Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2018/1912 E. 2020/3467 K. 08.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2018/1912
KARAR NO: 2020/3467
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/12/2017
NUMARASI: 2016/309 E. – 2017/1516 K.
DAVANIN KONUSU: Rücuan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 08/10/2020
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; vekil edeni sigorta şirketi nezdinde kasko sigortalı bulunan … plaka sayılı aracın, … isimli sürücünün sevk ve idaresinde İstanbul Maltepe yanyol … sokakta seyir halinde iken yol üzerinde çıkıntılı şekilde duran ve davalı kurumun sorumluluğunda olan rögar kapağına çarpması neticesinde meydana gelen 27/11/2014 günlü trafik kazasında hasarlandığını, hasar bedeli olarak belirlenen 4.701,26-TL’nin 04/12/2014 tarihinde sigortalıya ödenerek haklarına halef olunduğunu, kazanın oluşumunda kusuru bulunması nedeniyle davalı kuruma 05/02/2015 tarihinde yapılan başvurudan ise sonuç alınamadığını belirterek, 4.701,26-TL’nin ödeme tarihinden işletilecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili cevabında özetle; davacı sigorta şirketi nezdinde kasko sigortalı bulunan aracın 27/11/2014 tarihinde rögar kapağına çarpması neticesinde meydana gelen kazada, hasarlandığı ileri sürülmüş ise de, kazanın rögar kapağından kaynaklandığına dair hiçbir bilgi ve belge olmadığını, dolayısıyla oluşan zarar nedeniyle sorumlulukları yoluna gidilemeyeceğini ileri sürerek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; “…bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamında davacının rücuen tazminat davası kapsamında alacaklı olduğunu ve davalının meydana gelen hasar nedeniyle sorumlu olduğunun usulüne uygun delil ve belgelerle kanıtlayamadığı meydana gelen hasar ile davalının sorumluluğunda bulunan olay yerindeki rögar kapağının açıklığı ve yüksekliğinin orantılı olmadığı,haksız fiil ile zarar arasında illiyet bağının bulunmadığı” görüşünden hareketle davanın reddine karar verilmesi üzerine, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Görülmekte olan dava, TTK’nun 1301.maddesi uyarınca sigorta şirketi tarafından sigortalısına ödenen tazminatın, kusurlu olan davalıdan rücuan tahsili isteğine ilişkindir. TTK m. 1301’de düzenlenen halefiyet, yasal, sınırlı ve cüz’î halefiyet niteliğindedir. Bu maddeden doğan halefiyet hakkına istinaden açılan veya açılacak olan dava, esas itibariyle sigortalının, kendisine zarar verene karşı açacağı tazminat davasının, onun halefi sıfatıyla sigortacı tarafından açılmasıdır. TTK’nın 1301. maddesi uyarınca sigortacı, sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren yerine geçer ve dava, tazmin ettiği bedel nisbetinde sigortacıya intikal eder. Bu şekilde sigortalısının haklarına halef olan sigorta şirketinin, ödediği tazminat miktarınca hukuken sigortalı yerine geçerek açtığı rücû davası, aslında bir tazminat davası olup, bu niteliği itibariyle aynı zamanda şahsî nitelikte bir eda davasıdır. Burada sigortacı, sigorta ettiren yerine geçtiği için sigortalı hangi mahkemede dava açabilecek ise sigortacının da aynı mahkemede dava açması gerekir. Dava şartı niteliğindeki görev sorunu kendiliğinden ve öncelikle irdelenmelidir.(HMK.m.114,m.115) Dosya kapsamından, davalı sigorta şirketi nezdinde kasko sigortalı bulunan aracın özel otomobil olduğu ve gerçek kişi adına kayıtlı bulunduğu anlaşılmaktadır. Davaya konu zararlandırıcı eylem, 27/11/2014 tarihinde meydana gelmiş; dava ise, 23/03/2016 tarihinde açılmıştır. Dava tarihi olan 23/03/2016 tarihi itibarı ile yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1-a maddesi gereği her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen hususlar mutlak ticari davalardır. TTK 5/1 maddesi gereği ticari davalara bakmakla görevli mahkeme asliye ticaret mahkemeleridir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden itibaren yasanın 5/3 maddesi gereği asliye hukuk mahkemeleri ile asliye ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü olmaktan çıkmış görev ilişkisi haline gelmiştir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesi gereği göreve ilişkin kurallar kamu düzeni ile ilgili olup mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir. Somut olayda, rücuan tazminat talepli davada uyuşmazlığın temelinin haksız fiilden kaynaklandığı, dava dışı sigortalının gerçek kişi olduğu ve kazaya karışan aracın da hususi araç bulunduğu göz önünde tutulduğunda, görülmekte olan davanın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekir. Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesince, görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, uyuşmazlığın esasına girilerek yazılı biçimde karar verilmesi isabetsiz olduğundan, davacı vekilinin istinaf başvurusunun bu nedenle kabulü ile, Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen kararın görev yönünden HMK.353/1-a/3 maddesi uyarınca kaldırılması gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki biçimde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenle KABULÜ ile; istinaf istemine konu olan ve başlıkta yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararının HMK.m.353/1-a/3 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde işlem ve değerlendirme yapılarak karar verilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf yasa yoluna başvuru sırasında davacı tarafından peşin olarak yatırıldığı anlaşılan 35,90-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının istek halinde davacıya İADESİNE, 4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5-İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan diğer giderlerin ise, takdiren üzerinde bırakılmasına, HMK.m.353/1-a/3 hükmü uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 08/10/2020