Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2018/2566
KARAR NO: 2020/3740
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/02/2018
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 19/11/2020
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava açan dilekçesinde özetle; davalı …’ın yönetimindeki … plakalı aracın … Mah. … Cad. üzerinde … Bankası önünde müvekkilinin kayıt maliki olduğu …’un yönetimindeki … plakalı araca % 100 kusurlu olarak arkadan çarpıtığını, bu hususun düzenlenen raporla da sabit olduğunu, davalı …’ın müvekkilinin aracına çarparak aracın rayiç bedelinin düşmesine neden olduğunu beyanla, fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla belirsiz alacak davasının bilirkişi tarafından tespit edilecek miktardan şimdilik 1.000 TL tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini, talep ve dava etmiştir. Davalı …vekili cevaplarında özetle; davacının uyuşmazlığın çözümlenmesi için gerekli belgelerle müvekkili şirkete dava açmadan önce başvurması gerektiğini, dava konusu değer kaybına ilişkin talepleri yönünden gerekli belgelerle müvekkili şirkete başvuru yapıldığının davacı tarafından kanıtlanması gerektiğini, müvekkil sigorta şirketinin değer kaybından sorumlu olup olmadığının, sorumlu ise değer kaybının ZMMS Sigortası Genel Şartları gereğince belirlenmesi gerektiğini, davacı aracının daha önce kazaya karışıp karışmadığının tespit edilmesi gerektiğini, sigortalı aracın sürücüsünün tam kusurlu olduğu yönündeki iddialarını kabul etmediklerini, davacının faiz başlangıç taleplerini kabul etmediklerini beyanla, davanın usulden reddine, müvekkili şirketin sorumluluğuna hükmedilmesi durumunda kusur oranı ve değer kaybının bilirkişi marifetiyle tespit edilmesine, yapılacak yargılamada sınırlı sorumluluk ilkesi, gerçek zararın giderilmesi ilkesi, zenginleşme yasağı ilkesi, kusur oranında sorumluluk ilkesinin her durumda gözetilmesi suretiyle yargılamanın icrasına, nihayetinde hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini, talep ve beyan etmiştir. Diğer davalı … davaya cevap vermemiştir. Açılmış olan davaya ilişkin yerel mahkeme tarafından yapılan yargılama neticesinde, davalılardan …’ın … plakalı araçla davacıya ait … plakalı araca arkadan çarptığı, bu suretle meydana gelen kazada tam kusurlu olduğu, davcıya ait araçta toplam 750 TL değer kaybı bulunduğu kanaatine binaen davanın kısmen kabulü ile 750 TL nin davalılardan müteselsilen alınıp davacıya verilmesine karar verilmiş, ilk derece mahkemesi tarafından verilen bahse konu davanın kısmen kabulüne ilişkin karara karşı davacı vekili tarafından süresi içerisinde, hatalı ve eksik incelemeyle düzenlenen bilirkişi raporuna göre davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. İstinaf edenlerin sıfat ve istinaf nedenleri ve kapsamı ile sınırlı olarak yapılan incelemede: Elde ki dava, 1.000,00 TL değer gösterilmek ve fazlaya dair haklar saklı tutulmak suretiyle açılmış olan trafik kazası neticesinde araçta meydana gelen değer kaybının tazmini istemine ilişkin belirsiz alacak davasıdır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. maddesiyle, mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda yer almayan yeni bir dava türü olarak belirsiz alacak ve tespit davası kabul edilmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 107. maddesi; “(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. (2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir. (3) Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir” hükmünü içermektedir. Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna yada objektif olarak imkansızlığa dayanmalıdır. 6100 sayılı HMK’nın 107/2. maddesi karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacının, iddianın genişletilmesi yasağına tâbi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabileceği hüküm altına alınmış, madde gerekçesinde de “karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu (örneğin bilirkişi ya da keşif incelemesi sonucu)” belirlenebilme hali açıklanmıştır. Buradan da anlaşılacağı üzere, başlangıçta belirsiz bulunan bir alacak, yargılama sırasında alınan bilirkişi raporu ile belirgin hali geleceğinden, artık bu aşamadan sonra alacağın belirsizliğinden söz etmek mümkün olmayacaktır. Belirlenen değer üzerinden varsa eksik harç ikmal ettirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki, HMK’nın 341/3.maddesinde yer alan “Alacağın bir kısmının dava edilmiş olmasına” ilişkin hükmün burada uygulanması mümkün değildir. Zira bu hüküm HMK’nın 109. maddesine istinaden açılan kısmi davalara ilişkindir. Başlangıçta belirsiz alacak davası olarak açılan davada, alacak miktarının bilirkişi raporu ile belirlenmesi halinde, artık alacağın tamamı dava konusu haline gelmiş olacağından, HMK’nın 341/4.maddesi hükmü gereğince HMK’nın 341/2.maddesi hükmü devreye girecektir.HMK’nın 341/2.maddesi hükmü uyarınca, miktar veya değeri üç bin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. Karar tarihi olan 2018 yılı itibariyle kesinlik sınırı 3.110,00-TL’ye yükseltilmiştir. Davacı vekili tarafındana belirsiz alacak davası olarak, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak ve bilirkişi tarafından tespit edilecek miktardan şimdilik 1.000,00-TL maddi tazminat talebiyle dava açıldığı, mahkemece alınan bilirkişi raporuyla alacağın 750,00 TL olduğunun tespit edildiği, bilirkişi tarfından tespit edilen bu alacak miktarına yönelik itirazın reddine karar verilerek mahkemece bilirkişi raporuyla belirlenen alacak miktarının kabul edildiği, davacı vekilince başlangıçta bildirilen alacak miktarının bedel artırım veya ıslah ile artırılmadığı, davacının talebinden ret edilen kısmın 250,00 TL olduğu anlaşıldığından, istinaf istemine konu karar, ret edilen miktar itibariyle kesin olup; yasa yolu kapalı bulunmaktadır. HMK’nın 346/1.maddesi hükmü uyarınca, miktar itibariyle ret kararının mahkemesince verilmesi gerekli ise de; temyiz merciine de aynı yetkinin tanındığı 01/06/1990 gün ve 1989/03-1990/04 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı da gözetilmek suretiyle davalılar vekilinin istinaf dilekçesinin ve isteminin HMK’nın 341/2, 346/1 ve 352. maddeleri gereğince kararın kesin olması nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca, 1-Davacı vekilinin istinaf isteminin HMK.nun 346/1 ve 352.madde hükümleri uyarınca kesin karara yönelik olması nedeniyle REDDİNE, 2-İstinaf talebinin esası incelenmediğinden davacı tarafından peşin olarak yatırılan 35,90TL maktu istinaf karar ve ilam harcı ile 98,10 TL başvurma harcının talep halinde davacıya İADESİNE, 3-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 4-İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan diğer giderlerin üzerinde bırakılmasına, HMK’nın 352,madde hükmü uyarınca dosya üzerinde yapılan ön inceleme sonucunda ve HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.19/11/2020