Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2018/2565 E. 2020/3739 K. 19.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2018/2565
KARAR NO: 2020/3739
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/07/2018
NUMARASI: 2016/706 E., 2018/655 K.
DAVANIN KONUSU: Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 19/11/2020
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili; 19.10.2013 günü davacının eşi olan …’ın müvekkilinin yönetimindeki araç ile Malatya Akçadağ yolunda ilerlerken yola aniden köpek fırlaması nedeniyle sürücü olan müvekkilinin hakimiyetini kaybederek şarampole yuvarlanması sonucu kaza geçirmesiyle davalı sigorta şirketi tarafından … poliçe numaralı sigorta nedeniyle kaza sonucu ölüm olayı vuku bulduğunu, bu kaza ile ilgili açılan Akçadağ Asliye Ceza Mahkemesi 2013/261 esas sayılı dosya ile davacı müvekkilinin aleyhine açılan ceza davasının yargılanması sonucunda müvekkili hakkında ceza verilmesine yer olmadığına dair karar verildiğini, trafik kazasında ölen davacının eşi … (29) yaşında olup, gerek ev işlerinde gerekse ek işler yaparak müvekkiline gerek maddi gerekse manevi olarak büyük destek sağladığını ileri sürerek, 19.10.2013 tarihinde trafik kazasında eşi …’ı kaybeden davacının, 6100 sayılı yasanın 107.maddesi uyarınca toplanacak delillere göre, destekten yoksun kalma tazminat tutarı belirlenerek, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere şimdilik 5.000,00 TL destekten yoksunluk tazminatının davalı sigorta şirketi yönünden temerrüt tarihinden işletilecek faizi ile birlikte davacıya ödenmesine karar verilmesini istemiştir.Davalı … A.Ş. vekili; Davacı müteveffa …’ın ölümüne sebebiyet veren olarak, hak sahibinin kendi kusuruna denk gelen tazminat taleplerinde bulunamayacağından, müvekkil şirket aleyhine açılmış bulunan davanın tümden reddini, kusur durumunun tespitini, davacı tarafa vefat sebebiyle SGK tarafından bağlanmış olan gelirlerin tespitini, davacının davasının ispatı halinde; müvekkil şirketin öncelikle ferilerden sorumlu tutulmamasını, olmaz ise, asıl alacak, yargılama giderleri ve avukatlık ücreti açısından ayrı ayrı poliçe limiti ile sorumlu tutulmasını, faizin en erken dava tarihinde başlatılmasını istemiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda “Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde dava, haksız fiil niteliğindeki trafik kazası sonucu desteğini yitiren davacının maddi tazminat istemine ilişkindir. Davacının araç kaza yaptığında yanındaki eşi vefat ettiğinden destekten yoksunluk sebebiyle anne ve babaya ilişkin taleplerini davalı şirket kabul ettiği halde davacı eş yönünden talep görmemiş, bu nedenle müvekkilim davacı eş için fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere 5.000.TL lik destekten yoksunluk tazminatını talep etmiştir. Davalı davanın reddini istemiştir. TBK’53.maddesine göre ölüm halinde ölenin desteğinden yoksun kişilerin bu sebeple uğradığı kayıpları haksız fiil sorumlularından talep edebileceği anlaşılmıştır. Olayın 19.10.2013 tarihinde sürücü davacı …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı aracın seyahat halinde iken sürücünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi ve şarampole yuvarlanması neticesinde, araç içinde yolcu konumunda bulunan …’ın vefat ettiği, ölümlü ve maddi hasarlı trafik kazasının meydana geldiği anlaşılmıştır. Bilirkişi raporu hükme esas alınmış, raporda Akçadağ Asliye Ceza Mahkemesi 2013/261 E.sayılı dosyası için 21.05.2014 tarihinde trafik bilirkişisi … tarafından hazırlanan raporda; Davacı sürücü …’ın kazanın oluşumunda asli kusurlu olduğu, 2918 sayılı KTK’nun 52.maddesi gereği %70 oranında kusur atfedileceği, müteveffa …’ın kazanın oluşumunda asli kusurlu olduğu, 2918 sayılı KTK’nun 52.maddesi gereği % 70 oranında kusur atfedileceği, müteveffa …’ın emniyet kemeri takmayarak KTK’nun 78.maddesi ve KTY’nin 150.maddesi gereği tali kusurlu olduğu, % 30 oranında kusur atfedileceği kanatine vardığı, davacı müteveffanın eşi …’ın talep edebileceği toplam Destekten Yoksun Kalma tazminatının 184.022,81.TL evlilik olasılığı yansıtılması sonrası alabileceği tazminatın ise 156.419,39.TL olarak hesaplandığı, müteveffanın iş bu kazanın oluşumunda ceza dosyasında bulunan rapor dikkate alındığında % 30 müterafık kusuru mevcut olduğu, muterafık kusur oranında talep edebileceği tazminattan indirim yapılması gerektiği kabulü halinde davacının talep edebileceği Destekten Yoksun Kalma Tazminatının toplam 109.493,57 olabileceği, davacı sigorta şirketinin sorumluluk limitleri, sigorta ettiren araç maliki …, sürücü davacı işbu kazanın oluşumunda asli kusurlu ve Ceza Mahkemesi dosyasında bulunan rapor ile % 70 oranında kusur atfedildiği, müteveffa her ne kadar araç içinde yolcu konumunda ise de, müterafık kusurunun % 30 olabileceği görüldüğü, kaza tarihi dikkate alındığında davacının talep edebileceği tazminattan müterafık kusur indiriminin yapılıp yapılmayacağını, SGK tarafından davalılara ödenen rücu ya tabi bir ödemenin bulunmadığının, temerrüt tarihinin dava tarihi 14.07.2016 olarak kabulü yönünden aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. Mahkememizce incelenen tüm dosya kapsamı sonucunda evlilik olasılığı yansıtıldıktan sonra davacının talep edebileceği toplam destekten yoksun kalma tazminatı 156.614,39.TL olduğu anlaşılmıştır.” gerekçesiyle “Davanın maddi tazminat davasının ıslah edilmiş şekli ile kabulü ile 156.419,39 TL nin dava tarihinden itibaren başlayacak yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ” karar verilmiştir. İlk derece mahkemesi tarafından davanın kabulüne ilişkin verilen karara karşı davalı Sigorta Şirketi vekili tarafından süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı vekilinin istinaf nedenleri:2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun 92. maddesinin g bendi uyarınca somut olayda sigorta şirketi davacı tarafa karşı herhangi bir tazminattan sorumlu olmadığından davanın bu sebeple reddedilmesi gerekirken kabul edilmesinin ve kabule göre de kusur indirimi yapılmamış olmasının usul ve yasaya aykırı olduğuna ilişkindir. İstinaf edenlerin sıfat ve istinaf nedenleri ve kapsamı ile sınırlı olarak yapılan incelemede: Somut olayda davacı, kaza anında aracın sürücüsü olup, aynı zamanda araçta yolcu olarak bulunan ve kazada ölen müteveffa …’ın eşidir. Davalı sigorta şirketi de davacının sürücüsü olduğu … plakalı aracın ZMM sigortacısıdır. Aracın işleteni ise dava dışı …dır. Kazada ölen …’in davacı ile evli olduğu ve çocuksuz olduğu, geri de mirasçı olarak kendi anne ve babası ile davacıyı bıraktığı anlaşılmaktadır. Kazada vefat eden müteveffa …’ın anne ve babası tarafından davalı sigorta şirketine yapılan başvuru sonucunda, bunlara tazminat ödendiği, ancak davacı eşin tazminat başvurusunun ise ret edildiği anlaşılmaktadır. 2918 sayılı kanun ve ZMMS Genel Şartlarına göre ZMM sigortacısı, trafik kazaları sonucunda üçüncü kişilerin uğradıkları maddi zararlardan işletenin sorumluluğunda olanları üstlenmektedir. 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun 92. maddesinde “Aşağıdaki hususlar, zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışındadırlar. a) İşletenin; bu Kanun uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği talepler, b) İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri talepler, c) İşletenin; bu Kanun uyarınca sorumlu tutulmadığı şeye gelen zararlara ilişkin talepler, d) Bu Kanunun 105 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre zorunlu mali sorumluluk sigortasının teminatı altında yapılacak motorlu araç yarışlarındaki veya yarış denemelerindeki kazalardan doğan talepler, e) Motorlu araçta taşınan eşyanın uğrayacağı zararlar, f) Manevi tazminata ilişkin talepler. g) (Ek: 14/4/2016-6704/4 md.) Hak sahibinin kendi kusuruna denk gelen tazminat talepleri, h) (Ek: 14/4/2016-6704/4 md.) İlgililerin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat talepleri, i) (Ek: 14/4/2016-6704/4 md.) Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler.” hükmü yer almaktadır. (Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal) Davalı sigorta şirketi vekili istinaf başvurusunda 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun 92/g maddesinde yer alan hükme dayalı olarak davacının tazminat talebinin sigorta poliçesi teminatı dışında kaldığını ileri sürmüş ise de, somut olayda tazminat hakkını doğuran kaza olayı, 19/10/2013 tarihinde meydana gelmiş olup, dayanılan hüküm ise bu tarihten sonra yürürlüğe giren 6704 sayılı kanunun 4. maddesi ile konulmuş olduğundan, somut olaya uygulanması mümkün değildir. Somut olaya 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun 6704 sayılı kanunun 4. maddesi ile yapılan değişiklikten önceki hali ve kaza tarihinde yürürlükte olan ZMMS Genel Şartlarının uygulanması gerekir. Eldeki dava, trafik kazası sonucunda desteğini yitiren davacı eşin destekten yoksunluk tazminatı talebine ilişkin olup, aracın ZMM sigortacısına karşı açılmıştır. Öncelikle destekten yoksun kalma tazminatının hukuki niteliğinin ne olduğu hususu üzerinde durulmalıdır. Sorumluluk hukukunun en önemli amacı, kişinin mal varlığında iradesi dışında meydana gelmiş eksilmeyi ayni veya nakdi olarak gidermektir. Zararın tazminini talep etmek hakkı doğrudan zarar görene tanınmıştır. Doğrudan zarar görenin dışında üçüncü bir kişinin tazminat talebinde bulunma hakkı, kural olarak yoktur. Bu sebeple sözleşme dışı sorumluluk hukukunda üçüncü bir kişinin maruz kaldığı yansıma zararı, prensip olarak, tazmin edilemez niteliktedir. Zira sorumluluk hukukunun temel kurallarından birini, tazminat talebinde bulunabilecek olan kişi veya kişilerin sadece doğrudan zarara uğrayanlar olması oluşturur. Desteğin destekte bulunduğu kişinin murisi olması veya aynı aile içerisinde yer alması şart değildir. Önemli olan desteğin para, hizmet veya ayni olarak sürekli, düzenli ve karşılıksız bir şekilde desteklediği kişiye yardımlarda bulunmasıdır. Bir kişinin başka bir kişiye desteği olup olmadığı fiili duruma göre belirlenecektir. Bir kişiye fiilen sürekli ve düzenli olarak bakan veya hayatın olağan akışı içerisinde o kişiye bu şekilde bakma olasılığı çok yüksek olan kişi, o şahsın desteğidir (Gökyayla, K. E.: Destekten Yoksun Kalma Tazminatı, Ankara, 2004, s. 25). Desteğin yasal bir zorunluluktan kaynaklanıp kaynaklanmadığı desteğin varlığını tespit açısından önemli değildir (Gürsoy, K. T.: “Destekten Yoksun Kalma Tazminatı”, AÜHFD., 1972, C.:29, s. 147). Desteğin destek olunana yaptığı yardımın kanuni veya sözleşmeden doğan bir borcun ifası niteliğinde olmasına da gerek yoktur. Desteklenen kişinin tazminat isteme hakkına sahip olabilmesi için, destek sayılan kimsenin ya fiilen ilgiliye bir yardımda bulunması, bakması veya ileride böyle bir yardım veya bakma olasılığının ciddi bir biçimde mevcut olması gerekir (Gürsoy, s. 146). Nitekim Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu`nun 06.03.1978 tarih ve 1/3 sayılı kararının gerekçesinde de: “Destekten Yoksun Kalma Tazminatının eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının, desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminat olduğu” hususu vurgulanmış; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.11.2005 gün ve 2005/4-648 E.-2005/691 K. sayılı ilamında da aynı esaslar benimsenmiştir. Davacı üzerinde doğan zararın niteliği de belirlenmelidir. Davacının destekten yoksun kalma tazminatı talebine dayanak olarak gösterdiği zarar, murisin ölümü sonucunda meydana gelmekle birlikte muris üzerinde doğan bir zarardan ayrı ve salt onun desteğinden yoksun kalınması olgusuna dayalı, mirasçılık sıfatıyla bağlı olmaksızın uğranılabilen bir zarardır. Böyle bir zararın murisin kendisinin sahip olacağı hakla bir ilişkisi olmadığı gibi doğrudan murisin zararıyla bağlı ve onunla sınırlı bir zarar da değildir. Murisin ölümü zararı doğuran olay olmakla birlikte, zarar doğrudan üçüncü kişi durumundaki destekten yoksun kalanlar üzerinde oluşmuştur. Buradaki zarar, mirasçıların salt bu sıfatla devraldıkları murislerinin uğradığı ve ondan intikal eden bir zarar da değildir. Talep edilen destek zararı, ölenin değil, üçüncü kişilerin üzerinde doğan dolaylı ve yansıma yolu ile meydana gelen zarardır. Burada üzerinde durulması gereken en önemli husus ise, araç sürücüsünün kazanın meydana gelmesinde tam veya kısmi kusurlu olmasının, üçüncü kişi durumunda bulunan desteğinden yoksun kalanlara karşı ileri sürülüp sürülemeyeceğidir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun (KTK) 85. maddesi, işleten ve araç işleticisinin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibinin hukuki sorumluluğunu düzenlemiştir. Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı zarar gören üçüncü şahısları korumak amacıyla getirilmiş bulunan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu ve araç işletenin sorumluluğunun, sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğu olduğu hususu bilimsel ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir (Eren, F.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 14. b, s.670; Kılıçoğlu,A.: Borçlar Hukuku Genişletilmiş 17. B, Ankara 2013, s.366 vd). Anılan maddede değinildiği üzere, işletenin nelerden sorumlu olduğu öngörülmüş, 86. maddede ise, işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur hükmü ile işletenin sorumluluktan kurtulma halleri düzenlenmiştir. Yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ışığında bir motorlu aracın işletilmesinin bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde araç işleteninin bu zarardan sorumlu olacağı düzenlendiğine göre, ilke olarak desteğin ölümünden işletenin sorumlu olduğu, dolayısıyla zarar görenlerin işletenden ve işletenin sorumluluğunu üstlenen ZMM sigortacısından talepte bulunma haklarının bulunduğu kabul edilmelidir. Diğer yandan 6098 sayılı Borçlar Kanununun 52. maddesine göre zarar görenin zararın artmasında kusuru varsa, tazminat miktarı indirilmeli veya tamamen ortadan kaldırılmalıdır. Zira zarara uğramamak için gerekli özeni göstermeyen veya hatta zararın meydana gelmesini isteyen kimse, bu hareket tarzının sonuçlarına katlanmalı ve bu davranışının zararın meydana gelmesinde oynadığı role, etkisine ve derecesine göre zararı kısmen veya tamamen üzerine almalıdır.Ayrıca kendi kusuruyla sebebiyet verdiği ya da artmasına neden olduğu zararın ödettirilmesini istemek “kimse kendi kusurundan yararlanamaz” ilkesine ve Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinde düzenlenen doğruluk ve dürüstlük kurallarına aykırıdır. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacı sürücüye %70, ölen desteğine ise %30 oranında kusur izafe edilmiştir. Desteğe kusur verilmesinin nedeni olarak, emniyet kemeri takmaması gösterilmiştir. Ölen destek yolcu konumunda bulunduğundan, emniyet kemerinin takılmamasının trafik kazasının meydana gelmesinde bir kusur olarak kabul edilmesi mümkün değildir.Ancak tazminat miktarı belirlenirken resen gözönüne alınması gereken müterafik kusur oluşturacağından indirim nedeni oluşturur. Ölen desteğin trafik kazasının meydana gelmesinde herhangi bir kusuru bulunmadığından, somut kazanın meydana gelmesinde sürücü davacı, tam kusurlu kabul edilmelidir. O halde davacı sürücü, tam kusuruyla kendi desteğinin (eşinin) ölüme neden olduğundan, meydana gelen zarardan işletenin ve onun sorumluluğunu üstlenen ZMM sigortacısının sorumlu olduğunun ileri sürülmesinin, “bir kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı kuralı” ile “objektif iyi niyet kurallarına (TMK m.2)” aykırılık oluşturduğu kabul edilmelidir. Davanın yukarıda açıklanan nedenlerle reddi gerekirken, kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunduğundan, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden HMK m.353/1-b/2 hükmü gereğince davanın reddine karar verilmek suretiyle yeniden hüküm kurulması gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca; 1-Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 09/07/2018 tarih ve 2016/706 E.- 2018/655 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin HMK m.353/1-b/2 hükmü gereğince KABULÜNE, 2- Davalı tarafından yatırılan 2.671,26 TL nispi istinaf karar ve ilam harcının talep halinde İADESİNE, 3- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 4- İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan 98,10 TL istinaf başvuru harcı ile 35,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 133,10 TL yargılama giderinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, 5-Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 09/07/2018 tarih ve 2016/706 E.- 2018/655 K. sayılı kararının HMK m.353/1-b/2 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA, 5/1-Davacının maddi tazminat davasının REDDİNE, 5/2- Hüküm tarihinde yürürlükte bulanan harçlar tarifesine göre alınması gereken 54,40-TL maktu karar ve ilam harcının, daha önce peşin olarak yatırılan 29,20 TL karar ve 2.642,05 TL tamamlama harcından mahsubu ile bakiye 2.616,85 TL’nin talebi halinde davacıya İADESİNE, 5/3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 18.809,84 TL avukatlık vekalet ücretinin davacıdan alınıp, davalıya VERİLMESİNE, 5/4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 5/5-Gider avansının kalan kısmının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran taraflara iadesine, HMK. m.353/1-b/2 hükmü uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK.m.361 gereğince tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz yasa yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.19/11/2020