Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2023/276 E. 2023/184 K. 02.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/276
KARAR NO: 2023/184
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/04/2021
NUMARASI: 2020/237 Esas, 2021/377 Karar
DAVANIN KONUSU: Vefa Karşılığı Bırakılan Taşınmazların Konusunu Oluşturan Borcun Tespiti ve Vefaya Bırakılan Taşınmazların Hesaplanacak Borç Miktarı Üzerinden Satılması İçin Yeniden Satış Süresi Verilmesi
KARAR TARİHİ: 02/02/2023
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dava dosyası incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İ D D İ A: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirkete, davalı … Hasanpaşa şubesinden kullandıkları kredi sözleşmelerinden kaynaklanan kredi kartı borçlarından dolayı davalı şube müdürlüğünce İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün …-… esas sayılı dosyaları ile icra takibi başlatıldığını, bankaca davacıya ait vefaya bırakılan 2 adet taşınmaz karşılığında davalı banka kendi faizlerini uygulamak suretiyle saptadığı ve tespit ettiği borç miktarı üzerinden İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … ve … esas sayılı dosyalarındaki alacakları karşılığında protokol yaptıklarını, protokol gereği bankanın 18 aylık süre verdiğini ve bu süre içerisinde vefaya bırakılan 2 adet taşınmazın davacıya satılarak icra takip dosyalarındaki borçların ödenmesini sağlamak üzere anlaştıklarını, davacı ile davalı arasında yapmış oldukları protokol gereği satılması gereken gayrimenkulleri ekonomik kriz sonucunda satamadıklarını ve borçlarını ödeyemediklerini, bu sebeplerle borcun ödenebilmesi için bilirkişice hesaplanacak borç için 18-24 ay ek süre verilmesine karar verilmesini, bunun mümkün olmaması halinde bilirkişice hesaplanacak borç miktarının taksitle veya peşin olarak ödenmesine karar verilmesini, bankaya vefaya bırakılan taşınmazların dava sonuna kadar satışının engellenmesi için tapuya teminatsız olarak tedbir konulmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı ile davalı arasında sözleşmeye bağlılık ve sözleşme serbestliği ilkelerinin kabul edildiğini, bu ilkelere göre sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmasının gerektiğini, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahip olduğu, ancak, sözleşmenin değişen koşullara uyarlanması ya da dönme hakkının kullanılması, dört koşula bağlı olduğunu, davada davacı sözleşmenin kendisine yüklediği borç edimini kendi kusurlu davranışları nedeniyle yerine getirmediğini, bu sebeple sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını talep etme hakkına sahip olmadığını, geri alım sözleşmesi kapsamında dava konusu taşınmazların toplam 583.855,00-TL+satış masrafları+taşınmazların bankaya devir tarihlerinden başlamak üzere geri satım tarihlerine kadar yıllık %15 faiz+BSMV uygulanması ve işleyecek faizleri ile birlikte oluşan tutarın davalı bankaya ödemesi akdedildiğini, davacı tarafından taşınmazların geri alınabilmesi için davalı banka tarafından davacıya 18 ay süre verildiği, verilen sürede de davacı edimini yerine getirmediğini, ayrıca sözleşmenin uyarlanması için gerekli koşulların oluşmadığını, bu sebeplerle davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Yerel mahkemece “…Dava, vefa (geri alım) hukuksal sebebine dayalı tapu iptali ve tescil talebine ilişkindir… Tüm dosya kapsamı, taraf iddia ve savunmaları ve bütün deliller birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasındaki vefa sözleşmesinin resmi şekilde yapılmaması sebebiyle geçersiz olup, davacıların bu hukuksal sebebe (vefa hakkına) dayanarak talepte bulunmasının hukuken mümkün olmadığı, davacıların başkaca bir talebi de bulunmadığından (sebepsiz zenginleşmeye dayalı bedel iadesi vs.) davanın reddine karar verilmiştir. Her ne kadar davacı tarafça protokole konu borcun tespiti talep edilmiş ise de; esasen davacıların talebinin dava konusu taşınmazların vefa hakkı ile geri alınmasına yönelik olduğu, ayrıca borcun tespitinin talep edilmediği, davacı tarafça dava dilekçesinde açıkça İAA … İcra Müdürlüğünün … Esas ve … esas sayılı takip dosyalarına konu borç karşılığı verildiği, bu hususun taraflar arasındaki protokol ile sabit olduğu, davacı tarafından anılan icra dosyalarının kapak hesabı ile güncel borç bilgisinin her zaman kolaylıkla tespitinin mümkün olması sebebiyle davacıların davalıya olan güncel borç bilgisinin tespitine yönelik talebi yönünden ayrıca bir değerlendirme yapılmadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkemece davacı müvekkillerinin davalı banka ile ile yapmış oldukları protokol gereği bankadan aldığı kredi karşılığında vefaya bırakılan 1 depolu dükkan, 1. katta 3 nolu daireyi vefaya bırakılmak üzere devrettiğini, bu hususlar araştırılmadan mahkemece verilen ret kararının yasaya aykırı olduğunu, davacı müvekkillerinin protokoldeki 883.855,00 TL borç miktarını protokol gereği 18 ay içinde borçlarını ödemek suretiyle borçlarını ödedikten sonra vefaya bırakılan ve tapuları verilen eksi bodrum dükkan deposuyla taşınmaz ve birinci kattaki 3 nolu daireyi geri alacaklarını, gerek borç miktarının büyük olması gerekse ekonomik krizden dolayı davacı müvekkillerinin mali ve ekonomik krize girmelerinden dolayı borçlarını ödemekte zorlanarak ödeyemez duruma gelince davalı bankanın 05/06/2019 tarihinde taşınmazları devralarak el koymak suretiyle 2 taşınmazı sattığını, yargılama sırasında gerek dava dilekçelerinde gerekse cevap dilekçelerinde dava konusu taşınmazları davacı müvekkillerinin kullanmamakta olup, tapuları devredildiği için yeni malikler tarafından kullanıldığını, davacı müvekkillerinin borçlarının ve yasal faizlerinin miktarlarının taraflarına bildirilerek kendilerinin gayrimenkullerini satarak borçlarını ödeyerek kapatacakları yönünden ek süre talebinde bulunduklarını, bankaca bu ek sürenin verilmediği gibi mahkemece 14/12/2020 günlü cevap dilekçelerinde talepte bulundukları 24-30 ay arası aylık ödeme süresinin verilmesi taleplerinin bulunduğunu ve ödeme süresi talebinin mahkemece dikkate alınmadığını, yerel mahkemece gerekli olan araştırma yapılmadan vermiş olduğu ret kararın yasaya aykırı olduğunu belirterek, yerel mahkeme kararının bozulmasını, davalarının kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafı yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: -Protokol, tapu kayıtları, resmi senetler, tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, vefa karşılığı bırakılan taşınmazların konusunu oluşturan borcun tespiti ve vefaya bırakılan taşınmazların hesaplanacak borç miktarı üzerinden satılması için yeniden satış süresi verilmesi istemine ilişkindir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 119/1-d maddesine göre, malvarlığı haklarına ilişkin davalarda dava konusunun değeri dava dilekçesinde açıkça belirtilmelidir.Davanın açılması harca tabi usuli bir işlemdir. Davanın açılması nedeniyle alınacak yargı harçlarının türü, ödeme yeri, zamanı ve usulü 492 sayılı Harçlar Kanunu 27 ve devamı maddeleri ile bağlı tarifede gösterilmiştir. Harcın eksik yatırılması halinde yapılacak işlemler ve izlenecek yol ile harcın yatırılmamasına ve yaptırımı aynı Kanunun 27. ve 32. maddelerinde belirtilmiştir. 492 sayılı Harçlar Kanununun 27. maddesinin son fıkrası hükmüne göre harç peşin veya süresinde ödenmemiş ise, müteakip işlemlere ancak harç ödendikten sonra devam olunacağı vurgulanmış ve 30. maddede yargılama sırasında tespit olunan değerin dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o oturum için yargılamaya devam olunacağı, takip eden oturum gününe kadar noksan değer üzerinden harç tamamlanmadıkça davaya devam olunamayacağı, HUMK’ nun 409. maddesinde (6100 sayılı HMK. md. 150) gösterilen süre içerisinde dosyanın işleme konulmasının eksik harcın ödenmesine bağlı olduğu açıklanmıştır.Bu hükümlerle eksik harcın tamamlatılmasına ilişkin özel bir düzenleme getirilmiştir. Eksik harcın alınması durumunda bu hükümlere uyulması gerekir.Davacılar vekili, dava dilekçesinde dava değerini göstermemiş, harçlandırma formunda ise dava esas değeri 0 gösterilmiş, maktu peşin harç yatırılmak suretiyle dava açılmış, dava yerel mahkemece vefa (geri alım) hukuksal sebebine dayalı tapu iptali ve tescil olarak değerlendirilmiş ve tapu iptali ve tescil istemine konu taşınmazların keşfen bilirkişi aracılığıyla dava tarihi itibariyle değeri belirlenmemiş, eksik harcın ikmali yönünde herhangi bir işlem yapılmamış, davanın reddine karar verilmiştir. Bu sebeple; mahkemece öncelikle, kabule göre dava vefa (geri alım) hukuksal sebebine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olarak değerlendirilmesi karşısında dava konusu taşınmazların usulüne uygun oluşturulacak ara kararıyla keşif yapılarak dava tarihi itibariyle dava değerinin belirlenmesi, 492 sayılı Harçlar Kanunu hükümlerine göre davacıya dava değerinin açıklattırılması, ardından ihtarat yapılarak harcın ne kadar olduğu ve nereye yatırılacağının bildirilmesi ve dava konusu taşınmazların dava tarihi itibariyle değeri üzerinden eksik harcın tamamlattırılması gerekir. Kamu düzenine açıkça aykırılık teşkil eden ve yargılamanın her aşamasında resen gözetilmesi gereken bu hususun dikkate alınmaması ve esas hakkında karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup doğru görülmemiştir. Mahkemece eksik harç ikmalinden sonra talep hakkında bir karar verilmesi gerekirken yukarıda belirtilen eksiklikler tamamlanmadan davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. Ayrıca dava konusunun dava tarihi itibariyle değerinin belirlenmesi istinaf ve temyiz kanun yoluna başvuruda esas alınan parasal sınır açısından da önem arz etmektedir. Ayrıca kabulü göre de, yerel mahkemece dava tapu iptali ve tescil istemine ilişkin dava olarak değerlendirilip kabul edilmiş ve davanın reddine karar verilmiş ise de taşınmazların davalı adına tapuda kayıtlı olup olmadığı, davalı adına kayıtlı değil ise pasif taraf ehliyetinin bulunup bulunmadığı değerlendirilmemiş ve tartışılmamıştır. Taraf ehliyeti kamu düzenine ilişkin olup resen dikkate alınması zorunludur. Pasif taraf ehliyeti değerlendirilmeden, tartışılmadan davanın reddine karar verilmesi de usul ve yasaya aykırı olup, doğru görülmemiştir. Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin istinaf başvuru sebep ve gerekçeleri incelenmeksizin, kamu düzenine aykırılık yönünden davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İDM kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen eksikliklerin tamamlanması için mahkemesine gönderilmesine kesin olarak karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davacılar vekilinin istinaf başvuru sebep ve gerekçeleri incelenmeksizin kamu düzenine aykırılık yönünden davacılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,2-İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/04/2021 tarih, 2020/237 esas, 2021/377 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Dosyanın dairemiz kararına uygun şekilde işlem yapılmak ve yeniden karar verilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,4-Davacılar tarafından yatırılan istinaf karar harcının istem halinde davacılara iadesine,5-Davacılar tarafından yapılan istinaf masrafının ilk derece mahkemesi tarafından verilecek kararda değerlendirilmesine ve hükme bağlanmasına,6-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından kendisini vekille temsil ettiren davacılar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1 bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 02/02/2023