri 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 72. (mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60.) maddesinde de düzenlenmiştir.6098 Sayılı TBK’nın 72/1. maddesinde “Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her halde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.” denilerek mülga 818 sayılı BK’nın 60. maddesinde olduğu gibi üç türlü zamanaşımı süresi öngörülmüştür.Somut olayda kaza 07/11/2008 tarihinde gerçekleşmiş ve davaya konu trafik kazasında kazaya karışan motosiklet sürücüsü …’nın hayatını kaybetmiş ve davacı da yaralanmıştır. Kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 85/1 ve 66/d maddesi hükmüne göre, ceza zamanaşımı süresi 15 yıl olup, dava tarihinde ve 09/05/2018 olan ıslah tarihinde uzamış (ceza) zamanaşımı süresinin dolmadığı açık olduğundan, davalı vekilinin bu yöne ilişen istinaf itirazı da yersiz olup; dosya içindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön belirlenemediğinden; davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK.m.353/1-b/1 hükmü uyarınca, reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki biçimde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca;1-Usul ve yasaya uygun olan ve yukarıdaki başlıkta yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararına yönelik olarak davalı … A.Ş. vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK.m.353/1-b/1 hükmü gereğince ESASTAN REDDİNE,2-İstinaf yasa yoluna başvuran davalıdan alınması gereken 7.744,16-TL nispi istinaf karar ve ilam harcından, istinaf yasa yoluna başvuru sırasında peşin olarak yatırıldığı anlaşılan 1.936,04-TL’nin düşümü ile kalan 5.808,12-TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydedilmesine,3-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,4-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, HMK. m. 353/1-b/1 hükmü uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK. m. 361. gereğince, tebliğden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz yasa yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 10/12/2020