Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/1829 E. 2022/1472 K. 15.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1829
KARAR NO: 2022/1472
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/03/2022
NUMARASI: 2021/1123 Esas – 2022/277 Karar
DAVANIN KONUSU: Tapu İptali Ve Tescil (Satın Almaya Dayalı)
KARAR TARİHİ: 15/06/2022
K A R A R
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 15.04.2014 tarihli Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi ile davaya konu … Villa nitelikli … nolu bağımsız bölümü satın aldığını ve üzerine düşen tüm yükümlülükleri yerine getirdiğini, sözleşmede alıcı konumunda olan …’un 15 Temmuz 2016 tarihli darbe teşebbüsünde şehit olduğunu ve Mahkeme tarafından verilen karar ile buradaki alacağının davacı şirkete devredilmiş olduğunu, davaya konu bağımsız bölümün müvekkiline fiilen teslim edilmiş olduğunu, ancak çeşitli bahaneler ileri sürülerek tapusunun müvekkiline devredilmemiş olduğunu, müvekkilinin sözleşme ile üstlenmiş olduğu tüm yükümlülüklerini yerine getirmiş olmasına rağmen davalı şirketin haksız ve kötüniyetli bir şekilde tapu devrini yapmaktan kaçınması sebebiyle davaya konu taşınmazın müvekkili adına tapuya kayıt ve tescilinin yapılmasını talep ettiklerini belirtmişler ve de sonuç ve istem olarak da açıklanan sebepler ile dava konusu bağımsız bölümün müvekkili adına tapuya kayıt ve tesciline, tapu senedinin müvekkiline teslimine, yada terditli olarak açılan iş bu davada, tapu iptal ve tescilin mümkün olmaması durumunda davaya konu taşınmaz için ödenen bedellerin Denkleştirin Adalet İlkesi gereği güncellenmiş değerinin tespit edilerek, rayiç değerden az olmamak kaydı ile dava tarihinden başlamak üzere en yüksek avans faizi ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline karar, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasını talep etmiştir. Davalı … vekilinin 31.07.2019 tarihli cevap dilekçesinde özetle: Müvekkili şirketin diğer davalı şirket ile yapmış olduğu sözleşme çerçevesinde davacıya dava konusu villanın satılmış ve davacıya yer tesliminin de yapılmış olduğunu, ancak diğer davalı şirketin yarattığı haksız ve mesnetsiz muaraza nedeni ile tapu devrinin yapılamamış olduğunu, müvekkili şirketin ve diğer davalının projenin lansmanını yani tanıtımını proje ortaklığı olarak birlikte yaptıklarını, diğer davalının yarattığı haksız ve mesnetsiz muarazanın giderilmesi için müvekkili şirket tarafından diğer davalı şirket aleyhine dava açıldığını, dava konusu villanın tapusunun diğer davalı şirket üzerinde olup esasında davacıya devri gerektiğini, davalı taraflar arasındaki sözleşmenin karma nitelikte olmakla birlikte adi ortaklık unsuru öne çıkan bir sözleşme olduğunu, bu sebeple tarafların hak ve yükümlülüklerinin adi ortaklık hükümleri çerçevesinde belirlenmesi gerektiğini belirtmişler ve de sonuç ve istem olarak da davacı taleplerinin müvekkili şirket yönünden reddine karar verilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını talep etmiştir. Davalı … vekilinin 23.07.2019 h.tarihli cevap dilekçesinde özetle: Müvekkili şirket ile diğer davalı şirket arasında bir adi ortaklığın kesinlikle söz konusu olmadığını ve bu sebeple müvekkilinin diğer davalının müşterileri ile yaptığı sözleşmeden dolayı sorumlu tutulamayacağının açık olduğunu, mevcut uyuşmazlıkta müvekkili tarafından herhangi bir mal veya emek koyma amacının asla söz konusu olmadığını, davalılar arasında asla bir kar ve zarar paylaşma ilişkisi oluşmadığını, diğer davalının söz konusu villaları satın almayı riski tamamen kendi üzerinde olmak üzere taahhüt ettiğini, şirketler arasında adi ortaklık ilişkisi bulunmadığının diğer bir kanıtının da adi ortaklığın zorunlu unsuru olan müşterek amaca ulaşmak için çaba harcama unsurunun bulunmaması olduğunu, müvekkilinin hiçbir zaman diğer davalıya müşterileri nezdinde müvekkilini temsil etme yetkisi vermemiş olup, diğer davalının da mevcut olmayan bir ortaklığı temsil ettiğinden bahsedemeyeceğini, üçüncü kişilerle yapılan sözleşmelerin diğer davalı ile kendi adına yapıldığını, müvekkilinin hiçbir ortak sıfatı bulunmadığını, bu sebeple davacının korunacak hiçbir haklı menfaati bulunmadığını, davacı taleplerinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacı taleplerinin kendi içinde hukuken çelişkili olduğunu, bu taleplerin bir arada ileri sürülmesinin mümkün olmadığını, müvekkilinin davalı sıfatı bulunmadığını, müvekkili ile diğer davalı arasında bir adi ortaklık ilişkisi bulunmadığını, ortada diğer davalının yapacağı satışlara bağlı bir kar zarar paylaşımı bulunmadığını belirtmişler ve de sonuç ve istek olarak da açıklanan sebepler ile maddi ve hukuki dayanaktan yoksun davanın esastan reddine karar verilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını talep etmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece “Göreve ilişkin usul kuralları HMK’nun 114/1-c maddesi uyarınca dava şartıdır. Dava şartları kamu düzeninden olup kamu düzenine ilişkin hususlarda resen dikkate alınacak hususlardan olup dava şartı yokluğu halinde HMK’nun115/2.maddesi gereğince dava şartı yokluğundan .davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği” şeklinde karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … AŞ vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkemece son derece hukuka aykırı ve keyfi bir karara imza atıldığını, tüzel kişilerin tacirlerin yaptığı işlemlerin ticari olması ve taraf olduğu davaların da TTK. m. 4 ve 5 hükümleri uyarınca ticari dava sayılması, aksi söz konusu olamayacak bir hukukî sonuç olup, tüzel kişi tacirin yaptığı işlemin ticari olduğunu belirtmesi de hiçbir şekilde aranmayacağını, aksi belirtilse dahi hukuken hiçbir sonuç doğurmayacağını, tüzel kişi tacirlerin ticari işletmelerini ilgilendirmeyen adi sahası olamayacağını, aksi yönde yapılacak her türlü yorumun ve mahkeme kararıın, hangi derecede verilmiş olursa olsun açıkça usul ve yasaya, özellikle de TTK.m. 19 hükmüne aykırı olduğunu, tâcir sayılan tüzel kişilerin bir mal veya hizmeti, ticarî olmayan, özel, kişisel amaçlarla satın alarak tüketici sıfatıyla kullanmaları veya tüketmelerinin hukuken mümkün olmadığını, tüzel kişi tacirin tüketici olamayacağı ve huzurdaki davanın Ticaret Mahkemesi’nde görülmesi gerektiği hususunda Yargıtay’ın emsal içtihatları ile hukuk doktrininin tam bir ittifak içinde olduğunu belirterek, yerel mahkeme kararının davacının tacir olması ve müvekkili bakımından tüketici mahkemelerinin görevli olarak gösterilmesinin mümkün olmaması sebebiyle usul ve yasaya aykırı olup, işbu karara karşı istinaf başvurularının kabulü ile İlk Derece Mahkemesinin kanuna ve usûle aykırı görevsizlik kararının kaldırılmasına, görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğuna karar verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, yükleniciden temlik alınan bağımsız bölümün tapu iptali ve tescil, terditli olarak da ödenen bedelin denkleştirici adalet ilkesine göre tahsili istemine yöneliktir. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3. maddesine göre tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, satıcı, kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye mal sunan ya da mal sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder. 4077 sayılı Kanunun 3.maddesinin ilk şeklinde “mal” kavramı “ticaret konusu taşınır eşya” olarak tanımlanmışken 4822 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle bu tanım genişletilmiş; diğer unsurlar yanında ” alış-verişe konu olan konut ve tatil amaçlı taşınmaz mallar” da mal kavramına dahil edilerek, bunlar da tüketici hukukunun kapsam ve koruması altına alınmıştır. Eş söyleyişle, 4822 sayılı Kanunla, tüketicinin korunacağı alanlar genişletilerek; konut ve tatil amaçlı taşınmazlar da bu Kanun uygulamasında mal olarak kabul edilmiştir. Kanunun uygulanabilmesi için bu taşınmazların satıcısının ticari veya mesleki faaliyeti kapsamında bu malı sunuyor olması ve alıcının da bunları konut amacıyla satın alması gerekli ve yeterlidir. Kanunda konutun tamamlanmış olup olmadığı yönünden bir ayırıma gidilmemiş; konut amaçlı taşınmaz mal ifadesiyle kullanım amacının konut olması yeterli bulunmuştur. O halde, 4822 sayılı Kanunla konut ve tatil amaçlı taşınmaz mallar da 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 3/c maddesinin kapsamına alındığından, tüketici hukuku hükümleri kapsamında ve onun koruması altında olduğu kabul edilmelidir. 6502 sayılı Kanunun 73. maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür. Ancak bir hukuki işlemin sadece 6502 sayılı Yasada düzenlenmiş olması tek başına o işlemden kaynaklanan uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde görülmesini gerektirmez. Bir hukuki işlemin 6502 sayılı Yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici diğerinin satıcı olması gerekir. Somut olayda; davacı ile … Tic. A.Ş. “Düzenleme Şeklinde Ön Ödemeli Konut Satış Vaadi Sözleşmesi” düzenlendiği, sözleşmede satışa konu taşınmaz bilgilerinde taşınmazın villa niteliğinde olduğu, sözleşme içeriğinde taşınmazdan konut olarak bahsedildiği, bu haliyle sözleşmeye konu taşınmazın villa niteliğinde konut olduğu, taşınmazı ilk olarak alan kişinin şirket temsilcisi olmakla beraber gerçek kişi olduğu daha sonra şahsi hakkını şirkete devrettiği, şirket tarafından da taşınmazın dahili davacı …’e temlik edildiği, bu kişinin taşınmazda ailesiyle birlikte oturduğunun tespit edildiği, kullanma amacıyla satın alındığını anlaşılmaktadır. Bu durumda davaya bakmak görevi Tüketici Mahkemesine ait olup İDM’nin davaya bakmakta görevli mahkemenin Tüketici Mahkemesi olduğu gerekçesi ile vermiş olduğu görevsizlik kararı yerinde olup davalı … Şirketi vekilinin istinaf başvurusunun reddi gerekir. İlk derece mahkemesince reddediliş sebeplerinin gerekçeleriyle açıklandığı, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu, kamu düzenine aykırılık teşkil eden bir hususa da rastlanmadığı anlaşıldığından davalı … AŞ vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b/1 bendi gereğince esastan reddine kesin olarak karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/03/2022 tarih ve 2021/1123 Esas – 2022/277 Karar sayılı kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı avalı … AŞ vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Tarifesi gereğince alınması gereken harç peşin alındığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davalı … AŞ tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından kendisini vekille temsil ettiren davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1 bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.15/06/2022