Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2017/1025 E. 2018/901 K. 20.09.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2017/1025
KARAR NO : 2018/901
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : … 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/03/2017
NUMARASI : 2015/186 E.- 2017/191 K.
DAVANIN KONUSU : Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 20/09/2018
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacılar vekili asıl dava dilekçesinde ve birleşen dava dilekçesinde özetle; vekil edenlerinin 04/01/2006 tarihinde, Acara Dinlenme Tesislerinden yolun karşısındaki park halinde bulunan araçlarına gitmek için karayolundan yaya olarak geçiş yaptıkları sırasında, plakası ve modeli tespit edilemeyen Doblo tipi bir aracın kendilerine kusurlu şekilde çarpması sonucunda yaralandıklarını, kişisel başvuruları sonucunda yaptırdıkları bilirkişi inceleme raporunda da anlaşılacağı üzere kazanın oluşumunda plakası tespit edilemeyen araç sürücüsünün %25 oranında vekil edenlerinin de, %75 oranında kusurlu olduğunun belirlendiğini, kazadan sonra vekil edenlerinin %12 oranında beden gücü kaybına uğradığının Iğdır Devlet Hastenesinden alınan 09/01/2015 günlü Engelli Sağlık Kurulu raporuyla tespit edildiğini, vekil edenlerine çarpan kusurlu aracın plakasının ve sürücüsünün belirlenmemesi nedeniyle …na yapılan başvurularının ise sonuçsuz kaldığını ileri sürerek fazlaya ilişen haklar saklı kalmak kaydıyla (belirsiz alacak) her bir davacı için ayrı ayrı 1.000,00-TL maddi tazminatın davalı … Hesabından temerrüt tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili asıl davaya ve birleşen davaya hitaben verdiği cevap dilekçelerinde özetle; dava konusu kazanın 04/01/2006 tarihinde vuku bulduğunu, zamanaşımı süresinin geçirilmiş olduğunu ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, kazanın 04/01/2006 tarihinde gerçekleştiği, görülmekte olan dava ve birleşen davanın ise 13/02/2015 tarihinde açıldığı, 2918 sayılı KTK’nın 101/1 maddesi uyarınca zamanaşımı süresinin 2 yıl ve her halde 10 yıl ve ayrıca, kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 66/1-e maddesi uyarınca uzamış zamanaşımı süresinin 8 yıl olduğu, zamanaşımı süresinin dolmasından sonra davaların açıldığının anlaşıldığı görüşünden hareketle asıl ve birleşen davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
İstinaf nedenleri; zamanaşımı süresi dolmadığı halde bu hususun gözardı edilmesi sonucunda, davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu hususuna yöneliktir.
İstinaf edenlerin sıfatı ve istinaf nedenleriyle bağlı kalınarak yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda; dava, trafik kazası sonucunda oluşan beden gücü kaybına dayalı tazminat isteğine ilişkindir.
2918 sayılı KTK.nun 109. maddesinde haksız fiil niteliğindeki trafik kazalarından doğan tazminat taleplerlerinin, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrayacağı, davanın, cezayı gerektiren bir fiilden doğması ve ceza kanununun bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş olması halinde, bu sürenin maddi tazminat talepleri içinde geçerli olacağı hüküm altına alınmıştır.
Yine maddi ve manevi tazminat istemlerinin bağlı olduğu zamanaşımı süreleri 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 72. (mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60.) maddesinde de düzenlenmiştir.
6098 Sayılı TBK’nın 72/1. maddesinde “Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her halde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.” denilerek mülga 818 sayılı BK’nın 60. maddesinde olduğu gibi üç türlü zamanaşımı süresi öngörülmüştür.
6098 Sayılı TBK’nın 72/1. (BK’nın 60/1.) maddesi, özellikle zamanaşımının başlangıç anını belirleyen bir düzenlemedir. Bu düzenlemeye göre tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren iki yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Burada, uygulamada “kısa süreli zamanaşımı” olarak adlandırılan süre söz konusu olup, sürenin başlangıcı sübjektif bir koşula bağlanmıştır. Çünkü, sürenin başlaması zarar görenin zararı ve tazminat sorumlusu kişiyi öğrenmesi gibi sübjektif bir koşulun gerçekleşmesi ile mümkündür.
Mutlak nitelikteki “uzun süreli zamanaşımı”nın başlangıç tarihi ise zarar verici eylemin gerçekleştiği tarihtir. Buna göre, tazminat istemi her halde eylemin gerçekleştiği tarihten itibaren on yılın geçmesi ile zamanaşımına uğrar. Burada on yıllık sürenin başlangıç anı, zarar verici eylemin gerçekleştiği tarih gibi objektif bir koşula bağlanmıştır. Olağan zamanaşımı süresi iki yıllık olan kısa zamanaşımı süresidir. Diğer bir anlatımla iki yıllık zamanaşımı süresi on yıllık süre ile sınırlıdır. Zarar ve zararın sorumlusu olan kişi öğrenildiği takdirde davanın kısa zamanaşımı süresi içerisinde açılması gerekir. Zarar veren eylemin işlenmesinden itibaren on yıl geçtikten sonra zarar ve zararı veren kişi öğrenilmiş olsa bile tazminat istemi, zamanaşımı def’î ile karşılaştığında reddedilir(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 20/12/2017 tarih ve 2017/3-2786 E., 2017/2016 K. Sayılı kararı).
TBK’nın 72/1. (BK’nın 60/2.) maddesinde düzenlenen üçüncü süre ise “ceza zamanaşımı süresi”dir. Zarara neden olan eylem, aynı zamanda ceza kanunları uyarınca suç teşkil eden bir eylem oluşturuyor ve bu eylem için ceza kanunlarının öngördüğü zamanaşımı süresi daha uzun bir süre ise bu takdirde uygulanacak olan zamanaşımı süresi, o suçun bağlı olduğu ceza zamanaşımı süresidir. Ceza zamanaşımı süresinin başlangıç anı da zarar verici eylemin gerçekleştiği tarihtir.
Dava konusu olayda trafik kazası 04/01/2006 tarihinde meydana gelmiş, görülmekte olan davalar ise 13/02/2015 tarihinde açılmıştır. Bu durumda 2918 sayılı KTK’nın 109.maddesinde düzenlenen 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin somut olayda dolmamış olduğu, belirgin bulunduğundan ilk gözetilmesi gereken husus; 2918 sayılı KTK’nın 109.maddesinde düzenlenen 2 yıllık kısa zaman aşımı süresinin geçirilip geçirilmediği hususudur.
Az yukarıda açıklamalardan da anlaşılacağı üzere kısa zamanaşımı süresinin başlangıç tarihi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihtir. Somut olayda, davacılar; … yönetmeliğinin 9.maddesi gereğince zarar sorumlusunun … olduğunu, tüm araştırmalara rağmen kazaya karışan aracın ve sürücüsünün tespit edilemediği ve TCK’nın 66/1-e maddesinde belirtilen dava zamanaşımı süresinin dolmuş olduğundan bahisle, Ünye Cumhuriyet Başsavcılığında verilen 09/01/2014 gün ve 2006/503-2014/87 sayılı Kovuşturmaya Yer Olmadığına dair kararla öğrendiklerinin kabulü gerekmektedir. Zarar sorumlusunun öğrenildiği 09/01/2014 gününden davanın açıldığı, 13/02/2015 tarihine kadar 2 yıllık kısa zamanaşımı süresi dolmadığına ve 10 yıllık genel zamanaşımı süresi içerisinde kaldığına göre; mahkemece tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde delillerin toplanması ve değerlendirilmesi sonucunda davanın esasıyla ilgili karar verilmesi gerekirken, yanılgıya dayalı bir biçimde zamanaşımı süresinin geçirildiği düşüncesinden hareketle, davanın reddine karar verilmesi HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca isabetsiz olup, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılması ve yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki biçimde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca;
1-Davacılar vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle KABULÜ ile, istinaf istemine konu olan ve başlıkta yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme, değerlendirme ve yargılama yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf yasa yoluna başvuran davacılar tarafından ayrı ayrı ve peşin olarak yatırılan 31,40’ar TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talepleri halinde kendilerine ayrı ayrı İADESİNE,
4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
5-İstinaf yasa yoluna başvuran davacılar tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihayi kararda dikkate alınmasına,
HMK. m.353/1-a/6 hükümleri uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.20/09/2018.