Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2017/1965 E. 2018/238 K. 08.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2017/1965
KARAR NO: 2018/238
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/11/2016
NUMARASI: 2014/1050 2016/719
DAVANIN KONUSU: Trafik Kazasından Kaynaklı Tazminat.
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 08/03/2018
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, trafik sigortası bulunmayan … plâka sayılı aracın, sürücüsü …’nin kusuru neticesinde 22.05.2008 tarihinde vekil edenine ait araca çarpması sonucunda meydana gelen trafik kazasında vekil edenin yaralanarak malûl kaldığını, Güvence Hesabına yapılan başvurunun ise reddedildiğini bu nedenle davacının malûliyetinin tespiti ile malûliyete tekabül edecek zararın tazminini istediklerini belirterek fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 1.000,00-TL maddi tazminatın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte Güvence Hesabından tahsiline karar verilmesini istemiş, 14.11.2016 günlü ıslah dilekçesiyle de istek miktarını 81.197,72-TL’ye çıkardıklarını açıklamıştır. Davalı Güvence Hesabı vekili cevabında; davacının aynı konuda daha önce İstanbul 13. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/6 Esasında görülen davayı ikâme ettiğini, bu davanın dava şartı kabûl edilen avans giderlerinin ödenmemesi nedeniyle usûlden reddedildiğini,bu nedenle görülmekte olan davanın kesin hüküm nedeniyle reddi gerektiğini, ayrıca talebin zamanaşımına uğradığını; davacının kazadan sorumlu olan sürücü … hakkında Erdemli Sulh Ceza Mahkemesinin 2009/25 esasına kayıtlanan davanın; davacının zararının giderildiğini belirterek şikayetinden vazgeçmesi sonucunda, kamu davasının düşürülmesine karar verilmeyle sonuçlandığını; bu durumda davacının tazminat isteğinde bulunamayacağını, Güvence Hesabının sorumluluğuna gidilebilmesi için … plâka sayılı aracın trafik sigortasının olup olmadığının araştırılması gerektiğini, kaza ile meydana gelen zarar arasında illiyet bağı olup olmadığının ve davacıya bu kaza nedeniyle SGK tarafından ödeme yapılıp yapılmadığının araştırılmasını istediklerini, olayın gerçekleşmesinde kusurun davacıda olduğunu ve faiz isteğinin de yersiz bulunduğunu ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini savunmuş, ıslahtan sonra da zamanaşımı defini tekrarlamıştır. Mahkemece dosya arasındaki kayıt ve belgelerle benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda trafik sigortası bulunmadığı belirlenen … plâka sayılı araç ile davacıya ait aracın 22.05.2008 tarihinde çarpışması sonucunda meydana gelen trafik kazasında davacının yaralandığı, %15 oranında beden gücü kaybına uğradığı, olayın meydana gelmesinde sigortasız araç sürücüsünün %75 oranında, davacının ise %25 oranında kusurlu olduğu, sürekli beden gücü kaybı nedeniyle davacının uğramış olduğu zarar miktarının kusur oranları dikkate alındığında 81.197,72-TL bulunduğu, yaralamalı trafik kazalarında uzamış zamanaşımı sürelerinin uygulanması nedeniyle, davanın zamanaşımı süresinde açıldığı görüşünden hareketle davanın kabûlü ile 81.197,72-TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Karara karşı davalı Güvence Hesabı vekili tarafından süresi içerisinde istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. İstinaf nedenleri; ıslah tarihi itibarıyla talebin zamanaşımına uğradığı, kazaya karışan sigortasız araç sürücüsü ve maliki olan … aleyhine açılan kamu davasının zararların giderilmesi nedeniyle davacının şikâyetinden vazgeçmesinin sonucunda düşürülmüş olması karşısında Güvence Hesabının sorumluluğuna gidilemeyeceği, mükerrer ödeme ve haksız zenginleşme olmaması için …’ye davanın ihbar edilmesi gerektiği, kusur oranlarının hatalı belirlendiği, olay sırasında motosiklet kullanan davacının güvenliği için kullanması zorunlu olan ekipmanları (kask, dizlik, uygun mont vs) kullanmaması nedeniyle var olan müterafik kusurunun da göz ardı edildiği, malûliyet oranının belirlenmesine ilişkin raporun yetersiz olduğu hususlarına ilişkindir. Dava, trafik kazasından kaynaklanan kalıcı beden gücü zararının tazmini isteğine ilişkindir. 1-Davalı taraf cevabında; her ne kadar davacının aynı olayla ilgili olarak İstanbul 13. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/6 Esas sayılı dosyası ile dava ikâme ettiğini ve bu davanın usûlden red ile sonuçlandığını açıklayarak görülmekte olan davanın kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmesini istemiş ise de; cevap dilekçesindeki açıklamalara göre, sözü edilen bu dosyada verilen kararın Hukuk Muhakemeleri Kanunu. m. 120 hükmü uyarınca avans giderinin kesin mehle rağmen karşılanmaması nedeniyle davanın usûlden reddine ilişkin bulunduğu anlaşılmakta olup, bu nedenle verilen bir red kararının maddi anlamda kesin hüküm niteliğinde bulunmadığından mahkemece dikkate alınmamasında herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir. 2- 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu 109/1 maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zaman aşımına uğrar” hükmüne yine aynı kanunun 109/2 maddesinde ise ” Dava cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi ön görmüş ise; bu süre maddi tazminat talepleri içinde geçerlidir.” hükmüne yer verilmiştir. Taraflar arasında davacının yaralanmasına neden olan trafik kazasının, 22/05/2008 tarihinde meydana geldiği ve bu durumda uzamış zaman aşımı süresinin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 89/4 ve 66/e madde hükümleri uyarınca 8 yıl olduğu ve bu sürenin 22/05/2016 tarihinde dolduğu davanın ise, bu süre dolmadan 25/09/2014 tarihinde açıldığı konusunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık; ıslahın yapıldığı 14/11/2016 tarihi itibariyle zamanaşımı süresinin dolmuş olup olmadığına ilişkindir. Dava dilekçesinin sonuç bölümünde, davanın kısmi dava mı yoksa belirsiz alacak davası mı olduğu açıkça belirtilmemiştir. Ancak dava dilekçesinin açıklamalar kısmında malûliyetin tespiti ve buna göre zararın tazmini isteğinde bulunulduğuna göre; davacı vekilinin maluliyet ve gerçek zarar miktarının ne olduğu hususunun yargılama sırasında alınacak raporlarla delillendireceklerini belirttiği ve müstakbel zararın tam manası ile tazmini gayesi ile dava açtıklarını açıkladığı anlaşılmaktadır. Bu açıklamalar ile davanın niteliği dikkate alındığında, davacının davayı açtığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceğinin belirgin bulunması karşısında davanın HMK’nun 107. maddesinde düzenlenen belirsiz alacak davası niteliğinde bulunduğu konusunda duraksamamak gerekir. Bu durumda dava açılmakla zamanaşımı süresi kesileceğinden gerçek zarar miktarının belirlenmesinden sonra sadece miktarın arttırılması amacıyla 14/11/2016 tarihinde verilen dilekçe tarihinde de zamanaşımı dolmamış sayılacağından;davalı vekilinin bu yönü amaçlayan istinaf itirazı da yersizdir. 3-Kazaya karışan 33 VH 22 plâka sayılı araç sürücüsü … hakkında açılan ve ceza yargılamasına ilişkin bulunan Erdemli Sulh Ceza Mahkemesinin 2009/25 Esas sayılı kamu davasının davacının şikâyetinden vazgeçmesi nedeniyle düşürüldüğü anlaşılmaktadır. Kural olarak şikayetten vazgeçme davacının şahsi dava açma ve tazminat isteme hakkını tek başına ortadan kaldırmaz. Şikayetten vazgeçmenin tazminat isteme hakkını ortadan kaldırması için kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 253/19 madde hükmü uyarınca usûlüne uygun olarak düzenlenmiş bir uzlaşmanın varlığı veya aynı kanunun 73.maddesinin 7. Bendi hükümlerine göre şikayetten vazgeçme sırasında kişişel haklardan da vazgeçildiğinin ayrıca ve açıkça belirtilmesi gerekir. Somut olayda, davacı ile zararlandırıcı eylem sorumlusu arasında usulüne uygun şekilde düzenlenmiş ve tamamlanmış bir uzlaşma tutanağı olmadığı gibi, şikayetten vazgeçme sırasında “zararlarım karşılandı” şeklindeki beyanın hangi zararlara ilişkin olduğunu açıklamaktan uzak bulunması karşısında görülmekte olan davanın konusunu oluşturan kalıcı işgöremezlik tazminatına ilişkin yönelik bir açıklama olduğu sonucuna da varılamayacağından; davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf itirazlarının da reddi gerekmiştir. 4-Kaza sırasında … plâka sayılı motosikleti sevk ve idare eden davacının; kask, dizlik vs gibi koruyucu güvenlik ekipmanlarını kullanıp kullanmadığı dosya kapsamından anlaşılamadığı gibi davalı yan bu iddiasını kanıtlayacak herhangi bir kayıt ve belgeye de dayanmamıştır. Bu durumda mahkemece belirlenen tazminat miktarından müterafik kusur indirimi yapılmamasında da bir isabetsizlik bulunmamaktadır. 5-Hükme esas alınan Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyeleri tarafından düzenlenen 25/04/2016 günlü davacıdaki yaralanmaya bağlı beden gücü kaybı oranının belirlenmesine ilişkin bulunan raporun Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine ve bu yönetmelik ekindeki cetveller dikkate alınarak düzenlenmiş olmasına ve söz konusu rapordaki belirlemelerin kaza tarihinden itibaren davacının görmüş olduğu tüm tedavi belgelerinin değerlendirilmesi ile belirlenmiş bulunması karşısında kaza ile davacıda meydana gelen malûliyet arasında illiyet bağı bulunduğu konusunda da bir duraksama bulunmamaktadır. İstinaf edenin sıfatına, istinafın kapsam ve nedenlerine,dosya içerisindeki bilgi ve belgelere,mahkeme kararının gerekcesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde; yukarıda açıklanan nedenler ile hükme esas alınan aktüer bilirkişi ile trafik kusur bilirkişisi tarafından düzenlenen raporlardaki belirlemelerin, dosyaya, oluşa, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına uygun denetlenebilir gerekçeler içermesi ve kusura ilişkin değerlendirmenin olayla ilgili olarak Erdemli Sulh Ceza Mahkemesinde görülen 2009/25-2009/435 K sayılı dava dosyasında bulunan trafik polisi bilirkişi tarafından düzenlenen 15.04.2009 günlü rapordaki değerlendirmelerle de örtüşmekte olması karşısında, usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından; davalı vekilinin tüm istinaf itirazlarının reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca; 1-Usul ve esas yönünden hukuka uygun olan ve başlıkta yazılı bulunan ilk derece mahkeme kararına yönelik olarak davalı Güvence Hesabı vekili tarafından yapılan istinaf başvusunun HMK.m.353/1-b/1 hükmü uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 5.546,60-TL nispi istinaf karar ve ilam harcından,davalı tarafından peşin olarak yatırıldığı anlaşılan 1.387,00-TL harcın düşümü ile kalan 4.159,60-TL harcın davalı Güvence Hesabından alınarak Hazine’ye gelir kaydedilmesine, 3-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, HMK m.353/1-b/1 hükmü uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK m. 361 gereğince, tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz yasa yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.08/03/2018.