Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2018/103 E. 2019/3875 K. 14.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2018/103
KARAR NO : 2019/3875
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 10/10/2017
NUMARASI : 2014/2157 E.-2017/1009 K.
DAVANIN KONUSU: Trafik Kazasından Kaynaklanan Maddi ve Manevi Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/11/2019
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; vekil edeninin 19/08/2011 tarihinde davalı …’in sevk ve idaresindeki … plaka sayılı kamyonla inşaat sorumlusu olarak çalıştığı iş yerine götürülürken, diğer davalı …’nun yönetimindeki … plaka sayılı aracın, vekil edeninin yolcu olarak bulunduğu kamyona arkadan çarpması sonucunda meydana gelen trafik kazasında davacının yola savrularak ağır biçimde yaralandığını ve sakat kaldığını, kazanın meydana geldiği tarihte davacının 3.000,00-TL bedelle inşaat kalfası olarak çalıştığını ileri sürerek, fazlaya ilişen haklar saklı kalmak kaydıyla, kalıcı iş gücü kaybı zararına karşılık olarak 2.500,00-TL ve çalışamadığı günler nedeniyle oluşan zarara karşılık olarakta 2.500,00-TL olmak üzere toplam 5.000,00-TL maddi ve 25.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihinden işletilecek yasal faizi ile birlikte tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiş, UYAP’tan gönderilen 26/05/2016 günlü ıslah dilekçesi ile de maddi tazminata ilişkin istek miktarını 42.401,61-TL’ye çıkarttıklarını açıklamıştır.Davalı … vekili cevabında özetle; zaman aşımı definde bulunarak kaza sonrasında vekil edeni ile davacı arasında düzenlenen 15/03/2012 günlü sulh sözleşmesi ve ibraname uyarınca davacıya, 20.917,77-TL ödeme yapıldığını ve bu şekilde vekil edenine düşen sorumluluk kapsamında tüm zararın karşılandığını ileri sürerek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Davalı … A.Ş.vekili cevabında özetle; vekil edeni şirket, kazaya karışan … plaka sayılı aracın maliki ise de, söz konusu bu aracın 02/11/2009 tarihli kiralama sözleşmesi ile dava dışı ….AŞ’ye devredilmesinden sonra gerçekleştiğini, bu nedenle işleten sıfatı bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Davalı … vekili cevabında özetle; vekil edeninin sevk ve idaresindeki … plaka sayılı araçla, diğer davalı …’nun kullandığı aracın çarpışması sonucunda meydana gelen 19/08/2011 günlü trafik kazası sonucunda, davacı ve diğer taraflar arasında 22/08/2011 günlü “Sözleşme ve Tutanak” düzenlenerek davacının tüm hastane masraflarının karşılanması taahhüdü karşılığında davalı araç sürücülerinden herhangi bir maddi ve manevi tazminat talebi olmayacağı konusunda anlaşmaya varıldığını ve yine davalı sürücü … ile davacı arasında düzenlenen 15/03/2012 günlü sulh sözleşmesi uyarınca yapılan ödemeler karşılığında, davacının her türlü maddi ve manevi tazminat haklarından vazgeçtiğini, keza davacıya vekil edeni nam ve hesabına elden yapılan ödemeler toplamının da 5.950,00-TL olduğunu ve bir kısım prim ödemelerinin de yapıldığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Davalı … Şirketi vekili cevabında özetle; kazaya karıştığı ileri sürülen her iki aracın da, vekil edeni şirket nezdinde trafik sigortalı bulunduğunu, bu nedenle sigorta şirketine yönelik olarak manevi tazminat talepli dava açılamayacağı, ayrıca vekil edeni şirket tarafından davacıya söz konusu kaza nedeniyle peyder pey toplam 50.000,00-TL ödeme yapıldığını, dolayısıyla vekil edeni şirketin herhangi bir sorumluluğunun kalmadığını açıklamıştır.Mahkemece, iddia, savunma, kusur raporu, aktüer bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı gözetilerek; dava konusu kazanın meydana gelmesinde davalı sürücü …’nun %30, diğer sürücü …’in ise %60 ve davacının da kamyon kasasında yolculuk etmesi nedeniyle %10 oranında kusurlu oldukları, kaza sonucunda yaralanan davacıda %8,2 oranında sürekli sakatlık oluştuğu, iyileşme süresinin de 9 ay bulunduğunun anlaşıldığı, davalılardan … ile davacı arasında düzenlenen sulh sözleşmesi gereğince, davacıya hastane giderleri ve diğer giderler kapsamında 20.912,77-TL ödeme yapıldığı, bu ödemeler karşılığında davacı her ne kadar maddi ve manevi tazminat taleplerinden vazgeçtiğini açıklamakta ise de, ödemelerin sözleşme ekindeki kalemlerin niteliği gözetildiğinde, maddi tazminata ilişkin olduğu, manevi tazminatı kapsamayacağının anlaşıldığı, ayrıca davalı …’in yapıldığını ileri sürdüğü ödemelere ilişkin olarak iddiasını kanıtlar nitelikte belge ibraz edemediği, ancak davalı sigorta şirketinin kaza nedeniyle davacıya toplam 50.000,00-TL ödeme yaptığının anlaşıldığı, tüm ödemeler değerlendirildiğinde, davacının maddi zararlarının karşılandığının kabul edilmesi gerektiği, manevi tazminat talebinin ise karşılanmamış olduğu, maluliyet oranı, tedavi süresi, kazanın meydana gelmesindeki kusur oranları ve tarafların sosyo ekonomik durumları gözetildiğinde, davacı yararına 12.000,00-TL manevi tazminata hükmedilmesinin uygun olacağı; buna karşılık davalı … AŞ.şirketine ait … plaka sayılı aracın 02/11/2009 tarihinden itibaren 36 ay süre ile ve kaza tarihini kapsar bir biçimde ihbar olunan … AŞ’ye kiralandığı anlaşıldığından, … şirketine yönelik olarak açılan davanın husumet yokluğundan reddi gerektiği görüşünden hareketle;”1-Maddi tazminat talebi yönünden tüm davalılar yönünden davanın REDDİNE,2-Manevi tazminat talebi yönünden davalılar … ve … bakımından davanın KISMEN KABULÜ ile 12.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi 19/08/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’den müştereken ve müteselsilen alınarak DAVACIYA ÖDENMESİNE, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,3-Manevi tazminat talebi yönünden davanın diğer davalılar yönünden REDDİNE,” karar verilmiştir.Karara karşı, davacı vekili, davalı … vekili ve davalı … vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.Davacı vekilinin istinaf nedenleri; davalılardan …’nun yaptığı ödemelerin tedavi giderlerine ilişkin olmasına ve sözleşmenin henüz ne kadar sakat kalındığı bilinmeyen dönemde imzalanmış olmasına rağmen, bu sözleşmeye konu ödemenin talep konusu olan sakatlığa bağlı maddi tazminata ilişkin bir ödeme olarak değerlendirilmesinin hatalı olduğu, bu nedenle bilirkişi raporunda belirtilen 42.401,61-TL maddi zararın davalılardan tahsiline karar verilmesi gerektiği, ayrıca manevi tazminat miktarının da yetersiz olduğu ve vekil edeni aleyhine hükmedilen vekalet ücretlerinin de haklı davada haksız çıkılmış gibi yüksek belirlenmesinin de usul ve yasaya aykırı olduğu hususlarına ilişkindir.Davalı … vekilinin istinaf nedenleri; davacı ve vekil edenleri arasında düzenlenen 15/03/2012 günlü sözleşme gereğince yapılan ödeme karşılığında, davacının tüm maddi ve manevi tazminat taleplerinden vazgeçtiğinin açık olduğu, bu nedenle vekil edeninin manevi tazminatla sorumlu tutulamayacağı ve kabule göre de, belirlenen manevi tazminat miktarının fazla bulunduğuna yöneliktir.Davalı … vekilinin istinaf nedenleri de; …’nun istinaf nedenlerine benzer niteliktedir.Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat isteğine ilişkindir.İstinaf edenin sıfatına, istinafın kapsam ve nedenleriyle sınırlı olmak kaydıyla yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda;1-Taraflar arasında davalı …’nun sürücüsü olduğu ve davalı ……AŞ’nin maliki bulunduğu … plaka sayılı otomobil ile davalı …’in sürücüsü ve maliki bulunduğu … plaka sayılı kamyonetin çarpışması sonucunda, 19/08/2011 tarihinde meydana gelen trafik kazasında, kamyonetin kasasında yolcu olarak bulunan davacının yaralanarak %8,2 oranında meslekte kazanma gücünü kaybettiği, iyileşme süresinin 9 ay olduğu ve kazanın oluşumunda davacının %10, davalı sürücü …’nun %30 ve davalı sürücü …’in de %60 oranında kusurlu bulundukları, kaza sonucunda her iki aracın da ZMM sigortacısı bulunan davalı … AŞ tarafından davacıya sakatlık tazminatına karşılık olacak şekilde her iki poliçe kapsamında toplam 50.000,00-TL ödeme yapıldığı ve davacının dava konusu kaza nedeniyle uğradığı iş gücü kaybı zararının da toplam 42.401,61-TL olduğu konularında herhangi bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.Taraflar arasında temel uyuşmazlık davalı … ile davacı arasında düzenlenen 15/03/2012 günlü “Sulh Sözleşmesi ve İbraname” başlıklı belgedeki beyan ve ifadeler değerlendirildiğinde, bu sözleşmenin manevi tazminata ilişkin zararları da kapsayıp kapsamadığı, dolayısıyla manevi tazminat bakımından davalıların sorumluluğu yoluna gidilip gidilemeyeceği ve eğer gidilebilir ise, belirlenen manevi tazminat miktarının uygun olup olmadığına ilişkindir.15/03/2012 günlü sözleşmeye ekli ödemelerin ne için ve neye karşılık olarak yapıldığına ilişkin kaza masraf listesi gözetildiğinde, ağırlıklı olarak tedavi giderlerine ilişkin bulunduğu, kalanının da yardım (atifet) amaçlı bir ödeme niteliğinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, sözleşmedeki söz konusu ödemeler karşılığında maddi ve manevi tazminat taleplerinden vazgeçildiğine ilişkin ibarenin, trafik kazasına bağlı olarak davacıda oluşan vücut fonksiyon kaybı oranının %12 olduğuna ilişkin ilk rapor tarihinin 11/01/2013 olduğu değerlendirildiğinde, davacıda oluşan sakatlık nedenine dayalı tazminat talep etme hakkı ile manevi tazminat talep etme haklarından feragat etme anlamı taşımayacağı, zira henüz durumunu tam olarak bilmeyen davacının bu beyanının serbest iradi ile yapılmış bir beyan olarak nitelendirilemeyeceği açık olduğundan, istinaf yasa yoluna başvuran davalıların manevi tazminatla yükümlü tutulmasında ve ayrıca, zarar sorumlularından biri olan sigorta şirketinin sakatlık tazminatına ilişkin olarak davacıya yaptığı toplam ödeme miktarı ile bilirkişi raporuyla belirlenen ve davacının talep edebileceği yaralanmasına bağlı kalıcı ve geçici iş göremezlik zarar miktarı ile ıslahla arttırılan istek miktarı değerlendirildiğinde, davacının bu yöndeki maddi zararının da sigorta şirketi tarafından karşılanmış olduğu anlaşıldığından, davacının maddi tazminat talebinin reddine karar verilmiş olmasında herhangi bir yanılgı bulunmadığından, davacı vekilinin ve davalılar vekillerinin bu yönlere ilişkin istinaf itirazlarının reddi gerekmiştir.2- Kaza tarihinde yürürlükte bulunan, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56/1. maddesine göre, hakimin olayın özelliklerini göz önünde tutarak manevi tazminat adı ile hak sahibi yararına takdir edeceği para tutarı, adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, malvarlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinilmemiştir. O halde, tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir.Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerektiği kadar olmalıdır. 22/06/1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde, takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar açıkça gösterilmiştir. Bunlar, her olaya göre değişebileceğinden; hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.Dava konusu olayda zararlandırıcı eylemin tarihi, olayın meydana geliş şekli, tarafların kusur durumları, davacıda oluşan yaralanmanın niteliği, maluliyetin oranı, iyileşme süresi, paranın alım gücü ile tarafların dosyaya yansıyan sosyal ve ekonomik durumları dikkate alındığında, yaralanma ile sonuçlanan taksirli eylem nedeniyle hüküm altına alınan manevi tazminat miktarının yukarıda açıklanan ilkelere ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesinde düzenlenen takdir hakkının kullanmasına ilişkin kurala uygun bulunmasına göre; davalılar vekili ile davacı vekilinin manevi tazminat miktarına ilişkin istinaf itirazlarının yersiz olduğu anlaşılmıştır.3-Davacı vekilinin vekalet ücretine ilişkin istinaf isteğine gelince; mahkemece maddi ve manevi tazminat talepli olarak açılan böyle bir davada, maddi tazminat talebinin reddedildiği ve manevi tazminatın da kısmen kabul ve kısmen reddedildiği gözetilerek, taraflar yararına ayrı ayrı vekalet ücreti takdir edilmesinde ve takdir edilen vekalet ücretlerinin davacı taraf aleyhine olacak biçimde hatalı bir belirleme içermemesine göre, bu yöne ilişen davacı taraf itirazı da yerinde bulunmamaktadır.Yukarıda bentler halinde açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin tüm istinaf itirazlarının HMK.m.353/1-b/1 hükmü uyarınca reddi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki biçimde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca;1-Usul ve esas yönünden hukuka uygun olan ve başlıkta yazılı bulunan mahkeme kararına yönelik olarak davalı … vekili, davalı … vekili ve davacı … vekili tarafından yapılan istinaf başvurularının HMK.m.353/1-b/1 hükmü uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,2-İstinaf yasa yoluna başvuran davalılardan karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu hükümleri uyarınca alınması gereken 819,72-TL nispi istinaf karar ve ilam harcından, istinaf yasa yoluna başvurulurken davalılar tarafından maktu ve nispi peşin olarak yatırıldığı anlaşılan toplam 472,80-TL’nin düşümü ile kalan 346,92-TL nispi istinaf karar ve ilam harcının istinaf yasa yoluna başvuran davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen alınarak Hazineye gelir kaydedilmesine,3-İstinaf yasa yoluna başvuran davacıdan karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu hükümleri uyarınca alınması gereken 44.40-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, istinaf yasa yoluna başvurulurken peşin olarak yatırıldığı anlaşılan 31,40-TL’nin düşümü ile kalan 13,00-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydedilmesine,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,5-İstinaf yasa yoluna başvuran taraflarca istinaf aşamasında yapılan giderlerin yapanlar üzerinde bırakılmasına,HMK. m. 353/1-b/1 hükmü uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve maddi ve manevi tazminat bakımından ayrı ayrı HMK.m. 362/1-a gereğince miktar itibariyle KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.14/11/2019.