Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/371 E. 2022/377 K. 16.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/371
KARAR NO: 2022/377
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/10/2021 Tarihli Ara Karar
NUMARASI: 2021/161 Esas (Derdest)
DAVANIN KONUSU: Sözleşmenin Uyarlanması
KARAR TARİHİ: 16/02/2022
K A R A R
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı ile davalı … arasında imzalanan 31/05/2020 tarihli üst hakkı sözleşmesi imzalandığını, üst hakkı sözleşmesinden kaynaklanan üst hakkı bedelinin fazlaya ve faize ilişkin hakları ile ihtirazi kayıt ile ödenen üst hakkı bedellerinin istirdat hakları saklı kalmak kaydıyla , 13/09/2018 tarihli ve 30534 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Türk Parasının Kıymetinin korunma hakkında 32 Sayılı kararda değişiklik yapılmasına dair Cumhurbaşkanı kararı ve ilgili tebliğler uyarınca Türk Lirasına çevrilmesini, sözleşme bedelinin ilgili mevzuat hükümleri kapsamında Türk Lirasına çevrilmesinin ardından iş bu bedel üzerinden uyarlanarak 2020 yılı için 5.999.199.29 TL olarak belirlenmesini, 2021 yılı ve devam eden yıllara ilişkin üst hakkı bedelinin ise 2020 yılı için belirlenecek bedelin Türkiye İstatistik Kurumu tarafından her ay açıklanan tüketici fiyat endeksi aylık değişim oranları esas alınarak arttırılması suretiyle belirlenmesini talep ederek öncelikle müvekkili şirketin telafisi güç ve imkansız maddi zararlara uğramasını önlemek adına yargılama boyunca üst hakkı bedellerinin talepleri doğrultusunda belirlenmesine dair ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. Davaya konu sözleşmenin yasal tanımlara uygun bağımsız süreli (33 yıl) ve baştan belirlenmiş tek ve net bir bedel (90.550.000,00 $ ) karşılığında imzalanmış bir üst hakkı sözleşmesi olduğunu, sözleşmenin … Genel Müdürlüğü onayından geçmiş resmi memur (Tapu Memuru) huzurunda imzalandığını, davacının bu sözleşmeye kazanmak/kar etmek garantisiyle imza atmadığını, kendi isteğiyle bilinçli olarak zarar edebileceği ihtimalini öngörerek girdiğini, müvekkilinin verdiği bir kazanç garantisinin de olmadığını, davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece 26/10/2021 tarihli tenzip zaptı ile “Mahkememizin 17.09.2021 tarihli ara kararı uyarınca verilen tedbir kararının inceleme tarihi itibariyle kaldırılmasını gerektirir bir neden bulunmadığından ve HMK’nın 389. maddesi uyarınca verilen ihtiyati tedbir kararının HMK 396 maddesine göre durum ve koşulların değiştiğinden bahisle değiştirilmesi talebi üzerine verilen kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulamayacağından (İstanbul BAM 16 HD 2021/721 Esas, 2021/1416 Karar ), itirazın kesin olarak reddine,” şeklinde karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkemece verilen kısmi tedbir kararının HMK 396 kapsamında olmadığını, zira hem aynı içerikli tedbir talep ve gerekçelerine dayalı verildiğini, hem de eski talebin yeniden değerlendirilmesi olarak değil, davacının yeni dilekçesiyle verildiğini, dolayısıyla eski tedbirin gözden geçirilmesi suretiyle verilmiş sayılamayacağını, davacının kesin hükmü görmezden gelerek aynı gerekçelerle yeniden tedbir talep ettiğini, mahkeme de bu durumun gözden kaçırıldığını, ilk tedbir talebinin yeniden değerlendirilmesi şeklindeki gerekçe kabul edilse dahi, ilk tedbir talebi üzerine verilen karara karşı istinaf yolu açıkken ve istinaf denetiminden geçip reddedilmişken, aynı tedbir talebinin yeniden değerlendirilmesi suretiyle verilen ikinci karara karşı istinaf yolunun kapalı olduğunu söylemenin mümkün ve geçerli olmadığını, davacı tarafın ilk tedbir reddedildiğinde istinaf yoluna gidebildiğini, şu anda ise aynı taraflar arasında, aynı davada ve aynı konuda davacının yeniden talep ettiği ve/veya yeni değerlendirme üzerine verilen tedbir kararına karşı müvekkilinin istinaf yoluna başvurma hakkı elinden alındığını, eşitlik ve hak arama özgürlüğünün açıkça ihlal edildiğini belirterek,yerel mahkemece verilen istinaf taleplerinin reddi kararının kaldırılmasını, tedbire ilişkin karar hakkında yapılacak esas istinaf incelemesi neticesinde mahkemesinde verilmiş kısmi tedbir kararının kaldırılmasını; bu hususta kısmi tedbir kararının haksızlığına ilişkin 11.10.2021 günlü itiraz dilekçe ve 17.11.2021 günlü istinaf dilekçeleri içeriği ile sayın Prof. Dr. … tarafından tanzim edilmiş mütalâa ve (özellikle yaklaşık ispat şartının dahi oluşmadığını ve davanın haksız niteliğini teyit içinse) sayın Prof. Dr. …tarafından tanzim edilmiş mütalâanın nazara alınmasını, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:Dava, üst hakkı bedelinin uyarlanması istemine ilişkindir. Dairemiz önüne gelen uyuşmazlık İDM tarafından istemin kabulü ile bedelin indirimli olarak ödenmesine ilişkin tedbir kararına yönelik itirazın reddine ilişkin kararı hakkındadır. 6100 sayılı HMK’nun 341/1. maddesi uyarınca ilk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü halinde itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir. Bilindiği ve öğretide de kabul edildiği üzere ihtiyati tedbir ”kesin hükme kadar devam eden yargılama boyunca davacı veya davalının dava konusu ile ilgili olarak hukuki durumunda meydana gelebilecek zararlara karşı ön görülmüş geçici nitelikte geniş veya sınırlı olabilen hukuki korumadır” şeklinde tarif edilmiştir. Anılan tariften de anlaşılacağı üzere ihtiyati tedbir diğer fonksiyonları yanında davanın devamı sırasında ve verilecek hükmün kesinleşmesine kadar olan süreç içerisinde dava konusu mal ve hak üzerinde yeni bir takım uyuşmazlıkların çıkmasını da önleyici niteliği itibariyle geçici bir hukuki korumadır. 6100 sayılı HMK’nun 389.maddesi başlığında düzenlenen ve geçici hukuki korumalar olarak vasıflandırılmış ihtiyati tedbir müessesesi ile ilgili aynı maddenin 1.fıkrasında ”mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir” şeklinde şartları belirtildikten sonra takip eden maddelerde bu konudaki talep verilecek karar ve içereceği hususlar, teminat, kararın uygulanmaması… gibi sair hususlarda tereddüte yer bırakmayacak şekilde takip edilmesi ve yapılması gerekli usul ve prosedür gösterilmiştir. Diğer taraftan, ihtiyati tedbir talebinin kabul edilebilmesi bakımından HMK’nun 390/3. maddesinde ihtiyati tedbir isteyenin haklılığı konusunda tam kanaat değil, kuvvetle muhtemel yaklaşık bir kanaatin yeterli olacağı öngörülmüş olup, Yasanın hükümet gerekçesinde de belirtildiği üzere yaklaşık ispat durumunda “…hakim o iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğru olduğunu kabul etmekle birlikte zayıf bir ihtimalde olsa aksinin mümkün olduğu ihtimalini göz ardı edemez… bu sebepledir ki haksız olma ihtimali de dikkate alınarak talepte bulunandan teminat alınması…” hükme bağlanmıştır. Somut olayda, davacının talep sonucu aşırı ifa güçlüğü nedeniyle ipotek bedelinin Türk Lirasına çevrilmesi ve indirimli olarak belirlenmesi istemine ilişkin olup, yine talep edilen tedbir de yargılama boyuncu irtifak bedelinin talep ettikleri bu miktar üzerinden tahsiline ilişkindir. Yani Dairemiz önceki kararında açıklandığı üzere talep sonucu ile hukuki koruma istenen tedbir biçimi aynıdır. Bir dosyada yargılama sonunda elde edilecek hukuki yararın hukuki koruma olarak tedbiren tesisi yargılamayı işlevsiz bırakıp deliller değerlendirilmeden sonuca gidilmesi olasılığı doğuracaktır ki bu sonuç geçici hukuki koruma önlemlerinin işlev ve içeriğine uygun düşmeyecektir. Buna rağmen mahkemece, ikinci kez talep edilen tedbirde kira bedellerinin pandemi nedeniyle uyarılanmasına ilişkin uyuşmazlıkların giderilmesi amacıyla Yargıtay 3. Hukuk Dairesi tarafından verilen karardaki ilkeler gerekçe gösterilerek kabul kararı verilmesi dosya kapsamına uygun görülmemiştir. Zira tedbirin öngörüldüğü dönem itibariyle ülkede pandemi koşullarının anılan Yargıtay kararının kapsadığı döneme nazaran rahatladığı, salgınla mücadelenin ve aşılama yüzdesinin ulaştığı boyut itibariyle kapanmaların uygulanmadığı bir döneme denk geldiği, bu haliyle acil olarak alınması gereken bir önlem bulunmadığı ortadadır. Davacının döviz ile yaptığı sözleşmenin kur artışı nedeniyle ifa güçlüğü oluşturduğuna ilişkin istemleri ise ticari kimliği ve sunacağı deliller değerlendirilerek ancak yargılama sonunda belirlenecektir. Bu nedenle, tedbir kararının kaldırılması gerekirken itirazı reddine ilişkin karar verilmesi yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İDM’nin itirazın reddine ilişkin ara kararının kaldırılmasına, itirazın kabulüne ihtiyati tedbirin kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/161 Esas sayılı 26/10/2021 tarihli ihtiyati tedbir talebine itirazın reddine ilişkin ara kararın KALDIRILMASINA, 3-Davalının tedbire itirazlarının kabulü ile 17.09.2021 ihtiyati tedbirin KALDIRILMASINA, 4-İhtiyati tedbirin kaldırılmasına ilişkin işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,5-Davalı tarafından yatırılan istinaf harcının istem halinde ilk derece mahkemesi tarafından kendisine iadesine, 6-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin yerel mahkemece nihai kararda değerlendirilmesine ve hükme bağlanmasına,7-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından kendisini vekille temsil ettiren davalı lehine vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362/1.f maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.16/02/2022