Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2018/2596 E. 2020/3741 K. 19.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2018/2596
KARAR NO: 2020/3741
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/06/2018
NUMARASI: 2016/345 E., 2018/693 K.
DAVANIN KONUSU: Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 19/11/2020
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili; Davalı sigorta şirketine … numaralı Zorunlu Mali Mesuliyet poliçesi ile sigortalı olan … plakalı araç, 25/06/2008 tarihinde, sürücü … sevk ve idaresindeyken asli ve tamamen kusurlu olarak, sürücü … sevk ve idaresindeki … Plakalı araca çarpması neticesinde çift taraflı ve yaralamalı trafik kazası meydana geldiğini, bu kaza sebebiyle … plakalı araçta yolcu olarak bulunan müvekkili …’in ağır şekilde yaralandığını ve %81 oranında sürekli sakat kaldığını ve üst üste çeşitli operasyon geçirdiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla tahkikat sonucunda maddi zararının değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda artırılmak üzere şimdilik, müvekkil … için sürekli bakım gideri tazminatı olarak 2.000,00-TL’nin (davalı sigorta şirketi azami poliçe limiti ile sorumlu olmak kaydıyla) kaza tarihinden işleyecek reeskont avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili; davanın zamanaşımına uğradığını, haksız ve hukuki mesnetten yoksun bulunduğunu, talep edilen bakıcı gideri, tedavi gideri vb. dolaylı zararların ve geçici maluliyet tazminatı taleplerinin teminat dışında kaldığını, haksız ve hukuki mesnetten yoksun, fahiş ve kabul edilebilir olmayan maddi tazminat taleplerinin reddi gerektiğini, müvekkil şirketin sorumluluğu yalnızca sigortalısının kusuru nisbetinde ve poliçe limiti ile sınırlı olduğundan Adli Tıp Kurumu’ndan kusura ilişkin rapor alınmasını, kusur durumuna göre Hazineye kayıtlı aktüer aracılığı ile bilirkişi incelemesi yapılmasını, emniyet kemeri takılmaması sebebi ile müterafik kusur indirimi yapılmasını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda “Tüm dosya ve deliller birlikte değerlendirildiğinde, açılan dava sürekli bakım tazminatına ilişkin maddi tazminat istemine ilişkindir. Meydana gelen trafik kazası sonucunda gerek Bergama 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nce alınan maluliyet raporunda gerekse mahkememizce alınan ATK raporlarında davacının iyileşme sürecinin kaza tarihinden itibaren 16 ay olduğu vurgulanmış ve en son alınan 30/10/2017 tarihli ATK raporunda davacının bir başkasının bakımına muhtaç olmadığı tespit edilmiş olduğundan” gerekçesiyle “Davanın REDDİNE” karar verilmiştir. İlk derece mahkemesi tarafından davanın reddine ilişkin verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf başvurusu yapılmıştır. Davacı vekilinin istinaf nedenleri: Adli Tıp Kurumu Üst Kurulundan rapor alınması talepleri hakkında mahkemece bir karar verilmesinin, maluliyet raporları arasındaki çelişki giderilmeden karar verilmesinin hukuka aykırı olduğuna ilişkindir. İstinaf edenlerin sıfat ve istinaf nedenleri ve kapsamı ile sınırlı olarak yapılan incelemede: Dava, trafik kazasında yolcu konumundaki davacının maluliyeti nedeniyle sürekli bakım giderleri tazminatı talebine ilişkindir. Olay tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 54. maddesinde “Bedensel zararlar özellikle şunlardır: tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar, ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar” denilmek suretiyle, cismani zarar halinde, zarar görenin talep edebileceği zarar türleri örnekseme yoluyla sayılmış olup, cismani zarar sonucu doğan bakım ihtiyacı ve bunun için yapılacak giderin de madde kapsamında olduğu açıktır. Uğranılan cismani zarar nedeniyle doğan bakım ihtiyacı ve yapılacak bakıcı giderinin doğru tespiti açısından ise, bakım ihtiyacının boyutunun belirlenmesi büyük önem arz etmektedir. Haksız fiil sonucu çalışma gücünde kayıp olduğu ve ömür boyu bakıma muhtaç kalındığı iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde,zararın kapsamının tespiti açısından bakıma muhtaçlığın doğru bir şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlarının bakıma muhtaç olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden kaza tarihi 11.10.2008 tarihinden önce ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11.10.2008 tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01.09.2013 tarihinden sonra da Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir. Mahkemece davacının sürekli bakıma muhtaç olup olmadığının tespiti için rapor alınmış; ATK 3. İhtisas kurulu 12/07/2017 tarihli raporunda ” davacının 25/06/2008 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazasına bağlı nedeniyle 85/9529 karar sayılı Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü hükümlerinden yararlanılarak ve meslek grup numarası Grup l kabul olunarak Gr1 x11 ( 10a …40 ) A % 44 E cetveline göre ( 39 ) yaş % 44.0 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı, iyileşme ( iş göremezlik ) süresinin olay tarihinden itibaren 16 aya kadar uzayabileceği ” görüşü bildirilmiştir. Davacının sürekli bakıma muhtaç olup olmadığı anılan raporda net olarak belirlenmediğinden ATK 3. İhtisas Kurulundan bu hususu açıklar rapor alınması yoluna gidilmiş, alınan 30/10/2017 tarihli raporda ” Davacının 25/06/2008 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazasına bağlı arızası nedeniyle bir başkasının sürekli bakımına muhtaç olmadığı” görüşü bildirilmiştir. Mahkeme tarafından davacının maluliyet oranı hakkında birden çok rapor var ve bu raporlar arasında çelişki bulunduğu iddia edilmekte ise de bu husus maluliyet tazminatı hebabıyla ilişkili olup, davacının bir başkasının sürekli bakımına muhtaç olup olmadığının tespitinde doğrudan doğruya etkili değildir. Sürekli bakım tazminatında önemli olan husus, geçirilen kaza sonucunda oluşan maluliyetin, kişiyi ömür boyu bakıma muhtaç hale getirip getirmediğidir. Mahkemenin davacının trafik kazasına bağlı arızası nedeniyle bir başkasının sürekli bakımına muhtaç olup olmadığının tespiti için, ATK 3. İhtisas Dairesinden alınan ve “davacının bir başkasının sürekli bakımına muhtaç olmadığı” yönündeki raporunu hükme esas almasında ve koşulları bulunmadığından ATK Üst Kurulundan yeniden bir rapor almamasında herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Hal böyle olunca, ilk derece mahkemesince sunulan ve toplanan deliller ile yapılan yargılamaya, mahkemenin yukarıda açıklanan ve dosya kapsamı ile usul ve yasaya uygun bulunan gerekçesine, ATK 3. İhtisas Dairesinden alınan ve davacının bir başkasının sürekli bakımına muhtaç olmadığı yönündeki raporuna, bakıma muhtaçlık yönünden raporlar arasında herhangi bir çelişki bulunmadığından ATK Üst Kurulundan rapor alınmasının gerekmemesine, mahkemece de bu durum dikkate alınarak davanın reddine karar verilmiş olmasında herhangi bir isabetsizlik bulunmamasına, tüm dosya kapsamına ve yukarıda açıklanan gerekçeye göre davacı vekilinin istinaf talebi yerinde bulunmadığından, istinaf talebinin esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca; 1-Usul ve yasaya uygun olan ve başlıkta yazılı bulunan mahkeme kararına yönelik davacı vekilinin istinaf başvurusunun, HMK.m.353/1-b/1 uyarınca ESASTAN REDDİNE 2-Alınması gereken 54,40-TL harçtan peşin alınan 35,90-TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50-TL harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye irad kaydına, 3-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4-Yasa yoluna başvuran davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK.m.361/1. hükmü gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.19/11/2020