Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2017/1250 E. 2018/1317 K. 15.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2017/1250
KARAR NO : 2018/1317
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/04/2017
NUMARASI : 2014/899E,- 2017/508K.
DAVANIN KONUSU : Rücuen Tazminat.
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 15/11/2018
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; vekil edeni şirket nezdinde trafik sigortalı bulunan … plaka sayılı aracın sürücüsü olan dava dışı…’ın ağır kusuru neticesinde, 04/06/2010 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucunda …’in hayatını kaybettiğini, bu nedenle … mirasçılarına 95.452,61-TL destek tazminatı ödenmek zorunda kalındığını, Zorunlu Trafik Sigortası Genel Şartlarının 4/a hükmü uyarınca sigortalıya rücu şartlarının oluştuğunu ileri sürerek fazlaya ilişen haklar saklı kalmak kaydıyla 10.000,00-TL tazminatın 16/01/2012 tarihi olan ödeme tarihinden işletilecek avans faizi ile birlikte davalı sigortalıdan rücuan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya neden olan kazanın oluşumunda araç sürücüsünün kasti bir hareketi yahut ağır kusurunun bulunmadığını, dolayısıyla rücu şartlarının oluşmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan deliller, bilirkişi raporu ile İstanbul 5.Ağır Ceza Mahkemesinde görülen 2014/30 Esas, 2014/82 Karar sayılı ceza yargılamasına ilişkin dava dosyası değerlendirilerek; Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarına göre tazminatı gerektiren olayın, işleteni ve eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kasti bir hareketi veya ağır kusuru sonucunda meydana gelmiş olması halinde sigortacının sigortlasına rücu edebileceğinin hüküm altına alındığını, davacı sigortacının ağır kusura dayanarak görülmekte olan davayı açtığını, dosyaya sunulan bilirkişi raporunda da talebin yerinde olduğu belirtilmiş ise de, Yargıtay uygulamalarından da anlaşılacağı üzere ağır kusurun kasta yakın bir kusuru ifade ettiğini, somut olayda kazanın meydana gelişi gözetildiğinde, bu durumun gerçekleşmediğinin belirlendiği görüşünden hareketle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı … şirketi vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
İstinaf nedenleri; ağır kusurun doktrinde aynı şartlar altında bulunan her insanın alması gerekli en basit tedbirin dahi alınmaması hali olarak tanımlandığı, ağır kusurdan anlaşılması gerekenin sigortalının veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişinin umursamaz ve kasta yakın derecede ihmali olması gerektiği, somut olayın oluş şekli gözetildiğinde araç sürücüsünün ağır kusurlu olduğunun belirlendiği, buna rağmen yazılı biçim ve gerekçeyle davanın reddine karar verilmesinin hatalı bulunduğu hususuna yöneliktir.
Dava, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortacısı tarafından, meydana gelen trafik kazasında zarar gören üçüncü kişilere ödenen tazminatın rücuan tahsili isteğine ilişkindir.
KTK’nın 95.madde hükümlerine göre, koşulları varsa Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasını düzenleyen sigortacının, sigortalısına rücu edebileceği düzenlenmiştir. ZMS Sigortası Genel Şartlarının rücu şartlarını düzenleyen B.4.maddesinin (a) bendinde sigortalının veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kasti bir hareketi veya ağır kusuru sonucunda tazminatı gerektiren olayın meydana gelmiş olma halinin rücuya olanak verdiği belirtilmiştir.
Ne var ki, ödemenin ağır kusur nedeniyle sigortalıdan rücu edilebilmesi için aranan kusurun asli kusur değil, kasta yaklaşan nitelikte ağır kusur olması gerekir. Hukuk Genel Kurulunun 10/12/2003 gün 2013/11-756-743 sayılı ilamında da ağır kusurdan ne anlaşılması gerektiği hususu” ağır kusurda, hal ve şartların yüklediği özen gösterme ve tedbir alma ödevlerine veya bir hareket tarzı emreden kurallara tam bir aldırmazlık söz konusudur. Ağır kusur bağışlanması kesinlikle olanaksız olan irade eksikliği esasına dayanır.” şeklinde açıklanmıştır.
Somut olayda, trafik kazasının şehir içinde Sarıyer istikametinden Beşiktaş istikametine giderken Maslak İETT durağı hizasında üç şeritli bölünmüş yolda; sol şeritte yol alan ve ölen …l’in yönetiminde bulunan … plaka sayılı aracın arkasından yaklaşan ve davalıya ait bulunan otobüsün yol istemesine rağmen, yol verilmemesi nedeniyle bir süre arkalı önlü seyirden sonra köprü altından çıkışta, arkadan gelen otobüsün sağa manevra yaparak orta şeride girmesi ve daha sonra solundaki aracın önüne doğru tekrar şerit değiştirmesi sırasında; …l’in direksiyon hakimiyetini yitirerek solundaki orta refüj ve korkuluklara çarpması sonucunda meydana geldiği ve bu şekilde meydana gelen trafik kazasında hayatını kaybettiği, kazanın meydana gelmesinde davalı otobüs şoförünün asli kusuru olduğu konusunda esasen bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, bu şekilde meydana gelen trafik kazasında asli kusurlu olan otobüs şoförünün eyleminin ağır kusur olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceğine ilişkindir.
Her ne kadar, görülmekte olan yargılama sırasında görüşüne başvurulan bilirkişilerce düzenlenen 31/10/2016 günlü raporda davalı otobüs sürüsünün eyleminin kasta yakın bir kusur olduğu sonucuna varılmış ise de, bu değerlendirmesini olayla ilgili olarak görülen ceza yargılaması sırasında alınan bilirkişi raporuna dayandırdığı anlaşılmaktadır.
Olayla ilgili olarak, İstanbul 5.Ağır Ceza Mahkemesinde görülerek ve Yargıtay denetiminden de geçmek suretiyle kesinleşen 2014/30 esas, 2014/82 karar sayılı ilamda, maddi olay az yukarıda belirtilen şekilde açıklanmış, sürücü…’ın tam kusurlu olduğu, eyleminin tedbirsizlik ve dikkatsizlikle ölüme sebebiyet verme niteliğinde bulunduğu,ancak bu eylemin, bilinçli taksir olarak nitelendirilemeyeceği sonucuna varılmıştır.
Bu durumda, mahkemece tam kusur ile ağır kusur kavramlarının birbirinden farklı kavramlar olduğu gözetilerek, yazılı biçim ve gerekçeyle davanın reddine karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki biçimde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca;
1-Usul ve esas yönünden hukuka uygun olan ve başlıkta yazılı bulunan mahkeme kararına yönelik olarak davacı … vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK.m.353/1-b/1 hükmü uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf yasa yoluna başvuran davacıdan alınması gerekli maktu istinaf karar ve ilam harcı, peşin olarak yatırılmış olduğundan yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
4-İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,
HMK. m. 353/1-b/1 hükmü uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK. m. 361 gereğince, tebliğden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz yasa yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.15/11/2018.