Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2023/1375 E. 2023/1044 K. 27.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1375
KARAR NO: 2023/1044
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/02/2023
NUMARASI: 2022/1165 Esas, 2023/196 Karar
DAVANIN KONUSU: Tapu İptali Ve Tescil (Satış Vaadi Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 27/04/2023
KARAR
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin gerçek kişi tacir olduğunu, davalının tüzel kişi tacir olduğunu, müvekkili ile davalı arasında T.C. Beşiktaş … Noterliğinini … yevmiye numaralı 20.02.2018 tarihli Satış Vadi Sözleşmesi imzaladıklarını, işbu sözleşmenin konusunun İstanbul İli, Küçükçekmece İlçesi, … Mah./köy, … Ada .. Parsel … Blok, Kat …, … nolu bağımsız bölümün satışı olduğunu, sözleşme konusu taşınmazın 20.02.2018 tarihinde ve 20.02.2018 tarihli israliyeli fatura ile fiilen teslim edildiğini, müvekkilinin 20.02.2018 tarihinden bu yana dava konusu taşınmazı ticari işletmesi olarak kullandığını, müvekkilinin davalıya ve taşınmazın bulunduğu site yönetimine herhangi bir borcu olmadığını, müvekkilinin 20.01.2021 tarihinden buyana sözleşme konusu taşınmazın tapu devrini ve teslimini almaya hazır olduğunu, tapu devrini ve teslimini alma konusunda 20.01.2021 tarihinden buyana müvekkilinin davalıya yazılı ve sözlü başvurularda bulunduğunu, başvurularının sonuçsuz kaldığını belirterek taşınmazın hukuki ayıpsız olarak müvekkiline tesciline, talebin reddi halinde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere taşınmazın dava tarihindeki pazar satış değerinini ticari temerrüt faiziyle birlikte ayrıca pazar satış değeri ticari temerrüt faiziyle birlikte ödense bile müvekkilinin zararını karşılamayacağını, munzam zararlarıyla birlikte davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesini, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi uyarınca müvekkilince ödenen sözleşme bedelinin ve yapılan masrafın ödeme günlerinden itibaren işleyecek en yüksek TL mevduat faizi ile birlikte ayrıca sözleşme bedeli ve yapılan masrafın en yüksek TL mevduat faizi ile birlikte ödense bile müvekkilinin zararına karşılamayacağından ötürü munzam zararlarıyla birlikte davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: müvekkili şirketin sözleşme konusu taşınmazı sözleşme hükümlerine uygun olarak inşa ettiğini ve teslim ettiğini, Müvekkili şirket ile davacı arasında Beşiktaş … Noterliği’nin 20.02.2018 tarih ve … yevmiye numaralı düzenleme şeklinde taşınmaz satış vaadi sözleşmesi imzallandığın, bu sözleşme kapsamında müvekkili şirketin İstanbul İli, Küçükçekmece İlçesi, … Mah. Pafta No …, Ada No …, Parsel No ..’de kayıtlı … Blok … katta yer alan … numaralı bağımsız bölümü inşa ederek davacıya satmayı vaat ettiğin, Sözleşme çerçevesinde taşınmazlar süresi içerisinde sözleşme koşullarına uygun olarak eksiksiz ve kusursuz olarak inşa edilerek davacıya teslim edildiğini, Davacının 20.02.2018 tarihinde imzaladığı “… Projesi Konut Teslim Tutanağı” taşınmazın sözleşmeye, teknik şartnameye ve standartlara uygun olarak kamilen inşa edildiğini, kusursuz ve eksiksiz olarak teslim aldığını kabul ve beyan ettiğini, böylece tapu devir ve teslim edilmemiş olmasına karşın bu hususta herhangi bir ihtirazi kayıt koymadan taşınmazın fiilen teslim edilmesini kabul ettiğini ve taşınmazdan yararlanmaya başladığını, davacının taşınmazın tapuda devri için gerekli vekaletnameyi vermediğini, devir işlemi için resmi merasime de katılmadığın, bundan dolayı satış ve devir tek taraflı olarak hukuken yerine getirilemeyeceğini, taşınmaz üzerindeki ipotek tapuda devir işlemleri ile eş zamanlı olarak kaldırıldığını, gerekli vekaletnameyi vermeyen ve tapudaki resmi merasimlere katılmayan davacının iddiaların gerçeğe aykırı olduğunu, Covıd-19 pandemisinin mücbir sebep teşkil ettiğini, müvekkili şirketin teslim borcunun en azından askıda olduğu bir dönemde işlem yapılamamasından müvekkili şirketin kusurunun olmadığın, Davacı tarafın sözleşme ekinde yer alan ve sözleşe ile üstenmiş olduğu bir yükümlülük tip vekaletnameyi çıkartmadığı için müvekkilinin tapu devrinden sorumlu tutulmasının hukuka aykırı olduğunu beyan ederek, Davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İDM’ce “…Somut olayda, davacı tarafın beyanları, sözleşme içerikleri ve celp edilen tapu kaydına göre davaya konu taşınmaz niteliğinin rezidans daire olduğu, sözleşme kapsamında da taşınmaz niteliğinin konut olarak belirtildiği, taraflar arasındaki sözleşme tarihinin 20.02.2018 olduğu, her ne kadar davanın her iki tarafı da ticaret şirket ise de bir işin ticari iş olmasını bu konudaki uyuşmazlığın da ticaret mahkemesinde görülmesine yeterli olmadığı, taraflar arasında imzalanan Beşiktaş … Noterliğinin … yevmiye numaralı 20.02.2018 tarihli Satış Vadi Sözleşmesinin ” alıcının uyuşmazlık konusundaki başvuruları” başlıklı 15. Maddesi ve aynı sözleşmenin ” konutun teslim tarihi ve şekli ” başlıklı 12. Maddesi dikkate alındığında sözleşmenin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanuna göre ve gerekse de 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı yasanın 3. Maddesi uyarınca tüketici sıfatı ile taşınmazın satın alındığı, satın alınan taşınmazın sözleşme tarihi itibariyle konut amaçlı olarak satın alındığı, konut amaçlı taşınmaz mal ifadesiyle kullanım amacının konut olması yeterli bulunmuş olmakla davaya tüketici mahkemesinde bakılması gerektiği kanaatiyle, Mahkememizin görevsizliğine…” gerekçesiyle davaya bakmakta görevli mahkemenin tüketici mahkemesi olduğuna karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; 14/07/2017’den itibaren farklı bir adreste ticari faaliyetine başlayan gerçek kişi tacir müvekkilinin 20.02.2018 tarihinde satın aldığı dava konusu taşınmazı yeni ticari işletme merkezi ve iş yeri adresi olarak kullandığını, dava konusu taşınmazın satışı nedeniyle davalı tarafın düzenlenmiş 20.02.2018 tarihli irsaliyeli faturayı müvekkilinin bilanço esasına göre tutmuş olduğu ticari defterlerine mali olarak kaydettirdiğini ve dava konusu taşınmazı ticari defterlerinde demirbaş olarak gösterildiğini, dava konusu taşınmazı müvekkil tüketici sıfatıyla değil tacir sıfatıyla, ticari amaçla, mesleğini icra etmek mesleki faaliyetini yürütmek için, ticari işletme olarak kullanmak üzere satın aldığını ve her iki tarafın ticari işletmesini ilgilendiren ticari bir işlem yaptığını, dolayısıyla işbu dava ticari bir dava olup Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğunu, Yerel mahkemenin görevsizlik kararının kaldırılmasını gerektiğini belirtilerek İstinaf başvurusunun kabulü ile yerel mahkemenin görevsizlik kararın kaldırılmasına ve Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğuna, dava konusu “İstanbul İli Küçükçekmece İlçesi … Mah. .. ada … pafta … parsel .. Blok … Kat … Bağ. Böl. numaralı” taşınmazın 3. kişilere devir, temlik ve tescilini engellemek amacıyla dava sonuçlanıncaya kadar tapu kaydı üzerine HMK 392/1 uyarınca teminatsız olarak tedbir koyulmasına yada teminat karşılığı tedbir konulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, düzenleme şeklinde ön ödemeli konut satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde ödenen bedellerin denkleştirici adalet ilkesi gereğince güncelenmiş değerinin tahsili istemine ilişkindir. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un Amaç başlıklı 1. maddesinde yasanın amacı açıklandıktan sonra, kapsam başlıklı 2. maddesinde; “Bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar.” hükmüne yer verilmiştir. Yasanın 3. maddesinde; “Mal: Alışverişe konu olan; taşınır eşya, konut veya tatil amaçlı taşınmaz mallar ile elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri her türlü gayri maddi malları, Satıcı: Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye mal sunan ya da mal sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, Tüketici: Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, Tüketici işlemi: Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder.” olarak tanımlanmıştır. Bu düzenleme ile konut satış sözleşmeleriyle devre tatil ve uzun süreli tatil hizmeti sözleşmeleri de kanun kapsamına alınmıştır. Bir hukuki işlemin 6502 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir. 6502 sayılı yasanın 73/1. maddesi tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda Tüketici Mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmiştir. Görev kuralları kamu düzeninden olup yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmesi gerekir. Görev hususunda kazanılmış hak söz konusu olmaz. Diğer taraftan dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK ) 11.maddesinde ticari işletme, 12. ve 16.maddelerinde tacir sıfatı , gerçek ve tüzel kişiler bakımından ayrı ayrı tanımlanmış; Kanunun 18. ve devamı maddelerinde tacir olmanın hükümleri; 3.maddesinde ticari işler açıklanmış; 5. maddesinde ise ticaret mahkemelerinin görev alanı düzenlenmiştir. Açıklanan hükümler karşısında tüm ticaret şirketleri tacir sıfatına sahip olup, tacir niteliğindeki tüzel kişileri ilgilendiren bütün muamele, fiil ve işlerin ticari olması asıldır. Eğer, bir muamele, fiil veya iş ticari iş ise, bunlara özel ticari kurallar uygulanır. Bir tacirin borçlarının ticari olması asıl olmakla birlikte gerçek kişi olan bir tacir, yaptığı iş ve işlemin veya aldığı hizmetin ticari işletmesiyle ilgili olmadığını diğer tarafa açıkça bildirdiği veya muamele fiil veya işleminin ticari sayılmasına halin icabı, müsait bulunmadığı takdirde, bu işlemlerden doğan borç adi, yani özel sayılacaktır. Tacir olmanın nimetine göre külfeti de mevcuttur. Zira TTK’nın 18.-23.maddelerinde tacir sıfatına bağlanan yerine göre “hak” yerine göre “külfet” niteliği arz eden hukuki sonuçlar düzenlenmiştir. Bunların en önemlilerinden biri basiretli iş adamı gibi davranma zorunluluğudur (TTK. m. 18/II). Tacirin, ticari işletmesiyle ilgili tüm faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi davranması gerekir. Bu cümleden olarak, ticari işletmesiyle ilgili sözleşmeleri yaparken ve bu sözleşmelerden doğan borçlarını yerine getirirken basiretli bir iş adamı gibi davranmak zorunda olan tacirler tüketiciler için düzenlenen yasa hükümleri kapsamına alınamazlar. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; davacının dava dilekçesinde ve istinaf dilekçesinde gerçek kişi tacir olduğunu, tüketici sıfatıyla konut satın almadığını dava konusu taşınmazı mesleki faaliyetini yürütmek amacıyla ticari işletme merkezi iş yeri olarak satın aldığını, hatta dava konusu taşınmazı ticari defterlerinde demirbaş olarak gösterdiğini beyan ettiği, bu beyanı ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; sözleşmenin ve davanın tarafları ile işlemin niteliğine göre, ortada bir tüketici işleminin bulunmadığı, davacının tüketici sayılamayacağı, uyuşmazlığın 6502 Sayılı yasa kapsamında kalmadığı, uyuşmazlığın ticari dava niteliğinde olduğu ve Asliye Ticaret Mahkemesinin görev alanında kaldığı anlaşılmakla yerel mahkemece verilen görevsizlik kararı hatalı olmuştur. Davacı vekilinin görev yönünden istinaf başvuru sebep ve gerekçeleri yerinde görülmekle kabulü gerekir. Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun görev yönünden HMK’nun 353/1-a-3 maddesi gereğince kabulüne, İDM kararının kaldırılmasına, dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere:1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a/3. maddesi gereğince KABULÜNE,2-Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/02/2023 tarihli 2022/1165 Esas, 2023/196 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Dosyanın dairemiz kararına uygun şekilde işlem yapılmak ve yeniden karar verilmek üzere mahalli mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,4-Davacı tarafından yatırılan istinaf maktu harcın istem halinde ilk derece mahkemesince davacıya iadesine, 5-Davacı tarafından yapılan istinaf masraflarının ilk derece mahkemesi tarafından verilecek kararda değerlendirilmesine ve hükme bağlanmasına, 6-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından kendilerini vekille temsil ettiren davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1 bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 27/04/2023