Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2017/537 E. 2018/4 K. 11.01.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO : 2017/537
KARAR NO : 2018/4
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/12/2016
NUMARASI : 2014/1157 – 2016/1380
DAVANIN KONUSU : Tazminat ( Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 11/01/2018

Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … şirketinin ZMM sigortacısı olduğu, diğer davalının ise sürücüsü ve işleteni bulunduğu, …. plaka sayılı araç sürücüsünün kusuru neticesinde; vekil edeninin sevk ve idaresindeki motosiklete çarpması sonucunda 24/01/2013 tarihinde gerçekleşen trafik kazasında vekil edeninin hayatı tehlike geçirecek şekilde yaralandığını belirterek, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 1.000-TL maddi ve 30.000,00-TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiş, 06/10/2016 günlü ıslah dilekçesi ile de; maddi tazminat ilişkin olan istek miktarını 57.471,39-TL’ye çıkartıklarını açıklamıştır.
Davalı … şirketi vekil cevabında; davanın reddine karar verilmesini savunmuş, 07/12/2016 günlü dilekçe ile de, davacının tüm maddi zararının varılan mutabakat sonucunda karşılandığını açıklamıştır.
Davalı … ise cevabında; kaza tespit tutanağında belirtildiği şekilde olayın gerçekleşmesinde tam kusurlu olduğunu kabul etmediğini ayrıca; davacının emekli olması nedeniyle tüm tedavi giderlerinin emekli sandığında karşılandığını, maluliyetin bulunmadığını, dolayısıyla iş gücü kaybı oluşmadığını, davacının kazadan önce yaptığı gibi nakliyecilik işine devam etmekte bulunduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekili 30/12/2016 günlü oturumda maddi tazminata ilişkin tüm isteklerinin davalı … şirketi tarafından karşılandığını, bu nedenle yargılama gideri ve vekalet ücreti talepleri bulunmadığını, maddi tazminat ilişkin isteklerinin konusuz kaldığını, davaya manevi tazminata ilişkin istek bakımından devam ettiklerini belirtmiştir.
Mahkemece; davacının açmış olduğu maddi tazminat davasının konusuz kaldığı, bu nedenle maddi tazminat talebi yönünden davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davacının … hakkında açmış olduğu manevi tazminat davasının ise kısmen kabulü ile 16.000,00-TL manevi tazminatın 24/01/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davalı … şirketine yönelik olarak açılan manevi tazminat isteğinin reddine, karar verilmiştir.
Karara karşı davalılardan … vekili tarafından süresi içerisinde istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
İsinaf nedenleri; verilen kararın hatalı olduğu, bilirkişi raporları ile ek raporlara karşı yapmış oldukları itirazların değerlendirilmediği, belirlenen manevi tazminat miktarının fahiş olduğu ve davalı sigortaya yönelik davada feragat edilmesi nedeniyle görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olması gerekirken, görevsizlik kararı verilmeden hüküm tesis edilmesinin de hatalı bulunduğu hususlarına yöneliktir.
Dava; trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat isteğine ilişkindir.
1- Dava tarihi olan 06/06/2014 tarihi itibarı ile yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1-a maddesi gereği her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen hususlar mutlak ticari davalardır. TTK 5/1 maddesi gereği ticari davalara bakmakla görevli mahkeme asliye ticaret mahkemeleridir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden itibaren yasanın 5/3 maddesi gereği asliye hukuk mahkemeleri ile asliye ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü olmaktan çıkmış görev ilişkisi haline gelmiştir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesi gereği göreve ilişkin kurallar kamu düzeni ile ilgili olup mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir.
Açılan somut davada davalılar arasında zorunlu mali sorumluluk sigortacısı da bulunmaktadır. Sigorta hukuku 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6. kitabında 1401 ve devamı maddelerinde, zorunlu sorumluluk sigortası ise 1483 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Bu durumda Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen hususlardan olması nedeniyle mutlak ticari bir dava söz konusu olup, asliye ticaret mahkemesi görev alanı içinde bulunmaktadır. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 27/03/2017 gün ve 2014/19001-2017/3223 sayılı; 30/03/2017 gün ve 2015/5763-2017/3414 sayılı; yine 21/03/2017 gün 2014/20096-2017/3049 sayılı kararları). Bu durumda yargılama sırasında davacının maddi tazminat isteklerinin davalı … şirketi tarafından karşılanması nedeniyle bu taleple ilgili olarak karar verilmesine yer olmadığına ve sigorta şirketine yönelik manevi tazminat isteğine ilişkin olarak davalı … şirketine karşı açılan davanın da reddine karar verilmesi halinin görev durumunu etkileyen ve görevin değişmesini sağlayan bir husus olmadığının belirgin bulunması karşısında, bu yöne ilişen istinaf isteği yerinde bulunmamaktadır.
2- Olay tarihinde davalının iki şeritli anayolda kamyoneti ile İlimtepe- Körfez istikametinde seyri sırasında yola gereken dikkati vermemesi ve aracın hızını ayarlayamaması sonucunda seyrini kendi yol bölümünü takiben sürdürmeyerek eyimli yolda karşı yönden gelen ve kendi şeridinde motosiklet kullanan davacıya, şerit ihlali yaparak çarpması şeklinde gerçekleşen trafik kazasında davalının %100 oranında kusurlu olduğu, davacının ise kusursuz bulunduğuna ilişkin olarak Emniyet Amiri bilirkişi … tarafından düzenlenen 07/04/2015 günlü raporunun olaya, oluşa ve dosya kapsamına uygun denetlenebilir, gerekçeler içermesi, olay nedeniyle görülen ceza yargılaması sırasında ATK Trafik İhtisas Dairesinden alınan bilirkişi raporuyla örtüşmesi ve Kocaeli Ünv.Tıp Fak.Araş ve Uygulama Hast. Adli Tıp Ana Bilim Dalı Öğretim Görevlileri tarafından hazırlanan 01/07/2015 günlü davacıda meydana gelen yaralanmanın sonucunda meslekte kazanma gücünün azalma oranını 21.2 olarak belirleyen raporun kaza tarihinde yürürlükte bulunan yasal mevzuata ve Yargıtay uygulamalarına uygun olarak düzenlenmiş bulunması nedeniyle mahkemece; hükme esas alınmalarında herhangi bir isabetsizlik tespit edilememiştir.
3- Davalı vekilinin hükmedilen manevi tazminat miktarının fahiş olduğu istinaf itirazına gelince; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56/1. maddesine göre, hakimin olayın özelliklerini göz önünde tutarak manevi tazminat adı ile hak sahibi yararına takdir edeceği para tutarı, adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, malvarlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinilmemiştir. O halde, tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir.
Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerektiği kadar olmalıdır. 22/06/1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde, takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar açıkça gösterilmiştir. Bunlar, her olaya göre değişebileceğinden; hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Dava konusu olayda zararlandırıcı eylemin tarihi, olayın meydana geliş şekli, kusur oranları, davacıda meydana gelen yaralanmanın niteliği, kazadan sonra davacının yerde kanlar içinde olduğunu görmesine rağmen davalının olay yerinden ayrılması ve araştırma sonunda yakalanması hali, tarafların dosyaya yansıyan sosyal ve ekonomik durumları dikkate alındığında, yaralanma ile sonuçlanan taksirli eylem nedeniyle hüküm altına alınan manevi tazminat miktarının yukarıda açıklanan ilkelere ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesinde düzenlenen takdir hakkının kullanmasına ilişkin kurala uygun bulunmasına göre; davalı vekilinin yerinde görülmeyen tüm istinaf itirazlarının reddiyle, aşağıdaki biçimde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca;
1-Usul ve esas yönünden hukuka uygun ilk derece mahkeme kararına yönelik olarak davalı … vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b/1maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar kanunu uyarınca alınması gereken 1.092,92-TL nispi karar ve ilam harcından, peşin alınan 273,24-TL’nin düşümü ile kalan 819,72-TL istinaf karar ve ilam harcının istinaf yasa yoluna başvuran davalı …’ten alınarak Hazine’ye gelir kaydedilmesine,
3-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
4-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,
HMK. m. 353/1-b/1 hükmü uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK. m. 361 gereğince, tebliğden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz yasa yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.11/01/2018