Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2018/1556 E. 2020/3179 K. 10.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2018/1556
KARAR NO: 2020/3179
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/01/2018
NUMARASI: 2015/589 E. – 2018/14 K.
DAVANIN KONUSU: Sigorta (Mal Sigortası Kaynaklı)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 10/09/2020
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili, davalı sigorta şirketinde kasko sigortası yapılmış olan müvekkiline ait … plakalı aracın, 15.03.2015 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucunda Pert Total edildiğini, kazanın ve aracın durumunun davalı şirkete bildirilmiş olduğunu, davalının müvekkiline gönderdiği 24.03.2015 tarihli yazıda aracın piyasa değerinin 60.000,00 TL olduğunun, bu bedelin 40.500,00 TL.’nın firmaları tarafından bakiyesinin ise sovtaj alacaklısı tarafından ödeneceğinin bildirildiğini, davalıya Bakırköy … Noterliğinin 15/04/2015 tarihli ihtarnamesi gönderilmiş olup, kasko poliçesinden maksadın aracın herhangi bir hasara uğraması durumunda araçta oluşan zararın aynen tazmini olduğunu, müvekkile ait aynı özellikteki aracın halihazırdaki piyasa değennın 115.000,00 TL olduğunu ve taraflar arasındaki kasko poliçesinin dahi rayiç bedel üzennden tazmininin esas almış olduğunu, araç bedelinden kaynaklı 90.000,00 TL nin ve araç kiralamadan kaynaklı munzam 3.500,00 TL’ nin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, davacının talebinin kabul edilmesinin mümkün olmadığını, çünkü davacıya ait … aracın resmi distribütörü olan … çıkışlı bir araç olmayıp, doğrudan yurt dışından getirtilen bir araç olduğunu, bu tür araçların distribütörlerce piyasaya sokulan araçlardan daha düşük bedellerde olduğunu herkesin bildiği bir gerçek olduğunu, davacıya ait bu aracın … çıkışlı imiş gibi rayiç bedel belirtilmesinin, davacının kötü niyetli olduğunu açıkça ortaya koyduğunu, yani davacı bu aracı 70.000,00 TL bedelle almışsa dilekçedeki beyanlara göre 115.000,00 TL talep ederek niyetini ortaya koyduğunu, müvekkil sigorta şirketince yapılan araştırmada bu tarz bir aracın piyasa değerinin 60.000,00 TL ve aracın sovtaj değerinin ise 19 500,00 TL olduğunun tespit edilmiş olduğunu, ancak davacının bu tespitleri kabul etmemiş ve gerçek dışı beyanlarla huzurdaki bu davayı açmış olduğunu, aracın gerçek piyasa değerinin … çıkışlı araçlarla aynı olmadığını, sayın mahkemece yaptırılacak rayiç bedel araştırmasında ARACIN … ÇIKIŞLI DEĞİL İTHAL BİR ARAÇ OLDUĞUNUN göz önünde bulundurularak araştırma yapılmasının istenmesini talep ettiklerini, bu yapıldığında davacının talebinin ne kadar yersiz olduğunun açıkça ortaya çıkacağını, davacı vekilinin ikame araç bedeline ilişkin talebinin de kabulünün mümkün olmadığını, zira ekte bir örneğini sunduğumuz poliçede de açıkça belirtildiği üzere, müvekkil şirketin ikame araç bedeli ile ilgili sorumluluğunun 1 hafta ile sınırlandırılmış olduğunu ve dolayısıyla sorumlu olunan ikame araç bedelinin buna göre belirlenmesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesi gerktiğini bildirmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda “Davacı aracını ihtiyari mali sorumluluk ( kasko) sigortası ile davalıya sigortalamış, aracın pert total işlemine tabi tutulması nedeniyle de davalıdan bedelini talep etmesine rağmen davalı tarafça piyasa rayicinin altında ödeme teklifinde bulunulmuş olması nedeniyle bu hususun davacı tarafça kabul edilmediği ve alınan bilirkişi raporuna göre de davalı tarafça arcın piyasadaki gerçek fiyatının ödenmesi yükümlülüğünün bulunduğu buna göre de bu değerin 92.000,00 TL olarak bilirkişilerce tespit edildiği, ancak davacının bu kısma ilişkin dava değerini 90.000,00 TL olarak gösterdiği ve davasını ıslah etmediği dikkate alınarak, taleple bağlılık kuralı gereğince araç yönünden 90.000,00 TL lik davacının davasının kabulüne karar vermek gerekmiştir. Sigortalı davacı hasarın meydana gelmesi halinde araç pert total işlemine tabi tutulmuş ise araç sovtajı alması takdirinde olup, araç sovtajını alması yönünde zorlanamayacağından, 30.000,00 TL lik sovtaj bedelini de talep etmiş olduğundan, aracın sovtaj bedeli dahil fiyatı olan ve bilirkişilerce 92.000,00 TL olarak tespit edilen, ancak davacı tarafça 90.000,00 TL olarak yapılan talebinin bu nedenle de kabulü gerekmiştir. Davacı tarafça, araç sovtajı talep edilmeyip, 16/03/2015 tarihinde alınan ekspertiz raporu ile davalı zarar miktarını tespit etmiş olacağından ve davacının başvuru tarihinden itibaren 15 gün içerisinde ödeme yükümlülüğü bulunduğundan davalının belirtilen hasar bedeli için temerrütünün 01/04/2015 tarihi olacağı ve davacı ile davalı tacir olup, tacirlerin alacak ve borçlarının ticari olması nedeniyle davacının davalıdan ticari faiz talep edebileceğine kanaat getirilmiş ve kabul edilen 90.000,00TL ye 01/04/2015 tarihinden itibaren faizi ile davalıdan alınmasına karar vermek gerekmiştir. Davacının diğer talebini oluşturan hasarlanan aracı nedeniyle, kullanamadığı sigortalı hasarlı aracı yerine araç kiraladığı buna göre de, davalı tarafça araç hasar bedelinin ödenmiş olması halinde davacının bu bedeli kullanarak hasarlanan araç yerine yeni bir araç alma imkanı varken, davalı tarafın ödemede direnmesi nedeniyle bunun gerçekleşmediği ve buna göre de tacir olan davacının araca olan ihtiyacını kiralamak suretiyle gidermeye çalıştığı buna davalı tarafın sebep olduğu ve davacının talep ettiği araç kiralama bedelinin taraflar arasındaki kasko poliçesindeki araç ikamesine ait olmadığı, davacının bu talebinin BK 122 maddeye dayalı, davalı borçlunun temerrüdü halinde temerrüt faizini aşan araç kiralamasından doğan zararı olduğu ve bunu da davacıdan bilirkişilerin raporlarında yapmış olduğu hesaplamaya göre davalı tarafın 92.000,00 TL lik araç hasar bedelinin süresinde ödememesi nedeniyle davacının rapor tarihine göre 18.692,38 TL işlemiş faiz alabileceği, oysa sunulan araç kiralama faturalarından davacının 31.437,46 TL lik hasarlanın aracı yerine araç kiralamak suretiyle zarara uğradığı, bu kısımdan faiz kısmı düşüldüğünde 12.745,08 TL lik bakiye temerrüt faizini aşan davacı zararının olduğu sabit olduğundan, BK 122 maddeye göre bu kısmı davalıdan talep edebileceğine kanaat getirilmiş, bilirkişilerin davacının aradan geçen süreye göre araç sovtajını satmamasından kaynaklı olarak bu munzam zararı talep edemeyeceğine ilişkin görüşlerine doğan zarara davalının kendisinin sebebiyet vermiş olması ve herkesin kendi kusurundan kaynaklanan zarara katlanması gerekeceği dikkate alınarak, bilirkişilerin görüşlerinin aksine munzam zarar olarak doğan 12.745,08 TL lik zarardan taleple bağlı kalınarak 3.500,00 TL sinin davacı tarafça talep edilmiş olması nedeniyle bu talebin de kabulüne ve bu kısım yönünden de dosyada bulunan araç kiralamasına ilişkin davalı temerrütünün gerçekleştiği 01/04/2015 tarihinden sonraki döneme ait 3.500,00 TL lik bedelden kaynaklanan munzam zarar alacağının 04/06/2015 tarihinden itibaren ticari faizi ile davalıdan alınarak bu kısmın da davacıya verilmesi gerektiğine kanaat getirilmiştir” gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. İlk derece mahkemesince verilen karara karşı davalı vekilince süresi içinde poliçede yer alan muafiyet ve istisnalar dikkate alınmaksızın fazla tazminata hükmolunduğu, aracın rayiç bedelinin tespitinde aracın ithal araç olduğunun dikkate alınmadan değer belirlendiği, hurdaya çıkan aracın trafikten çekilerek sigorta şirketine bırakılmasından sonra tazminat ödenmesine karar verilmesini sağlayacak şekilde hüküm kurulmadığı, davacının dava dilekçesindeki talebinin araç kiralamasına ilişkin olmasına ve muvafakatlarının bulunmamasına rağmen munzam zarar hükmedildiği istinaf başvuma nedenleri ile süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili ise istinaf dilekçesine karşı beyanda bulunmamıştır.Dava, kasko sigortasından kaynaklanan alacak isteğine ilişkindir. İstinaf yoluna başvuran davalı sigorta şirketinin istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemede: Tüm dosya kapsamından taraflar arasında kasko sigortası bulunduğu ve davacıya ait davalıya kasko sigortası ile sigortalı olan aracın sigorta süresi içinde 15/03/2015 tarihinde kaza geçirerek pert-total hale geldiği, davacının sigorta şirketine kazayı ihbar ettiği ve davalı sigorta şirketince de gerekli ekspertiz incelemesinin yaptırıldığı ve davacıya gönderilen 24/03/2015 tarihli yazı ile aracın rayiç değerinin 60.000,00 TL olduğu, bu bedellde mutabakatı bulunması halinde gerekli belgeleri temin ederek ibraz etmesi halinde 40.500,00 TL ödeneceğini bakiye kısmının ise sovtaj alıcısı şirket tarafından ödeneceğinin bildirildiği, bu talebin davacı tarafından kabul edilmemesi nedeniyle de iş bu davanın açıldığı saptanmıştır. Bilindiği üzere kasko sigortası genel şartlarının 3.3.1.2. maddesine göre, “onarım masrafları, sigortalı taşıtın, rizikonun gerçekleştiği tarihteki değerini aşar ya da taşıt onarım kabul etmez ise taşıt tam hasara uğramış sayılır.Bu durumda değeri tamamen ödenen araç ve aksamı, talep ettiği takdirde sigortacının malı olur.” Bu hükümden açıkça anlaşılacağı üzere, davalı sigorta şirketi meydana gelen hasar bedelini tamamen poliçe limitleri içerisinden ödeme yükümlülüğü altında olup, sigortalı, araç hurdasının kendisine verilmesini istemedikçe, sigortacının davacı sigorta ettirenin uhdesinde bırakıp, hurda bedelini tazminattan düşmesi olanaklı değildir. Zira, kasko sigortasında aslolan amaç zarar bedelinin tamamen karşılanmasıdır. Bir başka ifadeyle, aracın pert olması halinde, hasarlı aracın kimin uhdesinde bırakılacağı yönündeki tercih hakkı sigortalıya (sigorta ettirene) aittir. Sigortalı, hasarlı aracın sigorta şirketi uhdesinde bırakılması yönünde tercih hakkını kullanınca, bu durumda sovtaj değeri indirilmeksizin aracın olay tarihindeki 2.el piyasa değerinin sigortalıya (sigorta ettiren veya lehtara) ödenmesi gerekir.Sigorta ettirenin bu yöndeki seçimlik hakkını (tercihini) kullanması, sigorta şirketinin kabulüne, muvafakatına bağlı değildir.Genel Şartlara göre sigorta şirketi araç bedelini tam ödemek şartıyla aracın hurdasını isteme hakkını kazanmaktadır. Genel Şartların anılan maddesi pert kabul edilen araca ilişkin tazminatın ödenmesinde izlenecek yöntemi belirlemesine göre bu hükmün uygulanması için öncelikle araç hurdasının sigortalı veya rehin hakkı sahibinin elinde bulunması gerekmektedir. Somut olayda davacının sigortalı araca ilişkin hurda tescil belgesini ibraz edip etmediği belli değildir.Davacının sovtaj ile ilgili seçimlik hakkını sovtajın sigortacıda kalması yönünde kullanıp kullanmadığı açık şekilde saptandıktan sonra, eğer araç hurdasını sigorta şirketine bırakma yönünde irade göstermiş ise araç hurdasını teslim ile yükümlü olduğu gibi buna ait işlemleri de yapması gerekir. Bunu yapmamış ise sigortalı aracın hurdasının davalı sigortacıya aidiyetine dair hükme ilave yapılması gerekmektedir. (Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 18/04/2018 gün 2017/4360 -2018/4291 sayılı emsal kararı) Diğer yandan davalı vekilinin davacının dava dilekçesinde munzam zarar talebi olmadığı, istenen 3.500,00 TL’nin ikame edilen aracın kiralama bedeli olduğunun belirtilmesine rağmen, davacı vekilinin sonraki dilekçesinde bu miktarın TBK122. maddesine dayalı munzam zarar olduğuna ilişkin açıklaması dikkate alınarak munzam zarara hükmedildiğine ilişkin istinaf nedenine gelince; davacı dava dilekçesinde açıkça araç kiralamadan kaynaklı 3.500,00 TL’nin tahsilini istediği, bilahare 22/12/2016 tarihli dilekçesi ile bu bedelin poliçe kapsamında talep edilmeyip, TBK 122. maddesi kapsamında munzam zarar olarak talep edildiğini bildirdiği saptanmıştır. Davacı dava dilekçesinde istenen 3.500,00 TL alacağın açıkça araç kiralama bedeli olduğunu bildirdiği halde sonraki açıklamasında bunun munzam zarara ilişkin olduğunu bildirmiştir. Araç kiralama bedeli ve munzam zarar ayrı ayrı hukuki kavramlar olup, davacı vekilinin sonraki beyanı iddianın genişletilmesi mahiyetinde mi yoksa ıslah niteliğinde mi olduğu husus üzerinde durulmamıştır. Nitekim bu beyan iddianın genişletilmesi olarak kabul edilirse dikkate alınması davalı tarafın açık muvafatına bağlı olup, eldeki davada davalı tarafın bu hususta açık bir muvafatı bulunmamaktadır. Eğer bu beyan ıslah olarak kabul edilirse o zaman ıslaha ilişkin işlemlerin ikmali gerekecektir. Bu durumda mahkemece bu hususta bir gerekçe açıklanmadan hüküm verilmesi doğru olmamıştır. Hal böyle olunca mahkemece bu hususlara uymaksızın hüküm kurulmuş olmasının isabetli olmadığı sonucuna varılmıştır ve HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca ilik derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca; 1-Davalı Sigorta vekilinin istinaf talebinin yukarıda açıklanan nedenlerle KABÛLÜ ile, istinaf isteğine konu olan ve başlıkta yazılı bulunan İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin22/01/2018 gün ve 2015/589E. 2018/14 K. sayılı kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA, kaldırma gönderme gerekçesine göre davalı vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 2-Dosyanın yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve değerlendirme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı şirket tarafından peşin olarak yatırıldığı anlaşılan 35,90-TL maktu başvuru ve 98,10 TL istinaf karar ve ilam harcının talep halinde kendisine İADESİNE, 4-İncelemenin dosya üzerinden yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 5-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından yapılan diğer giderlerin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince değerlendirilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KESİN olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.10/09/2020