Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2018/2719
KARAR NO : 2020/3902
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/06/2018
NUMARASI : 2015/481 E. – 2018/584 K.
DAVANIN KONUSU: Trafik Kazasından Kaynaklanan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 10/12/2020
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … nezdinde sigortalı bulunan, davalı …’nın maliki, diğer davalının da sürücüsü bulunduğunu … plaka sayılı yabancı araç ile vekil edenine ait bulunan sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracın çarpışması neticesinde meydana gelen 06/04/2014 günlü trafik kazasında esnaf olan ve ticaretle uğraşmakta bulunan vekil edeninin yaralanarak iş ve güç kaybına uğradığını, ayrıca aracın da hasarlandığını ileri sürerek, fazlaya ilişen haklar saklı kalmak kaydıyla, iş ve güçten kalma tazminatı ile tedavi ve yol giderlerine karşılık 500,00-TL ve araç hasar zararına karşılık 500,00-TL olmak üzere toplam 1.000,00-TL maddi tazminatın tüm davalılardan, 20.000,00-TL manevi tazminatın da sigorta dışında kalan davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiş, 05/01/2016 günlü dilekçe ile de araç hasarı dışında kalan 500,00-TL’lik maddi tazminata ilişkin isteğin 400,00-TL’sinin iş ve güçten kalma zararına, 100,00-TL’sinin de ” tedavi için yapılan yol gideri ” zararına ilişkin bulunduğunu açıklamıştır.Davalılardan …’nın yargılama sırasında hayatını kaybetmesi nedeniyle yasal mirasçılarının davaya katılımı sağlanmıştır.Davalı … vekili cevabında özetle; talep konusu trafik kazasının oluşumunda alkollü olarak araç kullanan davacının asli kusurlu olduğunu, olayla ilgili olarak görülen ceza yargılaması sırasında temin edilen bilirkişi raporları ile belirlendiğini, böyle bir durumda manevi tazminat talebinin haklı bir talep olmadığını, ayrıca maddi tazminata ilişkin taleplerin de soyut nitelikte bulunduğunu ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Diğer davalılar ise yargılama oturumlarına katılmamış ve cevap vermemiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; dava konusu trafik kazasının oluşumunda, davacının %75 oranında, davalı araç sürücüsünün ise %25 oranında kusurlu olduğu, kaza sonucunda yaralanan davacıda sürekli maluliyet oluşmadığı, iyileşme süresinin de 1,5 ay olduğu, davalı tarafa ait aracın ZMM sigortası olduğuna dair bir belirleme bulunmadığı, davacı tarafın araç hasarına ilişkin olarak verilen kesin mehilli ara kararına rağmen süresi içerisinde bu konudaki bilgi ve belgelerini sunmadıklarını, daha sonra sunulan belgelere de davalı tarafça itiraz edilmesi nedeniyle süresinden sonra sunulan araç fotoğrafları gözetilerek hasar bedelinin belirlenmesi isteğinin yerinde olmadığı, dolayısıyla davacı tarafça araç hasarına ilişkin zararın kanıtlanamadığı benimsenmek suretiyle hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporu doğrultusunda;”A)Maddi Tazminat;1-Davanın davalılardan … Şirketi yönünden pasif husumet yokluğundan REDDİNE, 2-Davanın davalılar …, Muris … mirasçıları yönünden kısmen kabulü ile; 323,27-TL geçici işgöremezlik, 75,00-TL yol gideri tazminatı toplamı 398,27-TL tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte bu davalılardan alınarak davacıya verilmesine, araç hasarı isteminin reddine,B)Manevi Tazminat; 1-Davacının manevi tazminat talebinin olayın oluş şekli, kusur durumu, yaralanmanın niteliği nazara alınarak kısmen kabulü ile; 2.000,00-TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faiziyle davalılar … ile vefat eden … mirasçılarından müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,” karar verilmiştir.Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.İstinaf nedenleri; kazanın oluşumunda taraf kusurlarının ne olduğuna ilişkin belirlemelerin hatalı olduğu, kaza tarihinde bayan kuaförü işleteni olan vekil edeninin asgari ücret düzeyi üzerinde gelire sahip olduğunun kabul edilmesi gerekirken, asgari ücretin baz alınması ile yapılan aktüer hesaplamanın hükme esas alınmasının doğru bulunmadığı, bundan ayrı davalı tarafa ait aracın, davalı … nezdinde sigortalı olduğu kaza tespit tutanağında açıkça belirtilmiş olmasına rağmen, davalı … şirketine yönelik davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmiş bulunmasının isabetsiz olduğu, SGK’ca karşılanmayan tedavi gideri zararları ile 1,5 ay boyunca bakıcı gideri zararı oluşup oluşmadığının da araştırılmaksızın yetersiz bir şekilde maddi tazminata hükmedilmiş olmasının da usulsüz bulunduğu, kabule göre de belirlenen manevi tazminat miktarının çok az olduğu hususlarına yöneliktir.Görülmekte olan dava, ileri sürülüş biçimine ve özellikle 05/01/2016 günlü dilekçedeki açıklamalara göre; trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat isteğine ilişkin olup, maddi tazminata ilişkin talep araç hasar zararı, geçici ve kalıcı iş göremezlik zararı ile tedavi için yapılan yol giderlerinin karşılanması isteğine ilişkin bulunmaktadır.Mahkemece; davacının aracında oluşan hasar zararına ilişkin taleplerinin usulüne uygun şekilde kanıtlanamadığından bahisle reddine ve ayrıca davalı aracın davalı … nezdinde ZMM sigortalı olduğunun belirlenememesi nedeniyle de , sigorta şirketine yönelik davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmiş ise de, varılar bu sonuçlar dosya kapsamına ve mevcut delil durumuna uygun düşmemektedir.1-Davacının yaralanması ile sonuçlanan 06/04/2014 günlü trafik kazası sonucunda düzenlenen kaza tespit tutanağında, kazaya karışan her iki aracın da hasarlandığı açıklandıktan sonra, bu hasarların araçların hangi bölümleri olduğu konusunda genel de olsa bir belirleme yapıldığı anlaşılmaktadır.Mahkemece 29/12/2015 günlü duruşma oturumunda; “HMK’nun 140/5 Maddesi gereğince taraflara dilekçelerinde gösterdikleri ancak henüz sunmadıkları belgeleri varsa mahkemeye sunmaları ve başka yerden getirilecek belgeler varsa celbi için gerekli açıklamaları yapmaları için 2’şer hafta kesin süre verilmesine, aksi halde o delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılacaklarının ihtarına, davalı tarafa tebliğine ( davacı tarafa ihtarat yapıldı)” karar verilmiş ve davacı tarafça bu mehle uygun olarak araçta oluşan hasarla ilgili olarak herhangi bir fotoğraf ibraz edilmemiş ise de, davacı tarafça daha önce verilen 02/11/2015 günlü delil listesinde, kaza yerine ilişkin fotoğrafların ceza dosyası içerisinde olduğunun bildirildiği, söz konusu bu fotoğrafların da olayla ilgili olarak İstanbul Anadolu 75. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen 2014/692 Esas sayılı ceza yargılamasına ilişkin dosyasından istenildiği ve ceza mahkemesince 35 adet fotoğrafın mahkemeye 23/03/2016 günlü müzekkere cevabı ekinde gönderildiği, ancak gönderildiği belirtilen bu fotoğrafların fiziki olarak dosya içerisinde bulunmadığı anlaşılmaktadır.Hal böyle olunca, mahkemece davacıya ait aracın, trafik kazası sonucunda hasarlandığı konusunda hiçbir duraksama bulunmadığı ve çift taraflı bir trafik kazasında az veya çok aracın hasar almamış olmasının da mümkün olmadığı gözetilmeksizin ve ayrıca oluşan hasar bedelinin tespiti bakımından ceza yargılaması dosyası içerisinde bulunduğu anlaşılan fotoğraflar, yargılama konusu dosya içine alınmadan ve bu fotoğraflar ile kaza tespit tutanağında belirtilen hasar şekli de değerlendirilerek davacıya ait araçta oluşan hasar bedelinin ne olabileceği konusunda bilirkişi görüşüne başvurulmadan, hasar bedeline ilişkin tüm davanın reddine karar verilmesi isabetsiz olmuştur. 2-Bundan ayrı kaza tespit tutanağında; kazaya karışan … yabancı plaka sayılı aracın …A.Ş nezdinde … nolu poliçe ile sigortalı olduğu ve sigorta acentesine de bilgisinin dahi verildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, mahkemece kaza tespit tutanağındaki net belirleme gözetilerek, davalı … şirketinden ve sigorta bilgi ve gözetim merkezinden kaza tespit tutanağı da eklenerek, davalı tarafa ait aracın sadece ZMM sigortalı olup olmadığı değil, kaza tespit tutanağında numarası ve poliçeyi düzenleyen acente adı belirtilen sigorta poliçesinin bulunduğu yerden getirtilmeden yazılı biçim ve şekilde davalı … şirketine açılan davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmesi de doğru değildir.3-Keza, davacı vekili dava dilekçesinde, vekil edeninin esnaf olduğunu, ticaretle uğraştığını belirterek,02/11/2015 günlü delil listesinde de davacının ticari işletme sahibi olarak aylık ortalama 4.000,00-5.000,00-TL gelire sahip bulunduğunu ileri sürerek Tuzla Vergi Dairesi kayıtlarının getirtilmesini istemiş; yargılamanın ilerleyen aşamalarında da vekil edeninin bayan kuaförü olduğunu bu nedenle gerçek gelirinin belirlenmesi için tanıklarının dinlenilmesi ile birlikte İstanbul Kadın Kuaförleri Manikürcüler Esnaf ve Sanatkarlar Odasına yazı yazılarak kaza tarihi itibariyle elde edebileceği gelirin saptanmasını istemiştir. Hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporunda Tuzla Vergi Dairesince gönderilen kayıtlar değerlendirilerek; davacı, kaza tarihinde işletme sahibi ise de, bu tip zarar hesaplamasında, davacının çalıştırdığı iş yerinin karı veya zararı değil, böyle bir iş yerinde çalışsaydı kendisine ödenecek ücretin emsal ücretin hesaplamada gözetilmesi gerektiği ancak İstanbul Kadın Kuaförleri Manikürcüler Esnaf ve Sanatkarlar Odasına yazılan müzekkere cevabının dosya arasında bulunmadığı bu durumda kazancın asgari ücretin altında olamayacağı ilkesine göre hesaplamanın asgari ücrete göre yapıldığı bildirilmiştir. Bu durumda mahkemece davacının yapmakta olduğunu ileri sürdüğü işi nasıl ve nerede yaptığının araştırılması, bu konuda varsa eğitimlerini gösterir belgelerini sunması için davacıya mehil verilmesi, ayrıca SGK kayıtlarının sorulması, tespit edilecek duruma göre ilgili meslek kuruluşlarına yazı yazılarak davacının kaza tarihinde yaptığı işe göre elde edebileceği gelirin ne olabileceğinin belirlenmesi, ayrıca işin görülmesi için onun yerine başka birisinin aylık ne kadar ücretle çalıştırılabileceğinin gerekirse davacının mesleği alanında konusunda uzman bir bilirkişinin görüşüne de başvurulduktan sonra dosyanın yeniden hesap bilirkişisine tevdi edilmesi gerekirken, gelir konusundaki eksik incelemeyle karar verilmiş olması da doğru olmamıştır.Yukarıda bentler halinde yazılı biçimde yapılan hatalı uygulama HMK.m.353/1-a/6 hükmü kapsamında davacı tarafın bu konulardaki delillerin hiç toplanmaması ve değerlendirilmemesi halini oluşturacağından, ilk derece mahkemesince verilen açıklanan nedenlerle kararın kaldırılmasına, kaldırma gönderme gerekçesi gözetildiğinde davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının ise bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki biçimde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle KABULÜ ile, İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/06/2018 tarih ve 2015/481 E. – 2018/584 K. sayılı kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,2-Dosyanın belirtilen şekilde işlem ve yargılama yapılarak yeniden bir hüküm kurulmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-Davacı tarafından yatırılan 35,90-TL istinaf karar ve ilam harcının istek halinde kendisine İADESİNE,4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,5-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılama sonucunda verilecek hükümde dikkate alınmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda ve HMK.m. 353/1-a/6 hükmü uyarınca kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 10/12/2020