Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2018/1145 E. 2020/428 K. 12.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2018/1145
KARAR NO: 2020/428
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/12/2017
NUMARASI: 2015/1096 E., 2017/1161 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 12/03/2020
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkillerinin desteği …’ın … plaka sayılı araç içerisinde iken aracın karışmış olduğu tek taraflı trafik kazası sonucu 08/07/2007 tarihinde vefat ettiğini, kaza nedeniyle müvekkilleri tarafından İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1972 Esas sayılı dosyası ile davalı …aleyhine destekten yoksun kalma tazminatı talebiyle dava açıldığını, yapılan yargılama sonucunda davanın kabûlüne, toplam 60.000,00-TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verildiğini, kararın taraflarca temyiz edilmeyerek kesinleştiğini, davalı … şirketinin aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyası ile icra takibi başlatıldığını, sigorta şirketince ödeme yapıldığını, sigorta şirketince ödeme yapıldıktan sonra davacılar aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını ve ödenen destekten yoksun kalma tazminatının davacılardan tahsilinin talep edildiğini, İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen karar gereğince müvekkillerine ödenen tazminatın mirasçı sıfatıyla ödenmediğini, üçüncü kişi sıfatı ile ödeme yapıldığını ve bunun kanuna uygun olduğunu, verilen karara itirazın İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin dosyasının yargılaması sırasında yapılması gerektiğini, kesinleşen bir karara aykırı olarak başlatılan icra takibinin kararın kesinleşmesi sonuçlarını ortadan kaldıracağını belirterek, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası nedeniyle davacıların davalıya borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; müteveffa …’ın sigortalı aracın işleteni sıfatıyla takibe konu zarardan sorumlu olduğunu, sigortalı araç sürücüsü …’ın kaza sırasında 0,50 promilin üzerinde alkollü olduğunu, ZMMS genel şartları gereğince sigortalı araç sürücüsünün alkollü olması nedeniyle sigorta şirketince ödenen tazminatın sigortalıdan rücuen tazmininin istenebileceğini, sigortalı …’ın vefat etmiş olması nedeniyle sorumluluğun mirasçılarda bulunduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece; İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1972 Esas, 2015/264 Karar sayılı dosyasında; 08/08/2007 günü müteveffa …’ın eşi …’ın kullandığı … plakalı aracın tek taraflı yol açtığı trafik kazasında … ve eşi …’ın vefat ettiği, davacıların müteveffa …’ın anne-babası olduğu, olayın tek taraflı trafik kazası biçiminde gerçekleştiği, başkaca harici bir etki saptanamadığından araç sürücüsü …’ın asli ve tam kusurlu olduğunun belirlendiği, kazaya sebebiyet veren aracın kaza tarihini kapsar şekilde 01/06/2007-01/06/2008 tarihleri arasında davalı … şirketi nezdinde sigortalı olduğu; kaza tarihinde limitin 60.000,00-TL olduğu, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin emsal kararlarında işaret edildiği üzere, işleten murisin ister kendi kusuru ister başka bir kişinin kusuruyla olsun, salt ölmüş olması destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup, bu zarar gerek kanun, gerekse poliçe kapsamıyla teminat dışı bırakılmamış olmakla, davacıların zarar gören üçüncü kişi konumunda olduğunun kabulü gerekeceği ve somut olayda murisin herhangi bir kusuru bulunmadığı ancak aracın işleteni olduğu, davacıların ise zarar gören üçüncü kişi konumunda olmaları sebebiyle davacılar lehine tazminata hükmedildiği, bu kapsamda davalı tarafından ödenen tazminat bedelinin, davacıların aynı zamanda işleten …’ın mirasçısı sıfatına sahip olmaları nedeniyle faiziyle tekrardan davacılardan tahsiline ilişkin dava konusu istem bakımından, İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1972 Esas, 2015/264 Karar sayılı ilamında belirtilen gerekçeler ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ile Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarına göre, davacıların tazminata konu olay nedeniyle zarar gören üçüncü kişi konumunda olmaları dikkate alındığında, ödenen tazminattan aynı zamanda mirasçı sıfatıyla sorumlu olduklarının kabul edilemeyeceği gerekçesiyle; davanın kabulüne, davacıların İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı takip dosyası nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, davacıların tazminat isteminin reddine, karar verilmiş, karara karşı davalı … şirketi vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur. Davalı … şirketi vekilinin istinaf sebepleri; eksik ve yetersiz inceleme sonucu karar verildiği, kaza tespit tutanağı ile sigortalı araç sürücüsü …’ın 0.50 promilin üzerinde alkollü olduğunun tespit edildiği, davalı … şirketince davacılar tarafından açılan dava sonucu ödeme yapılmış olması nedeniyle TTK.1472 ve ZMMS Genel Şartları B.4.c maddesi gereği sigorta şirketinin sigortalısının haklarına halef olduğu, kazanın sigortalı araç sürücüsü …’ın alkollü araç kullanması nedeniyle meydana geldiğinden ZMMS Genel Şartları B.4.c maddesi gereğince sigorta şirketinin sigortalısı …’a rücu hakkının bulunduğu, sigortalı …’ın vefat etmiş olması nedeniyle mirasçıları olan davacılara karşı rücuen tazminat talebiyle icra takibi başlatıldığı, mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu hususlarına ilişkindir. Dava, ZMMS poliçesinden kaynaklanan rücuen tazminat alacağının tahsili için başlatılan İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası nedeniyle menfi tespit talebine ilişkin bulunmaktadır. Davacıların destekten yoksun kalma tazminatı talebine dayanak olarak gösterdikleri zarar; işletenin ölümü sonucunda meydana gelmekle birlikte işleten üzerinde doğan bir zarardan ayrı ve salt onun desteğinden yoksun kalınması olgusuna dayalı, mirasçılık sıfatıyla bağlı olmaksızın uğranılabilen bir zarardır. Böyle bir zararın işletenin kendisinin sahip olacağı hakla bir ilişkisi olmadığı gibi, doğrudan işletenin zararıyla bağlı ve onunla sınırlı bir zarar da değildir. İşletenin ölümü zararı doğuran olay olmakla birlikte, zarar doğrudan üçüncü kişi durumundaki destekten yoksun kalanlar üzerinde oluşmuştur. Buradaki zarar, mirasçıların salt bu sıfatla devraldıkları murislerinin uğradığı ve ondan intikal eden bir zarar da değildir. Destekten yoksun kalma tazminatına dayanak teşkil eden hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olsa idi doğrudan işleten üzerinde doğup ondan mirasçılarına intikal edeceğinden, bu yöndeki savunmalar ölenin desteğinden yoksun kalanlara karşı ileri sürülebilecekti. Oysa yukarıda da açıklandığı üzere, destekten yoksun kalma tazminatına konu davacıların zararı, desteklerinin ölümü nedeniyle destekten yoksun kalan sıfatıyla doğrudan kendileri üzerinde doğan zarardır. Bu zarardan doğan hak desteğe ait olmadığına göre, onun kusurunun bu hakka etkili olması da düşünülemez. Şu hale göre; işleten murisin, ister kendi kusuru ister bir başkasının kusuru ile olsun salt ölmüş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup; bu zarar gerek Kanun gerek poliçe kapsamıyla teminat dışı bırakılmamış olmakla, davacıların hakkına, desteklerinin kusurunun olması etkili bir unsur olarak kabul edilemez ve destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın sigortacıdan talep edilmesi olanaklıdır. Davacıların üçüncü kişi konumunda oldukları mahkemenin kabulünde olduğu gibi, işletenin yakınlarının uğradıkları destek zararlarının trafik sigortacısının sorumluluğu kapsamı dışında kaldığına ilişkin kaza ve poliçe tarihi itibariyle Kanunda ve buna bağlı olarak poliçede açık bir düzenleme bulunmadığı da uyuşmazlık konusu değildir. Davacıların uğradıkları zarara bağlı olarak talep ettikleri hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olmayıp, bilimsel ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkıdır. Davacıların, ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtıklarına, ölüm nedeniyle doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacılara yansıtılamayacağına; dolayısıyla araç sürücüsünün veya işletenin tam kusurlu olmaları halinde, desteğinden yoksun kalan davacıları etkilemeyeceğine; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’na göre, aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı davalı … şirketi, işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığına ve olayda işleten veya sürücü tam kusurlu olsalar bile, destekten yoksun kalan davacılar da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduğundan, davalı … şirketinin sorumlu olacağına karar vermek gerekir(HGK’nun 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 esas-411 karar, HGK’nun 22.2.2012 gün 2011/17-787 esas 2012/92 karar sayılı ilamları uyarınca). Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında ölenin desteğinden faydalanan davacılar üçüncü kişi olup, destek zararından yararlanabilirler. Ancak, kazada vefat eden ve işleten konumunda olan sigortalının KTK 85. Madesi gereğince eylemlerinden sorumlu olduğu araç sürücüsü … alkollü olup, kazanın münhasıran alkolün etkisinde meydana gelip gelmediği tartışılmamıştır. 2918 sayılı KTK’nun 48. maddesinde; alkollü içki alması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu ifade edilmiştir. Karayolları Trafik Yönetmeliğinin “Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler ile İçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı” başlıklı 97/1. maddesinde; alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra, bu konu ile ilgili olan “b-2” bendinde; alkollü içki almış olarak araç kullandığı tesbit edilen diğer araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50 promil üstünde olanların araç kullanamayacakları belirtilmiştir. Öte yandan, Zorunlu Mali Sorumluluk Sorumluluk Genel Şartlarının B.4.d maddesinde; tazminatı gerektirin olay işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin veya motorlu aracın hatır için karşılıksız olarak kendilerine verilen kişilerin uyuşturucu veya keyif verici maddeler almış olarak aracı sevk ve idare etmeleri esnasında meydana gelmiş veya olay yukarıda sayılan kişilerin alkollü içki almış olmaları nedeniyle aracı güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş bulunmalarından ileri geliyorsa sigortacının sigorta ettirene rücu hakkı olduğu açıklanmıştır. Bununla birlikte, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.4.d maddesinin dayanağını teşkil eden KTK’nun 48. maddesinin yasaklamayı düzenleyen ilk fıkrasında, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaklanmış olup, aynı maddenin 2. fıkrasındaki yönetmelik düzenlenmesine olanak tanıyan hükümde, yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmış olmadığından, Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 97. maddesinde, yukarıda anılan yasa hükmü tekrarlandıktan ve mütakip, uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarının ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasada yer alan hükmü dikkate almadan salt 0.50 promilin üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesinin yasal dayanağı bulunmadığından geçersiz bulunmaktadır. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin yasaya aykırı bir şekilde genel şart olarak kabülü de mümkün değildir. O halde, hasarın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, sürücünün alkollü olması tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Üstelik, böyle bir durumda hasarın teminat dışı kaldığının ispat yükü TTK’nun 1281. maddesi hükmü gereğince sigortacıya düşmektedir. Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurlarında olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin belirlenmesi durumunda, oluşan hasarın poliçe teminatı dışında kalacağından davanın kabulüne aksi halinde reddine karar verilmesi gerekeceği ilkesi benimsenmektedir(YHGK 23.10.2002 gün ve 2002/11-768-840; YHGK 7.4.2004 gün ve 2004/11-257-212; YHGK 2.3.2005 gün ve 2005/11-81-18; YHGK 14.12.2005 gün 2005/11-624-713 sayılı ilamları). Somut olayda kazada vefat eden işleten konumundaki …’ın KTK.85.maddesi gereğince eylelerinden sorumlu olduğu araç sürücüsü …’ın, sevk ve idaresindeki aracın direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu beton duvara çarpması şeklinde trafik kazası meydana geldiği, kaza sonucu işleten ve sigortalı … ile araç sürücüsü …’ın vefat ettiği, araç sürücüsü …’ın kanında 1.93 promil alkol bulunduğu anlaşılmıştır. O halde mahkemece yapılacak iş; aralarında nöroloji ve trafik uzmanı bilirkişilerden oluşacak bilirkişi kurulundan olayın oluş şekli, yol ve hava durumu ve dosyadaki diğer deliller de birlikte değerlendirilip kazanın münhasıran alkolün etkisi altında gerçekleşip gerçekleşmediği, başka unsurlarında etkili olup olmadığı konularında ayrıntılı, gerekçeli rapor alınması, münhasıran alkolün etkisi ile meydana gelmiş ise; ZMSS Genel Şartlarının B.4.d maddesi gereğince sigorta poliçesi teminatı dışında kalıp, rücua tabi olabileceği nazara alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru bulunmamaktadır(Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 14/05/2012 tarih ve 2011/12162 Esas, 2012/6113 Karar sayılı kararı). Bu nedenle davalı … şirketi vekilinin istinaf talebinin kabûlüne, HMK.353/1-a/6 maddesi gereğince mahkemece verilen kararın kaldırılmasına, dosyanın yeniden inceleme ve yargılama yapılması amacıyla mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca; 1-Davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin istinaf talebinin KABULÜ ile, İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/12/2017 tarih ve 2015/1096 E., 2017/1161 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, 2- HMK’nın 353/1-a/6 maddesi gereğince, yukarıda açıklandığı şekilde işlem yapılması ve sonrasında oluşacak duruma göre karar verilmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE, 3- Davalı … Sigorta A. Ş. tarafından yatırılan 1.473,50-TL nispi istinaf karar ve ilam harcının talep halinde davalıya iadesine, 4- Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 5- İstinaf yargılaması sırasında dosya üzerinden karar verilmiş olmakla vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 353/1-a/6 maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.12/03/2020