Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2017/2261 E. 2019/3735 K. 24.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2017/2261
KARAR NO : 2019/3735
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/07/2017
NUMARASI : 2014/1305 E. – 2017/872 K.
DAVANIN KONUSU: Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/10/2019
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; trafik sigortası bulunmayan … plaka sayılı araç sürücüsünün kusuru neticesinde 06/09/2013 tarihinde meydana gelen tek taraflı trafik kazasında vekil edenin ağır biçimde yaralanarak iş göremez hale geldiğini, davalı Güvence Hesabına yapılan başvurudan ise sonuç alınamadığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 1.000,00-TL sakatlık tazminatının temerrüt tarihinden işletilecek avans faiziyle birlikte Güvence Hesabından alınmasını istemiş, 10/03/2017 günlü ıslah dilekçesi ile de istek miktarını 209.987,64-TL’ye çıkardıklarını açıklamıştır.Davalı Güvence Hesabı vekili cevabında özetle; … plaka sayılı aracın neden olduğu trafik kazası nedeniyle, davacının kuruma yaptığı başvuru sonucunda yolcu konumunda bulunan davacının hatır için taşındığı ve koruyu tertibat ve kask kullanmadığı gözetilerek 09/04/2014 tarihli ekpertiz raporu ile de belirlenen 65.444,00-TL tazminattan %50 oranında indirim yapılarak 24/09/2014 tarihinde 32.732,00-TL ödeme yapıldığını ve ibraname alındığını, dolayasıyla Güvence Hesabının bakiye bir sorumluluğunun kalmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiş, ayrıca davacının kazaya sebebiyet verdiği ileri sürülen sürücü hakkında şikayette olmaması gözetildiğinde TCK nun 73/7madde hükmü uyarınca bu davayı açma hakkı da bulunmadığını; Güvence Hesabının sorumluluğuna gidilecek olur ise de kusuru ve maluliyetin usulüne uygun bir şekilde belirlenmesi gerektiğini, kaza sırasında kask takmadığı anlaşılan davacının müterafik kusurlu bulunduğu ve hatır için taşındığının da belirlenecek tazminat miktarında dikkate alınmasını istediklerini, ayrıca temerrüt hali de oluşmadığından davacının faiz talep edemeyeceği gibi ve avans faizi isteğinin de yersiz bulunduğunu savunmuştur.Mahkemece; iddia, savunma, toplanan deliller, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı gözetilerek, zorunlu trafik sigortası bulunmayan … plaka sayılı motorsikletin 06/09/2013 tarihinde yapmış olduğu tek taraflı trafik kazasında araçta yolcu olarak bulunan davacının yaralanarak %53 oranında meslekte kazanma gücünü kaybettiği, geçici iş göremezlik süresinin 9 ay olduğu, yolcu konumunda bulunan davacının kazanın gerçekleşmesinde herhangi bir kusurunun bulunmadığı, kaza anında davacının kask takmaması nedeniyle müterafik kusurlu olduğu ileri sürülmekte ise de, davacının maluliyetine esas yaralanmasının baş ve boyun bölgesinde olmaması nedeniyle kask takıp takmamasının sonuca bir etkisi olmayacağından müterafik kusurlu da sayılamayacağı, bu karşılık davacının araçta hatır için taşınması nedeniyle beklirlenen tazminattan, hatır taşıması indirimi yapılması gerektiği görüşünden hareketle hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporu doğrultusunda belirlenen tazminat miktarından %20 hatır taşıması indirimi yapılmak suretiyle; “1-Davanın kısmen KABÜLÜ ile; 67.990,12 TL’nin 28/08/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan (poliçe limiti ile sınırlı olmak kaydıyla) tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,” karar verilmiştir.Karara karşı Güvence Hesabı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.İstinaf nedenleri; mahkemece kusur incelemesi yapılmadan, hükme esas alınan işgöremezlik oranlarını belirleyen Adli Tıp Kurumu raporuna itirazları değerlendirilemeden ve davacının askerlik süresi içerisinde gelir elde edemeyeceği düşünülmeden yazılı biçim ve şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı bulunduğunu; kabule göre de davacının geçici işgöremezlik dönem zararına ilişkin talebi olmadığı halde, talebi aşar biçimde geçici işgöremzlik zararına da hükmedilmiş olmasının da doğru olmadığı hususlarına yöneliktir.Dava; trafik kazası sonucunda meydana gelen yaralanma sonucunda oluşan iş gücü kaybı zararının giderilmesi isteğine ilişkindir.Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ile bir talepte bulunulması halinde zararın kapsamının belirlenmesi açısından malûliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi esaslı unsurdur. Bu belirlemenin ise; Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarih 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümleri dikkate alınarak düzenlenmiş raporla belirlenmesi gerekmektedir.Somut olayda, yargılama sırasında temin edilerek hükme esas alındığı anlaşılan ve ATK 3.Adli Tıp İhtisas Kurulunca; düzenlenen 16/11/2016 günlü raporda, belirlemeye esas yasal düzenlemeler açıklanırken” 11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranları Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerinden yararlanılarak …” dendiği anlaşılmaktadır. Oysa bu belirlemenin az yukarıda da açıklandığı üzere; 06/09/2013 günlü kaza tarihi itibariyle geçerli bulunan ve 03/08/2013 tarih ve 28727 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak 01/09/2013 tarihinde yürürlüğe giren “Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği” göre yapılması gerektiğinden, söz konusu raporun, yeterli ve geçerli bir rapor niteliği taşımadığı açıktır. Bundan ayrı, davaya konu kazada yaralanan ve işgücü kaybına uğrayan yaralının kaza tarihi itibariyle 19 yaşında olduğu ve dolayısıyla da askerlik çağında olduğu görülmektedir. Davalı Güvence Hesabı vekili hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporuna karşı sunduğu 13/04/2017 günlü itiraz dilekçesinde açıkça, davacının askerlikte geçecek süresini de kapsar biçimde tazminat hesaplaması yapılmasının hatalı olduğunu ileri sürmüş ve bu konuda bilirkişinden ek rapor alınmasını istemiştir. Mahkemece; bu istek üzerinde de durulmadan ve herhangi bir inceleme, araştırma ve değerlendirme yapılmadan karar verilmiş olması da isabetsizdir.Açıklanan nedenlerle mahkemece; ATK’dan alınacak yeni bir raporla kaza tarihinde yürürlükte bulunan ve 3 Ağustos 2013 tarihli 28727 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren ‘Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümleri esas alınmak kaydıyla davacıda var olduğu ileri sürülen yaralanmaya bağlı kalıcı işgöremezlik durum ve oranı ile geçici işgöremezlik süresinin ne olduğunun tespit edilmesi; bu belirleme sonucunda tespit edilecek maluliyetin derecesi ve niteliğine göre de, bu durumun askerliğe engel teşkil edip etmeyeceğinin düşünülmesi ve gerektiğinde maluliyet raporu da eklenerek yazılacak bir yazı ile davacıda var olan maluliyetin askerliğe engel teşkil edip etmeyeceğinin ilgili askerlik şubesinden sorulması, oluşan maluliyetin askerliğe engel teşkil etmediğinin saptanması halinde de askerlikte geçireceği sürede gelir elde edemeyecek davacı için askerlik süresi dahil edilmeden yeni bir hesaplama yapılarak ondan sonra davacının uğradığı gerçek zarar kapsamının belirlenmesi gerekirken ( askerlik süresine ilişkin Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 14/01/2019 gün ve 2016/3946-2019/8 sayılı emsal içtihadı); tüm bunların yapılmamış olması hali HMK.m. 353/1-a/6 hükmü kapsamındaki hali oluşturacağından, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan istinaf itirazlarının kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması gerektiği, kaldırma gerekçesi gözetildiğinde ise, diğer istinaf itirazlarının bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığı sonucuna varılarak aşağıdaki biçimde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca;1-Davalı Güvence Hesabı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle KABULÜ ile, istinaf istemine konu olan ve başlıkta yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,2-Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme, araştırma ve değerlendirme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
Kaldırma- gönderme gerekçesi dikkate alındığında davalı vekilinin öteki istinaf itirazlarının bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığına3-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı Güvence Hesabı tarafından peşin olarak yatırıldığı anlaşılan 2.868,85-TLnispi istinaf karar ve ilam harcının talep halinde davalıya İADESİNE,4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,5-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek kararda dikkate alınmasına,HMK.m.353/1-a/6 hükümleri uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 24/10/2019